Senin adın Yaşam Kitabı'nda yazılı mı?
Yaşam kitabı en birinci anlamda Allah halkının soy kitabıdır: bir çocuk doğunca onun adı o soy kitabına eklenirdi. Böylelikle o kişi Allahın halkının bir parçası ve miras hakkı sahibi olurdu, Rabbin halkıyla yaptığı antlaşmanın altına giriyordu. Bu antlaşmanın bir parçası, Rabbin koruması idi. O yüzden 'Yaşam' kitabı deniliyor.
Daniel 12:1
"O zaman senin halkını koruyan büyük önder Mikail görünecek. Ulusun oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde halkın -adı kitapta yazılı olanlar- kurtulacak.
Nehemya, Babil Sürgününden dönenlerin arasında bir sayım yapmak için soy kütüklerine başvurdu:
Tanrım soylarına göre halkın sayımı yapılabilsin diye soyluları, yetkilileri ve bütün halkı toplamamı istedi. Sürgünden ilk dönenlerin soy kütüğünü buldum. İçinde şunlar yazılıydı: (Nehemya 7:5)
Bunların arasından kahinlik görevine yapabilenler, yani Harun'un soyundan olanları da araştırdılar. Ama ... “yazılı bir kayıt bulamayınca, kâhinlik görevi ellerinden alındı.” Nehemya 7:64
Aynı biçimde, bir kişinin adı Yaşam Kitabında yazılı değilse, Allah halkından sayılmıyor.
Musa Rab'den 10 buyruğu aldıktan sonra, balkandan inince halkın altın dana olayında putperestlik yaptığını gördü. Rab ona konuşup, halka öfkelendi, hatta bütün halkı yok etmeye hazırdı. İbrahim'den İsrail halkını türetip 400 sene beklemişti ve şimdi Musa'dan aynı gelişmeyi yeniden başlatmaya hazırdır: Musa'yı ikinci bir İbrahim yapıp, yeniden bir Allah halkı yaratacaktı:
RAB Musa'ya, "Bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum" dedi, "Şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yok edeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım."
Bırak da onları yok edeyim; adlarını da göğün altından sileyim. Seni onlardan daha güçlü, daha büyük bir ulus kılayım. (Çıkış 32:9-10 - Yasa 9:14)
Ama Musa bütün halkı için şefaat ve aracılık yapıp diyor ki: "Çok yazık, bu halk korkunç bir günah işledi" dedi, "Kendilerine altın put yaptılar. Lütfen günahlarını bağışla, yoksa yazdığın kitaptan adımı sil." Demek Musa, Allahın halkından atılmaya, bütün halkın yerine ölmeye hazırdı. Pavlus aynı duyguyu paylaşıyordu:
“Çünkü isterdim, benim kardeşlerim için, hani bedence benim soyumdan olanlar için, keşke Mesih beni lanet etse ve kendi yanından uğratırsa.” (Rom 9:3)
Bu ayette Yaşam Kitabı'ndan silinmek ne olduğunu anlayabiliriz: Allah bir kişiyi lanetleyip kendisinden uzaklaştırıyor. Ama Onun uzaklaştırması ölüm getiriyor:
RAB, "Kim bana karşı günah işlediyse onun adını sileceğim" diye karşılık verdi, (Çıkış 32:31-33)
Musa ordugahın girişinde durdu, "RAB'den yana olanlar yanıma gelsin!" dedi. Bütün Levililer çevresine toplandı. Musa şöyle dedi: "İsrail'in Tanrısı RAB diyor ki, 'Herkes kılıcını kuşansın. Ordugahta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün.'" Levililer Musa'nın buyruğunu yerine getirdiler. O gün halktan üç bine yakın adam öldürüldü. (Çıkış 32:26-28)
Zamanla bu deyim, “Yaşam kitabına yazılmak” yaşamak ve “Yaşam kitabından silinmek”, ölmekle eş anlamlı oldu:
Mezmur 69:26-28
26 Çünkü senin vurduğun insanlara zulmediyor, yaraladığın insanların acısını konuşuyorlar.
27 Ceza yağdır başlarına, Senin tarafından aklanmasınlar! 28 Yaşam kitabından silinsin adları, Doğrularla yan yana yazılmasınlar!
