Peter Jeffery
HRİSTİYAN
İNANCININ
ABC’Sİ
İçindekiler
GİRİŞ ..................................................................................... 5
1 Hristiyan İnancının ABC’si ............................................... 7 2 Büyük Kelimeler .............................................................. 11 3 Tanrı ................................................................................. 14 4 İsa ..................................................................................... 19 5 Kutsal Ruh ........................................................................ 24 6 Üçlü Birlik ........................................................................ 28 7 Günah: Tanrı’nın Yasasını Çiğnemek .............................. 32 8 Kefaret: Tanrı Günahla Uğraşıyor ................................... 37 9 Lütuf: Tanrı’nın Hak Etmeyenlere Olan Merhameti ....... 42 10 Yeniden Doğuş: Yeni Bir Ruhsal Doğuş ....................... 46 11 Tövbe ve İman: Günahtan Tanrı’ya Dönüş .................... 50 12 Barıştırma: Günahın Düşmanlığını Kaldırmak .............. 53 13 Kurtarılma: Günahın Esaretinden Özgür Bırakılma ...... 57 14 Aklanma: Tanrı Tarafından KabulEdilmemizi Sağladı ....................................................... 61
15 Evlatlığa Kabul Edilme .................................................. 65 16 Mesih ile Birlik .............................................................. 69 17 Kutsallaşma: İsa’nın Benzerliğine Dönüştürülme ......... 73 18 Seçim .............................................................................. 78 19 Sonsuz Güvence ............................................................. 82 20 İkinci Geliş ..................................................................... 86Kısa Tanımlar ..................................................................... 90
Günlük Kutsal Kitap Okuma Planı ..................................... 92
ABD’de bir kilise önderi, birçok Hristiyan yazarın bilgi çerezlerini insanların ulaşabileceği yere koymadıklarından şikayetçiydi. Bu önder, Hristiyan yazarların zürafaları değil koyunları beslemeleri gerektiğini ifade ediyordu. Öğretiş kitaplarını okuyan birçok genç Hristiyanın, bu kilise önderini haklı bulduklarına inanıyorum.
Bu kitaptaki bilgi çerezlerine tüm Hristiyanların kolayca ula-şabileceğini umuyorum. Kitabın içindeki gerçeklerle akılla-rını Tanrı’nın zengin lütfuyla ve yüreklerini Rab İsa Mesih’in artan bilgisiyle besleyebileceklerine inanıyorum.
1
Hristiyan İnancının ABC’si
İbraniler kitabının yazarı, okuyucularının inancın temel ger-çeklerini henüz kavrayamamış olmalarından rahatsızlık duy-muş ve hayal kırıklığına uğramıştı (İbraniler 5:11-14). Onla-rın sindirebildikleri tek besin ruhsal süttü; katı yiyeceklerle başa çıkamıyorlardı. Yazar yirminci yüzyılın başlarında, öğ-retisel olarak neredeyse tamamen cahil olan Hristiyanları tanısaydı; onlar hakkında ne düşünürdü, doğrusu merak edi-yorum...
Yavaş öğreniyor olmak bir zeka problemi değil, ruhsal açlık ve arzu eksikliğidir. Bu aynı zamanda, hep eğitim alma ola-naklarının eksikliği ile ilgili bir problem de değildir. İbraniler 5'ten anlaşıldığı üzere, hem ruhsal süt hem de katı yiyecek hazır durumda bulunuyordu, fakat onlar sütü kullanmakla ye-tinmişlerdi. Olgunlaşmamış olmalarının sebebi ne kadar süre-dir imanlı oldukları değildi; imansızlıklarının ve Tanrı’nın onlara sunduğu imkanları kullanmıyor olmalarıydı. İnancın temel gerçeklerini öğrenmiş durumdaydılar, fakat bunları ya anlamamışlardı (İbraniler 5:11) ya da unutmuşlardı (2. Petrus 1:9). Ve bu öğretilerin kendilerine en baştan verilmesine ihtiyaçları vardı. İnancın temel yapıtaşları yani inancın ABC’si olmadan, herhangi bir ilerleme kaydetmek imkan-sızdır. Eğer William Shakespeare İngiliz dilinin ABC’sini öğrenmemiş olsaydı, büyük yapıtlarını asla yazamazdı. Elbet-te Shakespeare başka edebi yeteneklere ve armağanlara da sa-hipti, fakat ABC olmadan hiçbir şey yapamazdı. Aynı şekil-de, Hristiyanların da ruhsal olarak gelişmeleri için inancın ABC’sini iyi bir şekilde öğrenmeleri gerekir. Her ne kadar önemli de olsa, sadece başkalarının ruhsal deneyimlerini okuyarak olgunlaşamayız. Öğreti; sadece Kutsal Kitap’ın öğ-rettiklerini tanımlamak için kullanılan bir kelimedir ve hiçbir imanlı, öğretiyi kucaklamaktan korkmamalıdır.
Vaaz Zamanı
Hristiyanlar genellikle vaaz verildiğinde bunu sıkıcı bulmak-tadır. Dinleyenlerin kafasının yarım metre üzerinden geçen ağır, sıkıcı ve kuru öğreti öldürücüdür. Belki verilen öğreti Kutsal Kitap’a göre doğru ve tamdır, ama insanlara asla ulaş-mıyordur. Dinleyenlerin akıllarında yer etmeyecek bir tarzda sunuluyordur. Vaiz belki o sırada iyi vakit geçiriyordur, fakat kürsüde bulunmasının sebebi bu değildir. Onun işi Tanrı’yı yüceltmek, insanların zihinlerini geliştirmek ve kalplerini ısıt-mak olmalıdır. Öğretisel vaaz, ilgilendiği konular nedeniyle işitildiğinde nefes kesici olmalı ve Tanrı’nın halkının kalp-lerini ve zihinlerini heyecanlandırmalıdır. İnancın öğretilerini öğrenmek isteyenler için, bu sıcak ve ateşli gerçeklerin vaaz edildiğini duymaktan daha büyük bir teşvik yoktur.
Bu tarz vaazların tersi olan, hikayelerle ve esprilerle dolu fakat içeriği boş ya da çok az olan vaazlar da vardır. Bu tür vaazları dinlemek kolaydır, fakat bu tür vaazlar dinleyicilerin dikkatini Tanrı’nın yüceliğinin ve görkeminin üzerine çek-mekten uzak kalır. Bu tür vaazlar eğlendiricidir, fakat insan-larda İsa Mesih için derin bir sevgi yaratmaz; popülerdir, fakat heyecansız öğretici vaazlar kadar işe yaramazdır da. Çünkü insanların zihinlerine hitap etmekte başarısız olur.
ABC Nedir?
İnancın ABC’si; daha zor gerçeklere karşıt olduğu kadar, sadece basit öğretiler anlamına da gelmemektedir. İbraniler mektubunun yazarı temel gerçekleri, “ölü işlerden tövbe etme ve Tanrı'ya inanma, vaftizler, elle kutsama, ölülerin dirilişi ve sonsuz yargı” (İbraniler 6:1-2) olmak üzere dikkate almıştır. Belki bunların temel olmaktan uzak olduklarını düşünerek al-danabiliriz, fakat ilk çağ kilisesinin dikkate aldıkları bunlardı.
Kutsal Kitap’ta birisi yeni imanlılar, diğeri de daha olgun imanlılar için olmak üzere süt ve katı yiyecek diye iki ayrı öğreti grubu yoktur. Sadece bir tek gerçek vardır ve inançla-rında yeni de olsalar, eski de olsalar tüm imanlıların ihtiyacı olan budur. ABC daha temel ve daha kolay anlaşılır bir yapıda sunulan öğretidir. Her Hristiyanın aklanma ve kutsan-ma arasındaki farkı ve bunun gibi Kutsal Kitap öğretilerini anlayıp, genç Hristiyanlara öğretmesi gerekir. Doğrusu Kut-sal Kitap’ta, Hristiyan gençlerin bilmek ve sevmek zorunda olmadığı bir öğreti bulunmamaktadır. Fakat gençlerden oluş-muş Hristiyan bir topluluğa öğreti vermekle, din görevli-lerinin bulunduğu bir konferansta öğreti vermek arasında fark vardır. Fark, işlenen konu anlamında değil; uygulamanın de-rinliği anlamındadır. Mesele, öğretinin daha kabul edilebilir olması için onu hafifletmek değil; genç imanlılara daha anlaşılır bir tarzda açıklayabilmektedir.
Bu kitap sayesinde, Kutsal Kitap öğretilerini kullanarak he-nüz inançta olgunlaşmamış insanları aydınlatmayı ve daha fazlasını öğrenmek için içlerinde açlık oluşturmayı amaçlıyo-rum. Bunu gerçekleştirirken, konular hakkında özet şeklinde sade ve tam bir bilgi sunmayı umut ediyorum. Kullandığım materyallerin bazılarını, diğer kitaplarımdan toplamakla bera-ber; tüm öğreti kurabiyelerini daha kolay ulaşılabilir olması için aynı tabakta sunmaya çalıştım.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Bizler Mesih’i O’nun varlığının doluluğunda ve lütfunda duyuruyoruz. Tanrı’nın bizlere esinlediği hiçbir şeyi saklamı-yoruz. İsa Mesih hakkında, imkanımız olduğu kadar fazla şey söylemek bizlerin amacı olmalıdır. Kutsal Ruh imanla dolu öğretileri bereketleyecektir. O; sözleriyle verdiği öğretileri, suçlu bulduklarını mahkum etmek ve kurtuluş için seçilmiş olanları kendisine çevirmek için kullanacaktır. Tanrı, teoloji aracılığıyla kurtarır.”
Edward Donnely
Ek Okuma
Sinclair Ferguson, “Handle with Care”, Hodder & Stoughton.
Büyük Kelimeler
Bazı Hristiyanlar öğretinin büyük, zor telaffuz edilen ve güç anlaşılan kelimelerden oluştuğunu; kefaret ve kutsallaşma gibi kelimelerin, sıradan Hristiyanların anlayışından uzak olduğunu düşünür. Bunların büyük kelimeler olduğu doğru-dur. İfade ettiği gerçekler anlamca devasadır ve bu gerçekle-rin Hristiyan inancının kalbindeki yeri de son derece önemli-dir. Fakat bu gerçeklerin anlaşılabilmeleri için çoğu imanlının anlayış yeteneğinin çok üstün olması gerekmez. Özellikle Roma’daki kiliseye yazarken Pavlus’un bu kelimeleri kullan-dığını ve çoğu Hristiyanın bizim sahip olduğumuz eğitimsel avantaja sahip olmadığını hatırlayın. Pavlus Romalıların bile iman ve aklanmayı anlamalarını umut etmekteydi ve bizlerin bu kelimelerin bizim için çok büyük kelimeler olduğu konu-sundaki protestolarımız karşısında hayrete düşmekteydi.
Yeni Antlaşma’daki öğretisel kelimelerin çoğu teknik keli-melerdir ve de Hristiyanlık için özel bir önem ve anlam taşırlar; tıpkı insanların gerçekleştirdiği aktivitelerin kendine has özel bir dili olduğu gibi. Bir insan dörtlük nota ile sekiz-lik nota arasındaki farkı anlayamamışsa, müzisyen olmak için daha fazla uğraşmaz. Bilgisayarla uğraşan çocukların hepsi de, megabyte ve CD-ROM’un ne olduğunu bilirler. Spor dal-larının bile kendine özgü bir dili vardır; futbolda geri-dörtlü, teniste “sıfır” anlamına gelen love gibi birçok kelime vardır. Bu aktivitelerle ilgilenen kişiler, bu kelimeleri bilmektedir çünkü böylece yaptıkları şeyi severler ve bu kelimelerin sü-rekli kullanılması onları alışıldık kılar. Elbette Hristiyanların da inançları ile ilgili dili bilmelerini beklemek mantık dışı değildir. Öğretisel kelimeler, Hristiyan inancının teknik keli-meleridir.
Belki de Kutsal Kitap’ın modern çevirileri bizleri tembel-leştirmektedir. Ben kişisel tercihim olarak, doğru ve eksiksiz olması şartı ile modern çeviriye açığım. Artık kullanılmayan kelimelerin kaldırılması, Hristiyanların çoğu için avantajdır; fakat Kutsal Kitap’tan öğretisel kelimeleri temizlemeye kal-karsak, anlam değişikliği yaratırız. Örneğin Kutsal Kitap’ın eski versiyonları olan Authorised Version Of The Bible, New King James Version ve American Standart Version’da “yatış-tırma” anlamına gelen “propitiation” kelimesi kullanılmışken, yeni çeviri olan New International Version’da “kefaret kur-banı” anlamına gelen “sacrifice of atonement” kelimesi kul-lanılmıştır. Bu ifade doğrudur, fakat ifadenin hakkını tam olarak vermemektedir. “Yatıştırma” aynı zamanda Tanrı’nın günahlarımız üzerindeki öfkesinin, Mesih’in çarmıhtaki kur-banlığı ve kefaretiyle yatıştırılması anlamını taşımaktadır. Tüm eski teknik kelimelerin akılda tutulması ve Hristiyan-ların bu kelimelerin ne ifade ettiğini tam olarak bilmeleri daha iyi olacaktır. Bir ya da iki kelimenin değişimi, bu büyük ve önemli kelimelerin hakkını tam olarak vermemektedir.
Genç imanlılar, önemli olan bu Kutsal Kitap kelimelerinin özet olarak sözlük haline getirilmesini ve bu sözlüğün kitabın sonunda yer almasını takdir etmelidirler. Fakat lütuf, kutsal-laşma ve seçilmişlik gibi kelimelerin özet açıklamalarının nadir olarak yeterli olabildikleri konusunda dikkatli olma-lıdırlar. Bu kelimeler üzerine olan bölümlerin kısa ve özet halinde oluşunun sebebi, kitabın eski ve olgun imanlılar için değil; eski ve önemli kelimeler yüzünden anlam karışıklığına düşen Hristiyanlar için hazırlanmış olmasıdır.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Ruhsal gerçeği anlamak ve bunun anlaşıldığından emin olmak, bir kişiyi ruhsal bir milyoner yapar. Fakat günümüzün trajedisi; kilise içinde ve dışında çok fazla sayıda insan, bu ruhsal hazinenin ellerinde olmasına rağmen inanç yönünden fakir kalır.”
John Blanchard
Tanrı
Eğer Tanrı hakkındaki düşüncelerimiz doğru değilse, zihni-mize uygulayacağımız diğer her öğreti hatalı olacaktır. Bu, Tanrı’nın nasıl olduğu hakkında insanların kendi fikirlerini yürütmekte kendilerini serbest hissettiklerinden beri en önemli öğretidir. Kendini Hristiyan olarak adlandıran bazıları, “Benim Tanrım asla kimseyi cehenneme gönderemez” demektedir. Böyle bir ifade, Kutsal Kitap’ın tüm söylediklerini inkar ederseniz ve konuya sadece kendi fikirlerinizi empoze ederseniz mümkün olabilir. Bu yaklaşım, Tanrı’yı bizim için mantıklı olan kalıplara sığdırmaya çalışıp O’nu küçülterek belki de işlenebilecek en büyük günaha sebep olur (Mezmur 50:21).
Eski Antlaşma’da Tanrı’yı en çok kederlendiren günahlardan birinin putperestlik olmasının sebebi budur. Bu, tek olan ger-çek Tanrı’nın yerine insan ürünü olan nesneleri ve düşünceleri koymak demektir (Yeremya 10:3-5). Bu, Tanrı’nın karakterine atılan iftiradır ve tüm tapınış işe yaramazlık içerisinde cereyan eder.
Tanrı Neye Benzer?
Bu sorunun cevabı, Tanrı’nın bizim bildiğimiz ya da deneyim kazandığımız hiçbir şeye benzemediğidir. Yeşaya kitabında Tanrı’yı, bizlere şu soruyu sorarken görüyoruz: “Beni kime benzetecek, kime denk tutacaksınız? Kiminle karşılaştıracak-sınız ki, benzer olalım?” (Yeşaya 46:5). Mezmur yazarı da aynı şeyi sormaktadır: “Çünkü göklerde RAB'be kim eş koşu-lur? Kim benzer RAB'be ilahi varlıklar arasında?” (Mezmur 89:6).
Eğer bu doğruysa, Tanrı hakkında nasıl bilgi sahibi olabiliriz? Bunun için, Tanrı’nın kendisini bizlere açıklamak için seçtiği yere gitmemiz gerekir; yani Kutsal Kitap’a gitmemiz gerekir. Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın özelliklerini keşfedebiliriz. Bizim keşfedebileceğimiz herhangi bir özellik, Tanrı’nın bizlere kendisi hakkında söylemeyi seçtiği bir özelliktir. Neden bun-ları bilmemiz gerekir? İlk olarak, Tanrı bizlere kendisi hak-kında bir şeyler gösterecek kadar lütufkarsa, O’nun verdikle-rini almamız gerekir. İkinci olarak da, Tanrıbilimi bir Hıristiyanın aklını meşgul edebilecek en büyük ve en harika konudur.
Tanrı Kutsaldır
Kutsal Yazılar’da Tanrı hakkında en çok söylenen şey, O’nun kutsal olduğudur (Mezmur 99:9; 119:9; Vahiy 15:4). Bu, O’nun tüm günahlardan ve kötülükten uzak olduğu ve kendisinde tam ahlaksal bir yetkinlik bulunduğu anlamına gelir. Bu önemli gerçek, diğer herşeyi etkiler ve bundan dolayıdır ki, Tanrı’nın sevgisi kutsal bir sevgidir; adaleti kutsal bir adalettir; öfkesi kutsal bir öfkedir. Tanrı kutsal olmayan hiçbir şey yapmaz. Bu müthiş bir gerçektir, aynı zamanda rahatlatıcı bir gerçek. Çünkü bizlere sağladığı kurtuluş kutsal bir kurtuluştur. O’nun planında aksaklık veya kusur yoktur; bu yüzden aksama ihtimali de yoktur.
Tanrı Egemendir
Bu, Tanrı’nın tüm yarattıkları üzerinde mutlak yönetim hakkı ve yetkisi olduğu anlamına gelir (1. Tarihler 29:11-12). Tanrı kendi istek ve amaçlarını yerine getirme gücüne sahiptir. O, düşmanlarının zaferini gördüğünde çaresizce bakan bir masal kralı değil; herşeye gücü yeten (tüm güce sahip olan), herşeyi bilen (tüm bilgilere sahip olan), her yerde varolandır (tüm yerlerde olandır). İstediği herşeyi, istediği zamanda ve iste-diği kişiyle yapar (Eyüp 23:13).
