İmansızlar ve biz



- Her halk kendi halkından olmayanlar için aşağılayıcı bir söz kullanıyor:

- Grekler: 'Barbar' - yabancı diller onlara öyle saçma ve anlamsız geldiler, sanki tek ses 'bar', 'bar'... sadece bizim dilimiz, dil, bizim kültürümüz kültür

- Çinliler: yabancılar için 'köpek' sembolünü kullanıyorlar

- müslümanlar: 'kafir', 'gyavur' = Allaha küfür eden biri, sanki her ne inanırsalar, Allaha küfür ediyorlar, imansız, kitapsız

- Yahudiler: 'goyim' = miletler, 'Allahın milleti' biziz, öbürler milletler, Allahsız milletler

- ve biz de kendi kendimize soralım bir kere, Mesihe iman etmeyenlere ne gözle bakacaz? Bizim için o söz 'imansız' ne anlam taşıyor? Hangi duyguyla söylüyoruz onu: bizde var mı bir üstünlük duygusu, onları hor görmek duygusu. Artık biz Allahın halkıyız, onlar 'imansız'

- hatırlıyorum Dobriç'te idik, bir seminar yaptık. O zaman bir kardeşin oğlu imanlı değildi, ama konferans için yardım etti, tehnikada - sonra ona teşekkür etmek için öne çağırdılar, tanıttılar: "Fark ettim, siz toplantıya gelmeyenlere imansız diyorsunuz. Ama bence yok bir kişi onda hiç imanı olmasın. Herkes bir parça bir şeye iman ediyor"

- bana iz braktı, biz de sık sık başkalarını dışarıda brakmak istiyoruz, kendi grubumuzu övmek istiyoruz. Sanki o lafı kullanmasak da, başkalarına 'kafir' gözüyle bakıyoruz.

- onun için kendi kendimize soralım: imanlı olmayan komşular, akrabalar ve kolegalarla aramız nasıl olmalı, onların hakkında nasıl düşünmeliyim:

A. DünyaDA olmak, ama dünyaDAN olmamak

1. dünyadan kopmak

1.Kor 5:9-10

9 Mektubumda size yazmıştım ki, zinacılarla işiniz olmasın. 10 Ama demek istemedim, dünyadan olan zinacılarla, ya da açgözlülerle, dolandırıcılarla, puta tapanlarla. Öyle olaydı, lazımdı bu dünyadan dışarı çıkaydınız.

Yuhanna 15:19

19 Siz dünyadan olsaydınız, dünya sizi kendi malı gibi seveceydi. Ama siz dünyadan değilsiniz, ben sizi dünyadan seçtim. İşte, onun için dünya sizden azetmiyor.

Yuhanna 17:15-16

15 Ben dilemiyorum, onları dünyadan kaldırasın, ama onları kötü Olandan kollayasın diye. 16 Ben nasıl dünyadan değilsem, onlar da dünyadan değildirler.

- ne zaman karar veriyorsun İsa'nın öğrencisi olmaya, o anda sen bu dünyaya yabancı oluyorsun

- ne zaman İbrahim karar verdi yola çıkmaya, o zaman yabancı oldu ve problemler başladı. Demek, bir tarafta, İsa seni çağırıyor farklı olmaya, ayrı olmaya, yabancı olmaya, uzak durmaya...

- sen artık aynı pis şakalarına gülemezsen, aynı dedikodulara katılamazsın, insanların boş hareketlerini kopya edemezsin

- nasıl bizim Hüseyin dede her ay ne zaman 120 leva pensyasını alırdı, maytaptan bana gelip derdi ki: "Eh, artık zengin oldum, bugün muhabetimiz uymuyor." - evet: dünya insanlarıyla muhabetimiz uymuyor.

- ve burada uğraşmak lazım, sanıyorum o kendiliğinden olmuyor: dikkat etmedik mi, Şeytan bize öyle kişilerle karşılaştıracak, hani hep isteyecekler eskisi gibi davranalım, eski düşünce tarzı olsun bizde, eski alışkanlıklara göre davranalım.

