144.000 ve büyük kalabalık

Açıklama 7:1-17



İyi akşamlar, sevgili kardeşler. Bulgaristan'ın en güzel kasabası olan Filibe, yani Plovdiv'den size selamlar, sevgiler ! - Bugün 13. Nisan 2020, ya da krizanın 31. günü.

Bu krizin etkilerinden biri psiholojiktir. Parola şu: “Televizyonunuzu KAPATIN ! Devletin propagandasından korunun... o virustan 10 kat daha korkunçtur.”

Devlet bizi ayırmak istiyor, sosyal distans, toplumsal mesafe... komşu komşuya güvenmesin, kimseye yaklaşma, eve kapan, TV seyret, Allahtan korkma, virustan kork, devletten kork !!

Bütün bunlar imanlı hayatımızı korkunç bir biçimde etkilenecek. Şimdi zamanıdır ağzımızı açalım, bu gelişmeye karşı koyalım.

İbraniler 10:25 - “Toplantılardan da vazgeçmeyelim. Bazıları buna alıştılar. Hayır, birbirimize kuraj verelim. Hele hele o günden için, hani görüyorsunuz nasıl yakınlıyor.”

Televizyon, radyo yada internette ilahi ve vaaz dinlemek, kesinlikle bir araya gelmenin yerini tutamaz. Onun için şimdiki krizada ona hiç alışmayalım.

Sanıyorum, bu şimdiki kriza içinde birçok Mesihçi uyandı. Yavaş yavaş anlıyoruz ki, dünya değişiyor, kiliseler de değişiyor. Ve birçok imanlı, virus korkusundan başka, son zamanlar, ahret korkusuna da kapılmaya başladı.

O yüzden zaten İncilin son kitapçığı olan Açıklama / Vahiy kitabını okumaya başladık. Özellikle bölüm 13 ve 14, biraz da 17 üzerinde durmak istiyoruym.

Ve orada gerçekten korkunç olaylar geçiyor. O yüzden bütün bu ayetlerin temelini atmak istiyorum bu akşam: her şeye rağmen, biz yenecez... ondan hiç kimsenin şüphesi olmasın !!!

Bugün bölüm 7 okumak istiyorum sizinle birlikte, Maalesef vaktımız yetmeyecek bütün konulara detaylı bakalım.

Durum nedir? Kuzu olarak gösterilen İsa Mesih, babasının elinden 7 kat mühürlü bir ferman aldı ve mühürleri teker teker açıyor. Altıncı mühürü açtı ve şimdi yedinci mührü açmadan bu parça var. Burada iki grup inasan anlatılıyot...

144.000 ve büyük kalabalık ... okuyorum

1 Ondan sonra dört melek gördüm. Onlar dünyanın dört köşesinde durup dünyanın dört rüzgârını tutardılar. Öyle ki, ne toprağın üzerine, ne denizin üzerine, ne de birhangi ağacın üzerine esmesinler.

2 Başka bir melek de gördüm, o da gündoğusundan yükseldi. Onda yaşayan Allahın mühürü vardı. Ve yüksek sesle o dört meleğe bağırdı, hani onlara verilmişti toprağa ve denize zarar versinler. 3 Dedi ki, "En birinci Allahımızın hizmetçilerini alınlarından mühürleyelim. O zamana kadar ne toprağa, ne denize ne de ağaçlara zarar vermeyin."

4 Mühürlenen kişilerin sayısını işittim. İsrail oğullarının bütün cinslerinden

yüz kırk dört bin kişi mühürlendi:

5 Yahuda cinsinden on iki bin, Ruben cinsinden on iki bin, Gad cinsinden on iki bin,

6 Aşer cinsinden on iki bin, Naftali cinsinden on iki bin, Manase cinsinden on iki bin

7 Simeon cinsinden on iki bin, Levi cinsinden on iki bin, İsakar cinsinden on iki bin

8 Zebulun cinsinden on iki bin, Yusuf cinsinden on iki bin, Benyamin cinsinden on iki bin.

Gökteki büyük kalabalık

9 Bu meselelerden sonra baktım, ve işte, büyük bir kalabalık. Kimse onların sayısını hesaplayamadı. Onlar her milletten, her cinsten, her halktan ve her dilden idiler. Kral iskemlesinin önünde ve Kuzu'nun önünde dururdular. Beyaz kaftanlar giymişlerdi ve ellerinde palmiye dalları vardı.