Böyle bir varlığın bizim Tanrı’mız olduğunu bilmek ne büyük bir sevinç ve rahatlıktır!
Herşey Tanrı’nın Hakimiyetindedir
O, halkının yaşamında sürekli çalışmaktadır. Bu nedenle şans eseri veya tesadüfen hiçbir şey yaşamayız. Tanrı destekler, rehberlik eder ve her olayı yönetir (Yaratılış 41:22). Bazen bizler için bunu görmek zordur, fakat Pavlus bizlere Tanrı’nın herşeyi kendi isteği doğrultusunda düzenlediğini söylemektedir (Efesliler 1:11). Pavlus’a zor anlarda huzuru ve iç rahatlığını sağlayan şey, Tanrı hakkındaki bu büyük gerçeğe iman etmesidir.
Tanrı İyidir
Tanrı iyidir; sevecen ve cömerttir; yumuşak kalplidir ve de şefkatle doludur (Mezmur 145:9, 15-16). O’nda merhametten yoksun ve akıl dışı hiçbir davranış yoktur, ancak Tanrı’nın iyiliği zayıflık veya yumuşaklık değildir. O insanların istis-mar edebileceği, kendisinden kolaylıkla bir şeyler kopara-bileceği bir varlık değildir. Bu iyilik, halkı olarak bizler için Tanrı’ya güvenebileceğimiz anlamına gelmektedir. O’na gü-venebiliriz; bunu yaparak karşılaştığımız durum her ne olursa olsun, bunu Tanrı’nın bizim iyiliğimiz için kullanacağını biliriz.
Tanrı Sevgidir
Eğer Tanrı sevgi olmasaydı, hiçbirimiz için bir umut olmazdı. İlahi sevgi özensiz, sulu, aşırı duygusal değildir; sevdikleri için işleyen bir sevgidir.
Bu, hak edilmemiş bir sevgidir (Romalılar 5:6-8).
Bizim tarafımızdan aranmamış bir sevgidir (1.Yuhanna 4:10).
Hayal edilemez bir sevgidir (1. Yuhanna 3:1).
Tanrı hakkında Kutsal Kitap’ın bizlere öğrettiği daha birçok gerçek vardır. Bunları daha sonra bu kitapta göreceğiz. Fakat şu an devam edeceğimiz konuların temelini dayandırmak için bu kadarı yeterlidir. Her Kutsal Kitap öğretisi Tanrı’nın kal-binde ve aklında meydana gelir. Her öğreti Tanrı’nın karak-terini açıklayacak zenginliktedir ve her biri Tanrı’ya olan sevgimizi derinleştirir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Hiçbir şey Tanrı konusunda yapılan sadık, içten ve sürekli bir araştırma kadar insan aklını daha fazla genişletemeyecek; insan ruhunu daha fazla büyütmeyecektir. Kederinizi kaybet-mek ister miydiniz? Üzüntülerinizi atıp kurtulmak ister miy-diniz? O zaman gidin ve kendinizi Tanrı’nın derin sularına bırakın; O’nun uçsuz bucaksızlığında kaybolun ve kendinizi dinlenmiş, tazelenmiş ve canlanmış bulun. Tanrı konusunda derin derin düşünmekten başka, ruha böyle huzur veren; üzüntüleri ve kederleri böyle dindiren; felaket rüzgarlarına böyle huzur getiren başka hiçbir şey bilmiyorum.”
C. H. Spurgeon
Bunları Düşünün
1. Neden insanlar Yeremya 10’da anlatıldığı gibi işe yaramaz tanrılara tapınmak isterler?
2. Putperestlik sadece geçmişte varolan bir şey midir?
3. Romalılar 8:28’i, sevdiği birisinin ölümü yüzünden acı çeken birisine nasıl açıklardınız?
4. Kutsal Kitap Tanrı’nın kutsallığını neden bu kadar çok vurgular?
Ek Okuma
Peter Jeffery, Great God of Wonders, Evangelical Press
İsa
İsa’nın kim olduğu sorusu, Hristiyan inancının geçerliliği açısından kritik bir sorudur. Bu soru, İsa’nın kendisi için de önemli bir sorudur; Matta 16’da İsa’yı öğrencilerine “Halk İnsanoğlu’nun kim olduğunu söylüyor?” diye sorarken görü-yoruz. İsa’nın bu sorusuna verilen cevaplar ilginçtir ve bir başkasına söylenecek olsa oldukça methedici nitelikte cevaplardır. Konu hakkındaki ortak düşünce İsa’nın Vaftizci Yahya, İlyas ya da Yeremya olduğudur. İnsanlar İsa’dan çok etkilenmiş ve O’nun ölümden dirilerek geri gelmiş olan, Tanrı’nın bu büyük hizmetkarlarından birisi olduğunu düşünmüşlerdi. Cevaplar övgü dolu olduğu halde, İsa’nın kim olduğunu tanımlamak için yetersizdi; Kutsal Kitap bizleri İsa’nın eşsizliği ve seçkinliği konusunda şüphesiz bir biçimde bilgilendirmektedir.
O, görünmez Tanrı’nın görüntüsü, bütün yaratılışın ilk doğanıdır. Herşey O’nun aracılığıyla yaratılmıştır (Kolo-seliler 1:15-16).
Tanrılığın tüm doluluğu bedence Mesih’te bulunmaktadır (Koloseliler 2:9).
Oğul, Tanrı'nın yüceliğinin parıltısı ve O'nun varlığının öz görünümüdür (İbraniler 1:3).
Kutsal Yazılar’da başka hiç kimse için buna benzer sözler söylenmemiştir. Diğer tüm insanlar günahkardır. Bizler günahkar bir doğada doğarız ve eylemlerimiz bu doğa ile lekelenmiştir. Eğer İsa sadece yaşamış olan en büyük insan olsaydı, O da günahkar bir doğaya sahip olacağı için bir kurtarıcıya ihtiyacı olurdu ve asla kendisi Kurtarıcı olamazdı.
İsa özeldir. O’nun doğumu özeldi ve diğer tüm doğumlardan farklıydı. Annesi Meryem bir bakireydi; bundan dolayı İsa’nın doğumu bir aşkın ya da ilişkinin sonucu değil, Kutsal Ruh’un doğaüstü bir işinin sonucuydu (Matta 1:20; Luka 1:35). İnsan deneyimleri açısından tamamen imkansız olan bu olay, bizler için anlaşılması güç bir şeydir. Fakat Tanrı, Kurtarıcımız’ın doğumunda insan düşüncesinin veya hayal gücünün ötesinde özel bir şey gerçekleştirmiştir.
İnsanoğlu
Yeni Antlaşma Rab İsa için birçok unvan ve isim kullanır, fakat bunların içerisinde İsa’nın en çok kullandığı isim İnsan-oğlu’dur. Başka hiç kimse İsa’ya bu şekilde hitap etmemiştir. İsa bu adı bu kadar sık kullandığı için, bu unvanın özel bir anlamı olması gerekir. İsa bu ismi kullanmakla, kendisinin gerçekten bir insan olduğunu açıklamış bulunmaktadır. O eşsiz ve günahsız bir insandı, fakat yine de gerçek bir insandı. Bu bilgi kurtuluşumuzda hayati öneme sahiptir. İbraniler 2: 14-17’ye bakalım:
“Bu çocuklar etten ve kandan oldukları için İsa, ölüm gücüne sahip olanı, yani İblis'i, ölüm aracılığıyla etkisiz hale getir-mek üzere onlarla aynı insan yapısını aldı. Bunu, yaşamları boyunca ölüm korkusu yüzünden köle olmuş olanların hepsini özgür kılmak için yaptı. Kuşkusuz O, meleklere değil, İbra-him'in soyundan olanlara yardım ediyor. Bunun için her yön-den kardeşlerine benzemesi gerekiyordu. Öyle ki, Tanrı'ya olan hizmetinde merhametli ve sadık başkâhin olup halkın günahlarını Tanrı'ya bağışlatabilsin.”
İsa, insanların günahlarına kefaret olabilmek için insan ol-muştur. Tanrı’nın Yasası’nı çiğneyen ve günah işleyen kişi insandır ve bu yüzden bu günahın bedelini ödeyecek kişi yine insan olmalıdır. Fakat bunu gerçekleştirmek için hiçbir insan yeterli değildi. Bu nedenle, Tanrı İsa Mesih’in kişiliğinde insan oldu ve kurtuluşumuz için gereken bu eylemi gerçek-leştirdi.
Tanrı Oğlu
İsa, bir insandan daha fazlasını ifade etmekteydi. İncil’de kendisini yirmi beş kez Tanrı Oğlu diye adlandırmaktadır. İsa, “Tanrı bizimledir” anlamına gelen İmanuel’dir. Tan-rı’nın, halkı ile daima birlikte olduğu doğrudur ve Eski Ant-laşma’da Tanrı’nın Musa ve Davut ile birlikte olduğunu göre-biliriz. Bununla beraber Tanrı, İsa’da oldukça farklı bir şekil-de bizimledir. Tanrı İsa’da insan olur, insan şeklini alır ve Eski Antlaşma’daki imanlıların hiç deneyimleyemediği bir şekilde kendisini bizlerle özdeşleştirir. İsa gerçekten Tanrı ve gerçekten insandır. Bir kısmı insan, bir kısmı Tanrı değildir. O’nda iki ayrı doğa mevcuttur ve bundan dolayı da ilahidir. Aynı zamanda, günahsız bir insandır. O’nun Tanrılığı Kutsal Yazılar boyunca doğrulanmıştır. Eski Antlaşma’da Yeşaya peygamber Tanrı’nın kutsallığı ve görkemi ile ilgili olağan-üstü bir vahiy almıştır.
Yeşaya, meleklerden oluşan bir kalabalığı görür ve çığlıkla-rını duyar:
“Herşeye Egemen RAB kutsal, kutsal, kutsaldır.Yüceliği bütün dünyayı dolduruyor” (Yeşaya 6:3).
Ve şöyle der:
“Kral'ı, Herşeye Egemen RAB'bi gözlerimle gördüm” (ayet 5).
Fakat Yeni Antlaşma’da, Yuhanna bu olayla ilgili şöyle der:
“Bunları söyleyen Yeşaya, İsa'nın yüceliğini görmüş ve O'nun hakkında konuşmuştu” (Yuhanna 12:41).
İsa, meleklerin bahsettiği Kutsal Rab’dir. İsa Yeşaya’nın gördüğü Kral, Herşeye Egemen Rab’dir. İsa Tanrı’dır.
İsa Kurtarıcıdır
Kurtuluş cennette planlanmış, fakat cennette tamamlanama-mıştır. Günah için gerekli olan kefaret, Tanrı’ya bir insan tarafından sunulmalıydı. Fakat bütün insanlar günahkar oldu-ğundan, bunu yapacak nitelikte bir insan yoktu.
Ölümsüz Tanrı insan oldu, böylece “ölüm aracılığıyla” (İbraniler 2:14) halkı için kurtuluşu sağladı. Tanrı insan oldu, insan İsa olarak halkı için öldü ve halkının kurtuluşunu sağladı. Pavlus Romalılar 5:17’de bunu şöyle ifade eder: “Çünkü eğer ölüm bir tek adamın [Adem] suçu yüzünden o tek adam aracılığıyla egemenlik sürdüyse, Tanrı'nın bol lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek adam, yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri çok daha kesindir.”
Eğer “Tanrı neye benzer?” diye soracak olursak, Kutsal Ki-tap’ın bize vereceği cevap şudur: O, İsa gibidir; kutsal, doğru, iyi, acıma ve merhamet ile dolu. O günahkarları sever, onlara kendi sevgi dolu ellerini uzatır ve onlara lütuf sunarak Kendi-sine gelmeleri için çağrıda bulunur. Günahkarların tek kurtu-luş umudu İsa’nın kim olduğuna dair bu harika gerçekte ya-tar. Çünkü Tanrı ancak Rab İsa Mesih aracılığı ile tanınabilir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Seçiminizi yapmak zorundasınız. Bu insan ya Tanrı’nın Oğlu ya da bir deli veya daha kötü bir şeydir. O’nu bir ahmak gibi susturabilir; O’na bir iblis gibi tükürebilir ve O’nu öldü-rebilir ya da ayaklarına kapanıp O’nu Rab ve Tanrı’nız olarak çağırabilirsiniz. Fakat O’nun insanlık için harika bir öğret-men olduğu gibi aşağılatıcı bir yaklaşımda bulunmayın. Bize bu seçenek verilmedi; Tanrı bu seçeneği vermek istemedi. O bunu planlamadı.”
Tanrı’yı Baba ve Oğul olarak düşünmek çok zor değildir, fakat Kutsal Ruh olarak düşünmek kafamızda bir problem yaratır. Baba ve Oğul’u kişilikler olarak düşünmek kolaydır, fakat Kutsal Ruh olan Tanrı’yı bir kişi olarak düşünmek o kadar kolay değildir. Kutsal Ruh’u herhangi bir kişilik olarak belirtmeden, bir güç ya da etki olarak düşünmeye meyilliyiz-dir. Bu ölümcül bir hata olabilir, çünkü Kutsal Ruh da Baba ve Oğul gibi Tanrı’dır.
Daha önce Yeşaya 6 ve Yuhanna 12’de, peygamberin gördü-ğü “Kral ve Herşeye Egemen olan Rab’bin” İsa olduğunu biz de görmüştük. Yeşaya 6’daki bu aynı bölüm Elçilerin İşleri 28:26-27’de yine tekrarlanmış ve Pavlus orada konuşan kişinin Kutsal Ruh olduğunu söylemiştir. İsa Tanrı olduğu gibi, aynı zamanda Kutsal Ruh da Tanrı’dır.
Kutsal Ruh’un Hizmeti
Baba Tanrı, Oğul Tanrı ve Kutsal Ruh Tanrı’nın hizmetleri-nin tümü kurtuluşumuz için gereklidir. Kurtuluşumuzu Baba planlamış, Oğul satın almış, Kutsal Ruh bizlere uygulamıştır ve de uygulamaktadır. Bunu bizlere yeni hayat vererek (Yu-hanna 3:5-8) ve suçluluğumuzu göstererek (Yuhanna 16:8) yapar. Suçlu olduğumuzun farkına varmadan tövbe ve piş-manlık olmaz; tövbenin olmadığı yerde de kurtuluş olamaz.
Kurtarılmaya ihtiyacımız olmasının sebebi, günahın üzeri-mizde sahip olduğu korkunç kuvvettir. Tanrı’nın kurtuluşu-muz için olan planı, günahın etkisini yok etmez; İsa’nın çarmıhtaki ölümü bu etkinin yok yolması için çok önemlidir, fakat tek başına yeterli değildir. Tanrı kurtuluşumuzu plan-ladığında, günahın üzerimizdeki bu berbat etkisini biliyordu ve şunu da biliyordu ki; eğer bizlere kalsaydı, bizler asla İsa’nın sağladığı bu kurtuluş için asla İsa’ya gelmezdik. Yuhanna 6:44’te bu sorun ile ilgili olarak İsa “Beni gönderen Baba bir kimseyi bana çekmezse, o kimse bana gelemez” demiştir.
Tanrı bu “çekişi” Kutsal Ruh sayesinde gerçekleştirir. Ruh İncil’de yer alan İsa hakkındaki gerçeği kullanır ve bunun aracılığı ile günahlı olduğumuza ilişkin bizi ikna eder. Bunu yalnız Kutsal Ruh yapabilir. İkna oluş, kendi günahlarımızın farkına varmak; onların korkunçluğunu hissetmek; günahları-mızın Tanrı’yı incittiğini anlayıp kederlenmektir. İkna oluş, kurtuluş isteği getirir. Bizleri bağışlanma için İsa’ya döndü-rür. Tüm bunlar Kutsal Ruh’un yüreklerimizdeki işleyişidir.
Kutsal Ruh’un Meyvesi
Kurtulduktan sonra da Kutsal Ruh bizlerde çalışmaya başlar, hayatlarımızda kendi özel meyvesini –sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetim– üretmek ister (Galatyalılar 5:22). Bu meyve, tabiatımız itibarı ile sahip olabileceğimiz ya da olamayacağımız değişken özel-liklerden çok ötedir. Doğal olarak nasıl olduğumuza bakmak-sızın tüm Hristiyanlarda görülebilir. Bir kez daha tekrarlıyo-rum, sadece Kutsal Ruh bunu gerçekleştirebilir. Bunlar Kut-sal Yazılar’da da görüldüğü gibi, Kutsal Ruh’un yönlendiri-şine sevgiyle itaat ederek adanmış bir yaşamın sonucunda oluşan özel ruhsal niteliklerdir.
Kutsal Ruh’un Armağanları
Geçmiş yıllarda, Kutsal Ruh’un armağanları konusunda ciddi miktarda tartışmalar mevcuttu. Bazı Hristiyanlar Yeni Ant-laşma’da okuduğumuz tüm bu mucizevi armağanların, günü-müz kilisesi için geçerli olduğunu düşünmektedirler. Diğer-leri ise bu armağanların elçiler döneminin bitimi ile Tanrı tarafından geri alındığına inanırlar. Bunun gibi küçük bir kitap, bu konu ile ilgili doğruların ve yanlışların tartışılması için uygun değildir. Fakat inanmalıyız ki Kutsal Ruh’un et-kinliği olmaksızın, İncil çalışmalarımızın hiçbir faydası yok-tur. Kilisenin üzerine Kutsal Ruh’un taze gücünün döküldü-ğünü bilmeye ihtiyacımız vardır ve tüm imanlıların en ön-celikli duası bu olmalıdır.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Çoğu insanın, kafasının Tanrı’nın Ruhu hakkında karışmış olduğunu söylediğimde, benimle hemfikir olacağınızı düşü-nüyorum. Örneğin, Kutsal Ruh coşku değildir. Bazı insanlar coşku ile dolarlar ve bunun Kutsal Ruh olduğunu düşünürler. Fakat bunun böyle devam etmesi gerekmez. Bu insanların bazıları giderler ve günahkar bir hayat yaşarlar. Fakat Kutsal Ruh, Tanrı’nın nefret ettiği günahkar bir hayat yaşayan biri-sine asla gelmez ve insanın bu şekilde yaşamasına izin ver-mez... Kutsal Ruh Rab olmalıdır, aksi takdirde hiç gelme-yecektir.”
A. W. Tozer
Bunları Düşünün
1. Yeşaya 6’daki bölümün, Yuhanna 12 ve Elçilerin İşleri 28’de tekrarlanmasının anlamı nedir?
2. Kutsal Ruh sizleri İsa Mesih’e nasıl çekti? Şu anda geri dö-nüp, İsa’yı seçtiğiniz ana baktığınızda minnet duyabilmeniz için ne gibi etkiler kullandı?
