Yıldıznameciler (İsa'nın doğuşu)

Oyuncular:

Hirodes

1. yıldıznameci

2. yıldıznameci

3. yıldıznameci

Başkâhin

Meryem

Yusuf

Melek

1. asker

2. asker

Konuşmacı


1. Sahne: Hirodes'in Sarayında

Hirodes: Bu Yahudiler kendilerini ne sanıyorlar?

Ulan! Bu devletin kralı benim! Parayla aldım bu krallığı, para ile!

Nasıl seslemeyecekler! Ben onlara gösterecem kim kral imiş!

3 yıldıznameci: Selam, ey büyük Hirodes

Hirodes: Ha? Selam, arkadaşlar!

Siz kimsiniz? Nereden geliyorsunuz?

1. yıldıznameci: Çok uzaktan geldik, çak Babil kasabasından.

2. yıldıznameci: Biz oranın kralının selamını getiriyoruz sana.

Onun sarayında çalışan yıldıznameciyiz.

3. yıldıznameci: Aşağı yukarı üç ay önce gökte yeni bir yıldız gördük.

1. yıldıznameci: Evet, çok şaştık. Ve açan bu yıldız meydana çıktı, biliyoruz,

yeryüzünde çok büyük bir kral doğdu.

2. yıldıznameci: Evet, ve bu kral, ey Hirodes,

senin halkın Yahudilerin yeni doğan kralıdır.

Hirodes: Ne? Yahudilerin kralı benim!

3. yıldıznameci: Tamam, ama şimdi doğmuş olan çocuk

bir gün Yahudilerin en büyük kralı olacak.

2. yıldıznameci: Bütün dünyaya barış getiren o olacak.

1. yıldıznameci: Ve onun için geldik, ona sejde kılalım.

2. yıldıznameci: Ama, ey Hirodes, senden bir ricamız var.

O kral acaba hangi kasabada doğdu?

Hirodes (kendi kendine): Bu mesele doğru ise, benim için çok korkunç,

Ben de lazım bu çocuğu bulayım! Sonra...

(herkese) Bana kâhinleri çağırın. Sade onlar bu meseleyi bilecekler.

(askerler kâhinleri çağırıyor)

Başkâhin: Selam, ey büyük kralımız, beni ne için çağırdınız?

Hirodes: Te, Babil'den gelen misafirlerimiz sana meseleyi anlattırsınlar.

2. yıldıznameci: Acaba, Yahudilerin en büyük kralı nerede doğacak?

Çünkü biz gökte onun yıldızını gördük.

1. yıldıznameci: Evet, biliyoruz o doğdu artık.

Biz de geldik onu sejde edelim.

Başkâhin: Evet, bizim en büyük kralımız Mesihtir.

O da bir gün Beytlehem kasabasında doğacak.

3. yıldıznameci: Aa, onu nereden biliyorsunuz?

Başkâhin: Çünkü gökteki tanrımız bize yüzlerce sene önce peygamberler ile konuştu ve şöyle dedi:

(okuyor) Sen, Yahuda diyarında olan Beytlehem!

Yahuda önderleri arasında

Hiç de önemsiz değilsin.

Çünkü senden çıkacak,

Benim halkımı İsraili

Güdecek olan Önder!

(öbür kâhinlere) Duydunuz mu, bu kafirler ne konuşuyor.

Belki Mesih sahiden doğdu.

Bu, hayatımda duydudğum en iyi haber.

Ve gün gelecek, o çocuk bizi bu heriften, bu sahtekârdan kurtaracak.

Hirodes: Tamam, gidebilirsiniz. Evet, nerede kalmıştık?

Siz şimdi Beytlehem'e gidin, o kralcağızı bulun!

Ondan sonra buraya döneceksiniz ve bana da haber vereceksiniz.

Hani ben de gideyim ona sejde kılayım!

3 yıldıznameci: Teşekkür ederiz, ey büyük Hirodes.

