Perla, yuvarlak küçük bir taş gibidir ve aydınlıkta şınlar. Perlalar nereden gelir? Perlalar mida adlı bir hayvanda meydana gelir. Midalar sıcak denizlerde yaşar, içleri çok yumuşaktır, bir çift sert kabuğun /четупка/ içinde kalır. Değil denizin kumlu kenarlarında, denizin kayalı kenarlarında, derin yerlerde kayalara yapışır. Mida kabuğunu biraz açtı mı, deniz suyu girer; mida, deniz suyunda bulunan çok küçük bitki ya da hayvanlarla beslenir. Kabukların içine bir kum tanesi girdi mi, çok yumuşak olan midanın eti yaralanır ve hemen o kum tanesini sert ve şınlak bir maddeyle örter. Bu yoldan mida, kum tanesinin yumuşak etini daha fazla yaralamasını durdurur. Kum tanesi midanın içinde kalır ve orada yavaş yavaş büyür, yuvarlak küçük bir taş haline gelir. Perla iki ya üç senede meydana gelir. Perla avcısı deniz kayaların dibine kadar dalar, büyük midaları toplar ve tekrar su yüzüne çıkar. Sonra midaların kabuklarını açar, bakar, içinde perla var mı? Bu yoldan elde edilen perlalar çok değerli ve çok pağalıdır. Bunun için insanlar gerçek perlalara benzeyen sahte perlalar yapar ve kullanırlar. Sahte perlalar ucuzdur. - Türkiye’de perlaya “inci” derler. Biliyorlar, inci çok değerli bir şeydir. Bunun için “İnci” sözünü kız adı olarak da kullanırlar.

Kıymetli arkadaş, size perlayla ilgili bir öykü anlatmak istiyoruz. Bu öykü İndiya’da geçmekte­dir. İndiya’da aşağı yukarı 1214 milyon insan yaşar. Bunun büyük bir kısmı Hindu inançlarına bağlıdır. Kuzey İndiya’da 160 milyondan daha fazla Müslüman bulunur. Ülkenin güneyinde ise 28 milyon Hristiyan yaşa­maktadır. Bir de küçük bir Budist azınlığı ve başka dinlere bağlı olan topluluklar var.

Hindu inançları şöyledir: İnsan öldükten sonra, onun ruhu başka bir bedenle tekrar bu dünyaya doğacak. Kötü insanlar, gelecek hayatlarında hayvan olarak doğacaklar. İyi insanlar, daha iyi bir hanenin çocuğu olacaklar, ruhsal yaşam için daha iyi bir çevrede doğacaklardır. Hinduların amaçları, en yüksek sınıflara, hiç bedeni olmayan ruhlar sınıfına erişmektir. Bu hedefe varmak için her çeşit dünya zevklerinden vazgeçerler, kendi bedenlerine de eziyet ederler. Hinduların çoğu, başka inançta olan vatandaşlarına anlayış gösterirler. Bazı bölgelerde Hindular dinî azınlıklara baskı ederler, ama birçok yerde Müslümanlar ve Hristiyanlar korkmadan Hinduların arasında yaşayabilirler. Öykümüzde olduğu gibi, birbirinden farklı dinlere bağlı insanlar arasında çok iyi dostluğa rastlamak da mümkündür.

Deniz kenarında bulunan küçük bir köyde Virapa adında bir perla avcısı yaşardı. O, dinine çok bağlı bir Hindu idi. Komşusu ve çok senelerden beri dostu olan Şantapa ona çeşitli sıkıntılarında destek ve yardımcı olmuştu. Çoğu vakıt akşamları beraber oturur, konuşurlardı. Şantapa, Virapa’nın ne kadar dindar olduğunu görüp şaşardı. Ama Şantapa şunu da kesinlikle bilirdi: günahlı bir insanın dindarlığı Allahın önünde kabul edilmez.