3. Tozer, “Kutsal Ruh Rab olmalıdır” demektedir. Bu ne anlama gelmektedir ve O’nun sizlerin hayatınızda Rab olduğunun kanıtları nelerdir?
Ek Okuma
Sinclair Ferguson, The Holy Spirit, IVP
“Üçlü Birlik” kelimesi Kutsal Kitap’ta yer almaz, fakat bu kavram Kutsal Yazılar’da Yaratılış 1:26’dan (“Tanrı, ‘İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım’ dedi”) Matta 28:19’a (“Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim ola-rak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin.”) kadar her yerde mevcuttur. Üçlü Birlik, Tan-rı’nın “üçlüğü”; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh oluşudur. Bizler üç Tanrı’ya inanmıyoruz. Kutsal Yazılar sadece bir tek Tanrı olduğu konusunda oldukça açıktır (Yasanın Tekrarı 6:4; 1. Timoteos 2:5).
Bunun anlaşılması çok zor bir öğreti olduğu konusunda şüphe yoktur. 5. yüzyılın büyük Hristiyan liderlerinden Augustine, Üçlü Birlik öğretisi hakkında düşünmek için büyük bir zaman harcamıştır. Bir gün deniz kıyısında tek başına yürürken, kumu kazmakta olan bir çocuk görür. Ona ne yapmaya çalış-tığını sorar, çocuk denizi kumdaki bu deliğe boşaltmak iste-diğini söyler. Bu cevap Augustine’i şöyle düşünmeye yönel-tir: “Tanrı’nın sonsuzluğunu kendi nedenlerimle tüketmeyi deneyip, kendi aklımın sınırları içerisine sokmaya çalışarak bu çocuğun yaptığı şeyin aynısını yapmaya çalışmıyor muyum?”
Tek Tanrı – Üç Kişi
Hristiyanlar Müslümanlar tarafından üç Tanrı’ya tapmakla suçlanırlar, fakat gördüğümüz gibi bu doğru değildir. Augus-tine’in keşfettiği gibi Tanrı o kadar büyük ve yücedir ki, in-san aklının Tanrı’nın tümünü kavraması imkansızdır. Bizim aklımız sınırlıdır; bunun için de Üçlü Birliği incelemek ve açıklamak için kullandığımız çeşitli örneklerden birisi mad-denin üç hali (katı-sıvı-gaz) ya da bir yoncadaki üç yapraktır. Bunlar, Tanrı’nın üç biçiminin insan tecrübelerinde karşılığı olmadığı için, çok fazla olmamakla birlikte yardımcı olabi-lirler.
Aynı şekilde “kişi” kelimesi de yardımcı olamaz. Eğer bir kişiyi düşünürsek, o kişi kendi kimliğine ve varlığına sahip olacak ve böylece üç kişi, üç birey olacaktır. Kullanmak zorunda olmamıza rağmen, lisan bile Tanrı’nın görkemini tanımlamakta yeterli olamaz. Bizlere O’nun Kutsal Kitap’ta kendisini anlatmak için seçtiği kelimeler kalmaktadır. So-nuçta Tanrı’nın Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak – tek Tanrı’nın üç kişide – açıklandığını görürüz.
Üçlü Birlik tartışılmaya ya da açıklanmaya çalışılsa da, bir açıklama konusu değil; saygılı bir biçimde kabul edilmesi gereken bir konudur.
Üçlü Birliğin İşlevi
Üçlü Birlik’te kesin bir hiyerarşi vardır; önce Baba, sonra Oğul ve ardından Kutsal Ruh gelir. Bu üç kişi aynı zamanda Tanrı’dır, her biri birbirine eşittir ve her biri bir diğeri kadar önemlidir. Herhangi birisi diğer ikisinden daha üstün değildir, fakat her birinin farklı birer işlevi vardır. Bunu, Tanrı’nın yaratış ve kurtarış işlerinde görebiliriz.
Yaratılışta Tanrı göğü ve yeri yarattı (Yaratılış 1:1). Aynı za-manda, bizlere bunu Oğul aracılığı ile yaptığı da söylenmek-tedir. Ve eğer Yaratılış 1:2’ye bakarsak, Kutsal Ruh’un sular üzerinde dalgalanarak ya da Tanrı’nın buyruğunu var ederek yaratılışta etkin olduğunu görürüz. Bu, Mezmur 104:30’da da belirtilmiştir: “Ruhunu gönderince var olurlar, yeryüzüne ye-ni yaşam verirsin.” Burada belirtildiği gibi Baba Tanrı dün-yayı yarattı; bunu Oğul ve Kutsal Ruh aracılığı ile gerçekleş-tirdi.
Üçlü Birliği kurtuluşta, aktif olarak tekrardan görebiliriz. Kurtuluşu Baba Tanrı planlamıştır. O, bu dünyayı çok sev-mektedir ve bu sevgiden ötürü Oğlu İsa’yı bizim Kurtarı-cımız olarak dünyaya göndermiştir. Baba Tanrı’nın başlan-gıçtaki bu eylemi olmasaydı, kurtuluş söz konusu olamazdı. İsa bunu Yuhanna 6:37-38’de gayet açık bir şekilde belirt-miştir: “Baba'nın bana verdiklerinin hepsi bana gelecek ve bana geleni asla kovmam. Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim.”
Oğul Tanrı, çarmıhta bizlerin yerine ölmüştür: “İsa suçla-rımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi” (Romalılar 4:25).
Kutsal Ruh Tanrı tüm bunları gerçekleştirir ve İsa’nın ölü-münün bereketlerini bizlere uygular. Pavlus’un Korint’te kur-tulan Hristiyanlar tarafından kabul edilişi, verdiği ikna edici vaazlar yüzünden değil, Kutsal Ruh’un vaaz edilen mesajları kullanarak ilahi gücü göstermesi yüzündendir.
Petrus tüm bunları bir araya getirir: “İsa Mesih'in sözünü din-lemeniz için ve O'nun kanının üzerinize serpilmesi için, Baba Tanrı'nın önbilgisine göre Ruh tarafından kutsal kılınarak se-çildiniz. Lütuf ve esenlik artan ölçüde sizin olsun” (1. Petrus 1:2).
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Üçlü Birliğin, bizim anlayışımızın ötesinde bir gizem oldu-ğunu çok iyi biliyoruz. Tanrı’nın yüceliği anlaşılmazdır. Ta-nımladığımız kavram için örnekler yoktur. Bu gerçeği resme-debileceğimiz bir yol da yoktur. Her biri eşit derecede insan ve her biri birbirinden farklı üç kişiye sahip olabilirsiniz. Fakat günün sonunda üç insana sahip olursunuz, bir değil. Tanrı’nın üç ayrı kişiliğinin her biri eşit derecede Tanrı’dır ve birbirinden farklıdır. Fakat gizem olan nokta şudur ki, Tanrı yine de tektir...”
Stuart Olyott
Bunları Düşünün
1. Eğer “kişi” kelimesi Üçlü Birliği düşünürken bizlere yardımcı olamıyorsa, neden kullanıyoruz?
2. Üçlü Birliğin kurtarış planındaki işlevini düşünürsek, Tan-rı’nın bu üç eyleminden birinin eksik olması durumunda bir günahkarın kurtulması mümkün olur muydu?
Ek Okuma
Stuart Olyoot, The Three are One, Evangelical Press
Tanrı’nın Yasasını Çiğnemek
Eğer Müjde’yi anlamak istiyorsanız, Yaratılış 3. bölümü an-lamanız gerekir. İncil’de süregelen herşey, Aden Bahçesi’nde gerçekleşen olayların sonucu olarak gelişir. Ve bunlar efsane değil, gerçek olaylardır. İsa’nın tüm eylemlerinin ve Yeni Antlaşma öğretilerinin temeli, insanın özde günahkar olduğu ve günaha düşüşü öğretisidir. Düşüş demekle, insanın günah işleyerek kusursuz durumundan düşüşünü ifade etmekteyiz.
Sorumluluğumuz
Yaratılış’ın 3. bölümünde, Şeytan’ın günahın arkasında oldu-ğu açık bir şekilde ifade edilmiştir; fakat bu bizler için bir mazeret değildir ve eylemlerimiz yüzünden olan sorumlulu-ğumuzu da kaldırmaz. Kutsal Kitap’ta daha sonra insanın Tanrı’ya olan itaatsizliğini tanımlamak için kullanılmış olan kelimeler bunu vurgulamaktadır.
Günah; Tanrı’nın belirlemiş olduğu standarda erişememek anlamına gelir.
İsyan; Tanrı’nın belirlemiş olduğu sınırların dışına izinsiz çıkmak demektir.
Suç; sahtekarlık, dürüst olmamak, ahlak bozukluğu demektir ve bizim doğamızla ilgilidir.
Bu üç kelimenin geçtiği Mezmur 32:1-2’yi okuyun
Bu üç kelime, bizlere Tanrı’nın isteğine karşı geldiğimizi söyler. Bizim bozulmuş doğamız Tanrı’nın sınırları içerisinde kalmayı reddeder ve bizleri Tanrı’nın standartları için yeter-siz kılar. Bu soruna sebep olan şey bizim günahımızdır ve bizler bundan dolayı sorumluyuz. Suçlu olan çevremiz değil, yetiştirilme tarzımız değil, anne babamız değil ya da imkan eksikliği değildir; bu tamamen bizim hatamızdır ve Tanrı bizleri sorumlu tutar. Bundan kaçış yoktur.
Tanrı’nın Öfkesi
Tanrı’nın öfkesi, günah işleyenlere karşı kızgınlığı ve onları cezalandırma kararıdır. İlahi kutsallık, O’nun kutsal yasala-rının ihlal edilmesine karşı harekete geçer. Tamamen kutsal olan Tanrı, iyi ve kötüye eşit bakamaz. O hem gerçek hem de yalan karşısında aynı şekilde gülümseyemez. Böylece Tan-rı’nın sevgisi cenneti kaçınılmaz kıldığı gibi, kutsallığı da cehennemi kaçınılmaz kılar.
Tanrı asla günahları affetmez. Bu aslında şüphe götürmez biçimde, İsa’nın çarmıhında kanıtlanmıştır. Rab İsa Mesih çarmıhta bizim yerimize günahın cezasını çekmiş ve buna katlanmıştır. Hiçbir günah affedilemez, fakat Tanrı’ya şükür-ler olsun ki Mesih’te bağışlanabilir. Tanrı’nın öfkesi sevgisi kadar gerçektir, fakat bu insanın öfkesine hiç benzemez; kinci, kaprisli veya mantıksız değildir.
Tanrı’nın verdiği tepki doğrudur ve kötülüğe karşı yapılan gerekli bir tepkidir. Günahkarlara karşı yargısal bir öfkedir: Tanrı sadece kızdırıldığı zaman öfkelenir.
Günahın Günümüzdeki Gerçekliği
Pavlus, Romalılar 1. bölümde, yaşadığı dönemin günahını açığa vurur; fakat kullanılan kelimeler günümüz toplumunu da çok iyi biçimde tanımlamaktadır:
1:21 “Tanrı'yı bildikleri halde O'nu Tanrı olarak yüceltme-diler, O'na şükretmediler. Ama düşüncelerinde budalalığa düştüler; anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü.”
Günümüzde Tanrı neredeyse tamamen inkar edilmektedir.
1:22 “Akıllı olduklarını iddia ederken akılsız olup çıktı-lar.”
İnsanoğlu aya insan gönderecek kadar akıllıdır, fakat aynı zamanda günümüzün tüm vahşeti, savaşları ve suçları karşısında aptalca davranmaktadır.
1:23 “Ölümsüz Tanrı'nın yüceliği yerine ölümlü insana, kuşlara, dört ayaklılara ve sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler.”
Tanrı olan İsa alay konusu edilerek ve küçümsenerek, Tan-rı’ya karşı açık bir şekilde itibarsızlık gösterilmektedir.
1:24 “Bu yüzden Tanrı, birbirlerinin bedenlerini aşağıla-sınlar diye, onları yüreklerinin tutkuları içinde ahlaksızlığa terk etti.”
Erkek ve kadın, kendi bedenlerini cinsellik, alkol ve uyuştu-rucu ile aşağılamaktadır.
1:26-27 “İşte böylece Tanrı onları utanç verici tutkulara teslim etti. Onların kadınları bile doğal ilişkiler yerine doğal olmayanları yeğlediler. Aynı şekilde erkekler de kadınla do-ğal ilişkilerini bırakıp birbirlerine karşı şehvetle yanıp tutuş-tular. Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinde sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar.”
Sınır tanımayan homoseksüellik ve lezbiyenlik, Sodom’da olduğu gibi günümüzde de açık bir şekilde görülmektedir.
1:28 “Tanrı'yı tanımakta yarar görmedikleri için Tanrı on-ları yararsız düşüncelere, yakışıksız davranışlara terk etti.”
Hristiyan ahlak sistemine göre inşa edilmiş olan uluslarda, Tanrı’nın bilgisi ve yasası artık elde tutulmamaktadır ve Tanrı’nın yasakladığı her türlü yasa meşru kılınmaktadır.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Gittikçe medenileşen yaşadığımız toplum, ‘insanın günahı’ yaklaşımı üzerinde temellenmektedir. İnsanlar kendi tartış-malarını adaletle ve kendi çabalarıyla halletmeye inanma-dıkları için neredeyse tüm kanunlar gelişmiştir. Bir söz yeterli değil, sözleşmeye ihtiyacımız vardır. Kapılar yeterli değildir, kilitlemeye ve sürgülemeye ihtiyacımız vardır. Ulaşımda üc-retlerin ödenmesi yeterli değildir; biletler basılır, incelenir ve toplanır. Yasa ve emir yeterli değildir, onları uygulamak için polise ihtiyacımız vardır. Tüm bunlar, insanın günahı yüzün-den gerçekleşir. Birbirimize güvenemeyiz. Birbirimize karşı korunmaya ihtiyaç duyarız. Bu, insanın doğasının korkunç bir ithamıdır.”
John Stott
Bunları Düşünün
1. Yaratılış 3. bölümde Adem günah işlediğinde, belirli ni-metleri kaybetti. Bunlar nelerdi?
Ayet
7:..............................................................................
Ayet
8-10:........................................................................
Ayet
14-15:......................................................................
2. Bizler bu bölümde Romalılar 1:21-29 ayetlerini açıkladık. Fakat metnin tam anlamını yakalayabilmek için Kutsal Ki-tap’ı inceleyerek bu ayetleri bir yere yazın.
Ek Okuma
Robert Murray M'Cheyne, Conviction of sin, Evangelical Press
Kefaret:
Tanrı Günahla Uğraşıyor
Kefaret öğretisi, Rab İsa Mesih’in ölümünün anlamının Kut-sal Kitap’a göre anlatımıdır. Kefaret, Tanrı’nın insan günahı-na olan cevabıdır; bizim günahkarlığımıza ve suçluluğumuza karşı verilen tek etkili cevaptır. Bu yüzden, bu konuyu Kutsal Kitap’a göre tam olarak anlamamız çok önemlidir.
Tanrı’nın kurtarış planı, Yeni Antlaşma’da İsa dünyaya geldi-ğinde başlamamıştır. Tanrı Eski Antlaşma’da, o zaman yaşa-makta olan İsrail halkının yaşamları yoluyla ve hatta canlı örneklerle, İsa Mesih’in dünyaya geldiğinde ne yapacağına dair belirli olaylar göstermiştir.
Eski Antlaşma’daki olaylar, bizlere kefaret hakkında iki te-mel gerçeği hatırlatır: İlki, kefaretin Tanrı tarafından planlan-mış olduğudur. Petrus İsa’nın ölümünden bahsederken, “Tan-rı'nın önceden belirlenmiş amacı ve önbilgisi uyarınca elinize teslim edilen bu adamı…” diye bahseder (Elçilerin İşleri 2:23). Daha sonra da İsa’nın bizim uğrumuza kanını dökmek için, “Dünyanın kuruluşundan önce seçilmiş” olduğunu söyler (1. Petrus 1:20). Tanrı tüm bunları, bize olan sevgisini göstermek için gerçekleştirmiştir (Romalılar 5:8). İkincisi, kurtuluşumuzla ilgili hiçbir şeyin rastgele olmadığıdır. İsa’ nın ölümü trajik bir hata değil, “Tanrı’nın belirlediği bir amaçtır.” Sonucu Golgota’ya dayanan tüm olaylar Tanrı’nın kontrolü altındadır. Pilatus İsa’ya O’nu özgür bırakacak ya da çarmıha gerecek yetkiye sahip olduğunu söylediğinde, İsa ona, “Sana gökten verilmemiş olsaydı, benim üzerimde hiçbir yetkin olmazdı" diye cevap vermiştir (Yuhanna 19:11). Gol-gota’da iş başında olan Pilatus değildi; Tanrı idi.
Eski Antlaşma’nın en büyük amacı, bizleri Mesih ve çarmı-hına yönlendirmektir. Hatta Tanrı, ölümü ile ilgili peygam-berliklerin yerine gelmesi hakkında İsa ile konuşmaya iki Eski Antlaşma önderi olan Musa ve İlyas’ı göndermiştir (Luka 9:31).
Eski Antlaşma Betimlemeleri
İsa’nın ölümü ile yerine gelen birçok Eski Antlaşma betim-lemesi vardır, fakat belki de bunların içinde en önemlileri Fısıh ve Günahları Bağışlatma Günü’dür.
Mısır’dan Çıkış kitabındaki Fısıh öyküsü; akıtılan kuzu kanının, Tanrı’nın kendi halkını Tanrı’nın ölüm yargısından nasıl kurtardığını anlatmaktadır. Tanrı onlara, “Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır'ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek” şeklinde bir vaatte bulunmuş-tur (ayet 13). Pavlus İsa’yı Fısıh Kuzusu olarak tanımlayarak, İsa’nın ölümünü buna benzetmiştir (1. Korintliler 5:7).
Levililer 16’daki Günahları Bağışlatma Günü, İsa’nın ölümü-nün anlamının güzel bir betimlemesidir. İbraniler 9. ve 10. bölümler de, Kurtarıcımızın çarmıha gerilmesiyle ilgili sürük-leyici bir yazıdır.
Günahları Bağışlatma Günü’nde birçok şey yer alır, fakat özellikle Levililer 16:7-10’da anlatılan iki keçiye odaklan-malıyız. Bu keçilerden bir tanesi öldürüldükten sonra, kanı başkahin tarafından En Kutsal Yer’e getirilecek ve Bağış-lanma Kapağı’na serpilecektir. Bu, Tanrı’nın öfkesinin insa-nın suçundan uzaklaştırılmasını sembolize etmektedir. Bu şekilde günahkar kişiye, yargı yerine bağışlanma gelmek-tedir. Başkahin günah sunusu olarak adlandırılan diğer keçinin başının üzerine iki elini koyarak halkın suçlarını açıklayacaktır. Sembolik olarak günahlar günah sunusuna aktarılacak ve bu günah sunusu çöle gönderilerek, halkın tüm günahlarını uzağa taşıyacaktır.
