Suyun Efendisi

Oyuncular:

1. aile

Gülbahar - Cevretin karısı

Cevret - Gülbaharın kocası

Hasta kızan



2.aile

Leyla - anne

Sabri - Leylanın çocuğu

Atice - Leylanın kızı



3. aile

Ertem - baba

Müjde - Ertemin kızı



4. aile

Teyze



Ekrem - suyun efendisi

Tayır - onun oğlu

Cabbar - onun görevlisi

Anlatıcı


1. Sahne

Anlatıcı:

Sayın seyirciler. Bugün size insanın yüreğini gösteren bir olayı göstermek istiyoruz. Hepsi bu köyde başladı. Evet, Kurudere köyüne hoşgeldiniz. Burada yaşayan insanlar ne iyi, ne kötü – insan işte. Gündelik işlerine bakarlar, iki yakayı bir araya getirmeye çalışırlar. Ama hayatlarını zindana çeviren bir problem var: köyde su yok.



1. aile: Kızan hasta yatıyor

Gülbahar: (kızanın ateşine bakıyor)

Eyvah, kızan ateş gibi yanıyor.Cevret, ne yapalım?

Cevret: Yap ona bir kompres.

Gülbahar: Nereden bulayım su da yapayım kompres? Bak yarım kadeh su var. Bunu kızana sakladım ilaçlarını içebilsin. Cevret, bu susuzluktan ne yapacağız?

Cevret: Git, Leyla’dan varsa su iste.

2. aile:

Sabri: Anne, yeni anterimi yıkadın mı. Lazım rojdendene gideyim.

Leyla: A be Sabriciğim, görmüyon mu su yok? Neyle yıkayım bagaşları?

Sabri: Şimdi ben neyle gideyim doğum gününe?

Atice: Aga, yeter artık geldin anamın üstüne. Neden barıyon? Giyin siyah pantalonunu ve git.

Sabri: Sus Atice! Sen de fazla sinirlerimi bozma. Görmedin mi, o da miskin.

Atiцe: A be aga görmüyon mu benimkileri daha miskin. Ben neden barmıyorum anama.

Sabri: Ben erkekim. Her bir yere gidiyorum. Sen bütün gün evde oturuyon ve kendini benimle bir mi koyacan?

Leyla: Yeterin artık! Ne bu kavgalar? Var bir kofa su sadece ama bir kişinin bagajı için. En batmış kimin ise onunkilerini yıkacam.

Atice: Benim bagaşlarım daha batık. Benimkilerini yıkacan.

Sabri: Sen deli misin?

Ey kızana bak. Bir damla kızan benden daha şevik bagajlarını yıkattırmaya bakıyor. Ben senin agan (göğsünü vuruyor). Büyüklerin daha büyük hakkı var. Benim lafım geçecek.

Atice: Çok da büyük yapıyon kendini. Sadece bir yaş benden büyüksün. Bu evde sade senin istediğin olmayacak. (Annesine gidiıor kofayı alıyor)

Sabri: Ver bana kofayı (dartıyor)

Atice: Hayır vermecem.

Sabri: Verecen.

(Su dökülüyor)

Atice: Gördün mü ne yaptın şimdi? Ne sana ne de bana.

Leyla: Bıktım artık sizden. Hiç anlaşamıyorsunuz. Şimdi ne yapacaz? Su kalmadı artık. Ne senin bagaşlarına ne de senin bagaşlarina, ne de yemek için kaldı. Defolun burdan. Gözüm görmesin sizi (kapıyı kakıyor).

Gülbahar: Leyla, çabuk aç kapıyı.

Leyla: Ne oluyor sana, Gülbahar. Ne bu kadar telaş içindesin?

Gülbahar: Bak, Leyla. Kızanım çok hasta. Ateş içinde yanıyor. Benim suyum kalmadı. Kızana kompres yapamıyorum.

Bana su ver olabilirse, yoksa kızan gırç geçirecek.

Leyla: Eyvah, eyvah. Ne gelmedin 5 dakka önce? Sana su verebilirdim. Ama bu beter kızanlar var ya, son bir kofa suyu yere döktüler. Yok ne yapayım. Hiç su kalmadı.

