ARMAĞANI BEKLEMEK


Sahnede ortada bir çocuk (Yıldız), kucağında bir kutuyla oturuyor; bir hediye kutusu ama boş olduğunu bellidir.

Arkada gürültü bir saat sesi var.

Bir arkadaş yaklaşıyor.


Zelda: Yıldız, çok uzun zamandan beri burada oturuyorsun. Haydi gel, benimle oyna; oynamak istiyorum. Yeni hediyelerim var!


Yıldız: Sağol, bekliyorum.


Zelda: Ama Yıldız, uzun zamandan beri bekliyorsun, coooook uzun zamandan beri.


Yıldız: Biliyorum, ama o gelecek. Eminim. Bekliyorum.


Zelda: Ama sıkılmıyor mısın? Yorulmuyor musun? Yani....utanmıyor musun?. Neredeyse, çooook uzun zamandan beri bekliyorsun.


(O zamanda başka bir çocuk geliyor)


Ali: Haydi Zelda. Gel, oynayalım. Yeni hediyelerim var. Yıldız’ı unut. Senelerce oturup “özel armağanı” beklıyordu; tam annesi babası gibi, ve büyük annesi büyük babası gibi. Herhalde zamanı boşuna harcamak genetik bir şey (gülüyor). Ya, ben burada kalıp beklemeyecağim. Haydi Zelda, boşına bekleme. Armağanı beklesin. Bizse yeni hediyelerimi bakalım; çılgındır!


Zelda: (Ali’le berabaer çıkmaya başlayarak), “cool” tamam.


(Yıldiz kalkıp onların peşınden onları çağırıyor)


Yıldız: Ama bekle, Armağan gelecek. Bize vaat edildi. Ve geldiğinde sizin için de olacak; sadece benim için değil. Benimle bekleyin, ne olur? Gelince hep beraber olacağız!


(Zelda ve Ali birbirine bakarak gülüyor)


(Yıldız tekrar oturup bekleyerek kutuya bakıyor. Tekrar saatin sesi duyulur)


(Ebru bir hediye kutuyla girıyor)


Ebru: Yıldız, kusura bakmayın, geç kaldım. Biliyorum armağan şeyin gelmesini seninle bekleyeceğimi söyledim. Ama, yani...beklemekten sıkılıyorum. Burası soğuk ve ıssız...sıkılgan. Ve herkes bizim hakkımızda konuşuyor; beklediğimiz için aptalız diyorlar. Ve, ve...buna bak...haydi, yaklaş. Ne olduğunu tahmin edebilir misin? Bir armağandır. Tamam, biliyorum ki söz edilmiş Armağan değil, ama bunu kullanabiliriz, değil mi?


(Yıldız yaklaşıp kutuya içine bakıyor. Şaşırıp şok olduyor


Yıldız: Ama Ebru, o, o sahtekar! O beklediğimiz armağan değil. Tamam, belki söz edilmiş armağana benziyor, ama o gerçek beklediğimiz Armağan değil. (Ebru’nun ellerini kendişinin ellerine alır) Ebru gelecek Armağan bütün armağanların Armağanıdır! Başka bir armağana hiç ihtiyacın olmayacak. Gerçek Olan gelince sahtekar olana ihtiyacın yok. Ebru, onu at benimle gerçek Armağanı bekle. Gelecektir, hazır olacağız ve o kadar harika olacak ki...!


(Ebru Yıldız’ın sözünü kesiyor)


Ebru: Yıldız, inatçı olma! Bu hediye tam güzel bir hediye. Ayrıca, onu seviyorum. Alıştım ona. Onu atmak o kadar kolay değil.


(Yıldız kırarak kafayı eğiriyor. Ebru onu coşturmaya çalışıyor)


Ebru: Fikrim var, Yıldız: sen gerçek Armağanı bekle ve ben şimdilik bunu kullanayım, tamam? TAMAM! (hoplaya zıplaya çıkıp arkasına çağırıyor) Öbür armağan gelirse haber ver bana, tamam mı? Belki o zamanda bunu atacağım! Bakalım. Bildir beni!

(Yıldız tekrar elinde ki kutuyla oturuyor. Tekrar saat sesi oluyor).