2. Sahne: Beytlehemde, Meryem ve Yusufun evinde

Meryem: (bebeğe nini söyleyip onu yatırıyor)

Yusuf, bak, üç aydır burada gurbetteyiz.

Ne vakıt kendi kasabamıza dönecez?

Yusuf: Bak Meryem! Ben sana güveniyorum.

Biliyorum, bizim bebeğimiz

doğrudan Allahın sana verdiği bir kızandır.

Ama bizim cinsimizi tanıyorsun. Ağızları durmuyor.

Ko aacık vakıt geçsin de, o zaman dönecez.

Meryem: Ama bak, burada zor geçiniyoruz.

Gelecek ay için nasıl kira ödeyecez? Ekmek parası nereden bulacaz?

Yusuf: Ah Meryem, sen Allahın kuvetini gördün. Ona hiç güvenmeyelim mi? O bir yol açacak bize.


(3 yıldıznameci yolda birbirlerine konuşuyorlar)

1. yıldıznameci: Yau, bu Beytlehem kasabası bayağı yakınmış.

Sade 15 kilometre.

2. yıldıznameci: İyi güzel, yaklaştık. Te gözüküyor bile.

Ama oraya vardık mı, onun evini nasıl bulacaz?

3. yıldıznameci: Kolay iş, burası ufak bir yer! Sora sora bulacaz.

1. yıldıznameci: Arkadaşlar, te bakın, bakın!

2. yıldıznameci: Ne ya?

1. yıldıznameci: O yıldız, bakın, tam aynısı. Değil mi?

3. yıldıznameci: Evet, evet, o. Babil'de gördüğümüz yıldızın aynısı.

1. yıldıznameci: Ve sanki toçno bir evin üstünde duruyor.

2. yıldıznameci: Öyle ya! Haydi, hiç sağa sola sormayalım,

direktno o eve bakalım.

(eve giriyorlar)


Yusuf: (kapıyı açarken) Kimsiniz? Kimi arıyorsunuz?

Galiba yanlış yere geldiniz, biz zengin tücar falan değiliz.

1. yıldıznameci: Hayır, yeni doğmuş bir bebeği arıyoruz.

Meryem: (korkarak) Bebek mi? Ne yapacanız, bebeğime?

Yusuf, uğrattır onları.

3. yıldıznameci: Korkmayın, biz iyilik için geldik.

2. yıldıznameci: İki bin kilometre boşuna gelmedik.

Bu bebek Yahudilerin kralı olacak.

Bütün dünyaya barış getiren o olacak.

(Yusuf ve Meryem birbirlerine bakıyorlar)

Yusuf: Bunu... bunu nereden biliyorsunuz? Siz kimsiniz?

1. yıldıznameci: Babil'den geliyoruz. Oranın sarayında çalışan yıldıznameciyiz.

2. yıldıznameci: Ve üç ay önce gökte yeni bir yıldız gördük. Çok şaştık. Bunun bir anlamı olmalı dedik.

3. yıldıznameci: Ve araştırdıktan sonra anladık ki, bu yıldız Yahudilerin kralı gösteriyor.

1. yıldıznameci: Sonra, yola çıktık, Yeruşalime vardık ve sizin kralınız Hirodesle konuştuk. O da Başkâhinlerinizi çağırttırdı. Kendileri de söylediler, açan bu Beytlehem kasabasında büyük bir kral doğacak.

2. yıldıznameci: Nasıl dediler onun adını?

3. yıldıznameci: Mesih, değil mi?

Yusuf: Peki, güzel, ama siz Yahudi değilsiniz. Bizim Mesihimiz doğmuş olsa da, o sizi neden ilgilendirsin?

1. yıldıznameci: Hayır, hayır, bu çocuk başka. Bu çocuk bütün dünyanın kralı olacak, bütün dünyaya barış getirecek.

2. yıldıznameci: Te bakın, orada yatıyor.

