--------------------------------------

“RUT” KİTABININ AÇIKLAMASI

--------------------------------------


Sevgili okuyucular, Kutsal Kitaba "Sevgi Kitabı" diyebiliriz. Çünkü Kutsal Kitap baştan sona kadar asıl sevgiyi, candan sevgiyi anlatıyor. Kutsal Kitap’ın "Rut" adlı parçasında, çok üstün bir kaynana gelin sevgisiyle karşılaşıyoruz. Kutsal Kitap bize Naomi adında, Yahudi milletinden olan bir kaynanayla, Moav memleketinden gelini Rut arasında olan sevgiyi anlatıyor.

Kutsal Kitap meseleyi şöyle anlatıyor: Beytlehem kasabasında Elimelek ve karısı Naomi ve Mahlonla Kilyon adında iki çocuğu yaşıyordu. Elimelekin Beytleheme yakın bir yerde tarlası vardı. Ama o memlekette kıtlık oldu. Tarlalarda hemen hemen hiç buğday olmamıştı ve birçok insan açlık çekti. O vakıt Elimelek, Naomi, ve çocukları Mahlonla Kilyon kendi kasabaları Beytlehemi bıraktılar, Moav memleketine gittiler.

Moavlı insanlar Allahı tanımıyor ve Kemoş adlı bir puta tapıyorlardı, ona yalvarıyorlardı. -- Putlar, altından ve gümüşten ya da ağaçtan insan elleriyle yapılıyordu. Moavlıların putları bir insana ya da bir ineğe benziyordu. Allahı tanımayan bu insanlar, putlarını "Allah" yerine sayıyorlardı.

Elimelekle ailesi Moav memleketinde birkaç ay kalmıştı. Bir gün Naominin kocası ve çocuklarının da babası olan Elimelek öldü. Naomi, Mahlon ve Kilyon memleketlerine dönmediler, Moav memleketinde kaldılar. Elimelekin Beytlehemdeki tarlası Naomiye kaldı, ama bu tarlayı kimse işlemiyordu. Mahlon ve Kilyon büyüdüler ve ikiside yabancı Moavlı kızlarla evlendiler. Bir gelinin adı Orpa, obir gelinin adı da Ruttu.

Elimelekin ölümüyle üzüntüde olan aile Mahlon ve Kilyonun evlenmesiyle yeniden canlanmaya başlamıştı. Ama bu insanların başına büyük bir bela daha geldi. Babalarının ölümünden yaklaşık on sene sonra, Naominin iki çocuğu Mahlonla Kilyon da, kızanları olmadan öldüler. Genç adamlar nasıl ve niçin öldüler, bilmiyoruz. Ortada kaldı üç dul karı: Kaynana ve iki gelin.

Naominin halini gözünüzün önüne getirin. Büyük ümitle para kazanmak için yabancı bir memlekete geldiniz. Ama birden bu yabancı yerde kocanızı kaybettiniz; sonra da on sene geçmeden iki çocuğunuzu da toprağa verdiniz. Hiç çocuğunuz, torununuz yok, yabancı bir yerde tek başına kaldınız. Bu acıya dayanabilir miydiniz? Böyle bir şeyi düşünmek bile insanı korkutuyor, değil mi? Ama bu karının başına bu bela geldi. Naomi için Moav memleketinde acılar üst üste gelmişti. Ümitsizdi. Bu memlekette Naomi fazla duramadı.

İki gelinin de acısı büyüktü. Birkaç sene evliydiler, ama kızanları olmamıştı. Kocalarını sevmişlerdi, onlara candan hizmet etmişlerdi. Ama şimdi kocaları ölmüştü. Bu halde ne yapsınlar? Moav memleketinde dul kalan karılara değer verilmiyordu. Tekrar evlenmeleri lâzımdı. Ama birkaç sene çocuk doğuramayan bir karıyla kim evlenmek istiyor? Orpa ve Rutun hali çok zordu.