Çok kere Şantapa, Virapa’ya şöyle demişti: “Dostum, senin din yolundaki çabaların, günahlarını örtmeye veya onları yok etmeye yeterli değildir. Kutsal Kitap şöyle der: “Bütün iyi işlerimiz Allahın önünde kirli bir paçavra gibidir” (Yeşaya 64: 6). Allahın kutsallığı ve paklığı yanında biz insanlar çok kirli ve kötüyüz. Yüreğimizde olanları Allah bilir. İyi olmayan isteklerimizi görür. Her vakıt önce kendi faydamızı düşünürüz, insanların bizi övmelerini isteriz, bazen de onları aldatırız, yalan söyleriz. Kalbimizin bozukluğu ve günahlarımızın çokluğu yüzünden, Allaha verebileceğimiz hiçbir şey Onun yanında değerli olmayacak. Senin din yolundaki çabaların, kurbanların, kendine eziyet etmen boşunadır. Kardeşim, düşünüyorsun, Allah senin iyi işlerini kabul edecek, ama bu düşünceyle ancak kendi kendini aldatıyorsun. Ben biliyorum, iyi işlerim beni Allaha yaklaştırmayacak. Tek umudum İsa Mesih’in ölümü ve dirilişidir. İsa Mesih, hepimizin günah yükünü üstüne aldı. Bize düşen cezayı O çekmiştir. Tövbe eden ve İsa Mesih’e bağlanan kişinin sonsuz yaşamı olur.”

Virapa, her keresinde Şantapa’yı sabırla dinler, ama razı gelmezdi. “Herkes kendi kurtuluşu için var kuvvetiyle çalışmalı” diye karşılık verirdi.

Mevsimin son dalışlarının vaktı gelmişti. O gün Şantapa Virapa’yla beraber deniz kenarına gitti ve dostu Virapa’nın dalışlarını seyrediyordu. Virapa, güneşten yanmış vücudunu bir balık gibi oynatıyordu. Şantapa, genç sayılmayan dostuna hayranlık duyuyordu... Virapa gene su yüzüne çıkmıştı ve dişlerinin arasında baya büyük bir mida tutuyordu. Virapa çok yorulmuştu. Midayı dostuna uzattı: “Eh, bu artık bu mevsimin son dalışımdı. Bu son mida da iyi bir parçaya benziyor. Aç bakalım, içindekini görelim” dedi. Şantapa çakı ile midayı açıp büyük bir perla gördü. Hemen bağırdı: “Virapa, bu, gördüğüm perlaların en güzeli, şuna bak!” Virapa perlayı eline aldı, baktı: “Fena değil” dedi, “ama kusurlu, bak şurasında kara bir leke var ve biraz çökük. Ama büyüktür. Bunun için biraz para edecek.”

Virapa, bembeyaz dişlerini gösterdi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bu iş senin Allah hakkında bana söylediklerine benziyor. İşte sen perlalardan pek anlamıyorsun, bunun için buna “en güzel perla” dedin. Ama ben hemen kusurlarını gördüm. Evet, Allah da insanların ne olduklarını iyi bilir ve Onun kararı doğrudur. İnsan, birinci bakışta ne kadar iyi görünürse görünsün, gene de yüreği kötüdür. İşte, yüreğimizin kirini, kötülüğünü temizlemek için dinimizin emirlerini bütün kuvvetimizle tutmamız lâzım. Nasıl olur da sen, kurtuluş Allahtan bir bahşiştir diye söylü­yorsun? Kurtuluşum böyle bedava olmayacak, bedava bir kurtuluşa bir türlü inanamıyorum.”

Kayığı karaya çekip köyün yolunu tuttular. Konuşa konuşa tozlu yolda ilerliyorlardı. Biraz sonra, oralarda sık sık görülen hac yolcularından birine rastladılar. Bu adam, Hindular için kutsal Gang deresi kenarına kurulmuş olan Varanzi kasabasına hacca gidiyordu. Yalınayaktı. Yürüdüğü vakıt en keskin taşların üstüne basıyordu ve bazen eğilip yeri öpüyordu. Virapa: “İşte, ben de birkaç gün sonra bu mübarek adam gibi yola koyulacam, Varanzi’ye gidecem, hacı olacam; ben oraya dizlerimin üstünde gitmeye niyetliyim. Böylece dinimin en önemli bir emrini yerine getirmiş olacam.” Şantapa ona şöyle cevap verdi: “Varanzi buradan 900 kilometre uzakta, hiç dizlerin böyle bir yolculuğa dayanabilir mi? Daha oraya varmadan kan kay­betmekten öleceksin” dedi. Virapa: “Ne olursa olsun, karşılığımı alacam, onun için her acıyı çekmeye razıyım.” Şantapa tekrar ona İsa Mesih’i anlattı, nasıl bütün insanlar için çarmıhta acı çekti, nasıl herkesin günahını taşıdı, öldü ve bu yolda herkese cennet yolunu açmış oldu. Ama Virapa şöyle cevap verdi: “Şantapa, bu dün­yada en iyi arkadaşım sen oldun, bana her zaman yardım ettin, iyiliğin eksik olmadı. Bunun için beni Varanzi’ye gitme sevincinden yoksun etmeye çalışma. Ben karşılıksız bir kurtuluş kabul edemem.”