- boşuna Pavlus yazmadı "Bu elaleme uymayın, ama düşünceniz yenilensin" (Rom 12:2). Demek burada imanlılara bir görev düşüyor: dünyadan uzaklaşmak

- artık topluluktaki kardeşler senin yeni çevren olmalı. Sen Mesihi seversen, aynı derece isteyecen onlarla vakıt geçirmeye, onlarla ruhsal konular hakkında konuşmak sana enteresan gelecek, sana zevk verecek.

- Senin içinde bir açlık, bir susuzluk var, ruhsal beraberliğe. Kimse sana buyruk vermeyecek: "Git kardeşlerini dolaş. Onlarla muhabbet yap"... hayır, sen onu kendiliğinden yapacan.

- Kimse sana akıl vermeyecek. "Artık imansızlarla fazla vakıt geçirme. Sen onlarla muhabbet yaparken başka bir kişi oluyorsun. Onlar gibi konuşuyon, onlar gibi düşünüyon, tam onların suyunda gidiyon" - Hayır, sen onu kendin anlayacan.

- Ama ne yazık ki, aramızda var kardeşler ve kızkardeşler, onlar için bu dünyadan ayrılmak meselesi o kadar kolay değil: İmansızlarla saatlerce muhabbet yapıyorlar, aynı laflar, aynı hareketler, aynı kafa... fark ediyorsun kendini o kişilere daha yakın hissediyor.

- o kişiler bakıyor, maksimalno vakıt geçirsinler imansızlarla, ancak ne kadar mecburiyet varsa, minimalno vakıt geçirsinler imanlı kardeşlerle: te haftada bir iki saat.

- ve o kişiyle konuştuğum zaman cevap hep aynı: "Eh, ne yapıyom ya? Sanki aacık karta oynamak günah mı? Bir bira içtim mi günah mı?" ya da başka varyant da var: "Ben artık sade bezalkoholno, bir kolacık içiyorum"

- kardeş sen temayı anlamadın: Mesihin kılıcı bizi eski ahbaplardan ayrıyor. Mesihi anlamış bir kişi otomatik olarak uzaklaşıyor. Ve madem sen uzaklaşmak istemiyorsun eski çevrenden, ben korkuyorum, sen Mesihi daha anlamadın!"

- kızkardeşlerimiz için bu meseleyi anlamak daha da zor: yok karta, yok içki masası, akrabalar var: bütün dünyaları o. Sabahtan akşama kadar, bütün günün imansız akrabaları düşünmek, onlara hizmet etmek, onların gönlünü yapmakla geçiyor.

- "Ama onlar biliyor, benim imanlı olduğumu"... hayır, belli oluyor ki, sen onların yanında daha rahatsın, ne kadar imanlı kızkardeşlerin yanında.

- demek, bu birinci adım: Mesihin verdiği yeni yaşamın başında bir kılıç var. Bebek doğarken, nasıl göbeği kesilirse, o kılıç bizi imansızlardan koparmadı mı, yeni yaşam yok.

- O dersi anladık mı, ikinci bir hakikatı lazım öğrenelim:

2. dünyada Rab için yaşamak

1.Petrus 4:1-2

1 Madem Mesih de bedence bizim için çeki çekti, siz de kendi kendinizi bu aynı düşünceyle silahlantırın. Çünkü kim bedence çeki çekerse, o kişi günahtan kopmuştur. 2 Öyle ki, ne kadar vakıt kalmışsa bu bedende yaşamaya, onu artık insanca istekler için kullanmasın, ama onu Allahın isteğine uygun olarak kullansın.”

- fark ettin mi, ne diyor: vaktını kullanmak ... demek sen artık kendi vaktının efendisi oluyorsun, sen hesap yapıyorsun, sen karar veriyorsun, nasıl vaktın geçsin. İmansızlar gelip senin vaktini çalmayacaklar.

Mat 5: “Dünyanın tuzu sizsiniz. Dünyanın aydınlığı sizsiniz.”