Naomi duymuştu, kendi memleketine varlık, zenginlik gelmişti. Allah oraya yağmurlar yağdırmıştı, tarlalarda çok ekin oldu ve ağaçlar çok meyve verdi. Naomi kendi kasabası Beytleheme dönmeye karar verdi. Ama bir problemi vardı: Dul kalmış bu iki gelinini ne yapacaktı? Naomi, bu problemi derin derin düşündü. Sonunda gelinlerini Moav memleketinde, kendi akrabalarının yanında bırakmaya karar verdi. Naomi iki genç karıya şöyle dedi: "Gidin, her biriniz ananızın evine dönün; siz kocalarınıza ve bana çok iyilik ettiniz. Allah da size iyilik etsin. Allah versin her biriniz yeni kocanızın evinde rahat bulasınız." Naomi onları öptü ve üç karı da yüksek sesle ağladı. Gelinler, "Hayır, biz seninle beraber senin memleketine dönecez" dediler. Bu sefer Naomi, “Kızlarım, kendi evlerinize dönün, başka çocuğum yok ki, size koca olsun" dedi.

Günümüzden yaklaşık üç bin beş yüz sene önce Yahudi milleti arasında şöyle bir zakon vardı: bir adam çocucu olmadan öldü mü, o adamın kardeşi ya da en yakın akrabası ölmüş olanın dul kalmış eşiyle evlenmeliydi. Ölen adamın kökü ve adı bu yolda devam edecekti. Aynı zamanda isteniyordu ölen kişinin tarlaları bir yabancının eline geçmesin, ölenin yakın akrabalarının elinde kalsın. Bu zakona "levirlik zakonu" ya da “yakın akrabalık zakonu” deniliyordu. (Tevrattan, Yasanın Tekrarı 25: 5-10 ayetlerine bakın). Naomi, gelinlerine "Başka çocuğum yok ki, yakın akraba vazifesini üstüne alsın ve sizlerle evlensin; Mahlon ve Kilyonun kardeşleri yok ki, ölmüş olanların tarlalarını işlesinler" demişti. İşte, Naomi levirlik zakonuna göre konuşmuştu. [Levirlik zakonu şimdi geçerli değildir, sade Eski Antlaşma vaktında geçerliydi.]

Naomi korktu, Yahudi olmayan Orpa ve Rut Beytlehemde evlenemeyecekler. Bunun için gelinlerini analarının evine yollamak istedi. Naomi düşündü ki, gelinlerinin anaları onlar için yeni bir koca bulabilecekler.

Naomi, gelinlerine üç kere "Siz memleketinizde kalın, ananızın evine dönün" dedi. O vakıt Orpa kaynanasıyla öpüştü ve kendi evine döndü. Ama adının anlamı "arkadaş" olan Rut, kaynanası Naomiye sarıldı. "Beni burada kalmaya zorlama" dedi. "Sen nereye gidersen, ben de oraya gidecem, sen hangi yerde kalırsan, ben de orada kalacam. Senin milletin benim milletim, senin Allahın benim Allahım olacak; sen nerede ölürsen, ben de orada ölecem, orada gömülecem."

Naomi, Rutun bu kesin kararı karşısında şaşırdı. Rut, Naomiye hizmet ve yardım etmek istedi. Moav memleketinde kalmak ve tekrar evlenmek istemedi. Aynı zamanda Rut, Moavlı putlara tapmaktan ve onlara yalvarmaktan vazgeçmişti. Bundan sonra Rut yalnız Naominin diri Allahına güvenecekti, Onu sesleyecekti, Onu övecekti.

Rut kaynanasına çok sevgi ve bağlılık gösterdi. Bu sevgi nereden geliyordu? Kaynanasının çok malı mülkü yoktu ki, Rut "onun evinde zengin olacam" desin. Hayır, Naomiyle beraber gitmek, Rut için karanlık ve belli olmayan günlere gitmek demekti. Peki, Rutu kaynanasına bu kadar bağlayan şey neydi? Rutu Naomiye bu kadar bağlayan şey onun candan sevgisiydi. Her iki gelin de kaynanalarını seviyordu. Demek ki, kaynanaları onlara derin bir sevgi göstermişti. Naomi, Rutun sevgisini sevgiyle kazanmıştı. Evet, candan sevgi, sevgiyle kazanılır.