Tüm bunlar semboliktir. İbraniler 9:10’da söylenildiği gibi, “Yeni düzenin başlangıcına kadar geçerli olan bedensel kurallardır.” Yeni düzen Rab İsa Mesih ile gelir. Kurtarı-cımızın ölümü, Tanrı için geçerli olan tek kurbandır. İsa çarmıh üzerinde öldüğünde, iki keçinin sembolize ettiği şeyi gerçekleştirmiştir: Tanrı’nın öfkesini bizlerden uzaklaştırmış ve günahlarımızı uzağa taşımıştır.
Bu betimlemeler, kefaret ile ilgili önemli bazı gerçekleri keskin bir biçimde gündeme getirir. İsa’nın ölümü, bir yer değiştirme ve bağışlatma eylemidir.
Yer Değiştirme
Rab’bin Sofrası ile ilgili ayetlerden (1. Korintliler 11:23-26) İsa’nın bedeninin bizim için feda edildiğini ve kanının bizim için döküldüğünü öğreniyoruz. Bu iki küçük kelime, kefareti anlayabilmek için çok büyük bir öneme sahiptir. Bu kelimeler bizlere, İsa’nın bizim yerimize öldüğünü söylemektedir. O bizim yerimize geçmiştir. O Fısıh kuzusu, günah sunusu ve suçlunun yerine ölen masum bir kurbandır.
Bağışlatma
Bağışlatma; İsa’nın çarmıhta bizim suçlarımızı ve günahları-mızı yüklenmesi, bizim yerimize Tanrı’nın öfkesiyle karşı karşıya gelmesi ve Tanrı’nın yasasının çiğnenmesinden dola-yı yükümlü olduğumuz borcu tamamen ödemesi anlamına gelir. Günahkar olmamıza rağmen kutsal olan Tanrı’nın biz-lere bağışlayıcı ve olumlu bir şekilde yaklaşmasını, Golgo-ta’da İsa mümkün kılmıştır. Tanrı günah sorunu ile O’nun kutsal adaletini yerine getirebilecek tek yolla başa çıkmış ve aslında sadece yargıyı hak eden halkın kurtulmasını mümkün kılmıştır.
Kan
Eski Antlaşma’daki betimlemelerin her zaman vurguladığı başka bir kelime ise kandır. Bu kelime, Kutsal Kitap’taki kefaret kavramını anlamak açısından hayati bir öneme sahip-tir. Yeni Antlaşma yazarları, bizlere İsa’nın kanı ile kurtuldu-ğumuzu sürekli söylüyorlar (Elçilerin İşleri 20:28; Romalılar 3:25; 1. Petrus 1:19; 1. Yuhanna 1:7). Onlar İsa’nın ölümünü, Eski Antlaşma’daki kurban kavramını düşünerek anlatmışlar ve günahımızın kefaretinin sadece İsa’nın ölümü olmadığını, O’nun kurban olarak akıttığı kanının olduğunu söylemişler-dir. O doğal sebepler yüzünden ya da kazayla ölmemiş, bizim günahlarımız için kurban olarak ölmüştür.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Kefaret, Kutsal Yazılar’da geçen anlaşılması zor kelime-lerden birisidir. Eski Antlaşma’da birçok yerde kefaret keli-mesi geçer ve “örtmek” anlamında kullanılır. Böylece günah, Mısır’dan Çıkış ve Levililer bölümlerinde tanımlanan Eski Antlaşma kurbanları aracılığı ile ya örtülmüş olur ya da böy-lece günahın kefareti sağlanır. Bu kurbanlar, sembolik olarak günahları örtmekteydi ve İsa’nın gerçekleştireceği eylemin etkilerine işaret ediyorlardı. Tanrı’nın kutsal yasasının talep-leri, Rab İsa Mesih tarafından yerine getirildi. İlk olarak itaat-kar yaşamı ile, sonra çarmıhta günahların cezasını kendi be-deninde çekmesiyle bunu yerine getirdi. Ve böylece, insanın günahları için O kefaret sağladı.“
E. E. Kevan
Bunları Düşünün
1. Luka 9:31’i okuyun.
Musa ve İlyas’ın İsa ile ne konuştuğu hakkında ne düşünü-yorsunuz?
Kudüs’te gerçekleşecek olan neydi?
Ek Okuma
Tom Wells, A price for a people, Banner of Truth Trust
Tanrı’nın Hak Etmeyenlere
Olan Merhameti
Tanrı’nın lütfu, bir Hristiyanın aklını meşgul edebilecek en heyecan verici kavramdır ve aklı meşgul ettiğinde, hemen ardından insanın yüreğini Tanrı’yı yüceltme isteğiyle doldu-rur. Lütuf olmadığı sürece hiçbirimiz için umut yoktur. Lü-tufa tek alternatif, kendi çabamızla kurtulmak olarak görüle-bilir. Fakat bu umutsuz bir girişimdir, çünkü Tanrı bunu kabul etmez. Yeni Antlaşma bu durumu bol bol açıklar:
“Bu nedenle Yasa'nın gereklerini yapmakla hiç kimse Tanrı katında aklanmayacaktır. Çünkü Yasa sayesinde günahın bilincine varılır” (Romalılar 3:20).
“İman
yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil,
Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi
işlerin ödülü değildir”
(Efesliler 2:8-9).
“Ama Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu, doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı” (Titus 3:5).
Kurtuluşun etkili olabilmesi için, Tanrı tarafından kabul edilir nitelikte olması gerekmektedir. İncil’deki anahtar kelimenin lütuf olmasının sebebi budur, çünkü Tanrı kendisinin sağla-mış olduğu kurban olan Rab İsa Mesih’ten hoşnut olur. Eğer lütuf kelimesinin Yeni Antlaşma’daki anlamını anlamazsak, İncil’i asla anlayamayız. Çünkü lütuf, İncil’in özü olan Mesih aracılığıyla gelen kurtuluşu ve İncil’in mesajını anlamak için anahtardır.
Tanrı, lütuf Tanrısıdır (1. Petrus 5:10)
İsa dünyaya lütfu getirmiştir (Yuhanna 1:17)
Kutsal Ruh, Lütuf Ruhu’dur (İbraniler 10:29)
Kurtuluş, lütfun ürünüdür (Titus 2:11)
Aklanma, lütuf sayesinde olur (Romalılar 3:24)
Kurtuluş lütfa bağlıdır (Efesliler 1:7)
Lütuf Nedir?
Lütfa, hem insanın hem de Tanrı’nın karakteri yüzünden ihtiyaç duyulur. Tanrı benzerliğinde yaratılmasına ve Tanrı’yı tanıyıp sevmesine rağmen insan günah işlediği zaman Tan-rı’dan ayrı düşmüştür; o andan itibaren de günah insanın tüm eylemlerinde etkin hale gelmiştir. Artık insan yaratıcısı olan Tanrı’ya yabancı duruma gelmiştir ve günahlı doğası yüzün-den bu konuda hiçbir şey yapamamaktadır. Diğer yanda da Tanrı kutsal doğasından dolayı, günahı görmezden gelmez ve günaha göz yummaz. O’nun kutsallığı, gerçeği ve adaleti in-sanın yargılanmasını ve günahın cezalandırılmasını gerektirir.
Bu iki etken, tüm insanlığı cehennemde sonsuza dek mahkum edebilirdi. Fakat Tanrı karakter olarak günahtan nefret etme-sine rağmen, yargıyı hakeden ve suçlu olan günahkarı da sev-mektedir. İlahi sevgi böylece kurtuluşu planlar ve ilahi lütuf kurtuluşu sağlar. Lütuf, günahkarlara Tanrı tarafından verilen karşılıksız, hak edilmemiş ve layık olunmayan bir iyiliktir.
Lütuf Nasıl İşler?
Efesliler 2:4-5’te, İncil’de yer alan üç harika kelime tekrardan vurgulanmaktadır: sevgi, merhamet ve lütuf. Tanrı’nın sevgi-sinden merhamet ve lütuf akar. Lütuf soyut bir düşünce değil-dir; Tanrı’nın işidir. Lütuf, Tanrı’nın sevilmeyecek olanı sev-mesi, suçluyu affetmesi ve kayıp olanı kurtarmasıdır. Lütuf Tanrı’nın eşsiz bir işidir. Bizler lütfu hak etmeyiz, çünkü gü-nahlarımız kendi hatalarımız sonucunda oluşur. Hak ettiğimiz tek şey cehennemdir, fakat Mesih’te lütfa, tüm bereketlere ve bunun sonucunda oluşan tüm meyvelere sahip oluruz. Lütuf aracılığıyla gelen kurtuluş, sonsuz bir kurtuluştur. Bizim ba-şarımız değil, Mesih’in başarısıdır; bu yüzden de gücünü asla kaybetmez ve asla başarısız olmaz.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Kurtuluş, Tanrı’nın bizlerde olan bir şeylere cevabı anlamını taşımamaktadır; bizim anladığımız anlamda bir hak ya da başarı değildir. Bu noktada tüm öğretinin özü ve tüm Yeni Antlaşma boyunca yer alan, bizlerin kurtuluş için hiçbir hakkımız olmadığı, sonsuza dek sürecek bir cezalandırılma, cehennem ve Tanrı’nın düşüncesinden uzak olma dışında hiçbir şey hak etmememize rağmen, Tanrı’nın sevgisi, lütfu ve muhteşem merhametinin bize bu kurtuluş hakkını vermiş olmasıdır. İşte bu, lütuf kelimesinin tam anlamıdır.”
D. M. Lloyd - Jones
Bunları Düşünün
1. İmanlı bir kişi sadece lütuf ile gelen kurtuluş için neden her gün Tanrı’ya şükretmelidir?
2. Tanrı neden bizim çabalarımıza dayalı bir kurtuluşu kabul etmez? Eğer kurtuluş insan çabasıyla kazanılsaydı, cennette daha fazla insan olabileceğini düşünmez miydiniz?
3. Kurtuluşun insan çabasıyla ya da yardımıyla olduğu hep popüler bir inanç olmuştur. Bir insanı bunun yanlış olduğuna nasıl ikna edebilirsiniz?
Ek Okuma
D.M. Lloyd Jones, The Cross, Kingsway
Yeniden Doğuş:
Yeni Bir Ruhsal Doğuş
İsa Nikodim’e “Yeniden doğmalısınız” (Yuhanna 3:7) dedi-ğinde, yeniden doğuşa olan gereklilikten bahsetmekteydi. İncil, günah içinde ölü olan insanlara bunu işaret eder (Efes-liler 2:1). “Ölü” çok güçlü bir kelimedir. Ölülüğün dereceleri yoktur. Yarı ölü olamazsınız. Eğer ölüyseniz, durumunuzu değiştirmek için hiçbir şey yapamazsınız (Yeremya 13:23).
Tabuttaki ölü bir adam, gömülmeyi önlemek için hiçbir şey yapamaz. Pavlus günahlarımız içinde ölü olduğumuzu söyle-diğinde, bizim ruhsal durumlarımızı kendimizin değiştireme-yeceğini söylemek istemektedir. Bizler ruhsal açıdan çaresiz ve ümitsiziz. Eğer durumumuz değişecekse, bunu Tanrı’nın yapması gerekir; çünkü biz yapamayız. Hepimizin ruhsal açı-dan yeniden doğmaya ihtiyacı vardır.
Yeniden Doğuş Herşeyden Önce Gelir
Yeniden doğuş din değiştirmekle aynı şey değildir, aklanma-dan fazlası da değildir; tam anlamıyla kurtuluşa eş değerdir. Yeni Antlaşma’daki büyük kurtuluş sözlerinin hepsi farklı vurgulamalar yapar ve bu sözler bizlere kurtuluşta farklı adımlar olduğunu öğretirler. Bu farklı adımlar bir yerden baş-lamalıdır. Yeniden doğuş ise, günahkar kişide lütfun işlemeye başladığı yerde gerçekleşir.
Tövbe etmek ve inanmak, Tanrı’nın yapmamızı istediği şey-lerdir. Bunlar bizim Müjde’ye verdiğimiz cevaplardır. Fakat günah içinde ölüysek, bunları yapamayız. Ruhsal gerçeklere cevap verebilmek için, ruhsal hayata sahip olmamız ve yeni-den doğmuş olmamız gerekir. Yeniden doğuş herşeyden önce gelir ve Tanrı’nın gerçekleştirdiği bir iştir. Yeniden doğmuş olmak, kurtuluş için atılan ilk adımdır. İsa bizlere, günah içindeki insanın dine, ahlaka ya da eğitime ihtiyacı olduğunu söylemedi. Günah içindeki insanın ihtiyacı olan tek şey, tamamen yeni bir başlangıçtır. İnsanlık, daha önce (ilk önce) Adem ile başlamıştır. Bu iyi bir başlangıçtı, fakat günah nedeniyle yıkıldı.
Bizler yeniden doğmaya ve tekrardan Tanrı’ya cevap vere-bilme yeteneğine sahip olmaya ihtiyaç duyarız. Bu, sadece Müjde’nin sunabileceği bir yetenektir. Bazen bir insanın ha-yatına yeni bir başlangıç yaptığını duyarsınız; evini ve işini değiştirir, yeni bir başlangıç yaptığını söyler. Aslında bu başlangıç hiç gerçekleşmemiştir. Böyle bir kişi birçok şeyi değiştirir, fakat doğasını değiştiremez. Ruhsal olan yeniden doğuş günahkar kişiye yeni bir doğa ve yeni bir yürek ile yeni bir başlangıç sağlar (Hezekiel 36:26-27). Bu, sadece Tanrı tarafından gerçekleştirilebilir.
Ruhsal Doğuş
Yeniden doğuş ruhsal bir doğuştur; Nikodim’in Yuhanna 3:4’te düşündüğü şekilde fiziksel bir doğuş değildir. Fakat bunları birbiriyle karşılaştırmak bizim açımızdan faydalıdır, çünkü fiziksel doğuş ruhsal doğuşa benzer. Örneğin, biz fi-ziksel doğuşumuzda hiçbir emek harcamayız. Bu ebeveynle-rimiz tarafından gerçekleştirilen bir eylemin sonucudur. Ruh-sal doğuş da bunun gibidir; Göksel Babamız olan Tanrı tara-fından gerçekleştirilir. Fiziksel doğuş olmadan, fiziksel varlı-ğa sahip olamayız; yine aynı şekilde ruhsal doğuş olmadan, ruhsal yaşama sahip olamayız. İnsan Tanrı’ya tamamen ya-bancı bir şekilde ve günahlı olarak doğar. Bizler ruhsal olarak ölüyüz. Yeniden doğuş bizlere ruhsal bir varlık kazandırır.
Bir Gereklilik
İsa Nikodim’e yeniden doğması gerektiğini söylerken, aslın-da oldukça dindar bir insan ile konuşmaktaydı. Dindar insan-lar suçluların, uyuşturucu bağımlılarının ve insanların kendi hayatlarını alt üst etmiş olmaları sebebiyle, o kişilerin yeni bir başlangıca ihtiyacı olduğunu sık sık söylerler. Fakat ken-dileri bunu yapmazlar. Dürüsttürler, çalışkandırlar, saygıde-ğerdirler ve bu yüzden yeniden doğuşa ihtiyaç duymazlar. Fakat İsa’ya göre bu konuda hiç istisna yoktur. Ruhsal do-ğum olmadan, ruhsal yaşam da olamaz. Dindar bir yaşam ve ahlaklı bir yaşam olabilir, fakat ruhsal yaşam olmayacaktır.
Kutsal Ruh’un işi, bizleri yeni bir hayata kavuşturmaktır. Bunu, günahkar insanlara Müjde’nin bir şekilde duyurulma-sını sağlamakla yapar: “Demek ki iman, haberi duymakla olur” (Romalılar 10:17). Müjde aracılığı ile Kutsal Ruh biz-lere gerçek durumu gösterir. Herkes günah işlemiştir; iyi ve saygıdeğer insanlar, ahlaksal olarak toplumdan dışlanmış insanlar... Kutsal Ruh, bizleri yeniden doğuşa ihtiyacımız olduğuna ikna eder, sonra bizleri tövbeye ve Mesih’e iman etmeye yöneltir.
Dikkate Değer Bir Alıntı…
“Yeniden doğuş, bizleri kurtaran lütfun başlangıcıdır ve bizim tarafımızdan yapılan işler tamamen yeniden doğuşun ürünüdür. Biz imanla, tövbeyle ya da din değiştirmekle yeniden doğmuyoruz; yeniden doğmuş olduğumuz için tövbe ediyoruz ve inanıyoruz.”
John Murray
Bunları Düşünün
1. Ruhsal durumu söz konusu olduğunda, insan ne kadar ölü-dür?
2. Dinsel ve ahlaksal yaşam ile ruhsal yaşam arasındaki fark nedir?
3. Eğer yeniden doğuş kurtuluş ile ilgili herşeyden önce geliyorsa, bu günahkar insanın Müjde’ye inanmayı inkar etmekten sorumlu olmadığı anlamına gelir mi?
Ek Okuma
Peter Jeffery, From Religion to Christ, Calvary Press
Tövbe ve İman:
Günahtan Tanrı’ya Dönüş
Gerçek imanın olduğu yerde, kaçınılmaz olarak tövbe de olacaktır. Bazen hangisinin önce geldiği sorulmaktadır. Bu anlamsız bir sorudur, çünkü tövbe ve iman birbiriyle bağlan-tılıdır. Birinin olmadığı yerde, öteki de söz konusu olamaz.
Tövbenin iki unsuru vardır; günahtan dönüp Tanrı’ya yönel-mek (Elçilerin İşleri 3:19). Gerçek bir tövbe için bu iki unsur zorunludur. Bir insan Tanrı’ya dönmeden günahtan dönebilir. Yaşam tarzını değiştirmenin faydalarını görebilir ve bazı be-lirgin alışkanlıklarını frenleyebilir. Şüphesiz bu davranış bir-çok konuda onu iyi kılacaktır, fakat ruhsal olarak hiçbir işe yaramayacaktır. Diğer yandan da, bir insan günahını terk et-me niyeti olmaksızın Tanrı’ya dönebilir ve ağlayıp merhamet dileyebilir. Gözleri yaşlarla dolabilir, fakat kalbi bir taş kadar sert olabilir.