Yıldız: (kendi kendine konuşarak ama sesli) Geleceğini biliyorum. İnanmayı yada beklemeyi bırakmayacağım. Söz edildi ve gelecektir. Bütün armağanların Armağanı olacak.


(Başka iki çocuk güleyerek hoplaya zıplaya birisi hediye kutusunu tutarakgeliyor. Yıldız’ın yakında oturup oynamaya başlıyor.)


Çocuk 1: Gördüğünden en güzel hediye budur, değil mi!


Çocuk 2: Kesinkle! En güzel! Aaa, nedir?


Cocuk 1: O nedir?!


Cocuk 2: Evet, o nedir?


Cocuk 1: O nedir?!!


Cocuk 2: İşte bunu sordum. Beni taklit etme! O nedir?


Cocuk 1: Yaaa, tabii ki...bu...bu...yani burada ki düğmeyi basarsan ve, yani, sanırım bu kaldıracı çekersen...ve bunu çevirirsen...aaa...ne yaptığını tam bilmiyorum. Ama beraber çözebiliriz. Gördüğünden en güzel hediye budur, değil mi!?


Cocuk 2: (biraz çekinerek), Ya, en güzel!


(Onunla oynamayı devam ediyorlar)


(Ebru O’nun hediye kutusundan bir şey ile oynayarak Yıdız’a yakına dönüyor. Zelda ve Ali geri dönüyor, Yıldız’a yakın ama o’nunla değil oturuyorlar. Sahnedeki herkes kendilerin hediyeleriyle oynamayı meşguldur, Yıldız hariç).


Aynıdan saat sesi duruyor ve alarm çalıyor. Herkez yerinde donuyor.


Bu sözler okunuyor: “Ama zaman dolunca Tanrı...kadından doğan...Oğlunu gönderdi...Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun...Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz yaşamdır....Sözle anlatılamayan armağanı için Tanrı’ya şükürler olsun!


(Kutu elindeykenYıldız’a bir ışık parlıyor. Kutu içinde bir şey olduğunu farkında oluyor. Yavaş yavaş kapağı kaldırıyor)


Yıldız: İşte burada! İşte geldi! (çok heyecanlı sevinerek). Biliyordum! Tamam, belki bazen şüphelendim, ama şimdi burada, o geldi! Tam söz edildiği gibi. Ey, ne kadar harika! Ben buna layık değilim. Ama o yüzden bu kadar harika. Diğerlere bildirmem lazım.


(Diğerleri hala yerlerinde donmuş gibi Yıldız onlara anlatmak için heyecanlı ve sevinerek gitmeye başlıyor. Önce 2 çocuğa yaklaşıyor).


Yıldız: Arkadaşlar, Arkadaşlar, buraya bakın. Harika armağandır...hepimiz için geldi ve...


(Cocuklar Yıldız’ın sözlerini kesiyor)


Çocuk 1: Yaa, sık sık geleceği, hepimiz için bedava mükemmel bir armağan hakkında konuşan deli kızsın sen. Yaklaşma! Gizli amacını biliyorum.


Çocuk 2: (çocuk 1’e) Ne? Gizli amacı nedir?


Çocuk 1: Gizli amacı nedir?!


Çocuk 2: Evet, sence kızın gizli amacı nedir?


Çocuk 1: Bence kızın gizli amacı nedir?


Çocuk 2: Evet! Şimdi beni taklit etme!


Yıldız: (çocukların tartışmasını keserek ikisine) Hayır, hayır, gizli amacım yok. Gelen armağanı gösterip sizinle paylaşmak istiyorum. Lütfen, en azından size onu göstermemi izin verin...


Çocuk 1: Dur! Hiç yaklaşma! Bu bizim hediyemiz ve onu sana vereceğimize kadar bizi kandırabildiğini düşünme. Bizim hediyemiz tam güzeldir ve seninkine ihtiyacımız yok!


Çocuk 2: Kesinikle. Bizimki tam ne olduğunu anlamazsak bile...bizimdir ve çok güzel! (öbür çocuğa) güzeldir, değil mi?


(Onlar sahneden çıkmaya başlıyor)


Çocuk 1: Güzeldir, değil mi?