Sevgi çok sabrediyor, sevgi kendi faydasını aramıyor, sevgi her zaman affediyor, sevgi bütün zorluklara dayanıyor.

(İncilden, 1. Korintliler 13: 4-7)

"Sevgi sevgiyle kazanılır" dedik. Şunu da söylemek lâzım ki, sevgi istekle ve candan olmalıdır. Sevgi zorla olmuyor. Kaynana, gelinini serbest etmişti. Rut da Orpa gibi Moav memleketinde kalabilirdi. Ama Rut bunu istemedi. Rut serbestti. Kendi isteğiyle Naomiyle beraber gitmeye karar verdi. Bu yolda çok fakirlik, çok zorluk ve çok sıkıntı olabilirdi. Rut bunu biliyordu. Gene de kaynanasıyla beraber Beytleheme gitmeye tam kararlıydı.

Bugün birçok evlerde gelin ve kaynana arasında devamlı bir anlaşmazlık ve sevgisizlik vardır. Birbirlerine düşman gibi bakarlar. Çünkü birbirlerine olan sevgileri azdır. Anlayışları da azdır. Sevgiyle sevgi kazanamıyorlar. Kendi faydalarını, kendi rahatlarını düşünüyorlar. Rut meselesinde görülen asıl ve candan sevgi hepimize örnek olsun.

İncil Kitabı, asıl ve candan sevgiyi şöyle tanıtıyor: bu sevgi, gayret eden, başkaları için kendisini veren, dayanan, kendi faydasını aramayan, her zaman affeden, bağışlayan sevgidir. Evet, sevgi kendisini başkalarına verir. Candan sevgi, ucuz sevgi değildir. İncil Kitabı, İsa Mesih bizleri çok sevdi, diyor. Bu sevgi Ona çok pahalıya çıktı. O, bizleri o kadar çok sevdi ki, bizim için canını vermeye bile razı oldu.

Hiç kimsede, bir kişinin dostları için canını vermesinden daha büyük sevgi yoktur.

(İncilden, Yuhanna 15:13)

Biz insanlar Allahı seslemedik, günah işledik ve Allahtan ayrıldık. Ondan uzaklaştık. Ölüme doğru gidiyorduk. Cehennem yolundaydık. Ama bizi gayet çok seven Allah dünyamıza İsa Mesihi gönderdi. İsa çok sıkıntı ve acı çekmeye razı oldu. İsa biz günahlıların yerine acı çekti ve öldü ve bu yolda Ona iman edenleri sonsuz ölümden kurtardı. Evet, Allahın bize olan sevgisi kendisine gayet pahalıya çıktı. Asıl sevgi böyledir. Allah bizi bu kadar çok sevdi. Biz Onun gözünde çok kıymetliyiz.

"Sen nereye gidersen, ben de oraya gidecem, sen hangi yerde kalırsan, ben de orada kalacam. Senin milletin benim milletim, senin Allahın benim Allahım olacak; sen nerede ölürsen, ben de orada ölecem, orada gömülecem” diyen Rutun isteğini Naomi geriye çeviremiyordu. Naomi, Beytleheme gelini Rutla beraber döndü. Rut, ilerdeki hayatı nasıl olacak, bilmiyordu, ama o, her şey için Naominin Allahına güvenmeye karar vermişti.

Naomi Beytleheme döndü. Bunu işiten bütün kasaba sarsıldı. Uzak ve yabancı bir yerden gelmiş olan Naomiyi görmeye gelen karılar birbirlerine, "Naomi bu mudur?" diye sordular. "Nasıl da kahırdan çökmüş, yıpranmış; çok acı çekmiştir. Ne kadar ihtiyarlamış!" Bunun için Naomi kasabadaki karılara, "Bana Naomi demeyin. “Naomi” hoş, güzel demektir. Bana Mara, yani acılar karısı, deyin. Çünkü kuvveti her şeye yeten Allah bana karşı çok acı davrandı. Ben dolu olarak gittim ve Rab beni boş olarak geri getirdi" dedi. Ama bu, Naominin son sözü değildi.