- ikinci hakikat budur: artık kim eski hayattan, eski dünyadan, eski çevreden kopmuşsa, Rab onu kullanabilir kendi amacı için: imansızlar o kişiyi çekmeyecekler, ama o kişi imansızları Mesihe doğru çekecek.

- aydınlık ve tuz lazım karışsın: tuz çıkıyor tuzluktan, yemeğin içine dalıyor ve aslında yok oluyor, eriyor. Bu gösteriyor bir imanlının hayatını, onun hizmet anlayışını.

- vaftizden önce kişilerle konuşurken: imanlı hayatının özü nedir: hizmet etmek, sen kurtulmuyorsun, kurtulmak için, ama başkalarına hizmet etmek için.

Filipililer 1:23

İki taraftan sıkıştırılıyorum: bir tarafta istiyorum ayrılayım ve Mesihle birlikte olayım, çünkü bu çok daha iyidir. 24 Gene de, daha büyük ihtiyaç var, bedende devam edeyim sizden için.”

- William Booth - 'Kurtuluş Ordusu'nun kurucusu. imansızların ve kilisenin durumu bir rüya biçiminde anlattı:

- gece karanlık içinde denizi gördüm, korkunç dalgalar ve fırtına vardı. Ve yakında bir gemi batmıştı, suyun içinde yüzlerce insan dalgalarla boğuşurdu, batmak üzere idiler. Ve birçokları boğulup yok oldular.

- ama dalgaların ortasında yüksek bir kaya dururdu. Sağlam bir kaya, dünyanın bütün dalgalar birden vursalar bile, o kayayı bir milimetre oynatırmazlardı. Çok yüksek idi ve suyun içindeki kişiler onu her yerden görürdüler. Keşke o kayaya varsalar da, canlarını kurtarsalar

- sonra gördüm, kayanın önünde bayağı geniş bir platform vardı, platformun üzerinde de kimi kişiler dururdu. O platform yapıldı, denizde kaybolan kişiler canlarını kurtarsınlar. Ve işin ilginç tarafı, platformada duran kişilerin çoğu başka başka işlerle meşgül idiler:

- kimisi yemek, içmekle uğraşırdı, başkası politika hakkında konuşmakta idi. Vardı kişiler bütün vaktını sportla geçirirdiler. Birçok kişi müzik ve başka eğlencelerle uğraşırdılar

- bütün bu zaman içerisinde fırtınanın ve dalgaların korkunç sesleri kulağıma geldi ve çok kişinin son çığlıklarını işittim. Bağırıp boğulurdular. Ve platformdaki kişiler onlara hiç dikkat çevirmezdiler.

- bazıları gene aralarında toplantı yapıp, ilahi söylerdiler, çok candan dua ederdiler, Allah kaybolmuş canları kurtarsın diye. Kimisi ayağa kalıp güzel güzel akıl verirdiler, onu nasıl yapsınlar diye. Ama kalkıp onu gerçekten yapan kişiler çok az idi.

B. imansızların durumu neye benziyor

1. hasta

- ne zaman İsaya maana bulmaya başladılar: Luka 5:31-32

"İsa onlara cevap verip dedi: "Değil sağlam olanlara, ama hasta olanlara doktor lazım. Ben de değil doğruları ama günahkârları çağırmaya geldim tövbe etsinler."

- Allah biliyor ki, imansızların durumu bir hastaya benziyor: 12 seneden beri kan akınıtısı olan bir kadın geldi İsa'ya. Matta, Markos ve Luka neden o mucizeyi seçtiler anlatmak için. Çok gösterişli değil, kimse onu dışarıdan fark etmedi. Değil ölüleri diriltmek gibi.

- çünkü o kadının durumu vaaz etmek için çok uygundur: günah normal bir hareket gibi görünüyor: nasıl her kadında her ay kanama oluyor, günah da insana normal görünüyor, göze batmıyor, sanmıyoruz korkunç bir şey olsun.

