- Rabbin Duası Serisi -
3.ders: "Senin krallığın gelsin "


Matta 6: 7-13

Dua ettiğiniz zaman, aynı boş lafları tekrarlayıp durmayın. Allahsız milletler öyle yapıyorlar. Sanıyorlar ki, çok laf yaptılar mı, Allah onları işitecek. Onun için, onlar gibi olmayın. Babanız biliyor neye ihtiyacınız var, siz O´ndan dilemeden önce bile.

Onun için siz şöyle dua edin:

"Gökteki Babamız!
Senin adın kutsal bilinsin.
Senin krallığın gelsin.
Senin istediğin olsun - gökte nasıl olursa,
yeryüzünde de öyle olsun.
Bize bugünkü ekmeğimizi ver.
Bize karşı borçlu olanları bağışladık, Sen de aynı onun gibi bizi bağışla.
Bizi denemeye koyma, ama kötü olandan kurtar.
Çünkü krallık, kuvvet ve şan sonsuzlara kadar Senindir.
Amin."

İki kere İsa Mesihin öğrencilerine öğretirdiği bu duaya baktık. Birinci defa öğrendik, Allaha “Gökteki Babamız” diyebiliriz. Bu Baba bize ne kadar yakındır! Buna sevindik. Sonra bu duanın ikinci satırına baktık. “Adın kutsal bilinsin!” Allahın adı zaten kutsaldır, ama Allahın adı bir de bizim hayatımızda kutsal bilinmelidir. Biz O’nun kutsal adını sevgisiz ve saygısız söz ve davranışlarımızla kirletirmemeye dikkat etmeliyiz.

Şimdi “Senin krallığın gelsin” sözlerine bakmak istiyoruz. İstanbul Türkçesinde olan Kutsal Kitap "Krallığın gelsin" yerinde “Egemenliğin gelsin” yazıyor. "Egemen" sözü ne demek? "Egemen", hiçbir kimsenin buyruğunda olmayan bir güdücüdür. "Egemen" kişi kuvvetli ve bilgilidir, sözünü geçirir, her şeyde üstünlük kazanır. Eskiden "egemen" olanlar krallar ve padişahlardı. Şimdi Bulgaristan’da bir tek "egemenimiz" ya da padişahımız yok, çünkü demokratsiya var.

Tabii ki, İsa Mesih öğrencilerine bu duayı öğretirdiği zaman dünyada demokratsiya diye bir şey yoktu. Bilinen dünyaya o zaman güdücü olan kişi Roma’daki imparatordu. İmparator gayet çok kuvvetliydi ve sözünü geçirirdi. Ama onun kuvveti sonsuz değildi ve onun ömrü de sonsuz değildi. Asıl dünyanın güdücüsü ya da dünyanın padişahı, kralı Allahtı. Allahı seven Yahudiler O’nu “egemen Rab” ya da "sonsuzların kralı" olarak överlerdi. Birlikte Mezmurlardan Allahı “egemen Rab” ya da "kral" olarak gösteren birkaç parça okuyalım.

Mezmur 103: 19-22

RAB kral iskemlesini göklere kurmuştur,

O’nun krallığı bütün gökleri kaplar.

Yüceltin RAB’bi, ey siz O’nun melekleri,

güçlü olan ve O’nun buyruk­larını yerine getiren,

ve O’nun sözlerini dinleyen sizler.

Yüceltin RAB’bi, ey siz, O’nun bütün orduları,

O’nun kulları olan ve O’nun isteğini yerine getiren sizler!

Yüceltin RAB’bi, ey siz, O’nun bütün işleri,

O’nun memleketinin her yerinde.

Yücelt RAB’bi, ey ruhum!


Mezmur 66: 5-7

Gelin, görün, Allahın yaptıklarını:

En korkunç mucizeleri işledi insan oğullarının arasında.

Denizi kuru toprağa çevirdi, ırmağı yayan geçtiler.

O’nun yüzünden sevinç duyuyoruz.

kuvvetiyle O sonsuzca hüküm sürer;

Gözleri milletleri izler, direnenler baş kaldırmasın diye!

Mezmur 89: 8-9

El kaksın ırmaklar, bağırsın neşeden balkanlar

RAB’bin önünde,

çünkü O geliyor yeryüzünü gütmeye.

O gü­­de­­c­ek dünyayı dürüstlükle ve halkları doğrulukla.

Mezmur 8: 1, 3-4

Ey RAB, ey bizim Rabbimiz!

Bütün yeryüzünde adın ne şereflidir!

Şanın göklerin üstüne yükselir.