Yeşaya 4:3
“Sionda artakalana, ve Yeruşalimde bırakılana, Yeruşalimde yaşayanlar arasında yazılan her adama mukaddes denilecek.” (Kit.Muk.)
Yeni Antlaşma'ya geçince 'Yaşam Kitabı' sözünün sekiz kere geçtiğini görüyoruz. Fil 4:3 hariç, hepsi Vahiy kitabında bulunuyorlar.
Fil 4:2'de Pavlus toplulukta görevli olan iki kadın uyarıyor: “Evodiya ve Sintihe'ye yalvarırım, Rab'de aynı fikirde olsunlar.”
Sonra o iki kadının arasındaki anlaşmamazlığı çözmek için Filipi'ye gönderdiği Epafroditus kardeşe başvuruyor:
“Sana da yalvarırım, ey hakikat hizmetçi arkadaş, o kadınlara yardım et. Onlar benimle, Klement'le ve başka iş arkadaşlarımla birlikte 'iyi haber'de işlediler. Adları yaşam kitabında yazılıdır.” (Fil 4:3)
Bu aslında bir yenilikti: soy kütüklerine ancak erkeklerin adları yazılırdı. Ama İsa kadının yerini yükseltirdi, erkeklerle bir kıldı. Matt 1'deki İsa'nın soy kütüğünde dört kadının adları geçiyor: Tamar, Rahav, Rut ve Bat-Şeba (Uriya'nın karısı).
Petrus da Pavlus'un bu konudaki anlayışını paylaşıyor:
1.Petrus 3:7
Aynı onun gibi, siz kocalar karılarınızla birlikte otururken anlayışlı olun. Çünkü kadınların bedeni daha zayıftır. Hem de sizinle birlikte aynı mirası, hani Allahın bahşişi olan yaşamı paylaşacaklar. Ona göre onlara saygı gösterin. Öyle ki, dualarınıza engel çıkmasın.
Yani, bir kişinin adı Yaşam Kitabı'nda yazılı olması, onun Allah halkından olduğu, Rabbin mirasçısı olduğu gösteriyor.
Şimdi de İncil'in son kitabını araştıralım, Yaşam Kitabı konusunda en fazla bilgi orada buluyoruz:
En birinci ve en büyük hakikat şudur: Yaşam Kitabı'nı yazan ve kontrol eden kimdir?
Yeryüzünde oturanların hepsi ona taptılar. Her kimin adı Kuzu'nun yaşam kitabında yazılmamış ise, onlar ona taptılar. O Kuzu, dünya kurulmazdan önce bile kesilmişti. (Açıklama 13:8)
Evet, Yaşam Kitabı 'Kuzu'nun, yani İsa'nın elinde. Bu, Yahudiler için bir şoktur: adlarımızı Yaşam Kitabına yazabilen ve oradan silebilen tek Rabbin kendisidir. İsa gibi, lanet altında haça gerilmiş bir kişi nasıl Rab olabilir? Madem o kişinin gücü var insanların adlarını Yaşam kitabına yazsın, neden haçta ölmeye razı geldi, neden ona engel olamadı?
Cevap: çünkü KUZU'dur. Biz de en birinci o Kuzu'ya iman etmeliyiz - sonra o Kuzu'ya benzer olmalıyız. Antimesih'in baskı zamanında bile (Vahiy 13'de kontekst odur), ağzımızı açmadan kuzu kuzu öldürülmeye razı gelecez.
Açıklama 17:8
Gördüğün canavar var idi, dakkada yoktur ve tezlerde dipsiz çukurdan çıkacak. Ama o, yıkılmaya gidiyor. Yeryüzünde oturanlar da ona şaşacaklar, madem var idi, dakkada yoktur ama tezlerde gene çıkacak. O kişiler ki, onların adları dünyanın kurulmasından beri yaşam kitabında yazılı değildir.