- ama zamanla bütün gücümüzü eritiyor, ve usul usul bizi ölüme götürüyor

- Rom 5:6 'güçsüz' "Çünkü ne vakıt biz henüz zayıf idik, Mesih tam vakıtla Allahsız kişiler için öldü."

- ve önemli olan, madem anladın kişi hasta o zaman hakkın yok ona kızasın, onu suçlayasın, sanki o mu seçti hasta olsun? Bir doktor nasıl hastalarına, patsyentlerine acırsa, aynı biçimde biz lasım imansızlara lazım acıyalım. - biz de aynı değil miydik?

- ve sık sık duyorum: ne zaman muhabbet oluyor birhangi hastalıktan için, hemen bir ilaç ya da bir doktor tavsiye etmeye kalkıyoruz: falancı çay iç, Çinden fişmanca ilacı al, doktor bilmemne falanca hastanede çok iyidir.

- biz günahtan hasta olanlara çare bulmayaız... ama işimiz onları doktor İsa ile tanıştırmak. Bir tek o günaha karşı çare bulabilir.

2. ölü

- Luka 9:60 "Brak ölüler kendi ölülerini gömsünler. Ama sen git, Allahın krallığını ilan et."

- Efes 2:1,5; "Siz suçlar ve günahlarınız içinde ölü idiniz... Ne vakıt suçlarımız içinde ölü idik, Allah bizi Mesihle beraber diriltirdi”

- Allahtan uzak olan, ilişkisi kopuk olan bir kişi onun gözünde ölüdür. Ruhsal hayat, sonsuz hayat onda yok. Adem 900 seneden fazla yaşadı, ama ruhça ölü idi, çünkü Allah buyrmuştu ki, o ağaçtan yediğin and ölürsün.

- Ölü bir kişi kendi kendini diriltiremez... onu ancak İsa yaptı. Ama o İsa lazım buyursun 'Mezardan çık" ancak o zaman kişi canlanabilir. Ve İsaya iman etmekle bu ruhsal hayatı daha şimdiden kazanıyoruz.

- Onun için ölülerden bir şey bekleme: 'ölüden mektup' diyorlar ya. İmansızlara acı: geziyorlar, tozuyorlar, işliyorlar, ama Allahın gözünde ölüdürler.

- ölülere kariı bir parça saygı var insanlarda: ve biz de lazım bir parça saygımız olsun imansızlara karşı.

- sen onlara hayat veremezsin. Ama senin görevin nedir: Marta gibi: o nasıl İsayı getirdi Lazar'ın mezarına, sen de dua etmekle İsayı getirecen o kişiye. İmansızların kurtulması için dua ediyor musun? Hem uzakta olanlara, hem tanıdıklara!

3. Allahsız

- bu söz bir küfür gibidir: "Benim Allahım var, seni yok". Benim inancım doğru, senin yanlış.

- Efes 2:12

"O vakıt Mesihten ayrı idiniz. İsrail halkından dışarı idiniz. Allah anlaşma yapıp kendi sözünü vermişti; ama siz o söze yabancı idiniz. Hiç bir umudunuz yoktu. Bu dünyada Allahsız idiniz."

- nasıl Pavlus onu diyebilir: mesela özellikle Efes kasabasında Artemis'İn tapınağı vardı: O yedi dünya harikasından biriydi. Binlerce kişi bütün dünyadan gelip onu her gün ziyaret ederdiler" ...

- ama bu çok önemli bir hakikat: birhangi tanrıya iman etmek, birhangi Allah inancına sahip olmak yeterli değil. Gerçek tanrı tektir ve onu bulmak lazım. Allah birdir demek de faydasız.

- Senin Allahın beş tane olsun, ya da bir tane olsun, eğer yanlış tanrı ise, eğer İbrahim'in ve İshak'ın ve Yakup'un tanrısı değilse, eğer Yahve değilse, o sana fayda yok, sanki ateistsin.