(üçü bebeğe yaklaşıp onun önünde diz çöküyorlar)

3 yıldıznameci: Ey, dünyanın kralı! Sana selam olsun!

Babil Kralından sana saygılar ve hürmetler sunuyoruz.

Senin kullarınız.

2. yıldıznameci: Ve sana bu hediyeleri getirdik. Saygılarımızın bir işareti olarak bunları kabul et. İşte, bir kutu altın.

1. yıldıznameci: Ben de sana bir şişe Hindistan parfümü getirdim.

3. yıldıznameci: Ve ben sana çok kıymetli pahalı tütsü veriyorum. Yalvarıyoruz, bunları kabul et.

(üçü kalkıyorlar)

1. yıldıznameci: Artık rahat rahat evimize dönebiliriz.

Yahudilerin tanrısına şükürler olsun, bizi muradımıza erdirdi.


Meryem: Ay, Yusuf! Bu neydi, ya?

Şimdi anlıyorsun, açan ben sana doğruyu anltırmıştım, değil mi?

Yusuf: Ben sana zaten güvendim.

Hem de Allah bana konuştu, açan sen doğruyu söylüyorsun.

Haydi geç oldu yatalım, artık.

(dua ediyor) Ey gökteki Rabbim!

Bu gece bizimle ol, ruhumuzu senin ellerine teslim ediyoruz.

(ikisi uyuyor - az sonra Yusuf dönmeye başlıyor, rüya görüyor)

Melek: Yusuf, Yusuf,

Yusuf: Ha?

Melek: Burada fazla durmayın.

Kral Hirodes'in haberi olacak ve çok kıskanacak.

O bakacak bebeği öldürsün.

Hemen bebeği ve anasını al, kalk ve Egipte kaç.

Ben sana haber verene kadar orada kal!

Yusuf: (uyanıyor) Meryem, Meryem, kalk, kalk!

Meryem: Ha, ne oldu?

Yusuf: Bak, Allah bana gene konuştu. Biz burada daha fazla kalamayız.

Hirodes bakacak bizim bebeğimizi öldürsün.

Meryem: Ay, ne yapacaz? Hiç rahat etmeyecez mi?

Yusuf: Korkma, Rab bizi şimdiye kadar korudu, gene de koruyacak.

Melek dedi ki, Egipte kaçacaymışık.

Haydı topla herşeyi yola çıkacaz.

Meryem: Şimdi mi?

Yusuf: Evet, şimdi. Hiç vakıt kaybetme. Haydi şevik!

(yola çıkıyorlar)

3. Sahne: Hirodesin sarayında

Hirodes: Nerede kaldılar, o Babilli herifler, ha?

Beytlehem te nerede.

Onlar lazımdı dün bile geleydiler, bana haber vereydiler.

1. asker: Biliyon mu, ne işittim.

2. asker: Ne ya, söyle bakalım.

(1. asker onun kulağına fısıldadıyor)

2. asker: Hi, sahi mi? Bak, şimdi bizimkisi nasıl kuduracak.

1. asker: Yapma, başımıza iş açacan.

2. asker: Şey, kral efendimiz, bir haber aldım, ama belki beğenmeyeceniz.

Hirodes: Ha, ne ya! Konuş!

2. asker: Ama söz verin açan bana kızmayacanız.

Hirodes: (çok tatlı bir sesle) Ben mi, kızmak mı. Yaa, beni ne sandınız.

Ben hiç kızar mıyım? Söyle bakalım evladım.

2. asker: Şey, sizin beklediğiniz misafirler var ya, hani o Babilli yıldıznameciler.

Hirodes: Eee...

2. asker: Hani, bilmiyorum sahi mi, değil mi? Ama bir şey işittim.

1. asker: Sus.. söyleme! Senin kulaklarını koparırım.

Hirodes: Hadi de... söyle artık, yoksa senin kulaklarını koparırım.

2. asker: Emi, dün onları görmüşler, nasıl memleketlerine döndüler.