Gerçek tövbe sadece kişilik zayıflıklarını değil, günahın ger-çekten ne olduğunu görmeyi içerir. Gerçek tövbe; günahın, Tanrı’nın sevgisine, ilgisine ve dürüst yetkisine karşı yapılan kalıcı isyankar bir tutum olduğunu görmektir. İnsanı gerçek tövbeye yönlendiren şey, kişinin kendi günahı hakkında ve Tanrı hakkında yeni bir anlayış kazanmasıdır. Bu aynı za-manda geçmişi unutup, Tanrı’yı hoşnut edecek yeni bir hayat yaşama konusunda büyük bir istek uyandırır (Elçilerin İşleri 26:20). İşte bu tövbedir.
İman, günahla başa çıkan tek Kurtarıcı olarak Rab İsa Me-sih’e karşı duyulan değişmez bir güvendir (Elçilerin İşleri 20:21; Romalılar 3:25). İman, sadece bilgi sahibi olarak bir-kaç öğretiyi kabul etmek değildir, Mesih’e tövbe ile gelip, O’ndan bağışlanma dilemektir. İman Müjde’nin gerçeğini du-yar, ona inanır ve onun üzerine hareket eder. Kurtarış sağla-yan iman belirli gerçekleri anlamakla başlar; Mesih’e ve O’nun kurtuluşumuz için bizim yerimize yaptıklarına gerçek-ten güvenerek iman etmekle de gerçekleşir. İman, Müjde’nin bahsettiği Kurtarıcı’ya, aklımızın ve kalbimizin verdiği bir karşılıktır (1. Petrus 1:21).
Devam Eden Tövbe
Tövbe, kurtulduğumuz zaman bitmez. Yeniden doğduktan sonra da, bizler hala günahkar olarak yaşarız ve ne yazık ki hala Tanrı’nın yasasını çiğnemeye devam ederiz. Hristiyan yaşamı günah ile sürekli bir savaş halindedir ve bu yüzden de tövbe, günlük bir uygulama haline gelmelidir. Aslında, iman-lının günah konusunda derin bir biçimde ikna olması ve daha önce gerçekleştirdiği değişimin ardından daha derin bir piş-manlık hissi duyması durumudur. Mezmur 51’deki Davut’un tövbesi buna bir örnektir.
Bizler her gün, o günün günahları için tövbe ederiz. İtiraf edilmemiş ve tövbe edilmemiş günah, yüreklerimizde yara açacak ve Tanrı ile olan beraberliğimizi tahrip edecektir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Gerçek iman pasif değil, aktiftir. İnandığımız andan itibaren karşılaştığımız belirli durumlarda, Mesih’in öğretilerinin tüm hayatımızda baskın olmasına izin vermemizi gerektirir. Kur-tarış sağlayan imana sahip olan insan diğerlerinden farklı olmayı arzulamalıdır. Dünyanın ağına takılmışken kurtuluşun kazançlarından zevk alma çabası boşunadır. Birini ya da diğerini seçmeliyiz; ve inanç hızla seçimini yapar: Bir daha geri dönüşü olmayandan yana.”
A. W. Tozer
Bunları Düşünün
1. Bir insan Mesih’e iman ettiğini söyleyip, günahı yüzünden hiç tövbe etmemiş ve Tanrı’ya dönmemişse, bu kişiye gerçek imanlı diyebilir miyiz?
2. Tövbenin iki yönü neden kesinlikle gereklidir?
3. Davut’un 51. Mezmuru’ndaki tövbesi, iman dolu bir töv-beydi. Bir Hristiyan neden bu kadar derin bir tövbeye ihtiyaç duyabilir? Kurtuluşunu asla kaybetmeyecek olması bunu gereksiz kılmaz mı?
Ek Okuma
Peter Jeffery , The Young Spurgeon, Evangelical Press
Günahın Düşmanlığını Kaldırmak
Kutsal Kitap insanın günaha köle olduğunu ve bu yüzünden de Tanrı’ya düşman olduğunu söyler. Günah, kutsal olan Tanrı ile günahlı olan insan arasındaki düşmanlığı arttırır. Bu, istesek bile ortadan kaldırmaya gücümüzün yetmeyeceği, ağır bir engel yaratır.
Tanrı’nın buna verdiği cevap, iki insan arasında önceden beri varolan düşmanlığı kaldırarak, onları bir araya getirme anla-mına gelen barıştırmadır. Yeni Antlaşma, şu dört bölümde de Mesih’in işinden ve görevinden bahsederken bir ‘barıştırma’ eylemi olarak bahseder: Romalılar 5:10; 2. Korintliler 5:18-20; Efesliler 2:16; Koloseliler 1:22. Bu bölümlerin her birin-de Tanrı ile insan arasındaki düşmanlık vurgulanmıştır. Tanrı ile insan düşmandır ve yabancılaşmıştır, bu yüzden barışma-ya ihtiyaçları vardır.
2. Korintliler 5:18-21’e detaylı olarak bakalım ve dört basit adımda tanımlanan barışmayı görelim:
“Bunların hepsi Tanrı'dandır. Tanrı, Mesih'in aracılığıyla bizi kendisiyle barıştırdı ve bize barıştırma görevini verdi. Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı ve barıştırma sözünü bize ema-net etti. Böylece, Tanrı'nın kendisi aracılığımızla çağrıda bulunuyormuş gibi Mesih'in adına elçilik ediyoruz. Mesih'in adına yalvarıyoruz: Tanrı'yla barışın. Tanrı, Mesih sayesinde kendisinin doğruluğu olalım diye, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah yaptı.”
1. Tanrı Bizim Günahlarımızı Saymaz
Bizim günahımız, bizim sorumluluğumuzdur ve bu yüzden sonuçlarına katlanmamız gerekir. Her günah, faturadaki ayrı birer madde gibidir ve her günah işlediğimizde fatura miktarı büyür. Fakat barıştırma yolu ile Tanrı bu durumu düzeltip, faturadaki her borcumuzu sildi ve böylece bizlere ödeyecek hiçbir şey bırakmadı. O ne şimdi, ne de gelecekte günahları-mızı saymaz.
Peki günahlarımıza ne oldu? Sadece unutuldular mı? Hayır, Tanrı bunu yapamaz. Bu günahların yanıtları verilmelidir. Fa-tura tamamen ödenmelidir ve Tanrı’nın kutsal yasası yerine getirilmelidir. Eğer Tanrı günahlarımızı saymıyorsa, onları ne yapıyor?
2. O, Günahlarımızı Mesih’te Saydı
Tanrı İsa’yı günahlarımızın sorumlusu yaptı. İsa kendi arzu-suyla bu korkunç sorumluluğu kabul etti; böylece Tanrı insanların günahlarını ve suçlarını O’nun üzerine yükledi.
3. Bizden Kaynaklanan Cezayı Mesih Çekti
İsa, Tanrı tarafından bizim hak ettiklerimizi hak eden kişi olarak görüldü ve Tanrı’nın tüm öfkesi çarmıhtaki günah kurbanının üzerine düştü. Engel durumunda olan günah da, yasaya uygun ve kesin olarak kaldırıldı.
4. Tanrı İsa’nın Doğruluğunu Bizlere Saydı
Barıştırmadaki son aşama olarak, günahlarımızın Mesih’te kaldırılmasından sonra, Tanrı artık Oğlu’nun doğruluğunu bizlere saydı ve bizlere normal olarak Rab İsa’ya yaklaştığı gibi yaklaştı. Böylece Tanrı ve insan arasındaki engel kaldı-rılmış ve barıştırma olayı tamamlanmıştır.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Barıştırma, düşmanlığın sona erişi, barışın sağlanması ve daha önce karşıt olan insanlar arasında birlikteliğin sağlan-ması anlamına gelir. Tanrı ve insanlar, insanlığın günahı yü-zünden birbirlerine karşı düşmandı; fakat Tanrı Mesih’te gerçekleştirdiği eylemiyle, günahkarları çarmıh aracılığıyla kendisiyle barıştırdı. Barıştırmanın başarılması İsa’nın Gol-gota’da tamamladığı bir görevdi. Mesih’in tamamladığı kefaret işinin sonucunda ise, Tanrı artık bütün günahkarları barış kazanmaya ve böylece Kendisi ile barışmış olmaya davet eder. İmanlılar Mesih sayesinde, Tanrı ile mükemmel ve nihai olan gerçek barışmanın keyfini yaşarlar.”
J. I. Packer
Bunları Düşünün
Romalılar 5:10
…………………………….……………….… aracılığı ile barıştırıldığımızı söyler.
Efesliler 2:16
.…………………………………...........…….. aracılığı ile barıştırıldığımızı söyler.
Koloseliler 1:22
.………………………………………...…….. aracılığı ile barıştırıldığımızı söyler.
Bunlar barıştırmanın farklı anlamları mıdır yoksa hepsi aynı mıdır?
2. Korintliler 5’te “Barıştırma mümkündür, çünkü Tanrı günahlarımızı saymamaktadır.” diye yazılmıştır. Bu ayet, diğer üç ayet ile aynı şeyi mi söylemektedir?
Kendi sözlerinizle, barıştırma mesajını tanımlayın.
Ek Okuma
J. C. Ryle, Thoughts for young men, Calvary Press
Günahın Esaretinden
Özgür Bırakılma
Kutsal Kitap’ın, insanın günah içerisinde ölü olduğunu söy-lediğini gördük. Kutsal Yazılar’ın insanın ruhsal durumu için yaptığı diğer bir tanım, insanın günaha köle olduğudur (Ro-malılar 6:20; 2. Petrus 2:19). Ruhsal olarak ölü insanın yeni-den doğuşa ihtiyacı olduğu gibi, günaha köle olan insanın da kurtarılmaya ihtiyacı vardır. Kurtuluş, kefaretin ödenmesiyle, günaha kölelikten serbest bırakılma anlamına gelir.
Günaha Kölelik
Eğer insan ruhsal olarak özgür olsaydı, kurtuluşa ihtiyaç olmayacaktı; fakat günaha olan esirlik bir gerçektir. Bu bir hayal değildir, her insanoğlu için ortak bir gerçektir. Günah, mükemmel bir hilekardır. Bizi başlangıçta sonsuz zevklerle çeker, fakat izleyecek olan olayların sonucunu ya da bedelini söylemez. Yaratılış 3’te, günahın korkunç gerçeği bizlere gösterilmektedir. Sonraki bölümde de, günahın sonuçlarını bir insanın kendi kardeşini öldürmesi şeklinde görürüz. Yara-tılış 6’ya baktığımızda da günahın baskınlığını her açık bir şekilde insanda görebiliriz: “RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte” (ayet 5).
Yeni Antlaşma’da insanlar Tanrı’nın Oğlu’nu öldürdüklerin-de, günahın gücü en korkunç doruk noktasına ulaşır. Bundan sonra, Yeni Antlaşma günahın sonuçlarını korkunç bir açık-lıkla dile getirir (Romalılar 1:18-32 gibi). Romalılar 7’de Pavlus, her insanın deneyimini kelimelere döküyor:
“Yasa'nın ruhsal olduğunu biliriz. Ben ise bedenselim, güna-ha köle gibi satılmışım. Ne yaptığımı anlamıyorum. Çünkü istediğim şeyi yapmıyorum; nefret ettiğim ne ise, onu yapı-yorum” (ayet 14-15).
Bu, İsa’nın bizleri kurtarmaya geldiği köleliktir.
Kurtarıcı
İsa günahkarları günaha kölelikten kurtaracak olan fidye bedelini ödedi; bu bedeli de bir kez ve sonsuza dek geçerli olacak biçimde ödedi. İsa bizleri şunlardan kurtardı:
Her suçtan (Titus 2:14)
Günahın etkisinden (Romalılar 6:18, 22)
Yasanın lanetinden (Galatyalılar 3:13)
Yasaya tutsaklıktan (Galatyalılar 4:4)
Ölümden (Eyüp 5:20)
Cehennemden (Mezmur 49:15)
Kefaret, kölelikten satın almak anlamına gelir; fakat özgür kılınmamız için ödenen bedel oldukça büyüktür. Bu bedel, bizim ödeyemeyeceğimiz bir şeydir. Petrus’un altın ya da gümüşle değil, Tanrı Kuzusu’nun değerli kanıyla kurtul-duğumuzu söylemesinin sebebi budur (1. Petrus 1:18-19). Bu bedeli sadece İsa ödeyebilirdi.
Fidye Bedeli
İsa bizlere, dünyaya geliş sebebinin ‘canını birçokları uğruna fidye olarak vermek’ olduğunu söyler (Markos 10:45). Fidye kelimesini, birisi kaçırıldığı zaman özgür kalması için fidye istendiğinde duymaya alışığızdır. İsa, ölümünün bizleri özgür bıraktığını öğretir. O, hayatını günaha köle olanların özgür-lüğünün bedeli olarak vermiştir. Kurtarış, yüksek maliyetli bir iştir. Petrus bizlere bunu hatırlatır ve Pavlus da Efesliler 1:7’de yer alan sözüyle yine aynı şeyi vurgular; “Tüm bilge-lik ve anlayışla üzerimize yağdırdığı kendi lütfunun zenginliği sayesinde, Mesih'in kanının aracılığıyla Mesih'te kurtuluşa, suçlarımızın bağışına sahibiz” (Efesliler 1:7-8).
Fidye bedeli İsa’nın kanıdır; başka bir deyişle de, O’nun çar-mıhtaki ölümüdür. Bizler İsa’nın öğretileri ile ya da mucize-ler yapabildiği gerçeği ile kurtuluşa kavuşmadık. Kurtuluşu-muzu sağlayan şey, O’nun çarmıhta gerçekleştirdiği eylem-dir.
Fidyenin sanki hakkı varmış gibi Şeytan’a ödendiğini düşün-memeliyiz. Bir zamanlar günahın köleleri olduğumuz doğru-dur, fakat Şeytan’ın gücü bir istilacının ya da gaspçının gücüdür. O’nun, herhangi bir sahiplik hakkı yoktur. Bizleri yaratan Tanrı’dır ve her türlü hak O’na aittir. Böylece fidye ücreti, bizim günah işleyerek çiğnediğimiz Tanrı’nın Yasa-sı’nın gereklerini yerine getirmek için ödenmiştir. Yasa, günahın ücreti olarak günahlının ölmesini talep eder. İsa, çarmıhta kanını döktüğünde, bu talebi halkının yerine kendi sağlamıştır; günahımızın tüm sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu, suçu ve suçun cezalandırılmasını da içerir. O’nun ölümü, Tanrı için geçerli olan tek ödemedir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Bizler Tanrı ile yakın bir birliktelik sağlamak ve özgür ol-mak için yaratıldık, fakat kendimizi sadakatsizlikle rezil ettik. Bu günahkar dünya ve onun değerleri ile önce flört ettik, son-ra da zina yaptık. Dünya ruhlarımıza karşılık; cinsellik, para, şöhret ve değiş tokuş ettiği diğer herşeyi teklif etti. Fakat İsa; bizim sadık güveyimiz ve sevgilimiz, bizleri geri almak için pazar yerine girdi. Kendi kanını önerdi. Bundan daha büyük bir fiyat yoktur. Ve sonunda bu hale geldik. O bizleri, eski günahkarlığımızın paçavraları ile değil, doğruluğun yeni giy-sileri ile yeniden giydirdi.”
James Montgomery Boice
Bunları Düşünün
1. İlk defa günaha köle olduğunuzun farkına vardığınızda ne hissettiniz?
2. Galatyalılar 3:13, yasanın lanetinden kurtulduğumuzu söyler. Bu lanet nedir? Pavlus’un 10. ve 13. ayetlerde Eski Antlaşma’dan yaptığı alıntıya bakarak cevaplayınız (Yasanın Tekrarı 27:26 ve 21:23).
Ek Okuma
John Stott, Basic Christianity, IVP
Tanrı Tarafından Kabul Edilmemizi Sağladı
Aklanma, Tanrı’nın suçlu durumdaki günahkar kişiyi doğru saydığı, yasanın adil gereklerini yerine getiren yüce bir ey-lemdir.
Aklanma Mahkumiyeti Kaldırır
Aklanma, mahkumiyetin zıttıdır. Bizler günahımız yüzünden Tanrı tarafından yargılandık (Yuhanna 3:18-20). Eğer O’nun yargı kürsüsünden önce var olsaydık, Tanrı bizleri suçlu bula-caktı ve bunun sonucunda cehenneme mahkum edecekti. Bu karar, doğru ve yasaya uygun bir karar olacaktı. Aklanmada, Tanrı yargısı bizleri davadan beraat ettirir. Masum olduğu-muzu söylemez, çünkü masum değiliz; ama beraat ederiz. Mahkum edilmeyiz, fakat kutsal Tanrı için kabul edilebilir olarak tanımlanırız. Düşüncemizde suçumuzu ve asıl hak etti-ğimiz yer olan cehennemi taşırız; bu Tanrı’nın sevgisinin ve lütfunun en büyük ispatı olmalıdır.
Tanrı bunu nasıl yapabilir? Eğer suçluysak, nasıl bağışlanmış olduğumuzu söyleyebilir? Tanrı yasasının dışına çıkar mı? O günahımıza karşı gözünü kapar mı? Günah hakkında yargı üzerine yaptığı tüm açıklamaları unutur mu? Bunların hiçbi-risini yapmaz. O hala kutsal olan Tanrı’dır ve günahı göz ardı edemez. Eğer Tanrı bizleri aklayacaksa, bunu kendi kutsallı-ğından ve adaletinden ödün vermeden yapmalıdır. Tanrı’nın bunu nasıl yaptığı, bizlere Romalılar 3:21-26’da anlatılmak-tadır. Bu bölüm, Tanrı’nın “bunu, adil kalmak ve İsa'ya iman edeni aklamak için” yaptığını söyleyen kelimelerle sona er-mektedir.
Bize Doğruluk Verir
Aklanma sadece mahkumiyeti kaldırmaz, aynı zamanda biz-lere doğruluk verir; bu doğruluk Tanrı’nın artık bizimle olan ilişkisinin temelini oluşturur. Doğruluk, Romalılar 3:21’in de söylediği gibi “yasadan bağımsızlık”tır; yani Tanrı’nın yasa-sını yerine getirmek için bir şey yapmamız gerekmediğidir. Bu, Tanrı’nın bizlere vermiş olduğu bir şeydir; Tanrı’dan gelen doğruluktur. Aslında, Mesih’in doğruluğudur. Tanrı bizleri günahsız olan Oğlu’nun doğruluğu ile değerlendirir. Bu, şaşırtıcı bir gerçektir ve Hristiyan Müjdesinin kalbidir.