Birkaç gün sonra Virapa hacca gitme hazırlığını yapmıştı. Şantapa’yı evine çağırdı ve onunla konuşmaya başladı: “Dostum” dedi, “şimdi sana bir sırrımı açmak istiyorum. Çünkü hacdan dönecem mi, dönmeyecem mi, belli değil. Beş sene önce ölen çocuğumu hatır­larsın; o çok ünlü bir dalgıçtı. Bir gün su altında çok fazla kaldı ve fazla derine daldı. Bunun için hastalandı ve birkaç gün sonra da hayata gözlerini yumdu. Çocuğum, hep eşsiz bir perla bulmak için en zor yerlere dalış yapardı. Ah, benim çocuğum bana ne kadar büyük bir sevinç kaynağıydı. Herkes onu severdi; çok iyi kalpli bir evlattı. Ama o gün çocuğum su altında fazla kaldı. O gün bu perlayı çıkartmıştı.” Virapa bir kutudan çok büyük bir perla çıkardı. “Bu perla bana göre eşsiz bir perladır. Onu satmak istedim mi, bana büyük zenginlik kazandırabilir.” Şantapa’nın gözleri fırladı, böyle bir perla rüyasında bile görmemişti. Ceviz kadar büyük, hiçbir kusuru yoktu. Bunun değerini ancak bir kral ödeyebilirdi. Virapa gördü, dostu ne kadar hayranlıkla perlaya baktı. Şantapa’ya şöyle dedi: “İşte seni bugün bunun için buraya çağırdı­m. Hacdan geriye dönecem mi, belli değil. En iyi dostum sensin. Bunun için sana bu eşsiz perlayı hediye etmek istiyorum." Şantapa şaşkınlıkla Virapa’ya baktı: “Ama bu perla sana büyük zenginlik kazandırabilir, bunu bana nasıl bedava verebilirsin? Hiç olmazsa karşılık olarak kenara attığım parayı vereyim."

Virapa şaştı - dostu kendisini niçin anlamadı? “Şantapa” dedi, “her halde anlamıyorsun, tek olan çocuğum böyle bir perlayı elde etmek için canını verdi. Bu perlanın manevi değeri bence o kadar büyük ki, asla onu para karşılığında satamam. Yalvarırım, sana karşı duyduğum sevgi için bu hediyeyi kabul et.”

Bu sözleri duyunca Şantapa sevinç ve heyecanla Virapa’nın ellerine sarıldı. “Sevgili dostum, senelerdir bunu sana anlatmak istiyorum. Bak” dedi. “Çocuğunun yaşa­mını kaybetmesine sebep olan bu perlayı hiçbir değer karşılığında satamazsın. Bu perlanın manevi değeri sana dünyada olan bütün zenginliklerden üstündür. Sen bu perlayı ancak sevdiğin dostuna hediye olarak vermek istiyorsun. İşte, bunun gibi, Allah sana kurtuluşu hediye etmek istiyor. Kurtuluş senin bu perlana benzer. Kurtuluşun değeri sonsuzdur. Allah onu hiçbir çaba, para veya iyilik karşılığında değil, ancak hediye olarak verir. Çünkü İsa Mesih bu kurtuluşu sağlamak için kanını akıtıp can vermiştir. Benim için, senin için, herkes için sonsuz yaşam yolu açılsın diye kendisini kurban etmiştir. Bize kalan tek iş, Allahın biz günahlı insanlara uzattığı kurtuluşa sarılmaktır, Allahın hediyesini kabul etmektir.”

Yaşlı dalgıç derin derin düşünmeye başladı.