Gülbahar: Eyvaaaa, şimdi ne yapacam? Nerey gideyim? Kimden su isteyim?



3. aile

(Çekirdek yiyolar)

Müjde: Baba, çok susadım. Varmı su acık içeyim?

Ertem: Evladım, yok. Yamur çoktan yamıyor.

Müjde: Ama biz sadece yamuru mu bekleceyiz su için, baba? Burası hep mi böyleydi? Yok mu öyle bir şey hani hep su çıksın oradan?

Ertem: Keşke öyle bir şey olsaydı. Bizde bu kadar çekmezdik. Bak olum, belki bir gün söylediğin şeyler yerine gelebilir. Belki bir gün.

Müjde: Ama baba, ne yaptım sana da bana tükürüyon?

Ertem: Olum ben sana tükürmedim. Bir baba oğluna tükürebilir mi?

Müjde: (çekirdek yemeye devam ediyor)

Baba, yine birşeycik yüzüme damladı.

Ertem: Olum, kısmetimiz açıldı. Şevik, kovaları getir. Komşulara haber ver, herkes kendine su doldursun.

Müjde: (çarıyor öbür iki Aileleri)

Çıkın, çıkın. Yamur yamaya başladı. Kendinize su alın

Sabri ve Atice: Aaa, su geldi! Bagajlarımızı yıkayabiliriz artık!

(küçek atıyorlar)

Müjde: Çıkın, yamur başladı, kendinize su alın.

Gülbahar: Cevret, çabuk kıra çık bize su getir. Cevret, uyan!

Cevret: A be karı! Nereden sana su bulayıma

Gülbahar: Sen duymadın mı? Yamur başlamış. Şevik ol su doldur, kızana kompres yapayım.

(Cevret çıkıyor su doldursun ve o da köçek oynamaya başlıyor)

Cevret: Su var! Kızanım iyileşecek!

2. Sahne

(Her bir aile kendi evinde, sıkıntılı.)

3. Aile

Müjde: Baba, kısmetimiz büyük değildi bu sefer. Yamur sadece 2 saat yağdı.

Ertem: Sıkılma kızım. İlerde bir gün her şey yerine gelecek.

Tayir: İnsanlar, hepiniz evlerinizden çıkın. Size çok sevinçli bir haberim var.Babam sizin çaresizliğinizden haber alınca çok üzüldü. Sizin için bir çare buldu. Bur kuyu yaptı. Bunun için çok uraştı. Gece gündüz derin kazdı, bu kuyu size yapmak için. Siz de gece gündüz gelin kendinize yeterince su alın. Herkes için bol bol var. Bu su hiç bitmeyecek

Ertem: Müjde kızım, gördün mü? Ben sana ne dedim: bir gün konuştuklarımız yerine gelecek.

Müjde: Evet baba, bugün senin konuştukların gerçekleşti. Demek bize bu kuyu gerekecekti.

Leyla ve Gülbahar: Demek var bir kişi bizi düşünen. Artık hayatlarımız bütün değişecek.

(Herkes Tayirlen kuyuya gidiyor. Su alıyorlar ve seviniyorlar.)

Ekrem: Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz. Buyurun su için sevgili halkım. İstediğiniz kadar su alın. Herkes için bol bol su var.

Herkes: Çok teşekür ederiz.

Leyla: Artık hayatımı rahat yaşayacam.

Ertem: Çekilerimiz bitecek.

Ekrem: Gülbahar, kızanın nasıl oldu?

Gülbahar: Çok şükür suyun efendisi. Senin sayende her şey düzeldi. Olum iyileşti.

Ekrem: Buyur kızım, her gün gel buraya, bol bol su al.

Ekrem: Leyla, sen geçen gün çok sıkıldın kızanların için, çak sinir krizi geçirdin. Şimdi nasılsın?

Leyla: Senin sayende, Ekrem bey, evimizde artık bütün kavga bitti. Huzur içinde yaşıyoruz. Söz bulamıyorum sana nasıl teşekür edeyim.