10 Ve yüksek sesle şöyle bağırırdılar: "Kurtarmak, Kral iskemlesinde oturan Allahımızın ve Kuzu'nun elindedir."

11 Ve bütün melekler kral iskemlesinin ve ihtiyarların ve dört malüğün etrafında dururdular. Kral iskemlesinin önünde yüzüstü yere kapanıp Allaha taptılar.

12 Şöyle dediler: "Amin! Allahımıza sonsuzlara kadar övgü, şanlılık, bilgilik, şükürler, saygınlık, kuvvet ve kudret olsun. Amin!"

13 İhtiyarların biri bana dönüp sordu: "Acaba, beyaz kaftanları giyiyen kişiler kimdir ve nereden geldiler?" 14 Ben de ona dedim: "Ey efendim, onu sen bilirsin." O da bana dedi: "Bunlar, büyük sıkıntıdan geçmiş olan kişilerdir.

Evet, iki grup var bu bölümde:

birincisi yeryüzünde, ikincisi gökte - birincisi sayılıyor, ikincisi sayılamayacak kadar büyüktür - birincisi İsrail halkından, ikincisi bütün milletlerden - birincisi Allah belalarını göndermeden önce - ikincisi büyük sıkıntıdan sonra .

ve bu bölümü okurken yorumcular, komentatorlar türlü çeşit fikirler ortaya atıyor... her kafadan bir ses.

Ama bence burada tek bir Allah halkı anlatıyor... ama değişik bakış açısından: birinci grupta sanki Rab gökten yere bakıyor, çünkü sade Onun gücü var, yeryüzünde dağılmış halkını saysın. Ve onları korumak için, onlara bütün sıkıntıların içinde kuraj vermek için sayıyor.

İkinci grupa gelince, orada sanki Yuhanna yerden göke bakıyor.. ve oradaki kalabalığı sayamıyor. Sanki şaş baş kalıyor, ağzı açık kalıyor. Coşuyor, çünkü o bekledi, büyük sıkıntılar altında ezilen kiliselerden çok az kişi ayakta kalsın.

Tıpkı nasıl İlyas hayatından bezmişti ve Rabbe yalvardı: “Bütün İsrail halkı seni terk etti, bir tek ben kaldım, ve şimdi benim de canımı kıymaya bakıyorlar...

O zaman Rab ona nasıl bir cevap vermişti: “Sıkılma, ben kendime 7.000 kişi ayırdım, ki onlar Baal putuna diz çökmemiştir. Sen işine devam et”

Birinci grupa bir göz atalım: 144 bin kişi. Ve o grup hakkında iki önemli hakikat öğreniyoruz: o kiiler sayılıyor... ve o kişiler mühürleniyor.

A. O kişiler sayılıyor

Yuhanna diyor: Mühürlenen kişilerin sayısını işittim. İsrail oğullarının bütün cinslerinden yüz kırk dört bin kişi mühürlendi:

Sayılmak: EA'da hep askerlikle ilgili bir iş. Filistin'e yerleştikten sonra, Rab İsrail'e saldırıcı savaşları yasakladı. Ancak kendine savunmak için savaşabilirdiler. O durumda Rabbe güvenip 20 ile 50 yaşında arasındaki erkekler silahlanıp savaşacaklardı. Askerler anında toplandılar.

Bu durumda Allahın halkı Rabbe güvenmesi lazımdı. Savaş durumuna gelmeden önce kimse bilemezdi kaç asker çıkacak. İsrailin krallarına bu yasaktı.

Sıradan bir imanlıya sorarsan “Kral Davud'un büyük günahı neydi?”, sanıyorum herkes Bat-Şeva olayı diyecek. Ama ondan daha büyük günahı vardı: yaşlılığında Davut, Yoav adındaki generalına buyurdu, bir halk sayımı yapsın.

Bu, o kadar büyük bir günah idi ki, Rab bu olaydan için bütün halkı cezalandırdı. Hatta, Rab Davudu zorluyor bir cezayı seçsin (2.Samuel 24:13) :

"Ülkende yedi yıl kıtlık mı olsun? Yoksa seni kovalayan düşmanlarının önünden üç ay kaçmak mı istersin? Ya da ülkende üç gün salgın hastalık mı olsun?”

Öbür tarafta, ne zaman Rab kendisi halkının sayılmasını buyuruyorsa, o başka. Bunu görüyoruz ne zaman İsrail halkı Mısır'dan çıkıyor. Hatta, bir kitabın adı o olayı andırıyor: Çölde Sayım.

