Sönmeyen Işık

Katılanlar:

Sunucu

Melek Cebrail

Meryem

Yusuf

Çoban

Kral Hirodes

Yıldızbilimci


SUNUCU: Bugün size İsa’nın doğuşunun gerçek hikayesini mumlar kullanarak anlatacağız. Hikayedeki karakterleri canlandırmaya çalışacağız.

Tanrı Melek Cebrail’i, Celile’de bulunan Nasıra adlı kente, Davut’un soyundan gelen Yusuf adındaki adamla nişanlı olan bir kıza gönderdi. Kızın adı Meryem’di. Onun yanına gelen melek şöyle seslendi:


MELEK CEBRAİL: Selam, ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir.


MERYEM: Ahh! Bu kim!?


MELEK: Korkma Meryem, sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine ‘Yüceler Yücesi’nin Oğlu’ denecek. O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek. Ve egemenliğin sonu gelmeyecektir.


MERYEM: Bu nasıl olur, ben erkeğe varmadım ki!?


MELEK: Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. Tanrı’nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.


MERYEM: Ben Rab’bin kuluyum. Bana dediğin gibi olsun.


SUNUCU: Meryem, Yusuf’la nişanlıydı. Ama evlenip birlikte olmalarından önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı. Nişanlısı Yusuf,

doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. Ama böyle düşünmesi üzerine Rab’bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi:


MELEK: Davut oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır. Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.


SUNUCU: O günlerde Sezar Avgustus bütün Roma dünyasında bir nüfus sayımın yapılması için buyruk çıkardı. Bu ilk sayım, Kirinius’un Suriye valiliği zamanında yapıldı. Herkes yazılmak için kendi kentine gitti.


YUSUF: Ben de, Davut’un soyundan ve torunlarından olduğum için Celile’nin Nasıra kentinden kalkıp Yahudiye bölgesine, Davut’un kenti olan Beytlehem’e gittim.


MERYEM: Biz Beytlehem’e vardığımızda kalacak bir yer yoktu. En sonunda bir ahırda kaldık. İlk oğlumu orada doğurdum. Onu kundağa sarıp ahırdaki bir yemliğe yatırdım. Çünkü handa yer yoktu.


- İLAHİ -


ÇOBAN: Biz çobanlar aynı yörede, sürülerin yanında nöbet tutarak geceyi kırlarda geçirdik. O gece ateşin etrafında oturmuştuk. Aniden Rab’bin bir meleği bize göründü ve Rab’bin görkemi çevrelerimizi aydınlattı. Büyük bir korkuya kapıldık!


MELEK: Korkmayın! Size, bütün halkı çok sevindirecek bir haber müjdeliyorum: Bugün size, Davut’un kentinde bir Kurtarıcı doğdu. Bu, Rab olan Mesih’tir. İşte size bir işaret: Kundağa sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek bulacaksınız.


SUNUCU: Birdenbire meleğin yanında, göksel ordularından oluşan büyük bir topluluk belirdi. Tanrı’yı överek,


MELEK: En yücelerde Tanrı’ya yücelik olsun,

Yeryüzünde O’nun hoşnut kaldığı insanlara

Esenlik olsun!


ÇOBAN: “Haydi, Beytlehem’e gidelim, Rab’bin bize bildirdiği bu olayı görelim!” dedik. Aceleyle gidip Meryem’le Yusuf’u ve yemlikte yatan bebeği bulduk. Onları görünce, çocukla ilgili kendimize anlatılanları bildirdik.


MERYEM: Biz söylediklerine şaşırıp kaldık. Bütün bu sözleri derin derin düşünerek yüreğimde sakladım.


- İLAHİ -


SUNUCU: O sırada Yahudileri kral olarak yöneten kişi Hirodes adlı birisiydi. Kendisi sömürgeci Roma imparatorluğu tarafından görevlendirilmişti ve İsrail halkını Kudüs’ten yönetiyordu.


KRAL HİRODES: Bana Uzak Doğudan birkaç yıldızbilimci de geldi. Beni çok endişelendirecek bir soru sordular.


YILDIZBİLİMCİ: Yahudiler’in kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda O’nun yıldızını gördük ve O’na tapınmaya geldik.


HİRODES: Bunu duyunca ben de bütün Yeruşalim halkı da çok tedirgin olduk. Bütün başkahinleri ve halkın din bilginlerini toplayarak onlara Mesih’in nerede doğacağını sordum. Bana, “Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde, çünkü peygamber aracılığıyla şöyle yazılmıştır.” diye cevap verdiler.


YILDIZBİLİMCİ: Hirodes bizi gizlice çağırıp bizden yıldızın göründüğü anı tam olarak öğrendi. Sonra bizi bu sözlerle Beytlehem’e gönderdi:


HİRODES: “Gidin, çocuğu dikkatle arayın, bulunca bana haber verin, ben de gelip O’na tapınayım.” diye konuştum. Ve içimden dedim ki: Çocuğu bulur bulmaz öldürelim.


YILDIZBİLİMCİ: Kral Hirodes’i dinledikten sonra yola çıktık. Doğuda görmüş olduğumuz yıldız bize yol gösteriyordu, çocuğun bulunduğu yerin üzerine varınca durdu. Olağanüstü bir sevinç duyduk. Eve girip çocuğu annesi Meryem‘le birlikte görünce yere kapanarak O’na tapındık. O’na armağan olarak altın, günnük ve tütsü sunduk.

Sonra gördüğümüz bir düşte Hirodes’in yanına dönmememiz için uyarıldık. Ülkelerimize başka yoldan döndük.

(Yıldızbilimcileri mumlarını söndürürler.)


ÇOBAN: Biz tarlalarımıza Rab’bi yüceltip överek geri döndük. (Mumlarını söndürürler.)


MELEKLER: Biz cennete geri döndük. (Mumlarını söndürürler.)


HİRODES: Ben de bir sürü kötülük yaptıktan sonra öldüm. (Mumu söner.)


MERYEM VE YUSUF: Yıllar sonra biz de yaşlanıp öldük. (Mumları söner.)


SUNUCU: Bu bebek İsa büyüdü ve 30 yaşına gelince geliş amacı için göreve başladı. 3 yıl sonra Yahudiler tarafından Tanrı’nın Oğlu olduğunu söylediği için çarmıha gerildi. (İsa’nın mumu da söndürülsün.) Ölüp mezara gömüldü ve üçüncü gün dirildi. (İsa’nın mumu tekrar yakılsın.) Beytlehem’de başlayan bu Işık yaşam idi. Işık karanlıkta parlar ve karanlık onu alt edememiştir. Bu ışık hala yanıyor.


SUNUCU: İsa kendisi dedi ki: “Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.”


(Herkes elindeki mumla ışığa gidip mumları yakacaklar. Tanıklık şeklinde, “Bu ışığın sayesinde benim hayatımda ....” diye bir şeyler söylesin.)


- İLAHİ -






3