Ruhsal gözlerimize dikkat edelim

Luka 11:33-36

- Çok zengin ama fodul, kendini beğenen bir kadın varmış. London'un en eski ve soylu hanelerinden idi. Çok havalı yaşardı ama gözleri zayıftı, temiz görmezdi. Aslında lazımdı gözlük taksın, ama fodulluktan takmazdı.

- Günün birinde bir galeriye, yani resim müzesine gitti. İçinde dolaşıp resimlere tek tek baktı. En sonunda bir tanesinin önünde uzun uzun durdu, baktı. Baktıkça baktı, yaklaştı, uzaklaştı, şaşıp yeniden baktı. Sağa döndü, sola döndü, her taraftan resimi inceledi ve en sonunda dayanamayıp müzeyin direktorunu çağırtırdı.

- Adama dedi ki: “Beyefendi, merak ettim. Hayatta o kadar çirkin bir portret görmedim. Hangi akılla o kadar çirkin bir şeyi müzeye koymaya karar verdiniz?

- Direktor ona cevap verdi: “Hanımefendi, bu bir aynadır”

- evet gözlerimiz çok değerli, çok kıymetli bir organdır. Hayatımızın düzgün gitmesi büyük ölçüde onlara bağlı

- bugünlerde herkesin borcu var. Diyelim sen de çaresiz kaldın; bankalar her gün sıkıştırıyorlar seni, öde diye. En sonunda bir doktor sana teklif yapıyor: “Bak, bana bir hasta için bir çift göz lazım. Sana 400.000 Evro verecem eğer iki gözünü bana satarsan”

- Ne yapacan? Sanıyorum, borcun ne kadar büyük olursa olsun gözlerini satmayacan. Diyecen, tamam, bankadan gelsinler, arabamı, mebellerimi, evimi alsınlar ama gözlerimi nasıl satacam, kör kalacam?”

- İsa Mesih de bu konuda bize ders verdi. Lazım gözlerimize dikkat edelim. Luka 11:33-36 okuyorum:

“33 Hiç kimse lamba yakıp onu saklı bir yere koymaz, ne de bir kabın altına koyar. Ama onu bir kandilliğin üstüne koyar, eve girenler ışığı görsün. 34 Sizin bedeninizin lambası da gözünüzdür. Gözünüz temiz oldu mu, bütün bedeniniz aydınlık olacak. Ama gözünüz kötü oldu mu, bütün bedeniniz karanlık olacak. 35 Madem öyle, dikkat et: senin içindeki aydınlık olmasın karanlık. 36 Eger bedenin hepsi aydınlık ise, içinde hiç karanlık yoksa, o vakıt büsbütün şafak olacak. Sanki, bir lamba seni şafağı ile aydınlatırmış gibi olacak."



- burada iki tür aydınlık için söz oluyor: İcerideki ve dışarıdaki aydınlık

A. İçerideki aydınlık

1. önce ne olmuştu da İsa bu lafı söylüyor?

- İsa dilsiz bir adamın içindeki kötü ruhları çıkardı ve sonra dediler: “Sen Şeytanı Şeytanla uğratırıyorsun”

- başkaları istediler, İsa onlara gökten bir mucize göstersin.

- demek, İsa bu kadar açık ispatlar gösterdi onlara, ama gene de iman etmediler, hatta karşı gittiler.

- zaten bugüne kadar öyledir: bazıları diyor, “İstiyorum iman edeyim, ama edemiyorum” - bu gösteriyor, değil yeterince delil, ispat yok, ama iman etmek istemiyorsun, iman ettikten sonra hayatın kökten değişecek, eskisi gibi devam edemeyecen.

- İsayı kabul edecen Rab gibi; o da eski serbestliğin sonu demektir. İşte, tam ondan korkuyorsun

- yeryüzünde yok başka iman, nerede Allah sana kesin ispatlar verdi:

- hep bir kişi kalkıyor diyor ki: “Ben Allahtanım”

- Buddha'nın adı demek 'aydınlanmış bir kişi', yani Allahın aydınlığını taşıyan kişi - ama nasıl emin olabilirsin, o aydınlıktır?