Şantapa sonra şöyle devam etti: “Dostum, bana olan sevginden dolayı çocuğunun canına mal olan perlayı hediye etmek istiyorsun ve benim de bu hediyeyi kabul etmemi istiyorsun. Aynı şekilde, İsa Mesih’in canına mal olan kurtuluşu Allah büyük sevgiyle sana vermek ister. Sen de Allahın hediyesi olan bu kurtuluşu kabul et.”

Sonunda Virapa anlayabildi, kurtuluş hediyesini insan ödeyemez. Allah, insanları kendisiyle barıştırabilmek ve onların günahlarını bağışlayabilmek için bir plan hazırlamıştır. Bütün insanların günahı için İsa Mesih öldü. İsa kurtuluşumuzu sağlamıştır. Allah, bu hediyeyi kabul etmek ya da kabul etmemekte insanları özgür bırakmıştır. Bu hediyeyi alçakgönüllükle kabul ettin mi, günahının ezici ağırlığından ve şeytana bağlı olmaktan kurtulursun, gerçek iç özgürlüğüne kavuşursun. Ama Allahın hazırladığı kurtuluşu hiçe saydın mı, geri teptin mi, Allahın adaletine göre günahlarının cezasını çekeceksin. Bunun için en değerli ve eşsiz perla olan Allahın kurtuluşunu hor görmeyelim.

“Allah, bizi sever. Sevgisini bununla ispatlıyor: Biz daha günahlıydık ve Mesih bizim için öldü. Böylece şimdi Onun kanıyla doğru sayılırız. Onun aracıyla Allahın öfkesinden kurtulacağız, bu kesindir” (İncil’den, Romalılara 5: 8-9).

Bazı okuyucularımız, “Bu kurtuluş çok kolay ve ucuzdur” derler. “İsa Mesih bütün günahlarımızın cezasını üstüne almışsa, biz sabahtan akşama kadar günah işleyebiliriz” der ve bizi maytaplarlar. Onlara şu iki noktayı hatırlatmak isteriz:

1) İsa Mesih’in sağladığı kurtuluş, değil günah işlemek isteyenler için, ama candan tövbe edenler içindir. Bu değerli hediyeyi kabul edenler, kendi gururlarından vazgeçmelidirler. İnsanın kendi gururundan vazgeçmesi kolay değil. Bunun için çok az insan Allaha yaklaşıyor.

2) Günahlarına af bulan ve kötü alışkanlıklarının tutsaklığından kurtulan insan, Allahı bütün yüreğiyle, bütün canıyla, bütün düşüncesiyle ve bütün kuvvetiyle sevmeye borçludur. Allah onu bağışlamıştır, o da komşusunu bağışlayacaktır. Allah tarafından sevilmiştir. O da çev­resindeki insanları ayrım yapmadan sevecektir.

Allah bize İsa Mesih’te yeni bir yaşam vermek ister. Bu yeni yaşam kolay değil, ucuz değildir. İncil kitabında Allahın kurtuluşu fiyatı kesilmez, eşsiz bir perlaya benzetilir:

“Göklerin Krallığı, güzel perlalar arayan bir patrona benzer. Patron, çok değerli bir perla buldu. Hemen gitti, varını yoğunu sattı ve o perlayı satın aldı” (İncil’den Matta, 13: 45-46).

Allahın bize hediye etmek istediği kurtuluşu hiçbir vakıt satın alamayız. Ama Allah istiyor ki, bu hediyenin kıymetini bilelim. Bu hediye, elimizde olan her şeyden daha kıymetlidir. Bazen Allahın bu kıymetli hediyesini kabul edebilmek için, başka şeyleri terk etmemiz lâzımdır.

İnsanların çoğu, sahte perlalarla yetinir ve gerçek perlayı arama zahmetine katlanmaz. Allahın eşsiz perlayı kabul etmek için her şeyini vermeye hazır olana ne mutlu!

Kıymetli okuyucumuz, “Perla” yazısı hakkında söyleyece­ğiniz veya soracağınız oldu mu, bize mektup yazın. Adınızı ve adresinizi de açık bir şekilde bize bildirmeyi unutmayın. Haberlerinizi bekleriz.


Mutlu Kaynak

mutlu.kaynak@gmx.net