Bizim kendi doğruluğumuz, Tanrı’nın gözünde kirli paçavra-lar gibidir (Yeşaya 64:6). Eğer Tanrı tarafından kabul edile-ceksek, bundan daha iyisine ihtiyacımız vardır. Filipililer 3:9’da Pavlus’un “iman sonucu Tanrı'dan gelen doğruluğa” kavuşmak isteyen bir Hristiyan olmaktan hoşnut olması anla-tılır. Yeşaya da yaşadığı aynı sevinci “RAB'de büyük sevinç bulacağım, Tanrım'la yüreğim coşacak. Çünkü çelenkle süs-lenmiş güvey gibi, takılarını kuşanmış gelin gibi, bana kurtu-luş giysisini giydirdi, beni doğruluk kaftanıyla örttü” diyerek ifade etmektedir (Yeşaya 61:10).
Aklanma Nasıl Gerçekleşir?
Romalılar 3, bizlere aklanmanın nasıl gerçekleştiğine dair yanıt verir:
Bizlere iman yolu ile gelir (ayet 22)
Tanrı’nın lütfunun bir ürünüdür (ayet 24)
Mesih’in bizler için yaptıklarının bir sonucudur
-O, bizleri kurtarandır (ayet 24)
-O, kanıyla günahlarımızı bağışlatandır (günah sunusu) (ayet 25).
Oğlu’nu bizim yerimize ölmek üzere göndermekle, Tanrı adaletini ispatlamıştır. Günahlarımız gözden kaçırılmadı. On-larla, Tanrı’nın her zaman uğraşılması gerektiğini söylediği gibi uğraşıldı. Günahlarımız cezalandırıldı, fakat İsa’nın üze-rine yüklenmiş oldukları için ve de onların sorumluluğunu üstlendiği için; bizim cezamızı O çekti. İsa’nın eylemi üze-rine, Tanrı suçlu bulunan günahkar insanları akladı. O, Ya-sa’ya uygun bir şekilde hareket etti; çünkü günahlarımız, O’nun Yasası’nın gerektirdiği şekilde cezalandırıldı.
Günahlarımız İsa’ya yüklendi, Tanrı İsa’ya aslında bizlere davranması gerektiği biçimde davrandı – İsa ölüme terk edil-di ve bizim yerimize öldü. İsa’nın doğruluğu bize yüklendi, bu sayede Tanrı artık bizlere İsa’ya davrandığı gibi davran-maktadır – Bizler Tanrı’nın çocukları olduk ve bizleri Tanrı kurtarılmış halkı olarak sahiplendi.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Bu, doğru kılındığımız anlamına gelmez, tersine Tanrı biz-leri doğru olarak dikkate alır ve doğru olacağımızı bildirir. Birçok insana bu çoğunlukla güç gelir. Bilinçli olarak günah işledikleri için, aklanmış bir konumda olamayacaklarını söy-lerler; fakat bunu söyleyen insanlar, aklanma ile ilgili bu ha-rika ve önemli öğretiyi anlamadıklarını hemen gösterirler. Aslında aklanma bizlerde bir değişiklik yaratmaz; aklanma, Tanrı’nın bizlerle ilgili olarak yaptığı bir bildiridir. Ne yaptı-ğımız ile ilgili bir sonuç değildir, tersine bizim için yapılmış bir şeyin sonucudur. Bizler sadece Tanrı’nın bizleri doğru olarak dikkate aldığı ve doğru olacağımızı bildirdiği düşün-cesi ile doğru kılınmış oluruz.”
D. M. Lloyd-Jones
Bunları Düşünün
Eğer kurtuluş bizlere bağlı olmayıp Mesih’e iman ile gelen lütuftan kaynaklanıyorsa, Hristiyan olarak nasıl yaşadığımız önemli midir? Hiç sorun yaratmayacakmış gibi günah işleme-ye devam edebilir miyiz? Cevap vermeden önce, Romalılar 3:18’i okuyun.
Ek Okuma
Joe Nesom, Be sure what you believe (Chapter 11, 'Innocent before God'), Evangelical Press
Günümüzde İncil’e dayanmayan modern teolojinin en büyük hatalarından birisi, günahın Tanrı ve insan arasında büyük bir engel oluşturduğunu fark edememeleridir. Bu nedenle, Tan-rı’nın tüm insanlığın babası olduğunu ve bunun sonucu ola-rak bizim O’nun evlatları olduğumuzu ilan etmekte sakınca yoktur. İsa, modern teolojinin öğretisini Yuhanna 8:42-47’de kesin bir biçimde çürütmektedir: “İsa, ‘Tanrı, Babanız olsay-dı, beni severdiniz’ dedi. ‘Çünkü ben Tanrı'dan çıkıp geldim. Kendiliğimden gelmedim, beni O gönderdi. Söylediklerimi neden anlamıyorsunuz? Benim sözümü dinlemeye dayanamı-yorsunuz da ondan. Siz babanız İblis'tensiniz... Tanrı'dan olan, Tanrı'nın sözlerini dinler. İşte siz, Tanrı'dan olmadı-ğınız için dinlemiyorsunuz.’"
Bir günahkar, Tanrı’nın evladı olmakla, öncelikle tamamen aklanmış olur. Günahkar insan, aklanmaya dayanarak Tan-rı’nın ailesine evlat olarak kabul edilir (Efesliler 1:5; Galat-yalılar 4:4-5). Evlatlığa kabul edilme, Pavlus’un birinci yüz-yıl Roma adalet sisteminden aldığı bir terimdir. Yasaya göre, evlatlığa alınan kişiye onu evlat alan kişinin isim ve mülk hakkı verilirdi. O kişi ait olmadığı ve haklara sahip olmadığı bir pozisyondan, babası olan bir evlada dönüşürdü. İlişkileri ve pozisyonu değişirdi ve bu değişim, kişiyi evlat edinen ba-ba tarafından sağlanırdı. Bu konuyu, kendi adalet sistemimiz-den de açıkça anlayabiliriz.
Tanrı’nın İsteği
Efesliler 1:4-5’te Pavlus, ruhsal evlatlığa kabul edilişimizin Tanrı’nın sevgisine, seçimine ve kaderi önceden belirleyen lütfuna dayandığını öğretmektedir. Tanrı’nın bizlere olan sev-gisi çok büyük olmalıdır, çünkü O bizim gibi isyankar ya-ratıkları evlatlığa isteyerek kabul etmiştir. Tanrı’nın, İblis’in çocukları olan bizleri evlatlığa kabul ettiğini unutmayalım. Bizlerde, evlatlığa kabul edilme ayrıcalığını hak edecek iyi olan hiçbir şey yoktu ve hangi şartlar altında olursa olsun; kaderin belirlenişi ve seçim, dünyanın yaratılışından önce tamamlanmıştı.
Tanrı’nın bundaki amacı, kutsal ve suçsuz olabilecek olma-mızdı. Günahkar doğamız yüzünden bunu gerçekleştirmemi-zin imkansız olduğu bir durumdayken, Mesih’te sahip oldu-ğumuz kurtuluş ile Tanrı bizleri evlat edinerek O’nunla olan ilişkimizi değiştirdi ve Kutsal Ruh’un kutsallaştırıcı eyle-miyle ahlaksal doğamızı değiştirmeye başladı. Tanrı, evlatlı-ğa kabul ettiği çocuklarının kendi karakterini yansıtmasını, kendi düzenine ve yasalarına uygun yaşamasını ister.
Ayrıcalığımız
Evlatlığa kabul edilme bizleri, günahın bizler için imkansız kıldığı yere götürür. Yabancılar evlat, hiç tanınmayan kişiler çocuk olur ve dünya üzerinde bununla karşılaştırılabilecek hiçbir şey yoktur. Bir Hristiyandan daha ayrıcalıklı hiç kimse yoktur. Tanrı’nın çocuğu olmanın ne demek olduğunun farkı-na bir varabilsek, iniltilerimiz ve feryatlarımız ortadan kaybo-lurdu. Tanrı’nın iyi şeylerini tatma ümidimiz daha büyük olurdu ve de Tanrı’nın ailesine evlat kabul edilerek yeni durumumuzla uyum içerisinde yaşamaya başlayabilirdik.
Tanrım ile barıştım,
Bu duyduğum O’nun bağışlayıcı sesidir;
O beni evlat edindi,
Artık korkmuyorum;
Şimdi O’na güvenle yaklaşabilirim,
Ve Baba, Abba, Baba diye seslenebilirim.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Aklanma, evlatlığa kabul edilmenin temelinde kurulan bere-kettir; evlatlığa kabul edilme, aklanma ile herşeyi temizleyen en büyük berekettir. Evlat olma hakkı Mesih’i kabul edenlere aittir (Yuhanna 1:12). İman edenlerin evlat olarak kabul edilmesi; Tanrı’nın Mesih aracılığı ile onları kendi Oğlu gibi sevmesi ve Mesih’in sahip olduğu tüm görkemi onlarla paylaşması demektir (Romalılar 8:17, 38-39).”
J. I. Packer
Bunları Düşünün
1. Aklanma ve evlatlığa kabul edilme arasındaki ilişki nedir?
2. Tanrı’nın kutsal ve kusursuz olmamız konusundaki amacı, çok mu hırs dolu? Bir zamanlar İblisin çocukları olanlar, nasıl kutsal olabilirler?
3. Tanrı ile olan ilişkimizin değişmesi neden bu kadar önem-lidir?
Ek Okuma
D. M. Lloyd-Jones, The Sons of God (Romalılar 8:5-17), Banner of Truth Trust
Hristiyan olmak, bir dizi öğretilere inanma meselesi değil-dir. Elbette iman ve inanç çok önemli konulardır, fakat kur-tuluş planının amacı bizleri Mesih ile birleştirmektir. Bu, Hristiyanlığın temel taşıdır. Mesih ile kuramsal olmayan, gerçek ve etkin bir yaşam söz konusudur. Pavlus’un Yeni Antlaşma’da “O’nda”, “Mesih’te” ve “İsa Mesih’te” ifade-lerini 160 kez kullanmış olmasının sebebi budur.
Örneğin, Mesih’te...
Her ruhsal kutsamayla kutsandık (Efesliler 1:3)
Seçildik (Efesliler 1:4)
Tanrı’ya yakın kılındık (Efesliler 2:13)
Yeniden yaratıldık (Efesliler 2:10)
Tanrı tarafından sevildik (Romalılar 8:39)
Hepimiz bir kılındık (Galatyalılar 3:28)
Hristiyan kişi, Mesih’te olan kişidir. Ruhsal yaşam Kutsal Kitap’ın ne söylediğini bilmek ile değil, Mesih ile birlik olmakla gelir (Yakup 2:19). Bu, Kutsal Yazılar’ın önemsiz olduğu anlamına gelmemektedir. Zaten onlar aracılığıyla iman ediyoruz; Kutsal Yazılar, Tanrı tarafından kullanılan bir kılıç gibidir: “Tanrı'nın sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıç-tan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini, amaç-larını yargılar” (İbraniler 4:12; 1. Petrus 1:23). Bununla be-raber Kutsal Kitap’ta belirtildiği gibi, Mesih’te olmadıkça hiç kimse Hristiyan olamaz.
Romalılar 5. bölüm, tüm insanlara “Adem’de” ya da “Me-sih’te” olduklarını öğretir.
Adem’de
“Adem’de” ifadesi; doğal halimizi, doğduğumuzda bulundu-ğumuz durumu ve koşulu belirtir. Bu koşulda...
Günah ve ölüm egemenlik sürdü (Romalılar 5:17)
Tanrı’nın mahkumiyeti altına girdik (Romalılar 5:18)
Günahkar kılındık (Romalılar 5:19)
Tanrı Adem’i temsilcimiz ya da başımız olarak saymıştır, dolayısıyla Adem’in yaşadıkları hepimizi etkilemektedir. Hristiyan olduğumuzda, İsa başımız olur ve Tanrı Mesih’in doğruluğunu bizlere sayar. Bu gerçeği anlamak için Romalı-lar 5:15-19 ayetlerini yavaşça ve dikkatlice okuyunuz.
Mesih’te
“Mesih’te” olmanın, Hristiyan yaşamında ne kadar büyük bir önem taşıdığını anlamalıyız.
Mesih ile birlik olduğumuzda ilk gerçekleşen şey, eski yara-dılışımızın Mesih ile çarmıha gerilmesidir (Romalılar 6:6). Eski yaradılışımız, Adem’de olan isyankarlığımız, itaatsizli-ğimiz ve günahkarlığımızdır. Adem’deyken bizlerde mevcut bulunan herşey çarmıha çivilenmiştir. Ve son bulmuştur. Bu gerçekleşmiştir ve bunun sonucunda da artık günaha kölelik etmememiz için günahlı varlığımız ortadan kalkar. Bu ola-ğanüstü bir ifadedir ve günün birinde doğru olacağımızdan değil, o andan itibaren doğru sayıldığımızdan bahsetmektedir.
Tüm bunlar, imanlının günah işleme tehlikesi olmadan yaşayacağı anlamına gelmemektedir, fakat Hristiyan kişinin bedeninin – gözleri, kalbi, aklı, elleri vs. – artık günah tara-fından kontrol edilen bir beden olmadığı anlamındadır. Bizler artık günaha köle değiliz. Halen sınanabiliriz, fakat günah işlemeye mecbur edilemeyiz. Günah artık efendimiz değildir, çünkü “Mesih’teyiz”. O artık bizim Rab’bimiz ve Efendi-miz’dir. Pavlus bunun ardından “günaha ölü olduğumuzu” (Romalılar 6:11) söyleyerek devam eder ve Romalılar’a olan mektubundaki ilk buyruğu bildirir: “Bu nedenle bedenin tutkularına uymamak için günahın ölümlü bedenlerinizde egemenlik sürmesine izin vermeyin” (Romalılar 6:12). Günah bizlerde ancak izin verdiğimiz takdirde egemenlik sürebilir.
Romalılar 6’da Pavlus günahın kendi eylemlerinden değil, yönetiminden ve baskınlığından bahsetmiştir. Tüm imanlılar zaman zaman bireysel olarak günah işleyebilir, fakat hiçbir imanlı günahın hayatında egemen olmasına izin vermez.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Yeni Antlaşma bir Hristiyanı Mesih’te olan kişi olarak tanımlamaktadır. Siz, ‘Dünyanın yaratılışından önce Mesih’te seçilmiş’ olarak, Tanrı’nın seçici hükmü ile Mesih ile birleş-tirildiniz (Efesliler 1:4). Mesih yeryüzündeki kusursuz haya-tını yaşadığında, bu yaşam Tanrı tarafından Romalılar 1-5’te açıklanan aklanma lütfu ile sizin yaşamınız olarak sayıldı. Mesih öldüğünde, O’nun ölümü Tanrı tarafından sizin ölü-münüz olarak sayıldı ve böylece Tanrı, artık sizin için günah-larınızın cezası olarak yaşayacağınız bir ölüm olmadığını bil-dirdi. Bu, Pavlus’un bizlere 1-5‘te anlattığı şeydir. Aynı şe-kilde, Mesih ölümden dirildiğinde, bu diriliş Tanrı tarafından sizin dirilişiniz olarak sayıldı (Efesliler 2:5). Tüm kurtuluşu-nuz Mesih ile birlik olmanız gerçeğine dayanmaktadır.”
Stuart Olyott
Bunları Düşünün...
1. Bir insan “Mesih’te olup”, aynı zamanda hayat tarzında hiçbir değişiklik yapmadan yaşayabilir mi?
2. Romalılar 5:15-19’u okuyarak bir insanın “Adem’de olması” ve “Mesih’te olması” durumları ile ilgili öğretileri listeleyiniz.
Ek Okuma
Sinclair Ferguson, Handle with Care, Hodder & Stoughton
Kutsallaşma:
İsa’nın Benzerliğine Dönüştürülme
Kutsal Kitap, kutsanmadan iki şekilde bahsetmektedir. İlki, kutsal kılındığımızdır: “Ama yıkandınız, kutsal kılındınız, Rab İsa Mesih'in adıyla ve Tanrımız’ın Ruhu aracılığıyla aklandınız” (1. Korintliler 6:11). Kutsanma, bu ayette ve diğerlerinde, Tanrı bizi kendisine hizmet etmeye ayırdıktan sonra söz konusu olmaktadır. Bu, kurtulduğumuz ve Mesih’te olduğumuz için bizimdir (1. Korintliler 1:2).
İkinci olarak Kutsal Kitap kutsanmadan, kurtulduğumuz zaman bizlerde işlemeye başlayan ahlaksal ve ruhsal bir değişim süreci olarak bahseder. Bu bölümde ele alacağımız konu, kutsanmanın bu yönüdür.
Aklanma bizleri Tanrı sayesinde doğru kılar. Aklandığımız zaman cennete gidebiliriz, çünkü Mesih’in doğruluğu ile giyinmiş oluruz ve bu yüzden de Tanrı için artık kabul edilebilir bir konuma geliriz. Fakat Tanrı bizleri aklamayı bu noktada durdurmaz. Hemen ardından, bizlerde kutsanma olarak adlandırdığımız değişim sürecini başlatır. Aklanma bizi günahın suçluluğundan ve mahkumiyetinden özgür kıl-mıştır. Kutsanma süreci, bizi günahın gücünden ve yaşamla-rımızdaki hakimiyetinden özgür kılmak için işlemeye başlar. Bu süreçte, Tanrı bizleri gittikçe Rab İsa Mesih gibi yapmak ister (1. Selanikliler 4:3-6,7). Bu ayetlerin dipnotuna baktığı-mızda, “kendi bedenini denetleyebilmek” ifadesini görmek-teyiz. Bu denetim özel olarak yapılan bir çaba değil, uzun süreli bir deneyimdir.
Hiç kimse, kutsanmayı bu yaşamda tamamlama derecesine erişemez (1. Yuhanna 1:8). Kutsal Yazılar, ancak cennetteki kutsal kişilerin (imanlılar) günahın gücünden tamamen özgür olduklarını söyler (İbraniler 12:23; Vahiy 14:5). Bu da, kut-sanmamızın ölümle tamamlandığı ya da ölümden hemen son-ra tamamlandığı anlamına gelmektedir. Fakat başlangıç nok-tası, aklandığımız andır.
Kutsallaşma Zor Bir Süreçtir!
Bir kişinin kurtulduğunun kanıtı, yaşamının değişmesidir (Koloseliler 3:1-10). Bu, Kutsal Ruh’un o kişinin düşünce-lerini, davranışlarını, arzularını, hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyleri değiştirmeye başladığı anlamına gelmektedir. Kutsal Kitap bunu kutsanma olarak adlandırmaktadır ve kutsanma alıp almamak konusunda seçim yapabileceğimiz bir ilave değildir; kesin bir gerekliliktir.