Orada, birinci bölümde her cinsten birer kişiye görev veriliyor:

Say 1:18 - “RAB'bin buyruğu uyarınca ikinci ayın birinci günü bütün halkı topladılar. Yirmi ve daha yukarı yaştakileri boylarına, ailelerine göre birer birer sayıp adlarını yazdılar. Böylece Musa Sina Çölü'nde halkın sayımını yaptı.”

Böylece bir taraftan bütün halkın strukturasını belli ettiler, herkesin hangi cinsten olduğu belli oldu.

Ama daha önemlisi: Rab kendi halkını savaş için hazır ediyor: “Çocuklar, yolculuğumuzun sonuna geldik. Tezlerde Kenan topraklarına ayak basacaz. Orada düşmanlar var... savaşmaya hazır olun.”

Eski Antlaşma'daki anlayış buydu. Şimdi gene Açıklama Kitabına bakalım: sanki burada da Rab kilisesine buyuruyor: savaşa hazır olun. Ama, tabii ki, bu sefer ruhsal savaş var.

Bu ruhsal savaşta birhangi düşmanın bedenini öldürmek söz konusu değil, “Biz et ve kana, yani bedene, karşı savaşmıyoruz” diyor Pavlus

Efes 6:12-13

Çünkü bizim muharebemiz et ve kana karşı değildir. Ama bu karanlığın ruh hükümetlerine, ruh güçlerine ve bu dünyanın ruh kuvvetlerine karşıdır. Göklerdeki kötü ruhlara karşıdır.

13 Onun için, Allahın bütün silahlarını kaldırın. Öyle ki, kötü günde karşı koyabilesiniz, ve her şeyi yaptıktan sonra sağlam durasınız:

Bu savaş her imanlının hayatında oluyor. Ama bunu sadece kişisel, yani individualno, düşünmeyelim. Bu savaşta aynı zaman hepimiz birlikte savaşıyoruz. Düşmanımızı bilelim, hep birlikte ona karşı dönelim ...

Yok vakıt artık, birbirimizle uğraşalım, birbirimize engel olalım

Vakıt yok artık, başka kardeşler bu ruhsal savaşta gece gündüz uğraşırken, biz kendi keyfimize bakalım, oyuncaklarımızla uğraşalım.

Ve başka bir mesele: bundan sonra, savaşma gücümüzü azaltıran bütün öğretişleri de bokluğa atacaz. Bu konuda başka gün ayrıca konuşmak istiyorum.

Demek, Yuhanna Allah halkının sayısını işitiyor: 144 bin ...Bu ne demek oluyor?

Bazılar sanıyor: bu bütün kurtulanların sayısıdır. Eğer bu doğruysa... hapı yuttuk. Eğer 2000 senelik kilise tarihinde, bütün dünyada ancak 144 bin kişi kurtulursa, demek oluyor, senede bütün dünyada 70 kişi kurtulur ... yandık.

Yehova Şahitleri burada bir trik kullanıyorlar: imansızlar, yani Yehovist olmayanlar, yok olacakmış ... demek onlara ateş, cehennem, sonsuz ceza yokmuş. Ama dünya yeniden cennet olacakmış, sıradan olan Yehovistler bu yeni dünyada yaşayacakmiş. Ve ancak en temiz, en hızlı Yehova Şahitleri bu 144 bine girip gökte yaşayacaklarmış.

Ama bugün en yaygın olan düşünce şudur: bütün bu çekiler, belalar başlamadan önce kilise, yani bütün dünyadaki imanlılar göke alınıp orada İsa ile karşılaşacakmışlar. Ama İsa dünyada gözükmeyecek. Onun gelişi gizli olacakmış, imansızlardan kimse onu göremeyecekmiş.

Eminim, siz de o öğretişi duydunuz, belki kendiniz öyle düşünüyorsunuz: bu kilisenin alınışına bulgarca grabvane denilir. Ama bu ad aslında tam değil “gizli grabvane” dememiz lazım. Çünkü kilisenin alınışı elbette İncilde geçiyor... 1.Selanikliler bölüm 4. Ama o olay gizli olmayacak, çok sesli olacak: başmeleğin borazanı ile.

Bu öğretiş ancak 1830 yılından sonra yayılmaya başladı ve milyonlarca imanlının ruhsal savaşma gücünü azaltırdı. Onları pasif ve etkisiz kıldı.