Seyrederken gökleri, Senin ellerinin işini,

oraya koyduğun ayı ve yıldızları,

şöyle diyorum: “İnsan nedir ki, onu düşünesin,

İnsanoğlu nedir ki, onunla ilgilenesin?”

Okuduğumuz ayetlerde Allah, herkesten daha büyük ve herkesten daha kuvvetli olan Egemen Rab ve güdücü olarak gösteriliyor. Her şeyi yaratmış olan O’dur. Yarattığı her şeyi elinde tutan ve kontrol eden O’dur. Karar veren, güden O’dur. O’nun egemenliği, krallığı sonsuzdur. Kim Allahın bu krallığını anlarsa, Allahı övecektir. Peki, madem Allah bütün dünyanın ve bütün insanların kralıdır, nasıl olur da İsa Mesih Allaha dua ettiği zaman „Krallığın gelsin“ diyor? Acaba İsa Mesihin söz ettiği Allahın krallığı, Mezmurlarda gösterilen Allahın krallığından farklı bir şey mi?

Bu sorudan başka da sorularımız var: madem Allah egemen ve kraldır, nasıl olur da insanların çoğu Allahın isteklerine karşı gelir, Allah da onları cezalandırmaz ve onları yok etmez? Nasıl olur da herkese kral olan Allah milletlerin arasında olan haksızlıklara ve muharebelere izin verir? Madem Allah büyük kraldır, nasıl olur da şeytanın ve kötü ruhların işlerine son vermez? Bu sorulara kolay kolay cevap bulamayız.

Roma’daki imanlılar topluluğuna Pavlus şöyle diyor:

İnsanların Allahsızlığına ve haksızlığına karşı Allahın öfkesi şöyle gösteriliyor: O, Kendisini saymayan, O’ndan uzaklaşmış olan insanları kendi seçtikleri şeylere terk etti. Onları karanlığa, akılsızlığa, yalana, açgözlülüğe, kine, hırsa, miskinliğe ve rezilliğe, sapıklığa, kıskançlığa, sevgisizliğe ve merhametsizliğe terk etti. Onlar ölüme doğru koşarlar, aynı zamanda komşularına da zarar verirler.”

Yaratılan birinci insanlar Allahı seslemeyip O’ndan kaçtılar. Ve böylelikle O’nun yaratmış olduğu dünya karıştı. İnsanın günaha sarılması şeytana ve cinlere bol bol şans açtı. İnsan kabahatlı, hastalıklı ve ölümlü oldu. Günahlı insanın yüzünden toprak bile lanetlendi. Ama şunu untmayalım: Allah insanı büyük bir sevgiyle sevmektedir. Allah insanı zorlamak istemez, ama istiyor insan O’nu candan sevsin ve övsün, O’na candan hizmet etsin. Ne yazık ki, günahlı insan o kadar çok bozuldu ve insan Allahtan o kadar çok uzaklaştı, kendi kendiliğinden Allaha yakınlayamaz, şeytanın elinden kurtulamaz. Ama insan her ne kadar Allaha karşı gelip O’na acı çektirmişse de, Allah insanı sevmekten vazgeçmemiştir.

İnsanı o kötü durumundan kurtarmak için Allah adımlar attı. Yüzyıllar önce Allah insanlara haber verdi: bir Kurtarıcı Kral gelecek. Hazırlıkları tamamlandığı vakıt Allah İsa Mesihi dünyaya, insanların arasına gönderdi. İsa Mesih bir kraldı, ama dünyamızdaki krallardan çok faklıydı. O’nun bir tek askeri yoktu, O’nun tek silahı Allahın sözüydü. O değil beygire, sade bir eşeğe bindi. O’nun sarayı yoktu, bir çadırı bile yoktu. Hor görüldü, aşağılandı, dışlandı. İsa Mesih Romalı Vali Pilatus’a, “Benim krallığım değil bu dünyadan” dedi. Ama İsa Mesihte bir şey vardı: O’nun hayatında eksiksiz bir şekilde Allahın adı kutsal bilindi, O’nun hayatında Allahın isteği tam yerine getirildi. O’nun hayatında Allahın krallığı gelmişti. İsa Mesih, karşıladığı insanlara bildirdi ki, Allah onlara Baba olmak istiyor, onları affedecek, onlara yeni bir hayat vermek istiyor, onları Allahın krallığına davet ediyor. İsteyen insanlar bu müjdeye kulak verdiler, her şeylerini bıraktılar, Allahın krallığının öğrencileri ve işçileri oldular. İsa Mesih onlara dua etmeyi öğretirdiği zaman, “Krallığın gelsin” diye yalvarmalarını söyledi.

