Yahya'nın doğumu

Oyuncular:

1. komşu
2. komşu
1. imanlı
2. imanlı
Elizabet
Zekerya
Melek


1. Sahne:

1. Komşu: Bak bu kadın Kahin Zekeryanın karısı oluyor. Neden kısır?

2. Komşu: Eğer Allah onları sevseydi mutlaka bir kızan vereceydi.

1. Komşu: Bana sorsan, bilmem. Ama mutlaka gizli günah işlemiş.

Allah onu cezalandırdı.

2. Komşu: Brak bunları. O kadar iman etmişler, kendilerini Allah'a vermişler.

Ama gene de bereket yok. Allah onlara bir evlat vermiyor.

Ben onun yerinde olsam çok utanacam. Evimden bile cıkmam.

1.İmanlı: A mare sizde, nasıl oluyor da utanmadan böyle sözler konuşuyonuz.

Elizabet ve Zekeriya ikisi Levinin soyundan,

onlar kendilerini Tanrıya butün adamışlar.

Hep Allahın yolunca gidiyorlar.

Elbette Allah onlara bir evlat verebilir.

1. Komşu: Aaa, nasıl olabilir? Elizabet artık çok yaşlandı.

2. İmanlı: İnsanlar için değil, ama Rab için mümkündür.

Hatırlamıyonuz mu, atamız İbrahim kendisi kaç yaşında idi,

karısı Sara da doksan yaşında iken bir çocuğu doğurdu.

2. Komşu: Tamam bunu hepimiz biliyoruz.

Eskiden bunlar vardı, ama şimdi yok.



Elizabet: Zekeriya, sen nereye gidiyorsun.

Zekeriya: Bak Elizabet, bugün kura çekildi ve buhur yakma görevi bana düştü, ben lazım şimdi hazırlık yapayım bu görevi yerine getireym.

Elizabet: Allah sana yardımcı olsun.

(Zekeriya tapınağa dalıyor ve buhur yakıyor)

Melek: Ey Zekeriya, korkma artık! Çünkü yalvarışın işitildi:

karın Elizabet sana bir çocuk doğuracak.

Onun adını Yahya koyacaksın.

Sen de sevinecen, coşacan.

Onun doğmasına çok kişi sevinecek.

Çünkü o, Rabbin önünde büyük olacak.

Hiç şarap ya da içki içmeyecek.

Daha anasının karnında iken Kutsal Ruh ile dolu olacak.

İsrail oğullarından birçoğunu onların Allahı olan Rab'be geri döndürecek.

Rabbin önünden gidecek.

İlyas'ın ruhu ve kuvveti onda olacak.

Öyle ki, babalarının yüreklerini yeniden kızanlarına döndürecek.

Seslemeyenleri de doğru kişilerin aklına döndürecek. Böylelikle Rabbe hazırlanmış bir halk yetiştirecek."

Zekeriya: Bundan nasıl emin olabilirim, çünkü ben yaşlandım karımın da yaşı ilerledi.

Melek: "Ben Allahın önünde duran Cebrail'im.

Sana konuşayım, bu iyi haberi vereyim diye gönderildim.

Ve işte, senin dilin tutulacak.

Bu şeyler ne zaman olacaksa, o güne kadar konuşamayacan.

Çünkü inanmadın benim sözlerime, ki onların olacağı vakıt bellidir."

(halk dışarda dua ediyor)

1. İmanlı: Acaba ne oluyor, bu kadar uzun zaman Zekeriya tapınakta kaldı.

Elizabet: Bak o çıkıyor şimdi

Zekeriya: (hareketle gösteriyor hani dili tutulmuş diye)

2. İmanlı: Herhalde tapınakta bir şey gördü

Elizabet: Zekeriya anlat bakalım ne oldu sana, neyi gördün.

Zekerya: (işte meleğin söylediğini anlattırıyor)

Elizabet: Bunu benim için yapan Rab'dır.

Bu günlerde benimle ilgilendi, insanlar arasında utancımı kaldırdı.

2. Sahne:

Meryem: (süpürüyor) Az kaldı; nişanlım Yusuf'la evleneceğim artık. Çok mutluyum, günler çabuk geçsin.

Melek: Selam sana, ey şanslı kız! Rab seninledir.

(şaşıyor - kendi kendine) Bu ne biçim selam?