- o Isadan 500 sene önce, yani aşağı yukarı Danielin zamanında yaşadı, ama onun zamanından kalma hiç bir yazı, bir kitap yok - ölümünden yüzlerce sene içinde budistler bir sürü hikayeler uydurdular, ama asıl yazılı olan bir şey yok.

- ama İsa'ya bakarsak, onun zamanından kalma göz şahitlerin sözleri var:

“En baştan beri var idi, biz onu işittik, kendi gözlerimizle onu gördük, ona baktık ve ellerimizle onu elledik” (1.Yuhanna 1:1)

- Muhammed dedi: “Ben peygamberim” - ama hiç bir ispat vermedi. - Kendi halkı, Kureyş halkı, ondan bir mucize istedi: Muhammedin cevabı:

Kuran'dan Yunus suresi ayet 20.

"Gaybi (= saklı şeyleri) bilmek Allah'a mahsustur; bekleyin, doğrusu ben de sizinle birlikte beklemekteyim."

- açıkça diyor ki, “Bana mucize verilmedi” - madem öyle, nasıl iman edecez onun peygamber olduğuna

- İsa hayat boyunca yüzlerce mucize işledi, onlar da İncil'de yazılıdır. Yani onun şahitleri onu kitaba yazdılar.

- bugüne kadar iki tane ispat var, ondan kesin anlıyoruz, İsa hakikattır:

(1) EA'daki peygamberlikler - yüzlerce sene önce Allah onun yolunu hazırladı ve yok yeryüzünde başka bir kişi, o peygamberlik sözlerini yerine getirebilsin

(2) İsanın mezardan dirilmesi: burada elle tutulan bir ispat var: yok bana göründü, yok bana kitap verildi - ama: gördük, elledik, hatta beraber yemek yedik

- bunları biraz uzun anlattırdım, ayetlerimizin durumunu açıklamak için: İsa kişilere o kadar ipucu verdi, o kadar fazla kesin ispatlar verdi - ve ne yaptılar: “Aa, sen bunları Şeytanın gücüyle yapıyon!” - “Aa, bunlar aşağıdan gelen mucizeler. Bize gökten bir mucize lazım”

- ve buna karşı İsa artık diyor ki: “Durun, şimdi size gösterecem, neden iman edemiyorsunuz. Ve aynı zaman, bana iman edenler de dikkat etsinler, aynı duruma düşmesinler.”

2. İsa bu dünyanın işığıdır, aydınlığıdır

- onun için lazım herkes onu görsün, saklanamaz

- ve gördükten sonra herkes o aydınlık hakkında bir karar versin: onu kabul edecem mi, yoksa boş mu verecem?

“Ama kalabalıktan çok kişi Ona iman etti ve dediler: "Acaba, Mesih geldi mi, bu adamdan daha mı fazla mucizeler yapacak?" (Yuhanna 7:31)

- demek, anladılar ki, yeterince ispat, delil vardır.

3. ama ikinci bir lamba var, bir aydınlık var

- dışarıda aydınlık olsun yeterli degil, o aydınlık lazım insanın hayatına girsin, ancak o zaman onun faydası var.

- İsa Yahudileri suçladı (Yuhanna 5:35):

Yahya, yanan ve şıllayan bir lamba idi. Siz de razıydınız, kısa bir vakıt için onun aydınlığında sevinesiniz.”

- evet, Yahya ne dedi: “Tövbe edin, çünkü Allahın krallığı yakınladı”

- herkes zaten onu istedi: “Hurra, Allahın krallığı geldi, en sonunda bu Romalılardan kurtulacaz! Haydi tövbe edelim de, artık yeniden kendi devletimiz olsun.”