İsa Mesihte Allahın krallığı gelmişti, ama pek görülür bir şekilde değil. Evet, bir yandan İsa Mesih birçok hastaya şifa verirdi, birkaç ölüyü de diriltirdi. Günahlı insanlara şöyle dedi: "Siz Allahın gözünde kıymetlisiniz, Allah sizi affedecek". Ümitsiz olanlara ümit verdi, avutulmaya ihtiyacı olanları avuturdu. Erkek olsun, kadın olsun, birkaç kişi O’nu izlemeye başladı. Ama Yahudi halkının ileri gelenleri, zengin ve bilgili sayılanların çoğu İsa’yı ve O’nu izleyenleri hor gördüler.

Allahın krallığı ne vakıt gelecek?” diye soranlara İsa şöyle dedi:

"Allahın krallığı öyle gelmez ki, onu gözlerle göresiniz. Hem de demeyecekler: 'Bak, buradadır!' ya da 'Te, orada!' Çünkü işte, Allahın krallığı içinizde ve aranızdadır." (Luka 17: 20-21)

Allahın krallığı İsa Mesihte gelmişti, ama değil göze görünür bir şekilde. İsa’nın öğrencilerinde de Allahın krallığı başlamıştı. Onlar, hayatlarında her şey Allahın isteklerine uygun olsun diye dua ederdiler. Aynı zamanda öğrencilerin arasında değil bencil istekler, ama Allahın sevgisi ve tatlılık olması için dua ederlerdi. İsa da söyledi ki, Gökteki Baba’ya yalvarsınlar, Allahın krallığı onların arasında kalmayıp başka insanları da içine alsın diye.

Senin krallığın gelsin” diye dua eden imanlı, önce kendi kendine soracak: "Ben istiyor muyum, Allah benim önderim ve güdücüm olsun? Her şeyde O’nu seslemeye hazır mıyım? İmanlılar topluluğunda Allahın isteğini mi soruyorum, yoksa kendi faydalarımı mı arıyorum? İstiyor muyum, başka insanlar da Allahın krallığına girsin? Onları kazanmak için ne yapıyorum?

Biri demiş ki, “Senin krallığın gelsin” diye olan dua, bir tövbe duasıdır. Çünkü bu sözlerle dua eden kişi kendi eksiklerini görecek, yanlış ve bencil isteklerini Rabbe itiraf edecek.

Evet, Allahın bize Kral olmasını istedik mi, tövbe edip duayla Allaha yakınlamamız lâzım. Şöyle dua edebiliriz:

Ey Rab, Sana karşı ve insanlara karşı sevgim eksiktir. Daha çok kendi şanımı, kendi şerefimi, kendi rahatımı düşündüm. Seni öveceğine kendi iyi taraflarımı övdüm. Senin krallığını isteyeceğine, baktım kendi sözümü başkalarına geçireyim, başkalarından daha büyük olayım. Başkalarına karşı sert ve merhametsizdim. Sen beni affet ve beni kabul et, eksiklerimi Sen tamamla, ben Senin olmak istiyorum. Hayatıma Sen önder ol, bende Senin krallığın gelsin. Aralarında yaşadığım insanlarda da Senin krallığın gelsin.”

Kendi iyiliği, kendi doğruluğu ve kendi dualarıyla övünen kişi Allahın krallığından uzaktır. Ama kendi eksiklerini, ve Allahın önünde ne kadar fukara, ne kadar borçlu olduğunu açıklayan kişi, Rabbe yakındır. İyi etmemiş olduğu için pişman olan ve Allahın merhametini dileyen kişi kabul olunacak.

İsa Mesih Allahın krallığı için konuştuğu zaman bazen “Göklerin krallığı” sözlerini de kullanırdı. Göklerin krallığıyla Allahın krallığı arasında hiç fark yoktur. İsa Mesih söyledi ki, Allahın krallığı, sade onu isteyenler için, sade candan olarak günahlı hayatlarından vazgeçip Allaha dönenler için açıktır. İsa’nın Göklerin Krallığı için söylediği sözlerin birkaçını birlikte okuyalım.

Matta 5: 3-10

İsa Mesihin sözlerini işiten ve kabul eden insanlara, günden güne Allahın isteğini yerine getirenlere Allahın Krallığı yavaş yavaş geliyor ve onlarda büyüyor. Değil bizim kendi isteklerimiz için, değil bizim zengin ve büyük olmamız için, ama Allahın krallığının bizde olması için dua ederiz İsa’nın bize öğretirdiği “Senin krallığın gelsin" sözleriyle.