Naomi imanlı bir karıydı. “Allahın kuvveti her şeye yeter” dedi. Naomi Allaha güveniyordu. Kendi hayatı ve akrabalarının hayatı da Allahın elindeydi. Hem iyi günlerde hem de acı günlerde Naomi Allahla beraber yaşıyordu. Aynı zamanda Naomi kendisini üzüntüye ve acıya vermişti, o kadar ki, iyi şeyleri göremiyordu, unutuyordu. "Dolu olarak gittim, Rab beni boş olarak geri getirdi" dedi. Naomi, Allahın iyiliklerini unutmuş muydu? Allah ona, birçok çocuktan daha kıymetli olan gelini Rutu vermemiş miydi? Putlara tapan bir milletten gelen Rut Allaha iman etmiş ve bütün hayatı boyunca Allahla kalmayı seçmişti. Bu, Naomi için çok kıymetli bir şey değil miydi? Nasıl olur da Naomi buna sanki hiç sevinmiyordu? Naomi, dul ve çocuksuz kalmış bir karıydı. Kendisini bekleyen yalnızlık ve sıkıntıdan başka bir şey göremiyordu o günlerde.

Her birimizin hayatında haksızlıklar, üzüntüler, sıkıntılar ve acılar, belki de fakirlik ve hastalık olur. Ama kendimizi acıya vermeyelim. Allah hayatımızda acıya izin verdi mi, O gene bizi avutacak, bize kuraj verecek. Allah iyidir, bizi sever, bize tekrar iyilik edecek. O, gelecek günlerimizi de düşünmüştür.

Birkaç sene önce korkunç kıtlık ve açlık çekmiş olan Yahudi milletine Rab acımış, lâzım olan yağmuru yağdırmış, tarlalarda zengin harman olmuş, insanlar rahata kavuşmuşlardı. Naomi ve Rut Beytleheme geldiler. Gördüler, tarlalar güzel ekinle doluydu. Bu dolu tarlalar Naomi ve Ruta umut ve kuraj verdi. Ekin biçimine yeni başlanmıştı. İki karı oturmak için bir ev buldular. Bir iki gün sonra sabah erken kalktılar ve Rut, Naomiye, "Bırak, tarlaya gideyim ve iyiliksever bir adamın ardınca başak toplayayım" dedi. Kaynanası da, "Git, kızım" dedi.

İşlekliğiyle bilinen Rut, aylak oturmak istemedi; kendisine ve kaynanasına lâzım olan ekmeği kazanmak istiyordu. Ama kendi başına karar vermedi. Tarlada başak toplamak için kaynanasından izin istedi. Anlayışlı kaynana ona izin verdi.

Rut rastgele bir tarlada, orakla ekin biçen insanların ardınca başakları toplamaya gitti. Yere düşen başaklar fakirlerin ve yabancıların payıydı. Çünkü Allah Musa Peygambere şöyle bir buyruk vermişti: “Ekin biçimi zamanında tarlanın köşeleri biçilmeyecek, yere düşen başaklar toplanmayacaktır; bağ bozumunda yere düşen meyveler de toplanmayacaktır. Bunlar yabancılar ve fakirler için olacaktır.” (Tevrattan, Levililer 19: 9-10). Yani fakir ve kimsesiz olanlar için tarlalarda, bağlarda biraz başak ve üzüm bırakılıyordu.

Rut bir tarlada başak toplamaya başlamıştı. Biraz vakıt geçtikten sonra oranın patronu geldi. Adamın adı Boazdı. Dikkat edin, bu adam işçilerini nasıl candan ve sevgiyle selâmladı. Boaz, işçilerine, "Rab sizlerle olsun!" dedi. İşverenden her zaman memnun olan işçiler Boazı aynı candan sevgiyle selâmladılar. "Rab seni bereketlesin!" dediler.

Boaz birden, tarlanın kenarında duran Rutu gördü. "Bu genç karı kimdir?" diye sordu. İşçilerin başı, "Naomiyle beraber Moav memleketinden gelen genç karıdır" dedi.