- Ama anlamadılar. O aydınlık tam olarak onların hayatlarına, yüreklerine derin derin dalmadı

- “Tövbe edin!” demek “Sensin problem: değil senin parasızlığın, değil senin hastalığın, değil senin işsizliğin, değil senin anan baban, mahallen, pasportun”

- Hayır, arkadaş: Allahın krallığı ancak o zaman sana geliyor, ne vakıt çok derin olarak anlıyorsun ki: “Şimdiye kadar kendi kendimi yalantırdım. Ama şimdi anlıyorum, problem benim” - Pavlusun Rom 7'de dediği gibi: içimde GÜNAH oturuyor

- keşke bugün BG topluluklarımız bu hakikatı anlamaya başlarsalar ve ona göre vaaz edilse - keşke kişiler bu anlayışa gelse

- ama İsa anlatırıyor problem nerede:

34 Sizin bedeninizin lambası da gözünüzdür. Gözünüz temiz oldu mu, bütün bedeniniz aydınlık olacak. Ama gözünüz kötü oldu mu, bütün bedeniniz karanlık olacak. 35 Madem öyle, dikkat et: senin içindeki aydınlık olmasın karanlık.”

- düşün: gökte düşmanın uçaklarını bulmak için daha 2.dünya savaşında kocaman farlar kullanırdılar - onun bir tanesinin ışığı: 1 gigalumen, yani 1 milyard mum ışığı kadar aydılık idi

- sen şimdi al bir kişiyi, koy onu öyle bir farın önüne... ve gene hiç bir şey görmeyecek - problem nerede: değil aydınlık yok, 1 milyard mum adamın önünde yanıyor... ama o aydınlık onun içine giremiyor.

- te işte, ruhsal dünyada da aynı mesele var: İsanın aydınlığı, onun öğretişi birçok kişinin hayatına dalamıyor.

- Ferisiler öyle idi: İsa Allahevinde kör bir kişinin gözlerini açtı, ama onlar bu aydınlığı kabul etmediler.

- adam dedi: “Hiç öyle bir şey duyulmadı, birisi anadan doğma kör olan bir kişinin gözlerini açsın.” (Yuhanna 9:32)

Ve İsa'nın yanında Ferisilerden kimi kişiler bunu işitince dediler: "Yoksa biz de mi körüz?" (Yuhanna 9:40)

- İsa “Evet” diyor, siz o kadar körsünüz, benim aydınlığımı göremiyorsunuz”

- “bedeninizin lambası gözünüzdür” - burada mesele oluyor 'ruhsal gözlerimiz' için 'duhovno zrenie'

- var imanlı, gece gündüz İncili okuyor, ama ruhsal gözleri kapalı. Çok laf biliyor, ama hiç anlamamış ki, “Allah benden için konuşuyor”.

- var imanlı bir konferanstan öbür seminara koşuyor, ama ruhsal gözleri kapalı, anlamıyor ki, Allah ondan hareket bekliyor, değil sade toplantıda eğlensin.

- var imanlı, ruhsal gözlerinin önüne bir pembe gözlük takıyor ve her an gülüyor, hiç bir problem görmüyor, her lafa karşı bir ayet biliyor, ama kendi asıl durumunu görmüyor ki.

- Açıklama 3 - Laodikya: “körsün” - kendi halini göremiyorsun, benden meylem al

Efes 1:18-19 - “Dua ediyorum ki, yüreğinizin gözleri aydınlansın”.

- ve sonra sayıyor, hangi konularda istiyor gözlerimiz aydınlansın:

(1) “Öyle ki, ... bilesiniz, nasıl bir umuda çağrıldınız".

- ancak ne kadar sık ve ne kadar dikkatla ileri bakıyoruz, ilerdeki hayatımızı, Allahın yanındaki hayatımızı görsek, ancak o kadar İsanın aydınlığı içimize dalıyor

- gözlerimiz kapalı: sadece bu dünyayı, bu mahalleyi ve bugünkü meseleleri görüyoruz - keşke görsek, ne kadar büyük umudumuz var

- İsa uyarıyor seni: dikkat senin ruhsal gözlerine: görsünler ileri, görsünler sonsuzluğu

(2) “bilesiniz, Allahın alacağı miras ne kadar şanlı, ne kadar kıymetlidir. Ve o miras kutsallardır".