Hirodes: Ne, ne? Bilirdim, ben bilirdim zaten.

O Babillilere hüç güven olamaz. Hepsi yalancıdırlar.

(iki. askerin kulağını çekiyor)

Onları bir kere elime geçireyim, kafalarını koparacam.

Ha, bana öyle yapacaklar?

Onlara gösterecem, daha yarına Babile karşı savaş yapacaz.

Ama daha önce bir iş var.

O bebek, hani Mesih imiş onu yaşattırmam. O lazım ölsün.

O benim yerine geçecek. Onu öldürün, öldürün onu !!

Çabuk, gidin Beytlehem'e onu öldürün!

1. asker: (2.askere) Ben sana demedim mi, bize iş açacan?

Peki, kralımız, onu nasıl bulacaz? Adı sapı yok.

Orada bir sürü bebek olacak.

Hirodes: İşime girmiyor, onu öldürün. Dur bir dakka, kolay iş.

En iyisi oradaki bütün bebekleri öldürün.

O yıldızcılar, mıldızcılar yalancı, onların sözüne güven olmaz.

Belki de üç ay değil, daha önce gözükmüş o yıldız.

En iyisi, iki yaşına kadar bütün erkek bebekleri öldürün.

Haydi şevik, daha ne duruyonuz burada?

(iki asker Beytleheme varıyorlar)

Askerler: Bu hanede erkek bebek var mı?

Komşu: Var idi ama dün apal topal kaçtılar.

Egipte mi, Arabistana mı, bilmiyorum.

(askerler bebekleri öldürmeye başlıyor)

4. Sahne: Son sözler (bir kişi ezbere okuyor)

(1) Baylar ve Bayanlar! Dami i Gospoda!

Bugün size tanıştırmak istiyoruz

Dünyanın en büyük kralıyla.

O geldi gökten, senin kralın, senin efendin olsun diye.


İki bin sene önce, çok uzak bir yerde,

Yahudilerin küçük Beytlehem kasabasında,

Fakir bir ailenin çocuğu olarak,

Dünyaya geldi o.


Ama o vakıt bile, o küçük çocuk,

Büyük sansasyon yarattı.

Uzaktan geldiler ona tapmaya,

Ve devlet adamları korkmaya başladı.

Bakın, Yahudilerin kralı,

Hirodes onun adı.

Katil ve duygusuz bir adam,

Ondan nefret ediyor, kendi halkı bile...


(2) Uzaktan gelen bu üç kişi

Artık çok sevinçlidir.

Demek boşa değildi,

Bunca yolculuk, bunca zahmet.


Hemen yola çıkıp,

Gittiler Beytleheme,

Ama henüz bilmiyor, o küçük kralın anası,

neler olacak, kimler gelecek.


(3) Hiç rahat yok, küçük kralımıza,

Hemen kalkıp kaçtılar.

Uzaklara, Egipte gittiler.

Senelerce kaldılar orda.


Ve hemen döndüler,

Kendi memleketine,

Yola çıktılar,

o üç yıldız bakımcılar.


Çünkü konuştu onlara,

Rab Allah bir rüyada:

'Sakın gitmeyin Yeruşalime'

Hirodesin yanına'


Kötüdür onun niyeti.

Yapacak büyük fenalık...


(4) Evet, ağlayış büyük,

dinmiyor gözyaşlar.

Kral Hirodes, o canavar,

Kendi kendine şöyle konuşur:


"Ha, yok ettim onu,

artık bana baş kaldıramaz"

Ama hiç haberi yok ki,

Kimse onun öldüremez.


Evet, kral Hirodes!

Bir gün kral İsa dönecek

Ve senin de işine son verecek.

Sen buna hazır mısın?


Ve sen de, sevgili seyirci!

Sen de hazır mısın?

Çünkü bu bebek, artık bebek değil.

Ve bir gün dönecek o, bir kral olarak.

Her diz onun önünde çökecek.

Sen ona hazır mısın?