Boaz, kasabasında çok kıymetli sayılan, zengin ve Allahı sayan bir adamdı. O, Rutla kendi tarlasında karşılaştı ve daha o zaman anladı ki, bu, Allahın planıydı. Rutun işlekliği, çok konuşmadan işlemesi, Boazın hoşuna gitti. Ruta, kendi tarlasında kalmayı, başka yerlere gitmemeyi, işçilerinin suyundan içmeyi söyledi. Öğle vaktı Boaz onu yemeye çağırdı. Ve ona “Tarladan istediğin kadar başak kesebilir, toplayabilirsin” dedi. Adamlarına, "Sakın, hiç biriniz genç karıyı utandırmasın ve kimse ona dokunmasın" diye onları uyardı.

Genç karı yüz üstü düştü ve Boaza, "Niçin beni bu kadar sayıyorsun, niçin bana bu kadar iyilik ediyorsun? Ben bir yabancıyım" dedi. Boaz Ruta şöyle cevap verdi: "Kocanın ölümünden sonra kaynanana çok iyilik yaptın. Her şey bana söylendi. Ananı babanı bıraktın ve senin için yabancı olan bir milletin arasında yaşamaya geldin. Rab sana bunun karşılığını ödesin. Allah seni bereketlesin! Çünkü korunmak için güvenle diri Allahın kanatları altına geldin."

Rut akşama kadar tarlada başak topladı. Sonra eve elleri dolu olarak döndü. Naomi Ruta sordu: “Nerede başak topladın?” Rut da: "Boaz adında bir adamın tarlasında" dedi. Boazın verdiği öğle yemeğinden kalanı Rut saklamıştı. Bunu şimdi Naomiye uzattı. Naomi çok şaşırdı. "Ne diyorsun kızım?" dedi. "Ölmüş olanlara iyilik etmiş ve biz sağ kalanlara da iyilik gösteren Rab Allah Boazı bereketlesin. O adam çok yakın akrabamızdır!"

Rut oturdu, bütün günde ne oldu ne bitti her şeyi bir bir kaynanasına anlattı. Kaynanası şöyle dedi: "Allahın planı ne kadar şaşırtıcıdır, ne kadar iyidir!" Naomi iyi anlamıştı: Kendilerine iyilik gösteren kişi Allahtı.

Rut, ekin biçiminin bütün günlerinde Boazın kızlarıyla beraber başak topluyor ve kaynanasının evinde oturuyordu.

Naomi Ruta, Boazın dikkatini levirlik zakonuna çekmek için ne yapması lâzımsa ona her şeyi inceden inceye anlattı. Genç karı da kaynanasını sesledi ve kaynanasının sözüne göre davrandı. O zamanın adetlerine göre, ertesi gün Boaz yedikten ve içtikten sonra ekin tepesinin dibinde yatmaya gitti. Rut, akşamın geç saatlerinde giyindi, harman yerine gitti ve sessizce Boazın ayakları dibinde yattı. Gece yarısı Boaz korktu. Anladı, ayaklarının dibinde biri yatıyor. "Kimsin?" diye sordu. Rut, "Ben hizmetçin Rutum. Hizmetçini ört, çünkü sen bize yakın akraba düşüyorsun" dedi.

Allahın planını incesine kadar anlayan Boaz, "Rab seni bereketlesin, kızım!" dedi. "Son iyiliğin, birincisinden de büyüktür. Çünkü fakir ya da zengin gençler ardından gitmedin. Korkma, isteğin iyidir. Birbirimize kavuşmamız için her şeyi yapacam. Bütün kasaba biliyor ki, sen kıymetli ve iyi tabiatlı bir karısın... Doğrudur, ben sana yakın akrabayım. Ama bir adam var, o sana benden daha da yakın akraba düşüyor. O adam yakın akrabalık işini yapıyorsa, iyi; yakın akrabalık işini yapsın, seni karısı olarak alsın; ama yakın akrabalık işini yapmak istemezse, Allahın önünde söz veriyorum ki, yakın akrabalık işini ben yapacam. Seninle ben evlenecem, seni ve Naomiyi ben evime getirecem."