- ama unutmayalım Pavlus bunu yazarken ne istedi göstersin: değil ki, o imansızlar çok fena kişiler, ama imanlılara hatırlatırıyor: "Siz de bir vakıt aynı idiniz"

- Yeşaya bölüm 7: İmanuel - Allah size bir işaret verecek: o verecek İmanuel 'Allah bizimle', değil biz çok akıllıyız, ya da doğruyuz da Allahı bulduk: hayır biz Allahsız iken, o birinci adımı attı:

- Rom 5:6 - “Çünkü ne vakıt biz henüz zayıf idik, Mesih tam vakıtla Allahsız kişiler için öldü.”

- onun için 'Allahsızlar' sözünü kullanırken, onu gururla söylemiyoruz, ama acımakla, çünkü biz de öyle idik.

4. Allaha düşman

- Rom 5:10 - "Biz ne vakıt henüz Allaha düşman idik, Onun Oğlunun ölmesi ile Onunla barıştık.”

- evet, insan günah işlemekle Allaha karşı düşmanlık yapmış oluyor. “Ama nasıl, ben Allahımı sayıyorum” - gerçekten öyle mi?

- var Satanistler, açık açık Allaha savaş ilan etmişler. Var ateistler, açık açık Allah yok diyenler, daha doğrusu insanı tanrılaştıranlar.

- ama 'ben istiyorum' deyince, günah işleyince insan praktikada aynısını yapıyor. Allah yok diyor, ben varım. O görmez, ben görürüm. O bir iey yapamaz, ben yaparım Diyoruz.

- ama biz tam o durumda iken, Rab birinci adımı attı: Mesih öldü, değil sade öğrencileri için, ama Pilatus, Hirodes ve Ferisiler için de. Düşmanları için.

- ve biz onu anladıktan sonra ne yapmalıyız: değil gururlanalım “Siz Allahın düşmanlarısınız, ben onun ahbabıyım” ama...

- 2. Kor 5:19-20 "Allah Mesihte idi ve Onunla dünyayı kendisiyle barıştırdı. İnsanların suçlarını onlara saymadı. Bize de barıştırma sözünü emanet etti. 20 Çünkü Mesihin diplomatlarıyız. Allah sanki bizim ağzımızla çağırıyor. Mesihin yerinde yalvarıyoruz: Allahla barışın! "

5. kayıp

- Luka 19:10 - Zakay'ın evinde

"Bugün bu eve kurtuluş geldi. Bu da İbrahim'in evlatlarındandır. 10 Çünkü İnsanoğlu geldi, kaybolanları arasın ve kurtarsın."

- doğru anlayalım Zakay nasıl biriydi: biz hep anlatıyoruz onu köse olduğunu, sanki en önemli tarafı oymuş: o bir gümrükçü idi.

- en aşağılık bir kişi idi. En düşük karakter: vatan haini. Kendi halkını, daha doğrusu Allahın halkını para için Romalılara satan bir kişi. Onlarla işbirlik yapan.

- yüzlerce kişinin hayatını mahvetti, perişan etti. Masunlara baskı yapıp zengin olan bir kişi. Öyle bir kişi el sıkıştırmak bile günah. Ve İsa istedi onun evinde misafir olsun.

- İsa iyi çoban idi, Zakay onun kaybolmuş koyunlarından biri.

- orası güzel de, acaba İsa'nın bu hareketi bizim için ne demek? Sen Zakay'ı görseydin o ağaçta, ve kişilere sorsaydın: O kimdir.

- Ve duyunca 'gümrükçü, vatan haini, o zaman sen ne yapardın? Onun evine mi gideceydin: yoksa diyeceydin "Allahısz, Allah düşmanı" ve yere tüküreceydin?

- tabii ki İsa'nın düşüncesi, onun bakış tarzı bizde de olmalı: Biz imansızları hor görmeyelim, ama kayıp koyunlar gibi görelim onları. Öünkü az önce biz aynı durumda idik.



SON:

- vakıt geldi Mesihin yüreği, onun bakışı bizde olsun

- mahalle bekliyor