Ekrem: Sıkılma, Leyla. Bana teşekür etmezsen de olur. Ama istiyorum bu suyun değerini anlayasanız. Bu su size hediye. İstiyorum bu sudan her daim içeseniz. Sizin sıkıntılarınız bitti. İstiyorum sizin bütün ihtiyaçlarınızı karşılayım.

- - - - - - -

Ekrem: Tayir gel, istiyorum seninle bir şey paylaşayım.

Tayir: Tamam, Baba, geliyorum.

Ekrem: Bak, olum. Ben iyice yaşlandım. Ben yarın, öbür gün ölürsem, bu insanlara kim yardım edip hizmet edecek? Bak, istiyorum benim sözlerimi iyi sesleyesin. İstiyorum benim bu halka gösterdiğim yakınlığı sen de devam edesen. İnsanların ihtiyaçlarına önem veresin.

Tayir: Evet, Baba. Ben senin istediğini yerine getirecem. Sen nasıl onlara sevgi ve yakınlık gösteriyorsan ben de onlara aynısını göstermek istiyorum.

- - - - - -

Tayir: Bak, teyze, görüyom zorluk görüyon su çekmek için. İstiyor musun senin için su çekeyim?

(Tayir su çekiyor ve kofayı eve kadar taşıyor)

Teyze, sen yalnız mı yaşıyorsun?

Teyze: Evet.

Tayir: Hiç kocan ya da kızanların yok mu kim sana yardım etsin?

Teyze: Kocam öldü, kızanlarım da beni terk ettiler ve şimdi yanlız yaşıyorum.

Tayir: Sıkılma, teyze, ben sana her gün yardım deceğim. Evine kadar su taşyacağım.

Teyze: Teşekür ederim. Ne kadar iyi yüreklisiniz.



Anlatıcı:

Bu halkın hayatı büsbütün değişmişti. Nerede önce kuru toprak idi, şimdi çok verimli toprak oldu. Nerede su kıt idi, şimdi artık bol bol su bulunuyordu. Bu Su Efendisinin ve onun olunun sayesinde halkın bütün ihtiyaçları karşılanıyor.

Aradan bir kaç sene geçiyor.



3. Sahne

Ekrem: İstiyorum bütün hanelerinizi toplayıp kuyu başına geleseniz. Size önemli bir şey söyleyecem.

Cevret: Karı, çabuk gel su efendisi çağırıyor hepimizi!

Atice: Sabri aga, Annaa... şevik gelin. Su efendisi bize çok önemli bir şey söyleyecekmiş.

Müjde: Baba, baba gel. Su efendisi bizi çağırıyor. Bir ilanı varmış.

(Hepsi geliyor)

Ekrem: Olumlan gidiyoz yolculuğa. Bir süre burada olmayacaz.

Gülbahar: Sen gittin mi biz nasıl su çekeceyiz?

Ekrem: Biz olmayıncaya Cabbar size istediğiniz kadar su verecek.

(Baba ve oul ayrılıyorlar; halk üzülüyor)

Müjde: Ey, baba, şimdi biz ne yapacaz?

Ertem: Sahiden ben de çok üzüldüm. Ama su efendisi yine bizi düşündü. Bize güvenilir bir kişi braktı.

Cabbar: Gelin alın, ne kadar lazımsa, herkese yeterince su var.

(Herkes ona gidiyor)



Anlatıcı:

Bir vakıta kadar her şey yolunda gitti. Cabbar da insanlara iyi davranırdı ve merhametli idi. Ama vakıtla Cabbar fark etti ki, halk su alınca hiç teşekür etmiyor ve bir gün Cabbar birden değişti.



Cabbar: Off, offff. Ben bu insanları anlamıyorum. Kaç vakıt oldu bu kuyudan su çekmeye geliyorlar ama şimdiye kadar yok duyduğum birisi bana teşekür etsin. Ne nankör bir halkmış bunlar. Onlara bütün yüreğimle yardım etmeye hazır idim ama bugünden sonra teşekür etmeyen su na–nay.

Sabri: Nasıl oldu birden bire manyaklaştı bu adam.