Aklanma tamamen Tanrı’nın işidir, insan bu eylemde hiçbir rol almaz. Kutsallaşma da Tanrı işidir, fakat bu süreçte biz-lerin de çaba göstermesi beklenmektedir. Bizler aklandığımız için bunu yapabiliriz. Fakat günahımızla olan savaşımızda ve hayatımızdaki meselelerle olan boğuşmalarımızda, kendi başımıza hiçbir şey yapamayacağımızı bilerek tamamen Tan-rı’ya bağımlı durumdayız. Bu, saygı ve korkuyla kurtuluşu-muzu sonuca götürmek için gayret gösterme yoludur (Fili-pililer 2:12). Bu, Tanrı’yı daha fazla gördükçe ve anladıkça, günahlılığımızın farkına daha iyi varmamız anlamına gel-mektedir. O’nun gücüyle, O’nu sevdiğimiz için günahımızla olan mücadelede çok fazla gayret gösteririz. Bu zor bir iştir, fakat bu işte gösterdiğimiz gayret derecesi ne kadar kutsan-dığımızı belirleyecektir. Bu, bazı Hristiyanların neden diğer-lerinden daha kutsal olduğunu ve bir imanlının tekrar kötü yola dönüşünün nasıl mümkün olabileceğini açıklamaktadır. Her ne kadar kurtulmuş olsak da, eski günahlı doğamızın ço-ğu bizlerde halen mevcut durumdadır. Onun amaçlarına hiz-met etmememiz gerekmektedir. Ona direnmemiz, onunla sa-vaşmamız ve yeni doğamızın hüküm sürmesine izin verme-miz gerekmektedir (Efesliler 4:20-32). Bunu gerçekleştirdik-çe yaşamlarımız daha iyi, daha kutsal ve Mesih’e daha yakın olacaktır. Çünkü kutsanma her yönümüzü etkilemektedir:
Anlayış (Yeremya 31:33-34)
İstek (Hezekiel 36:25-27)
Tutkular (Galatyalılar 5:24)
Vicdan (İbraniler 9:14)
Kutsanma, günahın bizim üzerimizdeki gücünün üstesinden gelinmesi demektir. Artık Mesih’te yeni yaratıklarız ve güna-hın bizim üzerimizde yetkisi yoktur. Kendisine itaat etmemizi sağlayacak güce sahip değildir. Ancak bu, günahın Hıristi-yanları rahatsız etmeyeceği anlamına gelmemektedir. Günah bizleri elbette rahatsız edecektir, fakat kesin yetkisi ve ege-menliğine son verildiğinden dolayı, artık ona karşı zafer ka-zanabiliriz. Artık günahın ayakları ve hükmü altındaki köle-leri değiliz. Günahın düşmanlarıyız ve onun kötü etkilerine direniyoruz. Bu kolay değildir; çaba ve azim gerektirir ve ancak bu şekilde mümkün olabilir. Çünkü, “Artık günaha kö-lelik etmeyelim diye, günahlı varlığımızın ortadan kaldırılma-sı için eski yaradılışımızın Mesih'le birlikte çarmıha geril-diğini biliriz” (Romalılar 6:6).
Pavlus Efesliler’in 4. ve 5. bölümünde kutsanmanın belirgin etkilerinden bahsetmektedir. Fakat bunlar hemen gerçekleş-memektedir. Pavlus’un 4:17 ayetinde kullandığı dilin bu ka-dar güçlü oluşunun sebebi budur: “Bunun için şunu söylüyor ve Rab adına sizi uyarıyorum: artık diğer ulusların yaşadığı gibi, onların boş düşüncelerine göre yaşamayın.” 5:8-10 ayetlerinde de bu konuda aynı şekilde ısrarlı konuşmaktadır: “Bir zamanlar karanlıktınız, ama şimdi Rab'de ışıksınız. Işı-ğın çocukları olarak yaşayın. Çünkü ışığın meyvesi her tür iyilik, doğruluk ve gerçekte görülür. Rab'bi neyin hoşnut etti-ğini ayırt edin.” Işığın çocukları olarak yaşamak:
Yalan söylememek (4:25)
Öfkeyi kontrol etmek (4:26)
Hırsızlık etmemek (4:28)
Kötü söz söylememek (4:29)
Kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve iftiradan uzak dur-mak (4:31)
İyi yürekli ve şefkatli olmak (4:32)
Cinsel ahlaksızlık yapmamak (5:3)
anlamına gelmektedir. Liste bu şekilde devam eder. Çok ayrıntılı olmamakla birlikte bu liste, Tanrı’nın yaşamamızı istediği hayat tarzı hakkında bizlere güzel bir fikir verir. Bu, kolay bir yaşam değildir; fakat içimizde yaşayan Kutsal Ruh, Tanrı’nın yüceliği için yaşamamız amacıyla bizlere güç verir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Kutsanma her imanlının sorumlu olduğu bir kavramdır. İmanlıların alışılmışın dışında son derece sorumlu olduğunu ve kutsal hayatlar yaşamak için özel bir yükümlülük altında olduğunu iddia ediyorum. Onlar diğerleri gibi ölü, kör ve yenilenmemiş değildir; onlar Tanrı ile yaşarlar ve ışığa, bil-giye, içlerindeki yeni öze sahiptirler. Kutsal olmuyorlarsa, bu kendilerinden başka kimin başarısızlığıdır? Eğer kutsanma-mışlarsa, kendilerinden başka kime suç atabilirler? Onlara lütuf, yeni bir yürek ve yeni bir doğa vermiş olan Tanrı, ken-disini övmek için yaşamamaları konusunda onları tüm maze-retlerden yoksun bırakmıştır. Bu, unutulmuş olmaktan öte bir noktadır. Gerçek Hristiyan olduğunu söyleyen bir insanın, oturarak, az derecede kutsanmaya razı bir şekilde (aslında hiç bir derecesine sahip değilken) ve gayet rahat bir biçimde “hiçbir şey yapamayacağını” söylemesi acınacak bir görün-tüdür ve bunu yapan insan da cahil insandır. Bu aldatmacaya karşı nöbette ve tetikte beklemeliyiz.”
J. C. Ryle
Bunları Düşünün
Hayatınıza geri dönüp baktığınızda, aklanma ve kutsanma sa-yesinde değişmiş bir hayata dair kanıtlar gösterebilir misiniz?
Ek Okuma
Peter Jeffery, Walk Worthy, Bryntirion Press
Seçim ve önceden belirlenmişlik, şüphesiz Hristiyanlar ara-sında kuşkusuz en çok tartışmaya yol açan konulardan biridir. Bazı imanlılar bu konular en heyecan verici ve insanları en çok alçakgönüllü konuma getiren öğretilerden biri olarak değerlendirip severken, diğerleri de değersiz görüp hoş karşılamamakta ve tamamen yanlış bulmaktadır. İlk olarak, Kutsal Kitap’ın seçim konusunda ne anlattığına bakalım.
Tüm insanlar günahlıdır, tümü Tanrı’nın Yasası’nı çiğnemek-ten suçludur. Bu yüzden hepsi yargıyı ve cehennemi hak eder. Kimse kurtuluşu hak etmez, fakat seçim Tanrı’nın seçmiş olduğu bazı günahkarları lütfu ile kurtarışıdır.
Seçilmiş olanlar, herhangi birisinden daha iyi değildir. Onlar bir şeyleri hak ettikleri için seçilmemişlerdir. Bu yüzden seçilmemiş olan herhangi birisinden üstün olduklarını asla düşünemezler. Seçilmemiş olanlar yalnızca günahlarının kar-şılığını alırlar, böylece asla kendilerine adaletsizce davranıl-dığından şikayet edemezler.
Tanrı egemen bir Tanrı’dır; O hüküm sürendir, yarattıkları ile sadece ilgilenen değil; onları gerçekten yönetendir. Kutsal Kitap hiçbir zaman uyumayan bu Tanrı’nın, her an dünyanın olaylarını tam kontrolünde tuttuğunu öğretir. Elleri düğüm-lenmiş, insanların iznini ve yardımını bekler bir şekilde değil; herşeye egemen Tanrı olarak dünya üzerinde hüküm sürer. Bu yüzden böyle bir Tanrı’nın geleceği belirleyebilmesi ve seçim yapabilmesi şaşırtıcı değildir. Tüm Kutsal Kitap bo-yunca, O’nun böyle işlerini görebiliriz.
Tanrı Avram’ı seçti (Nehemya 9:7)
Tanrı İsrail’i seçti (Yasanın Tekrarı 7:7)
Tanrı Davut’u seçti (1. Krallar 8:16)
Tanrı havarileri seçti (Yuhanna 6:70)
Tanrı kendi halkını seçer (Yuhanna 15:16)
Seçim ve Kurtuluş
İsa dünyaya sadece kurtuluşu mümkün kılmak için gelmedi; O, kurtarmaya geldi. Bir şeyi mümkün kılmak ile onu gerçek-ten yapmak arasında büyük bir fark vardır. Kurtuluştaki seçim basitçe, Tanrı’nın belirli bireyleri seçtiği anlamına gelir. Pavlus Efesliler 1:4’te oldukça açık biçimde ifade eder: “O, kendi önünde, sevgide kutsal ve kusursuz olmamız için dünyanın kuruluşundan önce bizi Mesih'te seçti.”
Bunun gibi net bir bilginin ışığında, neden bazı Hristiyanlar bu öğretiyi kabullenmeyi bu kadar güç bulmaktadır? Seçimin adaletsiz olduğunu, Tanrı’nın neden bazılarını seçip de diğer-lerini seçmediğini söylerler. Ardından seçimin insan sorumlu-luğunu ortadan kaldırdığını; insan kurtarılmadıysa Tanrı’nın onu suçlayamayacağını söyleyerek, bu konuda tartışma açar-lar. Bu tartışmaların hiçbiri yeni değildir ve Pavlus’u Roma-lılar 9’da bu konuyu cevaplarken buluruz. Bu bölüm seçim öğretisini oldukça açık biçimde öğretir.
Pavlus bunun adaletsiz olmadığını, Tanrı’nın adaletsiz olma-dığını söyler ve ardından da bu konudaki cevapları göstermek için Çıkış 33:19’dan bir alıntı yapar: “Merhamet ettiğime merhamet edeceğim ve acıdığıma acıyacağım.” Tanrı hiç kimseyi adaletsizce cezalandırmaz. Hepimiz doğamız yüzün-den günahlıyız ve bu yüzden hepimiz Tanrı’nın öfkesini hak etmekteyiz. Fakat Tanrı merhameti ile bazılarını kurtarır, ada-leti ile de diğerlerini mahkum eder. Seçim adaletsiz olmaktan uzak bir biçimde ilahi merhametin bir eylemidir.
İnsan sorumluluğu konusundaki itiraz da 19. ayette cevaplan-maktadır. Böyle bir itiraz Tanrı ve insan arasındaki gerçek ilişki konusundaki cehaletten kaynaklanır (ayet 20). Tanrı bizim Yaratıcımız’dır ve bizler kimiz ki Tanrı tarafından bu kadar açıkça bildirilen bir şeyi, sadece aklımızca kabul edil-miyor diye reddedebilelim?
Seçim ve Öngörü
Romalılar 8:29 ve 1. Petrus 1:2’den etkilenen bazı Hristiyan-lar, seçimin Tanrı’nın üstün bilgisi sayesinde kimlerin iman edeceğini önceden bilmesi anlamına geldiğini savunurlar. O zaman bu, Tanrı’nın insanları kurtuluş için seçmesi durumu değil, hangi insanların kabul edeceğini önceden görmesidir.
Kutsal Kitap’ta önceden bilme, önceden belirleme anlamına gelmektedir. Örneğin Elçilerin İşleri 2:23’te, bizlere İsa’nın ölümünün “Tanrı’nın önceden belirlenmiş amacı ve önbilgisi uyarınca” gerçekleştiği söylenmektedir. Bu, Tanrı’nın İsa’ya çarmıhta neler olacağını önceden bildiği anlamına değil; Tanrı’nın bunu önceden planladığı anlamına gelmektedir.
Seçim, Kutsal Yazılar’da insanları en heyecan verici ve al-çakgönüllü konuma getiren gerçeklerden birisidir ve bizlere müjdecilik için mümkün olan en büyük teşviki sağlar. Tan-rı’nın Sözü’nü yaydıkça biliriz ki Tanrı, seçtiklerini kendisine çekmek için gerçeği kullanacaktır.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Seçim olmasaydı, arayış ve de din değiştirme olmazdı ve tüm müjdeci faaliyetler başarısız olurdu. Fakat olduğu için biliyoruz ki Tanrı’nın gerçeğini yaydıkça, Kendi Sözü O’na boş dönmeyecektir. Tanrı Sözü’nü, yine kendi Sözü aracı-lığıyla seçtiklerini çağırmak için göndermiştir ve Söz bunda başarılı olacaktır.”
J. I. Packer
Bunları Düşünün...
Aşağıdaki ifade hakkında ne düşünüyorsunuz:
“Seçim, müjdecilik için mümkün olan en güçlü teşviktir.”
2. İnsan gururunun bu öğretiyi reddetme konusunda rol oynadığını düşünüyor musunuz?
Ek Okuma
J. I. Packer, You know God is in control, don't you?, Calvary Press
Sonsuz güvence, kurtuluşumuzu asla kaybetmeyeceğimiz anlamına gelir. Bir Hristiyan tekrar kötü yola sapabilir, sevincini ve kurtuluşunun gerçekliği hissini kaybedebilir; fakat lütuftan asla düşmez ve kurtuluşunu asla kaybetmez. Bizler Mesih tarafından kurtarıldık, Mesih tarafından saklan-dık ve bize bundan daha fazla güvence veren bir gerçek yoktur.
Hepimiz
zayıflığımızı ve günaha ne kadar meyilli olduğumu-zu
bilmekteyiz. Bu yüzden, tamamen Hristiyan olup olma-dığımız
konusunda tereddüt ettiğimiz zamanlarda sınanabi-liriz.
Çoğumuzun bu konuda problemleri vardır ve bunlar iman ettikten
yirmi yıl sonra bile, ilk yıldaki gibi gerçektir. Eğer
kurtuluş güvencemizi kendi eylemlerimize dayandırı-yorsak, asla
güvencede olamayız. Umudumuz Mesih’in bizim için
yaptıklarındadır, bizim O’nun için yaptıklarımızda
değil. Bu, kutsanma bölümünde görmüş
olduğumuz gibi kişisel günaha karşı ilgisiz olmamız anlamına
gelmemektedir.
Kaçınılmaz Bir Durum
Eğer Yeni Antlaşma’nın kurtuluş öğretisini doğru olarak an-larsak, sonsuz güvencenin kaçınılmaz olduğunu görürüz.
Kurtuluş, şükürler olsun ki günahların bağışlanmasından daha da fazlasıdır. Kurtulduğumuz zaman, aynı zamanda Tanrı’nın ailesine evlat olarak kabul ediliriz. Romalılar 8:15-17 ve Ga-latyalılar 4:4-7 bu konudan bahseder ve her iki bölüm de kurtuluşun bizi Tanrı’nın mirasçıları yaptığını söyler.
Mirasımız nedir? Pavlus Romalılar 8:17’de “Mesih ile birlikte yüceltileceğimizi” söylemektedir.
Pavlus bizlere kurtuluş zincirindeki dört muhteşem halkayı göstermeye devam eder:
Önceden belirleme Çağrılma Aklanma Yüceltilme (Romalılar 8:30).
Bu halkaların tümü, diğerleri kadar güçlü ve kesindir. Ve bu yüzden de Pavlus, imanlıları Tanrı’nın sevgisinden hiçbir şeyin ayıramayacağını (ayet 38-39) kesin bir inançla beyan edebilmektedir. O yüceltilmenin, cennete gitmenin kesinli-ğinin sevinci içerisindedir.
İsa aynı gerçeği Yuhanna 10:28’de öğretmektedir: “Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.” İyi Çoban’ın koyunlarına verdiği yaşam “sonsuz yaşamdır” ve kaçınılmaz olarak “asla mah-volmazlar.” Eğer sonsuz yaşama sahiplerse, nasıl mahvola-bilirler? Mesih’te tümü sonsuz güvenceye sahiptir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“İsa koyunlarına sonsuz yaşam verir. Koyun benzetmesinin terimleriyle, İsa zaten onlara bol yaşam (ayet 10) verdiğini söylemiştir; artık açık bir şekilde bu yaşamın, İncil’de çoğun-lukla ‘su, ekmek, ışık’ sembollerinin arkasına gizlenen kendi sonsuz yaşamı olduğunu ifade etmektedir. O’nun koyunlarını tanımasının ve onlara sonsuz yaşam armağanını vermesinin sonucu, onların asla mahvolmayacak oluşudur. Eğer sonsuz yaşama sahiplerse, aksi mümkün olamaz... Aksini düşünmek, İsa’nın Babası tarafından kesin olarak verilen “kendisine verilenleri koruma” görevinde başarısız olması sonucunu gerektirir. İsa’nın koyunlarının nihai güvencesi, İyi Çoban’ın sorumluluğundadır.”
D. A. Carson
Bunları Düşünün...
Mesih’in Yuhanna 10’daki öğretisini takip edin. İsa koyunla-rına sonsuz yaşam verir. Sonsuz kelimesi ne anlama gelmek-tedir? Koyunların hiçbirinin asla mahvolmayacakları ifade-sinde, “asla” kelimesi ne anlama gelmektedir?
Onları kimse Tanrı’nın elinden kapamaz. “Kimse” kelimesi ne anlama gelmektedir? İsa’nın biz hariç herkesi kastetmiş olması mümkün müdür? Eğer istersek, Tan-rı’nın elinden kaçabileceğimizi mi ifade etmiştir?
Bizler herkesten büyük olan Baba’nın elinde tutulu-yoruz.
Romalılar 8:37-39 “Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durum-ların hepsinde galiplerden üstünüz. Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.”
Bu yüzden, bizler sonsuz bir güvenceye sahibiz.
Ek Okuma
John Bunyan, Grace Abounding, Evangelical Press.
Mesih’in dünyaya ikinci kez gelişinden, Yeni Antlaşma’da 318 kez bahsedilmiştir. Bu yüzden bu öğreti, bol miktarda Kutsal Kitap desteği olan bir öğretidir. Fakat aynı zamanda tartışmaya oldukça açık bir öğretidir. Bunun ilk sebebi, Kut-sal Yazılar’ın bizlere Rab’bin ne zaman döneceğini söylemi-yor oluşudur. Oldukça açık biçimde, zaman ve tarih vermek-ten kaçınılmıştır (1. Selanikliler 5:1). Geliş ansızın ve beklen-medik biçimde olacaktır.