İnsanlar Antimesih'e bakacaklar, onun sahte mucizelerine hayran kalacaklar. Canavarın sonsuz gücüne bayılacaklar: tam o canavar yok oldu diye düşünülüyor... o anda canavar yeniden diriliyor. Korkunç savaşlardan sonra bütün devletler o kadar tükenmiş, bitmiş olacaklar ki, o canavara, tek dünya hükümetine seve seve bütün yetkilerini teslim edecekler. İşte, artık herkes derin bir soluk alabilir: savaşlar bitti, bütün dünyaya barış geldi artık.
İnsanlığın, hatta Hristiyanlığın, ancak küçük bir azınlığı, yüzde 1 mi, 2 mi, o yeni dünya hükümetinin propagandasına aldanmayacaklar, Antimesih sistemine boyun eğmeyecekler. Türlü çeşit baskılar görecekler. İşte bu durumda olanlara Rab İsa cesaret veriyor: DAYANIN, bana sadık kalın:
“Kim yenerse beyaz rubalar giyecek. Onun adını asla yaşam kitabından silmeyecem. Onun adını Babamın önünde ve Onun meleklerinin önünde açık açık anacam.” (Açıklama 3:5)
Ve burada bir kontrast görüyoruz: Açıklama 13:8 ve 17:8'de ezzelde, yani önceki sonsuzlukta, Allahın aldığı bir kararını görüyoruz: daha dünya olmadan önce kişilerin adları Yaşam Kitabı'na yazıldı. Rab Allah zamana bağlı kalmadığı için, dün - bugün - yarın Onun önünde hep 'şimdi'dir.
“Peki, Allah geleceğini bilmekle daha sonra doğacak olan insanların seçme özgürlüğünü yok ediyor mu?” diye sorulabilir. O zaten çok tartışılan ama bence faydasız bir konudur. O konuya daha fazla pratik açıdan bakmalıyız. Bu bilgi, yani adlarımız dünyanın kurulmasından önce bile Yaşam Kitabında yazılıydı, bizim için neden önemlidir? O bizi pasif bir kaderciliğe itmesin, tam tersi Rabbin bize karşı olan ilgisi ve sevgisinin ne kadar büyük olduğunu vurgulamak istiyor.
Seçilmiş olduğunu anlayan bir kişi, baskı zamanında o bilgiden olağanüstü bir güç alıyor, tek başına kalırsa bile binlerce kişiye karşı gidebilir.
Seçilmişlik aynı zaman sorumluluğumuzu da ortadan kaldırmıyor: adımızı Yaşam Kitabına yazan 'Kuzu', tersini de yapabilir, adımızı o kitaptan silebilir. O yüzden sadık olmak, yenmek ve sonuna kadar dayanmak gerek. İsa, 3:5 ayetine Sardis kilisesini uyarıp 'adını silmeyecem' derken, bunu kastediyor. Adlarımız bir kere yazıldıktan sonra imanlının vazgeçme yada kaybolma fırsatı olmazsaydı, İsa'nın bu sözleri anlamsız olurdu.
Ama 13:8 ayeti bize daha da derin anlayış veriyor: Allah dünyanın kuruluşundan önce insanların boynuna rastgele kör bir kader bağlamadı. Hayır, KUZU 2000 sene önce değil, dünya var olmadan önce bile Allahın düşüncelerinde kesilmişti. Zaten bizim seçilmişliğimiz ona bağlıdır: Baba, Oğlu'nun ne yapacağını en baştan planladı. En başta Oğlunu seçti, bizi de ancak Onun yanısıra seçti.
“Bizi dünya kurulmazdan önce Mesihte seçti. Öyle ki, Onun gözünde kutsal ve kusursuz olalım.” (Efes 1:4)
Evet, adlarımız Yaşam Kitabında yazılıdır... ama Rab adlarımızı ne amaçla yazdı? Keyif çatıp “Cennetlikiz” demek için değil, daha bu hayatta iken, kutsal olmaya çalışalım, kusursuz olalım. Günahsız değil, ama komşularımız bizde suçlayacak bir nokta bulmasınlar.