İnsanların çoğu hiç kimseyi seslemek istemez. Nasıl yaşayacağımıza kendimiz karar vermek istiyoruz. İstemiyoruz, bir başkası bize önder ve kral olsun. İçimizde kimseye bağlı kalmadan yaşamak için kuvvetli bir istek var. “Senin krallığın gelsin” diye dua etmekle içimizde olan önder olmak isteğine karşı dua ederiz.

Kendi hayatımıza İsa’yı kral ve önder ve güdücü seçtik mi, isteyecez, hanemizde ve aralarında yaşadığımız insanlarda da Allahın krallığı gelsin. Ama orada da durmayız. "Senin krallığın gelsin" demekle, Türkiye, İran, Pakistan ve Arabistan devletlerini de hatırlarız; isteriz oradaki insanların arasında Allahın adı şanlansın, Allahın krallığı orada gelip büyüsün. Allaha şükür: O bütün milletlere, iyi sayılanlara ve kötülere de kraldır.

Bütün hayatımızın anlamı budur: biz Allahın krallığına girdik, bu krallığın her yere yayılsın diye dua ederiz, bunun için işleriz, Rabbin bizi kendi yanına alacağı güne kadar. Allah bizi şeytandan ve karanlıktan kurtarmak için acı çekip ölmüşse, bizim O’na karşı borcumuz o kadar büyük ki, candan işleyecez O’nun krallığı bütün dünyaya yayılsın. İşleyecez, ama bizim işlememiz hiç de yetmiyor. Bunu bildiğimiz için "Senin krallığın gelsin" sözleriyle dua ediyoruz. Allah bizimle birlikte işliyor, biz de O’nunla birlikte işliyoruz, Allahın krallığı bütün dünyada büyüsün.

Birçok devlette kendilerini Allaha vermiş ve O’nun krallığı için çalışan imanlılar var, ama imanlılar hep azlıktırlar. Çoğu zaman hor görülürler, “Allahın krallığı bu mudur?" diye komşuları onları maytaba alırlar. Bugüne kadar İsa’nın söylediği söz doğrudur: “Allahın krallığı gözle görünür bir şekilde gelmez, o içinizdedir.” Allahın krallığı dünyanın birçok yerinde var, birçok yerde müjdeciler bu krallık için konuşurlar, ama insanların çoğu Allahın krallığını göremez, anlayamaz; çünkü gözleri tutulmuştur, değil Allahı, bu dünyadaki şeyleri isterler.

Bizden çok önce yaşamış imanlılar topluluklarına baktık mı, bazı yerlerde imanlılar çok olmuşlar, kuvvetli olmuşlar, zengin olmuşlar. Kimileri bu dünyada bir krallık kurmak istemişler, ya da dünyada var olan bir güdücüyle birleşmişler. Paranın kuvvetiyle ya da silahın kuvvetiyle insanları gütmeye koyulmuşlar. Başkaları da insanları zorla imana getirmeye çaşlışmışlar. Tabii ki, bütün bunlar yanlıştır. İsa bize söylemedi, bu düyada güdücü ya da zengin olacaz. Hayır, İsa bizi kuzular olarak kurtların arasına gönderiyor, her çeşit acıyla karşılaşacaz diyor. (Matta 10:16-25)

Size bir müjdem var: Bugün imanlılar topluluğu küçüktür, acı çeker, hor görülür, kötülenir, ama durum hep böyle devam etmeyecek. Bir gün, dünyamızın düzeni, şeytanın ve günahın krallığı son bulacak. Allahın krallığı açık açık görülecek, şeytan bağlanacak, ateş gölüne atılacak. Sonuna kadar dayanmış olan imanlılar İsa Mesihle birlikte sevinip coşacaklar.

İncil’in Açıklama / Vahiy Kitabında bize bunun nasıl olacağı için biraz açıklık veriliyor. Birlikte birkaç ayet okuyalım. “Kuzu” sözü geçtiği yerlerde İsa Mesih için söz ediliyor, çünkü İsa Mesih bir kurban kuzusu gibi bizim kurtuluşumuz için ölüme verildi, üç gün sonra dirildi. “Gelin” sözcüğü kullanıldığı zaman imanlılar topluluğundan söz ediyor.

Açıklama / Vahiy 7: 9-17

Bu meselelerden sonra baktım, ve işte, büyük bir kalabalık. Kimse onların sayısını hesaplayamadı. Onlar her milletten, her cinsten, her halktan ve her dilden idiler. Kral iskemlesinin önünde ve Kuzu’nun önünde durdular. Beyaz kaftanlar giymişlerdi ve ellerinde palmiye dalları vardı. Ve yüksek sesle şöyle bağırırdılar: "Kurtarmak, kral iskemlesinde oturan Allahımızın ve Kuzu’nun elindedir."