Sabah çok erken Rut kalktı. Boaz ona Naomi için ne kadar taşıyabilir, o kadar ekin verdi. Rut, kaynanası Naominin yanına döndü ve ona her şeyi anlattı. Naomi, "Kızım" dedi, "sen bugün evde bekle, bak, bu iş ne olacak. Çünkü Boaz rahat etmeyecek, bu işi bugün bitirmeye çalışacak."

Naomi doğru söylemişti. Boaz Beytlehem kasabasının büyük kapısının yanına oturdu ve Rutun ölmüş kocasına en yakın akrabası düşen adamı bekledi. Adam ne vakıt geldi, Boaz ona bağırdı ve "Gel, buraya otur" dedi. Sonra Boaz, kasabanın yaşlı adamlarından on kişi topladı ve onlara da "Buraya oturun" dedi. Bu on adamın önünde Boaz, Elimeleke en yakın akraba düşen adama sordu: "Naominin ölmüş çocuğu Mahlonun bir tarlası vardı. Bu tarla, Mahlonun babası Elimelekin ailesinde kalması lâzım. Sen Elimelekin en yakın akrabasısın. Bu tarlayı Naomiden satın almak istiyor musun?" Adam dedi: "Evet, tarlayı satın almak istiyorum." Boaz dedi: "Tarlayı satın almak istersen, Mahlonun dul bıraktığı Moavlı Rutu da satın almalısın ve ölenin adını devam ettirmelisin." Adam bunu işitti ve hemen: "Yakın akrabalık işini yapamıyorum" dedi, "benim yakın akrabalık işimi sen kendi üstüne al." Yahudi milletinin eski bir âdetine göre, en yakın akrabası olan adam kendi ayakkabısını çıkardı ve Boaza verdi. Ve adam Boaza dedi: "Tarlayı sen satın al." O zaman Boaz oradaki yaşlı adamlara şöyle dedi: "Siz şahitsiniz ki, ben bugün Elimelekin ve çocuklarının bıraktıkları her şeyini Naominin elinden satın alıyorum. Ölmüş olan Mahlonun adını devam ettirmek için onun dul karısı Moavlı Rutu da kendime karı olarak satın alıyorum." O zaman yaşlı adamlar: "Biz şahidiz" dediler. "Rab senin evine gelen karıyı bereketlesin ve onu Rahel ve Lea gibi etsin. Bu genç karıdan Rabbin sana vereceği çocuklar da Peretsin ailesi gibi olsunlar."

Yaşlı adamların bereket duasına dikkat edelim. Onlar, doğan kızanlar Allahtan kıymetli birer bağşiştir biliyor ve bunu böyle kabul ediyorlardı. Rahel ve Lea, Yahudi milletinin oluşması başlangıcında yaşayan Yakupun karılarıydı. Rahel çok sene çocuk doğuramamıştı, ama sonra Rab ona çok kıymetli iki çocuk verdi. Rahelle Lea Yakupa çok çocuk doğurdular ve bu çocuklarla o aile kuvvetli oldu. -- Perets, aşağı yukarı 200 sene önce, bu ailede Tamar adında dul kalmış bir karıdan doğmuş olan çocuktu. Perets, sonra bu ailede çok sayılan, çok kıymetli bir adam olmuştu. -- Beytlehem kasabasındaki bu yaşlı adamların bereket duası tam yerine geldi: Yahudi milletinin en büyük ve en kıymetli padişahları Boaz ve Rutun ailesinden çıktılar.

İmanlı Boaz ve imanlı Rutun evlenmelerinde saklı bir şey yoktu. Kaçmak ya da kaçırmak gibi bir şey de yoktu. Önce on şahidin önünde yapılacak bu evlilik hakkında kasabaya haber verildi. Söz hakkı olanlar anlaştılar. Önderler bereket için Allaha yalvardılar. Bunlar tamam olduktan sonra, gelin Rut Boazın evisine getirildi ve onun karısı oldu. -- Yapılacak evliliği on şahidin önünde haber vermek, bugünkü nikâha benziyor. Bizim zamanımızda evlenmek isteyen imanlılar eski zamandaki Boaz ve Rutun evlenmelerini örnek alsınlar, önce nikâh yaptırsınlar, sonra evlensinler.