Nereden aklına geldi de, bu teşekür etmek meşekür etmek.

Ey, su efendisi bunu bizden istemedi de, bu adam kim ki?. Bu Cabbar ne sanıyor kendini, ne bu şart koşuyor.

Leyla: Sabri sus, kimse duymasın seni. Duyarsalar daa fena olacak, hiç de su almayacaz. Adam haklı ya. Ne var sanki teşekür ettik mi ya?

(Gülbahar + Cevret su aldıktan sonra teşekür ediyorlar).

Müjde: Baba, sakın unutma su aldıktan sonra teşekür edesin. Yoksa bir daa bize su vermeyecek.

Ertem: Sıkılma oğlum, unutmam.

Teyze: Off (zorlanıyor suyu alırken).

(Cabbar ona bakıp eyleniyor).

Teşekür efendim. Teşekür, teşekür.

Sabri: Atice (itiyor onu).Sen Cabbara teşekür edecen.

Atice: Hayır, Sabri aga. Sen et.

Sabri: Bana yakışmaz. Ben erkekim. Böyle manyak bir adamın önünde asla eyilmem.

(Atice su alıyor ve eyiliyor).

Atice: Teşekür ederim, teşekür ederim!

Cabbar: Hmm... (Aticeye bakarak elinle işaret yapıyor Sabriye)

Sabri: Teşekür.

Cabbar: Ne? Ne dedin? Duymadım!

Sabri: Teşekür..........off

Gülbahar: Ertem bey, sen görmüyor musun nereye yürüyon? Kör müsün?

Ertem: Sus orada mare palyaço! Önüne bak, bak da yemeyesin bir yumruk.

Gülbahar: Sen kendi kendini vur.

Ertem: Sen kime konuşuyorsun?

(tartışmaya başlıyorlar)

Cabbar: A-a-a-a-a (elini sallıyor).

Bu iş böyle olmayacak. Hadi teşekür ediyorlar ama bu da ne? Yetmiyor görüyom onların kavgalarını, yarın geldiler mi anlaşacam onlarlan !!!



Anlatıcı:

Bir gün geçiyor ve insanlar yine su almaya gidiyorlar.



Cabbar: Eger siz komşularınıza ve hayvanlarınıza kötü davranırsanız size su vermiyecem.

(Gülbahar ve Ertem su alınca çarpışıyorlar)

Gülbahar: Ey Ertem bey, görmedim seni. Af edecen.

Ertem: Yok bir şey kızım. Asıl ben lazım senden özür dileyim. Kabahat benim.

Sabri: Atice, kıskardeşim, canım benim. Bu kova sana ağır geliyor. Yorukturma kendini. Brak ben taşıyacam. Ne de olsa kardaşız ya, değil mi?

Atice: A-a-a-a-a (azı açık kalıyor).

Sabri aga, ne oldu sana?

Sabri: Sus mare (dişlerini sıkıyor). Anlamasın bizi, yoksa su yok bize.

(Cabbar dikkatla Sabriye bakıyor. Sabri kızkardaşına sarmaşarak eve doru gidiyolar ve elini kaldırıyor „çao” için)

Cabbar: (Kendi kendine) Deli yapacaklar beni bunlar. Hepsi falşiv. Sadece benim yanımda kendilerini iyi gösteriyorlar. Ama yarın geldilermi gösterecem onlara.

(Teyze su almak istiyor)

Cabbar: Ne miskin bir kofan var senin. Hayır burda su alamazsın. Evine git yeni bir tane getir.

Teyze: Efendim, lütfen bana merhamet edin. Bakın ayaklarım çok şiş, yürüyemez bir hale geldim. Olamaz mı böyle su alayım?

Cabbar: Hayır, olamaz. Burda benim lafım geçiyor! Su istersen yeni bir kova getir.

Sabri: Bu adam hepten çıldırmış. Hiç merhamet yok onda.

Cabbar: (Sabriye) Sen de çok konuşuyon. Çok biliyon. Azın hiç durmayo. Boşlafçı, sana su ”nein”.

(Leylaya) Sen yeterince şevik değilsin. Sana su „no”.