Çocuk 2: Evet, güzeldir, değil mi! Beni taklit etmeyi bırak, yaaa!


(Yıldız kafasını sallıyor ve Ali ve Zelda’ya yaklaşıyor)


Yıldız: İşte burada, O geldi. Söz edilen armağan. Ve hayal kurduğumdan daha harikadir. Sizinle paylaşmak istiyorum.


Ali: Geldi mi? Ne geldi? Aa, o armağan. Dalga geçme.


Zelda: Yaa, ama daha kötü zamanda gelemedi. Çok önemli bir oyunun ortasındayız...


Yıldız: Ama sana bildirdiğimi istediğni söyledin ve şimdi geldi, o zaman...


Zelda: Yıldız, biz tam bir şeyin ortasında olduğumuzu görmuyor musun?


Ali: Haydi Zelda, sıra sende. Aaa Yıldız...tatlı çocuk ol. Armağan marmağan geri dönerse falan haber ver. Şimdi çok meşguluz.

(Sahneden çıkmaya başlıyor)

Haydi Zelda, sıra sende. Puanları kaybediyorsun!


Zelda: Aaa özür dilerim, Yıldız, puanları kaybediyorum! Gitmeliyim.


(Zelda Ali’ye peşinden koşarak sahneden çıkıyor. Sonunda Yıldız Ebru’yu görüp ona koşarak yaklaşıyor)


Yıldız: Ebru, dostum. (yavaş ve manevi dolu) İşte burada!


Ebru: (etrafına bakıyor) Ne burada?


Yıldız: Ebru!! Armağandır, vaattir. O geldi. Beklediğim zaman. Beklemek istemediğini o kadar önemli değil. Ama şimdi o sahtekar olanı atabilirsin; gerçek olan burada, bedava ve harikadır! Ve Ebru...Ebru...ne oldu?


(Ebru yavaş yavaş Yıldızdan dönüyor. Sanki O’ndan kaçmak istiyor)


Ebru: Yıldız, bak, çok üzgünüm ama, yani. Şimdi elimde ki olanı çok seviyorum. Yani çok güzel çalışıyor. Onu atamam. (Bir az duruyor sessizce, ondan sonra devam ediyor). Ey, fikrim var! Elimdeki olan bende kalsın ve seninki de alayım!


(Ebru Yıldız’ın kutuya elini uzatmaya başlıyor)


Yıldız: Özür dilerim, Ebru, ikisi de uymuyor. Önce seninkini atmalısın.


Ebru: Mmm, anlıyorum. Şey, başka fikrim var. Şimdilik bunu kullanayım ve bozulduğu zaman...o zaman seni bulurum.

(Kendi kendine konuşarak sahneden çıkıyor).

Bu hediyeyi gerçekten seviyorum. Onsuz dayanamam sanki. Bye-bye Yıldız!


(Yıldız armağanıyla sahnede yalnız bırakıldı)


Yıldız: Ama bekle, o eski olana şimdi ihtiyacın yok. İşte burada, işte..burada bu sözle anlatılamayan armağanını isteyen yok mu? Bedavadır, harikadır, ve...

(seyircilere dönüyor) Senin için.



SON


---Alternatif sonu---


(İki farklı kaybolmuş gibi görünün çocuk giriyor. Yıldız’ı görüyorlar.)


Birinci Çocuk: İşte o kız.


İkinci Çocuk: Haklısın.


(yavaş yavaş yaklaşıyor)


Birinci Çocuk: (Yıldız’a) Tahmin ettiğim şey o mu?


İkinci Çocuk: Çünkü öyleyse, biz çok uzun zamandan beri bekliyorduk.


Birinci Çocuk: Ve bizim gibi bekleyen daha var, hepimiz bekliyorduk.


(Yıldız sevincle gülerek, kafasıyla “evet” işaret ediyor. Bir kaç tane daha çocuklar giriyor. Hepsini armağan hakkında konuşuyor)


Herkes tek tek: İşte burada

Sanırım O’dur.

Evet! O’dur.

O’nu bekliyorduk!

Ne harika, O armağandır, işte geldi!


Herkes hep beraber: O harikadır, O sözle anlatılmayandır, O bizimdir, (herkes seyircilere dönüyor) ve sizindir!