Kasabanın saygın ve zengin adamlarından biri olan Boaz, Rutu kendine karı olarak aldı. Ağırbaşlı, iyi tabiatlı, imanlı genç bir dul karı olan Rut, kendine uygun, Allahı sayan, doğru, iyiliksever, insansever bir çiftçi olan Boazla evlendi. Fakir, yabancı bir karı, kaynanasıyla beraber kendi karnını doyurabilmek için Boazın tarlasında başak toplamaya gelmişti. Boazın saygısını, sevgisini kazandı ve Yahudiler arasında çok kıymetli bir ana oldu. Bu, Allahtandı.

Boazla evlendikten sonra Allah onlara Oved adlı çok kıymetli bir çocuk verdi. Rut birkaç sene eski kocası Mahlonla evliydi ve onun çocuğu olmamıştı. Rut Boazla evlendikten az sonra Allah onlara bir çocuk verdi. Niçin böyle oldu? Tam bilmiyoruz. Ama düşünüyorum ki, "Beni Rab boş olarak geri getirdi" diye ağlantı yapmış olan Naomiyi utandırmak için Allah ona bu büyük iyiliği yaptı. Allah Naomiye gösterdi, onu ne kadar çok düşündü ve kayırdı.

Kutsal Kitapta birçok karı övülüyor. Bu karıların arasında Rutun kıymeti çok büyüktür. Levirlik zakonuna göre, ölen kişinin kökü devam etsin diye Boaz Rutu karı olarak aldı. Boaz bu genç ve merhametli karıya şöyle dedi: "Sen çok iyilik yaptın. Rab bunun karşılığını sana versin. Kanatları altında korunmak için Rabbe geldin. Diri Allah Rab, sana bol bol ödesin." Evet, Rabbe güvenen ve Ona yakın kalanlar Rabbin iyiliğini görecekler. Rab, Ruta Oved adlı bu küçük çocuğu vermekle ona büyük bir iyilik yaptı.

Naomi Beytleheme döndüğü vakıt herkes, "Naomi bu mudur?" diye şaşkın olmuştu. Ama sonra Rut Ovedi doğurdu ve kasabanın karıları Naomiyi görmeye geldiler ve ona şu sözleri söylediler: "Rabbe övgüler olsun! O, seni yakın akrabasız bırakmadı; doğan çocuğun şanı bütün memlekete yayılsın. Bu çocuk seni hayata kavuşturacak, ihtiyarlığında seni doyuracak; çünkü seni seven, sana yedi çocuktan bile daha üstün olan gelinin Rut onu sana doğurdu." Naomi de çocuğu aldı, kucakladı, ona bakmak işini kendi üstüne aldı.

Her yerde "kaynana" sanki hep kötülenen, aşağılanan biridir. Ama Rut meselesinde görüyoruz, bir kaynana ne kadar sevildi, ona ne kadar saygı duyuldu. Naomiyle Ruta dikkat ettiniz mi, bu gelinle kaynana arasındaki derin sevgiyi, saygıyı, anlayışı ve güveni açık görebildiniz. Biri obirini kötülemiyor, obirinin düşüncelerine karışmıyor, anlayış ve saygı gösteriyordu. Naomi kimi kere Ruta akıl veriyordu, ama Rutu zorlamıyordu. İkisi birbirlerini sesliyorlardı. Naomi Allaha iman eden birisiydi; imanı yalnız sözde bir iman değildi. O, imanını Orpa ve Ruta karşı olan iyi davranışlarıyla gösterdi.