(Gülbahara) Sen çok bedsin. Kendine hiç çeki düzen vermiyon. Sana da su yok.

(Bütün kişiler kendilerini bir kenara çekiyorlar).

Müjde: Cabbarı memnun edebilir miyiz sanki? Susuzluktan ölecez. Yine eski halimize döndük.

Cabbar: Sen çok mülüzsün. Saata bak. Kaç oldu da sen geliyon su çekesin buradan? Bugün yok sana su! Yarın daa erken kalk gel.

Ertem: Bu manyak adamdan bıktık artık. Kaç gün oldu bu kuyuya yaklaşamıyom. Çok meret adam.

Leyla: Adamı baştan haklı gördüm ama şimdi çocuğuma hak veriyorum. Adama yüz verdik ama ikiyüze bindi.

Cevret: Evet öyle.

Atice: Her şey faydasız. Sana ne kadar teşekür etsek de, ne kadar da iyi davranırsak birbirimize yine de seni memnun edemeyiz.

Cabbar: (Sert bakıyor ve elini kaldırıp ümruk gösteriyor)



4.Sahne

Cabbar: Ha – ha – ha. Bir daa susamış bir can geldi buraya. Ne çok kuraj var onda. Galiba beni tanımıyor. Sen bana gösterebilir misin hani sen bu suya layıksın. Ha ha.

(Tayır kuyuya doru yürümeye devam ediyor).

Tayir: Ben geldim size yardım etmeye.

Cabbar: Sen kendini ne sanıyorsun?

(Tayir örtüsünü kaldırıyor ve bütün halk şaşkınlık içinde kalıyor: A-a-a...)

Tayir: Ben Tayirim. Ben Su efendisinin oluyum. Babam beni gönderdi hepinizlen bu suyu paylaşayım.

(Bütün insanlar seviniyorl ar, Cabbar korkmaya başlıyor)

Halk: Cabbara su yok, Cabbara su yok.

Tayir: (elini kaldırıyior ve herkes susuyor)

Babamın suyu herkes için bir hediyedir.

Halk: Ama Cabbar hepimize kötü davrandı.

Tayir: Biliyorum o size karşı nasıl davrandı. Ama bu suyu sadece iyi olanlara verilirse, bu sudan kim içebilecek?

(Halk susuyor ve kafalarını aşağı indiriyorlar)

Tayir: Sana bu su armaan olarak verildi. Sen de lazımdı onu başkalarına armaan olarak veresin. Ama sen ne yaptın? Sen onu galiba kendi malını sandın, ha? Bu vatandaşları senin eline braktım, onlara hizmet edesin. Sen gene onlara fenalık yaptın. Nasıl hizmetçisin sen?

Cabbar: Ama ben.... ben...

Halk: Sen... sen... eee... şimdi konuş bakalım... nooldu, dilini mi yuttun? Efendimiz, bu herife ceza verin, bize çok fenalık yaptı.

Tayir: Çok yazık, gerçekten çok yazık. Ben isterdim hepinizi mutlu edeyim, ama bu adam iyilikten anlamıyor. Madem sen bunları bu suya layık saymadın, ben de seni layık saymıyorum, yanımda kalasın. Çekil buradan, yüzüm seni bir daa görmesin.

Cabbar: Efendim... ne olur?

Tayir: Hayır, geç oldu. Vakıt varken lazımdı benim iyiliğini kabul edesin, artık sana sade karanlık kaldı. Çekil git buradan.

Cabbar: (uzaklaşırken) Aaaaaa....

Tayir: Gelin buraya... evet, evet, hepiniz yanıma gelin.

(herkes yakınlıyor, Tayır kollarını açıp herkesi kucaklıhor, konuşukrne onlara bakıyor)

Bakın ne diyeyim size: Ben kendimi düşünmedim, sizin iyiliğinizi düşündüm... öyle değil mi?

Herkes: Evet... öyle...

Tayir: (seyircilere bakıyor) Madem öyle, siz de benim gibi yapın: kendi keyfinize bakmayın. Başkalarının iyiliğini düşünün.


9