Melek: Meryem, korkma. Çünkü Allahın gözünde iyi göründün.

Ve işte, gebe kalacan. Senin bir çocuğun olacak.

Onun adını da İsa koyacaksın. O büyük olacak,

'En yüksek Olan'ın Oğlu' diye çağrılacak.

Rab Allah da Ona dedesi kral Davud'un iskemlesini verecek.

Yakup soyu üzerine sonsuza kadar krallık sürecek,

krallığının sonu hiç gelmeyecek."

Meryem: Ama bu nasıl olacak ki? Ben el değmemiş bir kızım.


Melek: Kutsal Ruh senin üzerine gelecek.

'En yüksek Olan'ın kuvveti, senin üzerine gölge salacak.

İşte, tam onun için doğacak evladına 'Kutsal' diyecekler,

'Allahın Oğlu' diyecekler.

Bak, senin hısımlarından Elizabet var ya.

O da yaşlılığında gebe kaldı, onun bir oğlu olacak.

Kısır dedikleri kadın şimdi altıncı ayında.

Çünkü Allah için olmayacak şey yoktur.

Meryem: İşte, ben Rabbin emirindeyim. Sen bana nasıl dedin, öyle olsun.

(melek ayrılıyor)

Meryem: Ay, bu iş nasıl olacak? "... senden doğacak evladına Kutsal diyecekler, Allahın Oğlu diyecekler"?

Demek ben 'Mesihin' anası olacam! Ben, ben! Benim gibi sıradan birisi!

(korkuyor) Hii... Yusuf ne diyecek bu işe.

O bana inanmayacak, nasıl da inanacak?

Rezil olacam, herkesin dilinde olacam.

Daha seneler sonra bana 'gezginci karı' diyecekler.

Rab bunu mu istiyorsun?

(ağlamaya başlıyor, sonra kendini topluyor)

Ama dur, melek ne demişti:

"Çünkü Allah için olmayacak şey yoktur."

Evet, o bir çıkış yolu açacak, rezil olmayayım!

Ve ne dedi bana... Elizabet de gebe imiş. Bu ne kadar iyi bir haber.

Gidecem... hemen gidecem, bakacam o nasıl oldu!

3. Sahne

Meryem: Merhaba, Elizabet! Nasılsın?

Elizabet: Meryem, nasıl oldu da geldin. Sana kim haber verdi?

(Meryem elini göke kaldırıyor, sonra onun karnının üzerine koyuyor, sonra Elizabetin elini kendi karnının üzerine koyuyor)

"Kadınlar arasında en mutlusun,

ne mutlu da senin karnındaki bebeğe.

Ve nereden bana o şans ki, Rabbimin anası bana geliyor?

Çünkü işte, ne zaman senin selamının sesi kulaklarıma geldi,

tam o zaman bebek karnımda sevinçle fırladı.

Ne mutlu o kadına ki,

Rab ona ne konuşmuştu olacak diye iman etti."

Meryem: Canım Rabbi yükseltiriyor,

Ruhum kurtarıcım Allahla seviniyor.

Kulunun düşkünlüğüne dikkat çevirdi.

İşte, bundan sonra bütün kuşaklar beni mutlu sayacak.

Çünkü 'Kuvvetli Olan' benim için büyük işler yaptı.

Kutsaldır Onun adı.

Onun merhameti kuşaktan kuşağa

Ondan korkan kişilerin üzerinde duruyor.

O, kendi eli ile kuvvetli işler yaptı.

Yüreğinde yükseklik düşünenleri darmadağın etti.

O, kralları iskemlelerinden aşağı attı ve düşkünleri yükseltirdi.

Aç olanları iyiliklerle doyurdu,

zenginleri gene boş ellerle geri çevirdi.

Kendi merhametini andı,

kulu olan İsrail'e yardım etti.

Hani nasıl dedelerimize söz verdiydi:

İbrahim'e ve onun evlatlarına sonsuza kadar merhamet edeceydi."

Elizabet: Kızım, bak, üç ay sonra doğuracam. Olamaz mı, o zamana kadar yanımda kalasın?

Meryem: Evet, zaten onun için geldim. Göreyim senin mutluluğunu. Kendi gözlerimle göreyim, açan Rab ne derse, onu kesinlikle yapacak.

4. Sahne

1. imanlı: Duydunuz mu? Elizabet doğum yaptı!