- burada miras derken, demiyor bizim alacağımız miras, ama mirasçı Allahın kendisidir, O bizi miras alacak, onun mirası kutsallar, yani imanlılardır

- Pavlus istiyor, Allah bizim gözlerimizi açsın da, görelim imanlıları, topluluğu nasıl Allah onu görüyor: şimdi bakıyoruz ve hep başka imanlıların günahlarını, zayıflıklarını ve eksikliklerini görüyoruz. Öyle değil mi?

- ama gün gelecek, Rab her imanlıyı şanlayacak, onu tertemiz önüne getirecek ve bütün gerçek, asıl imanlılara diyecek ki: “Aferin, evladım. Biliyorum, yeryüzünde ne kadar zorlukların ve çabaların oldu. Biliyorum ne kadar yapamadın. Biliyorum ne kadar asıl standartlarımdan eksik kaldın. Ama bütün bunlar şimdi hepsi geçti. Artık benim evimde yaşayacan. Buyur içeri.”

- bunu şimdi daha kardeşimizde göremiyoruz, henüz onu şanlanmış vaziyette göremiyoruz. Ama Rab ruhsal gözlerimzi açsın ki, onu anlayalım. Ben ne kadar bekliyorum Rab beni şanlandırsın, aynısını kardeşim için görmek istiyorum.

(3) “bilesiniz, bizim için, hani iman edenler için, Allahın kudreti nasıl da her şeyden büyüktür. Bu kudret Onun kuvvetli işlerinde belli oluyor”.

- evet, konuşmak hepsi çok güzel, ama kişileri aslında imana getiren mucizeler, ya da daha doğrusu: Allah kendi yakınlığını gösteriyor - anlıyorsun Allah gerçekten vardır ve değil uzak bir güç olsun, bize yakın olan bir babadır.

- ne zaman kötü ruhlar kovuluyor, ne zaman çaresiz hastalar şifalanıyor, ne zaman müjdenin düşmanları diz çöküp 'İsa Rabdır' diyor - işte o zaman anlıyoruz, Allahın krallığı bir laf meselesi değil, ama bir güç meselesidir.

- biz Rab için yaşadık mı, o bize kendi gücüyle destekleyecektir

- Pavlus dua ediyor ki, ruhsal gözlerimiz açılsın da, görelim o büyük kuvveti

- peygamber Elişanın hizmetçisi Gehazinin gözleri nasıl açıldı:



Suriye kralı oraya atlılar, savaş arabaları ve büyük bir kuvvet gönderdi. Geceleyin varıp kenti kuşattılar. 15 Tanrı adamının uşağı erkenden kalktı. Dışarıya çıkınca kentin askerler, atlılar ve savaş arabalarınca kuşatıldığını gördü. Dönüp Elişa'ya, "Eyvah, efendim, ne yapacağız?" diye sordu.

16 Elişa, "Korkma, çünkü bizim yandaşlarımız onlarınkinden daha çok" diye karşılık verdi. 17 Sonra şöyle dua etti: "Ya RAB, lütfen onun gözlerini aç, görsün!" RAB uşağın gözlerini açtı. Uşak Elişa'nın çevresindeki dağların atlılarla, ateşten savaş arabalarıyla dolu olduğunu gördü”. (2.Krallar 6:14-17)

- nasıl daha önce İlyas peygamber ateşli arabalarla göke alındı, şimdi Gehazi aynı ateşli arabaları gökte görüyor, nasıl Elişa'nın evini koruyorlar. Evet, adamın ruhsal gözleri açıldı ve o zaman Rabbin kuvvetini gördü.

B. Dışarıdaki aydınlık (a.36)

Eger bedenin hepsi aydınlık ise, içinde hiç karanlık yoksa, o vakıt büsbütün şafak olacak. Sanki, bir lamba seni şafağı ile aydınlatırmış gibi olacak."

- ruhsal gözlerin sıradı mı, ve iyi işlerseler, İncili anlayacan, her okuduğun konu sana dokunacak. O zaman isteyecen, Allahın aydınlığı hayatının her bir köşesine dalsın.