Ve bütün melekler kral iskemlesinin ve ihtiyarların ve dört malüğün etrafında dururdular. Kral iskemlesinin önünde yüzüstü yere kapanıp Allaha taptılar. Şöyle dediler: "Amin! Allahımıza sonsuzlara kadar övgü, şanlılık, bilgilik, şükürler, saygınlık ve kuvvet olsun. Amin!"


İhtiyarların biri bana dönüp sordu:

"Acaba, beyaz kaftanları giymiş olan kişiler kimdir ve nereden geldiler?"

Ben de ona dedim: "Ey efendim, onu sen bilirsin."

O da bana dedi: "Bunlar, büyük sıkıntıdan geçmiş olan kişilerdir. Rubalarını Kuzu’nun kanında yıkayıp bembeyaz ettiler. Bunun için Allahın kral iskemlesinin önündedirler. Ve O’nun evinde gece gündüz O’na hizmet ediyorlar. Ve kral iskemlesinde Oturan, evini genişletirip onlara sığınacak yer hazırlayacak. Artık hiç acıkmayacaklar, ne de susamayacaklar. Ne güneş onları çarpacak, ne de sıcaklık.

Çünkü kral iskemlesinin ortasında olan Kuzu onlara çobanlık yapacak. Onları diri su kaynaklarına götürecek. Allah da onların gözlerinden bütün yaşları silecek.


Açıklama / Vahiy 19: 1 / 6-9

Bu meselelerden sonra gökte öyle bir ses işittim, sanki çok büyük bir kalabalığın sesi. Dediler: "Haleluya! Kurtuluş ve şanlılık ve kuvvet Allahımızındır."


Ve öyle bir ses işittim, sanki büyük bir kalabalığın sesi, ya da harıl harıl akan suların sesi, ya da kuvvetli gök gürüldemelerinin sesi. Dedi ki,

"Haleluya! Her şeyi güden Rab Allahımız krallık sürüyor!

Sevinelim, coşalım, O’na şan getirelim.

Çünkü Kuzu’nun düğünü geldi artık,

O’nun gelini kendini hazırladı.

Ve ona verildi, temiz ve parlak ince keten rubaları giysin."

(Keten rubaları da kutsalların doğru işleridir.)

Ve bana dedi: "Yaz! Ne mutlu o kişiler, Kuzu’nun düğün sofrasına davetlidirler!"

Hem de bana dedi: "Bunlar Allahın hakikat sözleridir!"

Bu ayetlerde, hor görülen, acı çeken, dışlanan, bu dünyada yeri olmayan bir azlıktan söz edilmiyor. Burada kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalıktan söz ediliyor. Hepsi temiz beyaz ruba giymiş, Allahın önünde toplanmış olarak, O’nu gece gündüz överler. Ne açlıktan, ne de susuzluktan ne de herhangi kötülükten söz ediliyor, bu sıkıntılar dünyamızda kalmıştır. Gökteki Babamızın kendisi onların bütün gözyaşlarını silmiş, onları avuturmuştur.

İşte Allahın krallığının gelmesinin sonu budur, sevgili kardeşler. Bize çok zor geliyor Allah için hor görülelim, aşağılanalım, kötülenelim, çeşit çeşit acılara ve aşırı fukaralığa dayanalım. Ama Allahın önünde olacak sevincimizi düşündük mü, dayanmak için kuvvet ve ümit buluruz. Aynı zamanda Allaha “Krallığın çabuk gelsin” diye dua ederiz.

İsa Mesih bizi çağırıyor bir seçim yapalım:

İsteğimiz olabilir bu dünyada rahatlık, zenginlik, saygımız olsun, herkes gibi olalım. Bunu seçtik mi, Allah bize diyecek, “Ne yazık sana, beni tanıdığını, beni saydığını sandın. Ama aslında beni hor görüp dünyayı sevdin. Sen boşuna yaşadın”. Ya da Gökteki Baba’ya dönüp O’nun bir evladı olarak İsa Mesihi izlemeyi seçebiliriz. O zaman Allahın Krallığının gelmesi için hem dua edecez, hem de bütün kuvvetimizle çalışacaz, imanlı kardeşlerimizle birlikte bu dünyada zarar görmeye razı olacaz, ve yakın bir günde Allahın önünde sevinip coşacaz.

Allah kurtuluşumuzu İsa Mesih aracıyla hazırlamıştır. Ve bize serbestlik verdi, Allahın Krallığına girip girmemeye karar verelim. Amin.