Unutmayalım ki, Naomi bir Yahudi karıydı. Rut, kendilerini putlara veren, putlara hizmet eden Moavlıların bir kızıydı. Yahudilerin düşmanları sayılan Moavlılarla dostluk kurmayı Musa Peygamber daha önce Yahudi milletine yasak etmişti (Yasanın Tekrarı 23: 3-6). Bununla beraber Yahudi olan Elimelek ve Naomi ne kadar misafirseverlik görmüştü Moav memleketinde. Moavlı Rut ne kadar büyük bir saygı ve sevgi göstermişti yabancı memleketten gelen kaynanasına! Aynı zamanda kaynana Naomi örnek bir hayat yaşadı; her ikisi de birbirlerine iyi yüreklilikle davrandılar. Yahudi ile Moav milletlerinin arasındaki eski düşmanlığını Naomi ve Rut devam ettirmediler.

Her biriniz değil yalnız kendi faydasını, başkalarının da faydasını arasın.

(İncilden, Filipililer 2: 4)

Naomi Allaha inanıyor, Allahın sözlerini Naomi kendi hayatında yerine getiriyordu. Bu da kendi gelininin Allaha iman etmesine neden oldu. Böylece her ikisi de Allaha bağlılığını hayatlarına temel yaptılar. Allahı ön sıraya koyan karılar ve adamlar, başka insanlara da sevgi, merhamet, anlayış ve alçakgönüllük gösterebilirler.

Rut, yalnız kalmış, dul, kimsesiz ve fakirdi. Boaz onun kocası ve kurtarıcısı oldu. Rutun hiçbir şeyi yoktu, Boaz onu kendi evine, malına ortak etti; aynı zamanda onu tanınacak, sayılacak bir karı yaptı. Boaz ve Rutun ailesinden insanlara bir kurtarıcı doğdu. Bu, kurtarıcı İsa Mesihti.

Yeni Antlaşmada (İncil Kitabında), Matta bölümünde, Kurtarıcı İsanın soy ağacına baktık mı, birçok adının arasında şu açıklamayı görüyoruz:

"Oved, Boazın Ruttan doğan çocuğuydu. Yesse, Ovedin çocuğuydu. Padişah ve peygamber olan Davut, Yessenin çocuğuydu" (Matta 1: 5). Bu zincirin sonunda, yüzyıllar sonra Beytlehem kasabasında Meryemden İsa Mesih doğdu.

İsa Mesih, gökteki padişahlığını bıraktı, insan bedeni aldı ve bu dertli, haksızlıklarla dolu dünyaya geldi. Bu dünyada kimsesiz, fakir, bilgisiz duran, Allaha yaklaşamayan günahlı insanlar arasında yaşadı; Allahın ailesine yabancı olan bizlere "yakın akraba" oldu, bize kurtarıcı oldu. Günahlı insanların arasından kendisine bir "gelin" seçti. Onun "gelini", Ona iman edenler ve Ona sevgiyle bağlananlardır. Birgün İsa Mesih bu "gelinini" kendi yanına alacaktır, sonsuzluk boyunca bu "gelin" Onunla beraber kalacaktır.

Rabbin iyiliği sonsuzluktan sonsuzluğa kadar devam eder.

(Mezmur 103: 17)

Kutsal Kitap, Allahın iyiliği ve sevgisi sonsuzdur diyor. Aynı zamanda şöyle yazıyor İncil’de:

"Allah, bize olan sevgisini şununla gösteriyor: Biz günahlı ve çaresizdik, Mesih bizim için öldü. Onun kanıyla temizlendik. Mesihin aracılığıyla Allahın öfkesinden kurtulacaz, bu çok kesindir" (İncilden, Romalılar 8).

Boaz bir yabancı olan Ruta yakın akraba ve kurtarıcı oldu. Bunun gibi, İsa Mesih de biz günahlı insanlara yakın akraba ve kurtarıcı oldu. Rut Boazı sevgiyle kabul etti. Bunun gibi, biz de İsa Mesihi sevgiyle kabul etmeliyiz. İsa Mesih bizi kendi evine, kendi ailesine katmak istiyor. Kardeşim, sen de Mesihin ailesinde olacak mısın?

Bu temaya bağlı bize bildireceğiniz ya da sormak istediğiniz sorularınız oldu mu, aşağıdaki adrese mektup yazın. Adınızı ve adresinizi açık bir yazıyla yazmayı da unutmayın.

Adresimiz: Mutlu Kaynak

mutlu.kaynak@gmx.de