- ve zamanla senin içindeki aydınlık başlayacak dışarıya vurmaya: nasıl Matta 17'de balkanda İsanın bedeni 3 talebenin önünde parlamaya başladı, senin de hayatın başkalarının önünde öyle parlamaya başlayacak.

- Matta 5:14-16 - burada benzer sözler var, ama artık anlamı değişti:

14 Dünyanın aydınlığı sizsiniz. Tepe üzerine kurulan kasaba saklı kalamaz. 15 Kimse de bir lamba yakıp onu bir teknenin altına koymaz. Hayır, onu bir mumluğun içine koyar, öyle ki, evdekilerin hepsine aydınlık versin. 16 Aynı onun gibi, sizin de aydınlığınız insanların önünde parlasın. Öyle ki, sizin iyi işlerinizi görüp gökteki Babanızı şanlasınlar.

- buradaki aydınlık nedir, açan bizden çıkıp başkalarına ulaşıyor:

1. aydınlık imanlının iyi işleri demektir

- biz iyilik yapmıyoruz, herkes o iiyiliği görsün diye - İsa tam bunu yasak ediyor. Diyor ki, bu ikiyüzlülük olacak.

- ama normal imanlı hayatımızın bir parçası olarak iyilik yapıyoruz - onları yaparken unutuyorsun, açan iyilik yapıyorsun.

- ama İsa gene lazım imanlıyı hatırlatırsın. Normal olarak insan egoisttir, bencildir. Uğraşmadık mı, otomatik olarak, hiç düşünmeden sade kendimizi düşünüyoruz.

- cebinde 100 leva fazla para varsa, diyorsun "Benimdir, kendime ne alayım ?" - 3 saat boş vaktın varsa diyorsun "Benimdir, kendimi eğlentirmek için ne yapayım ?"

- yani dikkat etmeden mi, hep sade kendini düşünüyorsun

- onun için İsa diyor ki, aydınlığınız, iyi işleriniz sizde kalmasın lazım çıksınlar

- gençlerin organizasyonu izciler, skautlar: kendi kendelerine hedef koymuşlar: her gün bir tane iyi iş yapsınlar. Bence güzel bir karar.

- mülüs imanlı ne yapıyor: “Biz sevapla kurtulmuyoruz ama imanla kurtuluyoruz” deyip hiç bir iyilik yapmıyor.

2. aydınlık imanlının iyi sözleri demektir

- mahallede hep kötü lafların ortasında büyüyoruz: sövmekler, ilinmekler, aşağılamaklar

Koloseliler 4:6 - Konuşmalarınız her zaman merhamet dolu olsun, sanki tuzla dat verilmiş gibi. Öyle ki bilesiniz, her kişiye nasıl lazım cevap veresiniz.

- Mesihin aydınlığı tam olarak senin içine girdi mi, senin sözlerin de aydınlık saçacak.

3. aydınlık imanlının yaşaması demektir

- imansızlar imrenecekler; diyecekler: “Ben de onun gibi yaşamak istiyorum”

- 1.Krallar 10:4 - İsrailin en büyük kralı Süleyman; onun ziyaretine gelen Saba kraliçesi

Süleyman'ın bilgeliğini, yaptırdığı sarayı, sofrasının zenginliğini, görevlilerinin oturup kalkışını, hizmetkârlarının özel giysileriyle yaptığı hizmeti, sakilerini ve RAB'bin Tapınağı'nda sunduğu yakmalık sunuları* gören Saba Kraliçesi hayranlık içinde kaldı.

- Süleyman Rabden anlayış, hikmet istemişti. Allahın aydınlığı o zaman ona daldı. Ve sarayında nasıl bir tertip vardı, onda bile o aydınlık kendini gösterdi.

Son:

- ben daha küçükken gözlerimiz bozdum. Karanlık odalarda saatlerce kitap okurdum ve 9 yaşında gözlerim bozuldu, lazımdı gözlük takayım.

- ama daha önemli bir şey var: ruhsal gözlerimize dikkat edelim, ruhsal konularda doğru görelim. Rab sizinle olsun.





6