2. imanlı: Ay çok sevindim. Allah ona ne kadar merhamet etti.

1. komşu: Bak, mare, biz inanmadık, kadın o kadar yaşlı, ama gene de doğurdu!

2. komşu: Senin haberin olmadı mı. Çocuk sekiz günlük olmuş.

Bu akşam sünnet düğünü yapıyorlar.

1. Komşu: Eyvah napayım. adamın askısı var bende.

İster istemez lazım gideyim.

2. Komşu: Bendede askısı var. Bilmiyor musun insanlar şimdik ne yapıyorlar. Gitmedin mi askıya hemen parayı istettiriyorlar. Rezil mi olalım.

1. İmanlı: İsterseniz bu akşam geçeyim alayım sizi.

Komşular: Çok iyi yapacan. Bekleceyiz seni.



2. imanlı: Aa, Elizabet, hepimiz çok sevinöliyiz, senin çocuğunun için

1. komşu: Aacık versene bebeyi tutayım

(bebeği kucağına alıyor). Ay ne tatlı, bu küçük Zekerya.

Elizabet: Hayır, onun adı Zekerya değil, adı Yahya olacak.

2. komşu: Aa, ne biçim iş bu! Sizin hısımlarınızın arasında hiç öyle ad yok ki.

1. imanlı: En iyisi, onun babasına Zekeryaya soralım.

1. komşu: Zekerya, sesle aacık! Çocuğun adı ne olsun?

Zekerya: (tahtaya yazıyor)

2. imanlı: (okuyor) Adı Yayha olacak!

Herkes: Nasıl olabilir? Ne biçim şey bu? O da nereden geldi?

Zekerya: Bu... bu... bu...

1. imanlı: Aaa, durun bakalım. Zekerya konuşmaya başlıyor, galiba.

Zekerya: Bu ad... Allahın meleği bize bu adı verdi.

Herkes: (şaşkınlık içinde) Aaaa!

Zekerya: Hamdolsun Rabbe! Benim dilim çüzüldü, dilim çüzüldü. Artık gene konuşuyorum!, konuşuyorum!!

1. komşu: Ne oluyor burda? Adam konuşabiliyor!

2. komşu: Eee, en başta nasıl onun dili tutulduydu. onu hatırlıyonuz mu?

Elizabet: Evet, geçen sene Yeruşalim'de Allahın tapınağında idi,

orada hizmet ederdi.

Tam o işi yaparken, Allahın bir meleği ona göründü.

Ona bildirdi ki, açan bu yaşta çocuğumuz olacak.

Hem de buyurdu, o kızanın adı Yahya olsun.

O vakıt biraz güvenmemezlik yaptı Allaha karşı,

Allah da onu şamarladı: te bu dokuz ay konuşamadı.

Aynı meleğin dediği gibi, bebek doğana kadar.

Zekerya: "İsrail'in Allahına, Rab'be şanlar olsun.

Çünkü aramıza geldi.

Kendi halkını yeniden satın alıp kurtuluş getirdi.

Hizmetçisi Davud'un cinsinden

bizim için kuvvetli bir kurtarıcı yükseltirdi.

Hani, kutsal peygamberlerin ağzından eskiden nasıl söz verdiydi:

Düşmanlarımızdan, bizden azetmeyenlerin hepsinden

kurtuluş getireceydi.

Dedelerimize merhamet göstereceydi,

kutsal anlaşmasını, İbrahim dedemize ettiği yeminini anacaydı.

Yemin etmişti ki, bizi düşmanlarımızın elinden kurtaracaydı.

İzin vereceydi ki, korku olmadan Ona hizmet edelim.

Kutsallık ve doğruluk içinde

ömür boyunca Onun önünde hizmet edelim.

Sen de, ey çocuk,

'En Yüksek Olan'ın peygamberi diye çağrılacan.

Rabbin önünden gidecen, Onun yollarını hazırlayasın diye.

Onun halkına bildirecen ki, günahları af edilecek de, öyle kurtulacaklar.

Çünkü Allahımız merhamet ve acıma ile doludur.

O merhametle 'Yükseklerden Doğan Güneş' bize gelecek.

Karanlık ve ölüm gölgesinde oturanların üzerine parlasın diye,

ayaklarımızı barış yollarında gütsün diye."