Mesih tekrar geldiğinde, bu kişisel ve fiziksel bir geliş ola-caktır. “Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, baş meleğin ses-lenmesiyle ve Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek” (1. Sela-nikliler 4:16). “Sizden göğe alınan bu İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir” (Elçilerin İşleri 1:11).
İbraniler 9:28 Rabbimiz’in ilk ve ikinci gelişlerini karşılaş-tırır. İlk gelişi bizim günahımız ile uğraşmak içindi. Bu, İsa’nın bir hizmetkar; bir insan olarak gelmesini gerektiri-yordu. Kendisini alçaltmalıydı. Fakat ikinci geliş, bizlere tamamlanmış olan kurtuluşumuzu vermek için olacaktır. O, Kralların Kralı ve Rab’lerin Rab’bi olarak zafer içerisinde gelecektir.
Teselli
Bu öğreti, Hristiyanlar için harika bir teselli kaynağı olabilir. Pavlus bizlere bu gerçekle “birbirimizi teselli etmemizi” söylemektedir (1. Selanikliler 4:18). Tanrı’nın çocukları için bu dünya her zaman bir savaş alanı olacaktır. Çatışmalar, acı ve üzüntü daima var olacaktır. Fakat Pavlus bizlere sıkıntı-larımızla övünmekten bahsetmektedir (Romalılar 5:3). Pavlus eğer sıkıntıları şikayet etmeden karşılamaktan bahsetseydi, belki anlayabilirdik. Fakat dertlerle, hastalıkla, baskılarla, güçlüklerle ve zulümlerle nasıl övüneceğiz? Cevap, bu dün-yanın var olan tek yer olmayışıdır. Mesih halkı için tekrar ge-lecek ve bizleri cennette O’nunla birlikte olmamız için yanına alacaktır. Pavlus bunun ışığında, “Yargım şu ki, bu anın acı-ları, gözümüzün önüne serilecek olan yücelikle karşılaştırıl-maya değmez” demektedir (Romalılar 8:18).
Fikir Ayrılıkları
Hristiyanlar arasında, ikinci geliş konusunda Vahiy 20’de bahsedilen “Bin Yıl” hakkında fikir ayrılıkları vardır. Bu konuda üç değişik bakış açısı söz konusudur.
Post-milenyum bakış açısı, Mesih’in ikinci gelişinin milenyu-mun ardından gerçekleşeceğini savunur. Pre-milenyum bakış açısı, Mesih’in ikinci gelişinin milenyumdan önce gerçekle-şeceğini savunur. Milenyumculuk bakış açısı, Vahiy 20’deki bin yıl kavramının gerçek anlamının tam olarak anlaşılma-dığını ve aslında bir bin yılın söz konusu olmadığını savunur.
Bazı önde gelen Kutsal Kitap Öğretmenleri, ikinci geliş hak-kında farklı bakış açılarını savunmuşlardır. Örneğin, Charles Hodge ve Jonathan Edwards post-milenyum; J.C. Ryle ve Francis Schaeffer pre-milenyum; William Hendriksen ve Dr. Martyn Lloyd Jones milenyumcu fikri savunmuşlardır. Böyle büyük insanların bu öğreti hakkında farklı düşünmeleri nede-niyle, bizim de dikkatli olmamız gerekir; kendi görüşlerini paylaşmayan kardeşlerle çok fazla fikir çatışmasına girme-meliyiz. Bu konuda belki de en yardımcı olabilecek yorum, Augustine tarafından yapılmıştır. “Rab’bin gelişinden zevk duyan kişi, O’nun gelişinin uzak olmadığını savunan ya da yakın olduğunu söyleyen kişi değildir; O’nun gelişini içten bir imanla, sadık bir umutla ve ateşli bir sevgiyle bekleyen kişidir.”
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Petrus’un mektuplarında dikkate değer unsurlardan birisi, okuyucularını gelecek olan yaşama yönlendirmesidir. Pet-rus’un aklı tamamen Mesih’in geri dönüşü, Yargı Günü ve cennetin yüceliği ile doludur; bu bakış açısı onun yazılarını derinden etkilemektedir.
Petrus neden gelecekle bu kadar ilgilenmiştir? Bu çoban sürüsünün gözlerini neden son olaylara doğru, böyle bir ısrarla yöneltmiştir? O bir kehanet düşkünü, binyıl ile ilgili yorumların detaylarının ya da dünyanın sonuna ait olayların simgelerinin etkisinde kalmış birisi midir? Hiçbiri değildir. Petrus, bu gerçeklerin şimdiki hayatımız için çok değerli olmasından ötürü İsa’nın dönüşünü ve ardından olacakları vurgulamıştır. Petrus, Hristiyanların cenneti düşünerek yaşa-malarını sağlamak istemiştir; bundan daha yardımcı bir şey olamaz.”
Edward Donnelly
Bunları Düşünün...
Birbirimizi ikinci geliş gerçeği konusunda hangi yol-larla teselli edebiliriz?
Augustine’in yukarıda baktığımız sözüne tekrar bir bakın; bu sizin için doğru mu? Mesih’in gelişini istekle ve hevesle bekliyor musunuz?
Ek Okuma
W. J. Grier, The Momentous Event, Banner of Truth Trust
Kısa Tanımlar
Kefaret. İsa çarmıhta öldüğünde bizim günahlarımızın ceza-sını taşıdı. O’nun kanı, bir kutsal sunu gibi akıtıldı ve böy-lece, O bizim günahlarımız için kefaret oldu.
Yatıştırma. İsa çarmıhta bizim günahlarımızı ve suçumuzu taşırken, bizim yerimize Tanrı’nın gazabıyla yüzleşti ve Tan-rı’nın bozulan kanununa olan borcumuzu bizim yerimize O tamamıyla ödedi. Tanrı’nın gazabı bizim üzerimize gelmesi gerekirken, bizim yerimize geçen İsa’nın üzerine geldi.
Lütuf. Tanrı’nın sadece hüküm ve mahkumiyet hak eden insanlara iyilik ve merhamet göstermesidir. İnsana haketmediğinin verilmesidir.
Yeniden Doğuş. Bununla Tanrı, günahta ölü olanlara yeni yaşam, ruhsal yaşam vermektedir.
Tövbe. Günahkar, suçunun bilincinde ve Tanrı’nın Mesih’te-ki merhametinin bilincinde, günahından dönüp Tanrı’ya yönelir.
İman. Bize Müjde’de sunulduğu şekilde, Mesih’e güven-mektir. Bize kurtuluşun geldiği yoldur ve bize Tanrı tarafın-dan verilmiştir.
Barıştırma.
İki kişi birbirlerine
karşı düşmanlık duyuyor-larsa, onların barıştırılmaları gerekir.
Günahımız, ki düşman-lığı sağlayan odur, ortadan
kalktığında, Tanrı’yla barıştırılmış oluyoruz. Barıştırma
düşmanlığın yerine barışı koymaktadır.
Kurtuluş. Bu, birisini fidye parasını ödeyerek, tutsaklıktan veya kölelikten kurtarmak anlamına gelmektedir. Günahın köleliğinden Mesih’in kanıyla ödenen fidyeyle kurtulduk.
Aklanma. Sadece Tanrı aklayabilir; kendimizi aklayamayız. Suçlu günahkarı Mesih’in doğruluğu ile kuşatarak ve sonra da o kişiyi İsa’dan dolayı kabul edilebilir kılarak aklanmayı sağlar.
Kutsallaşma. Bu, Hristiyanın, kalbinde ve aklında arındırıl-dığı bir süreçtir.
Seçim. Seçim, temel olarak Tanrı’nın belirli kişileri kurtar-ması anlamına gelmektedir.
Sonsuz Güvence. Tanrı’nın lütfuyla sadece kurtulmadık, bu kurtuluşu kaybedemeyiz de. Böylece sonsuz güvenceye sa-hibiz.
1 Yaratılış 1,2 Mezmurlar 1,2 Matta 1,2
2 3,4 3,5 3,4
3 5,6 6,8 5
4 7,8 9,10 6
5 9,10 11,13 7
6 11,12 14,16 8
7 13,14 17 9
8 15,16 18 10
9 17,18 19,21 11
10 19 22 12
11 20,21 23,25 13
12 22,23 26,28 14
13 24 29,30 15
14 25,26 31 16
15 27 32 17
16 28,29 33 18
17 30 34 19
18 31 35 20
19 32,33 36 21
20 34,35 37 22
21 36 38 23
22 37 39,40 24
23 38 41,43 25
24 39,40 44 26
25 41 45 27
26 42,43 46,48 28
27 44,45 49 Romalılar 1,2
28 46,47 50 3,4
29 48,50 51,52 5,6
30 Çıkış 1,2 53,55 7,8
31 3,4 56,57 9
1 Çıkış 5, 6 Mezmur 58,59 Romalılar 10,1
2 7, 8 60,61 12
3 9 62,63 12,14
4 10 64,65 15,16
5 11,12 66,67 Markos 1
6 13,14 68 2
7 15 69 3
8 16 70,71 4
9 17,18 72 5
10 19,20 73 6
11 21 74 7
12 22 75,76 8
13 23 77 9
14 24,25 78 10
15 26 79,80 11
16 27 81,82 12
17 28 83,84 13
18 29 85,86 14
19 30 87,88 15,16
20 31,32 89 1.Korintliler 1, 2
21 33,34 90,91 3
22 35 92,93 4, 5
23 36 94,95 6
24 37 96,99 7
25 38 100,101 8, 9
26 39,40 102 10
27 Levililer 1,2 103 11
28 3, 4 104 12,13
1 Levililer 5,6 Mezmurlar 105 1.Kor. 14
2 7 106 15
3 8 107 16
4 9,10 108,109 2.Kor. 1,2
5 11 110,112 3,4
6 12,13 113,114 5,6,7
7 14 115,116 8,9
8 15 117,118 10,11
9 16 119a1-40 12,13
10 17,18 119a41-80 Luka 1
11 19 119a81-128 2
12 20 119a129-176 3
13 21 120,124 4
14 22 125,127 5
15 23 128,130 6
16 24 131,134 7
17 25 135,136 8
18 26 137,139 9
19 27 140,142 10
20 Sayılar 1 143-144 11
21 2 145,147 12
22 3 148,150 13,14
23 4 Sü. Özd. 1 15
24 5 2 16
25 6 3 17
26 7 4 18
27 8,9 5 19
28 10 6 20
29 11 7 21
30 12,13 8,9 22
31 14 10 23
1 Sayılar 15 Sü. Özd. 11 Luka 24
2 16 12 Galatyalılar 1,2
3 17,18 13 3,4
4 19 14 5,6
5 20,21 15 Efesliler 1,2
6 22,23 16 3,4
7 24,25 17 5,6
8 26 18 Filipililer 1,2
9 27 19 3,4
10 28 20 Yuhanna 1
11 29,30 21 2,3
12 31 22 4
13 32 23 5
14 33 24 6
15 34 25 7
16 35 26 8
17 36 27 9,10
18 Yasa. Tek. 1 28 11
19 2 29 12
20 3 30 13,14
21 4 31 15,16
22 5 Vaiz 1 17,18
23 6,7 2 19
24 8,9 3 20,21
25 10,11 4 Elç. İşl. 1
26 12 5 2
27 13,14 6 3,4
28 15 7 5,6
29 16 8 7
30 17 9 8
1 Yasa. Tek. 18 Vaiz 10 Elç. İşl. 9
2 19 11 10
3 20 12 11,12
4 21 Song 1 13
5 22 2 14,15
6 23 3 16,17
7 24 4 18,19
8 25 5 20
9 26 6 21,22
10 27 7 23,24
11 28 8 25,26
12 29 Yeşaya 1 27
13 30 2 28
14 31 3,4 Koloseliler 1
15 32 5 2
16 33,34 6 3,4
17 Yeşu 1 7 1.Selanikliler 1,2
18 2 8 3,4
19 3,4 9 5
20 5,6 10 2.Selanikliler 1,2
21 7 11 3
22 8 12 1.Timoteos 1,2,3
23 9 13 4,5
24 10 14 6
25 11 15 2.Timoteos 1
26 12 16 2
27 13 17,18 3,4
28 14 19 Titus 1,2,3
29 15 20,21 Filimon
30 16 22 İbraniler 1,2
31 17 23 3,4,5
1 Yeşu 18 Yeşaya 24 İbraniler 6,7
2 19 25 8,9
3 20,21 26,27 10
4 22 28 11
5 23,24 29 12
6 Hakimler 1 30 13
7 2,3 31 Yakup 1
8 4,5 32 2
9 6 33 3,4
10 7,8 34 5
11 9 35 1.Petrus 1
12 10,11 36 2
13 12,13 37 3,4,5
14 14,15 38 2.Petrus 1,2
15 16 39 3
16 17,18 40 1.Yuhanna 1,2
17 19 41 3,4
18 20 42 5
19 21 43 2&3.Yuhanna
20 Rut 1, 2 44 Yahuda
21 3,4 45 Vahiy 1,2
22 1.Samuel 1 46,47 3,4
23 2 48 5,6
24 3 49 7,8,9
25 4 50 10,11
26 5,6 51 12,13
27 7,8 52 14
28 9 53 15,16
29 10 54 17,18
30 11,12 55 19,20
1 1.Samuel 13 Yeşaya 56,57 Vahiy 21,22
2 14 58 Matta 1,2
3 15 59 3,4
4 16 60 5
5 17 61 6
6 18 62 7
7 19 63 8
8 20 64 9
9 21,22 65 10
10 23 66 11
11 24 Yeremya 1 12
12 25 2 13
13 26,27 3 14
14 28 4 15
15 29,30 5 16
16 31 6 17
17 2.Samuel 1 7 18
18 2 8 19
19 3 9 20
20 4,5 10 21
21 6 11 22
22 7 12 23
23 8,9 13 24
24 10 14 25
25 11 15 26
26 12 16 27
27 13 17 28
28 14 18 Romalılar 1,2
29 15 19 3,4
30 16 20 5,6
31 17 21 7,8
1 2.Samuel 18 Yeremya 22 Romalılar 9
2 19 23 10,11
3 20,21 24 12
4 22 25 13,14
5 23 26 15,16
6 24 27 Markos 1
7 1.Krallar 1 28 2
8 2 29 3
9 3 30 4
10 4,5 31 5
11 6 32 6
12 7 33 7
13 8 34 8
14 9 35 9
15 10 36 10
16 11 37 11
17 12 38 12
18 13 39 13
19 14 40 14
20 15 41 15
21 16 42 16
22 17 43 1.Kor. 1,2
23 18 44 3
24 19 45,46 4,5
25 20 47 6
26 21 48 7
27 22 49 8,9
28 2.Krallar 1,2 50 10
29 3 51 11
30 4 52 12.13
31 5 Ağıtlar 1 14
1 2.Krallar 6 Ağıtlar 2 1.Kor. 15
2 7 3 16
3 8 4 2.Kor. 1,2
4 9 5 3,4
5 10 Hezekiel 1 5,6,7
6 11,12 2 8,9
7 13 3 10,11
8 14 4 12,13
9 15 5 Luka 1
10 16 6 2
11 17 7 3
12 18 8 4
13 19 9 5
14 20 10 6
15 21 11 7
16 22,23 12 8
17 24,25 13 9
18 1.Tarihler 1 14 10
19 2 15 11
20 3 16 12
21 4 17 13,14
22 5 18 15
23 6 19 16
24 7 20 17
25 8 21 18
26 9 22 19
27 10 23 20
28 11 24 21
29 12 25 22
30 13,14 26 23
1 1.Tarihler 15 Hezekiel 27 Luka 24
2 16 28 Gal. 1,2
3 17 29 3,4
4 18,19 30 5,6
5 20,21 31 Efesliler 1,2
6 22 32 3,4
7 23 33 5,6
8 24,25 34 Filipililer 1,2
9 26 35 3,4
10 27 36 Yuhanna 1
11 28 37 2,3
12 29 38 4
13 2.Tarihler 1,2 39 5
14 3,4 40 6
15 5,6 41 7
16 7 42 8
17 8 43 9,10
18 9 44 11
19 10,11 45 12
20 12,13 46 13,14
21 14,15 47 15,16
22 16,17 48 17,18
23 18,19 Daniel 1 19
24 20 2 20,21
25 21,22 3 Elç. İşl. 1
26 23 4 2
27 24 5 3,4
28 25 6 5,6
29 26,27 7 7
30 28 8 8
31 29 9 9
1 2.Tarihler 30 Daniel 10 Elç. İşl. 10
2 31 11 11,12
3 32 12 13
4 33 Hoşea 1 14,15
5 34 2 16,17
6 35 3 18,19
7 36 4 20
8 Ezra 1,2 5 21,22
9 3,4 6 23,24
10 5,6 7 25,26
11 7 8 27
12 8 9 28
13 9 10 Koloseliler 1
14 10 11 2
15 Nehemya 1,2 12 3,4
16 3 13 1.Selanikliler 1,2
17 4 14 3,4
18 5,6 Yoel 1 5
19 7 2 2.Selanikliler 1,2
20 8 3 3
21 9 Amos 1 1.Tim. 1,2,3
22 10 2 4,5
23 11 3 6
24 12 4 2.Timoteos 1
25 13 5 2
26 Ester 1 6 3,4
27 2 7 Titus 1,2,3
28 3,4 8 Filimon
29 5,6 9 İbraniler 1,2
30 7,8 Ovadya 3,4,5
1 Ester 9,10 Yunus 1 İbr. 6,7
2 Eyüp 1,2 2,3 8,9
3 3,4 4 10
4 5 Mika 1 11
5 6,7 2 12
6 8 3,4 13
7 9 5 Yakup 1
8 10 6 2
9 11 7 3,4
10 12 Nahum 1, 2 5
11 13 3 1.Petrus 1
12 14 Habakkuk 1 2
13 15 2 3,4,5
14 16,17 3 2.Petrus 1,2
15 18,19 Sefanya 1 3
16 20 2 1.Yuhanna 1,2
17 21 3 3,4
18 22 Hagay 1,2 5
19 23,24 Zekeriya 1 2&3.Yuh.
20 24,26,27 2,3 Yahuda
21 28 4,5 Vahiy 1,2
22 29,30 6,7 3,4
23 31,32 8 5,6
24 33 9 7,8,9
25 34 10 10,11
26 35,36 11 12,13
27 37 12 14
28 38 13,14 15,16
29 39 Malaki 1 17,18
30 40 2 19,20
31 41,42 3,4 21,22
Hristiyan.org’un izni ile yayınlanmıştır.