Dünyanın sonunda Allah bir yoklama, bir revizyon yapacak: bu yaşam kitabında yazılı olanlar hepsi var mı diye. Buna son yargı, ahret günü diyoruz. Ve çoğu insanların düşündüğü gibi, ahrette kantarlar kurulmayacak:
Ve ölüleri gördüm, büyükleri de küçükleri de. Kral iskemlesinin önünde dururdular. Ve kitaplar açıldı. Ve gene başka bir kitap, hani yaşam kitabı da açıldı. Ölüler de o kitaplarda ne yazılıydı, ona göre davalandılar. Evet, kendi yaptıklarına göre davalandılar.
Ve bir kişinin adı o yaşam kitabında yazılı olarak bulunmadıysa, o kişi ateş gölüne atıldı. (Açıklama 20:12 ve 15)
Şimdiye kadar dikkat ettiysek, bu iki ayetten bütün İncilin ana öğretişini çıkarabiliriz: kitaplar ve yaşam kitabı. Kontrast çok büyük ! 'Kitaplar'da her insanın hayat boyunca yaptığı iyi ve kötü işleri kaydediliyor. Onları birbirleriyle karşılaştırmaya gerek yok; kantara gerek yok. Çünkü zaten o kitaplara bakarak kimse kurtulmayacak:
Biliyoruz ki, insan doğru sayılmıyor kanunun işlerini yapmakla, ama Mesih İsa'ya iman etmekle. (Gal 2:16)
Başka bir kitap var, farklı bir kitap var... sayısız kitaplar, ve onun karşısında küçücük 'başka bir kitap'. Doğru - o gerçekten bambaşka. Orada yazılı olan insanlar kendi işlerine, sevaplarına, doğruluğuna güvenmeyip sadece İMAN ettiler. Neye mi? ... “Dünya kurulmazdan önce bile kesilen KUZU'ya” (13:8). Yaşam kitabı onundur, ve Ona iman edenlerine sayısını ve adlarını O biliyor.
Vahiy (Esinleme, Açıklama) kitabının sonunda ciddi bir uyarı daha bulunuyor:
“Ve murdarlık getiren şeyler, ya da iğrenç şeyler yapan ya da yalan söyleyen kişiler oraya asla giremeyecekler. Sadece kimin adı Kuzu'nun yaşam kitabında yazılı ise, onlar oraya girecekler.” (Açıklama 21:27)
Üç grup insan kesinlikle yaşam kitabında yazılı değildirler:
“murdarlık getiren şeylere dokunan kişiler” - İsa'dan sonra, Kutsal Ruh'un yönetiminde olanlara artık Eski Antlaşma'daki kanunlar geçerli değil (“Biliyorum ve Rab İsa'da tam eminim ki, hiç bir şey kendiliğinden mundar değildir.” Rom 14:14). O zaman Yuhanna bunu yazmakla neyi kastediyordu?
Yuhanna'nın zamanında imperator Domitian herkesi kendisine tapmaya zorluyordu. Çarşı meydanlarında herkes imperatora kesilen kurban etlerinden yada ona adanan şaraptan tatmak zorunda idi. Mesihçiler zor durumdaydılar: tadıp da imperatora mı tapsınlar, yada tatmayı reddedip kendilerini ve ailelerini tehlikeye mi soksunlar?
“iğrenç şeyler yapanlar” - imanlılar komşuların yaptıklarına katılsınlar mı? Her türlü sapıklık, sarhoşluk ve ikiyüzlülüğe ortak olsunlar mu? Yoksa kutsal bir hayat yaşayıp “yedi milletten dışarı” mı kalsınlar?
“yalan söyleyenler” - burada normal, gündelik yaşamın bir parçası olan yalanın yanısıra İsa'yı inkar etmek anlamına geliyor. Devlet adamı sana “Rab kimdir” sorduğu zaman ne cevap vereceksin? 'İmperator' mu, yoksa 'İsa' mı?
Yuhanna'nın zamanındaki durum bu idi. Ve Vahiy bize gösteriyor ki, son günlerde kilise aynı duruma gelecek. Roma İmperatorluğu'ndan 100 kat daha büyük olan bir dünya imperatorluğu kurulacak ve gerçek Mesihçilere aynı baskılar yapacak. O zaman kim dayanacak, kim sadık kalacak, kim yenecek? ... Ancak adları yaşam kitabında yazılı olanlar.
Sen onların arasında olacak mısın?