Çok şükür, büyük sıkıntı, o çeki dolu günler başlamadan önce, göke uçacaz, korunacaz. Rahat edecez. Başkalar çeksin” ... Bu öğretişin tarihi ve ne kadar zararlı olduğu hakkında bir ders hazırlıyorum.

Ama bizim 144 bine dönelim: bu anlayışı göre... bakın ne diyorlar... bu 144 bin kişi hepsi Yahudi imiş. Daha doğrusu, büyük sıkıntı denilen zamanında, yani 7 sene içinde İsayi kabul eden Yahudiler imiş. - Evet, evnaglist kiliselerin arasında bugünlerde maalesef en yaygın olan görüş budur.

Ama bence bu da biraz zor: bugünlerde sanılıyor ki, bütün dünyada Yahudilikten gelen 350.000 Mesihçi var. Ve bu teoriye göre bütün bunlar ve daha yüzlerce milyon gerçek imanlı göke alınacak, ve ancak ondan sonra o 144 bin Yahudi İsa'yı esih olarak kabuşl edecekmiş. Peki, o zaman o geri kalan Yahudilere kim şahitlik yapsın ki, da 144 bin imana gelsin?

Ama burada daha derin bir yanlış düşünce var. Ayetimiz diyor ki: “İsrail oğullarının bütün cinslerinden yüz kırk dört bin kişi mühürlendi”... ve bu lafı hiç araştırmadan “Te, Yahudilerdir” diyorlar.

Bakın, buradaki soru daha derindir: KK'ı nasıl açıklıyoruz, onu nasıl anlamamız gerekiyor. Ve birçok kişi diyor: KK lazım harfen, yani bukvalno anlayalım. Bakın, aslında kimse İncili tam olarak bukvalno almıyor:

Mesela, bölüm 12'de Yuhanna gökte bir kadın görüyor: ay onun ayaklarının altında ve güneş onun etrafındadır. Peki, o kadın kosmonaut mudur? Havasız uzayda nasıl durabilir? Bir de kırmızı bir ejder geçiyor... onu da mı bukvalno alalım? Hani, Çin lokantalarındaki figürler gibi mi? - Görüyorsunuz, bukvalno anlamak olmuyor

Ya da Matta 5:29 ve 30'a ne diyelim? “Sağ gözün seni günaha soktu mu, onu çıkar at! Ve sağ elin seni günaha soktu mu, onu kes at!” Aramızda kaç erkek kardeş var ki, bir kadına şehvetle baktıkları zaman, bu ayeti bukvalno alıyorlar?

Hayır, herkes İncil ayetlerine sembolik bir anlam veriyor. Mesele olmuyor, bukvalno mu, sembolik mi... ama ne derecede sembolik? .. Bu, özellikle son kitapçık, yani Vahiy kitabında geçerlidir.

144 bin geçiyor ... ve sonra cinsleri sayıyor, her bir cinsten onikişer bin imiş. Ama bugünlerde yeryüzünde hiç bir Yahudi diyemez ki, “Ben Naftali cinsindenim. Ben İsakar cinsindenim” bu bilgiler, bu cins kütükleri çoktan kayboldu. O zaman bu ayetler anlamsız kalıyor.

Hayır, lazım anlayalım, asıl Allah halkı kimlerdir:

Rom 2:28

“Çünkü asıl Yahudi dıştan Yahudi olan kişi değildir. Dışarıda, hani bedende yapılan sünnet de asıl sünnet değildir. 29 Ama içten olan Yahudi asıl Yahudidir.” - İöten diyor. Yani Yahudi olmak kandan gelen bir şey değildir, ama doğru düşüncelere, doğru inanca sahip olmakla oluyor.

Efes 2:16-19

Kendi haçı ile düşmanlığı paramparça etti. Kendi haçı ile iki halkı bir beden içinde Allahla barıştırdı. 18 Çünkü onun yoluyla ikimiz bir Ruhta fırsat bulduk, Baba'ya yaklaşalım. 19 İşte, böylelikle artık yabancılar ve misafirler değilsiniz. Ama kutsallarla birlikte vatandaşsınız, Allahın hanesindensiniz.

Evet, artık iki tane Allah halkı, yani kilise ve İsrail diye bir ayrım yok. Ve bir daha da olmayacak.ALLAH HALKI HER ZAMAN TEK İDİ, HER ZAMAN TEK KALACAK

Bu 144 bin bugünkü Allah halkını gösteriyor, Yuhanna'nın zamanındaki Allahı halkını gösteriyor... ve o dünyanın sonunda da aynı Allah halkı olacak: hem Yahudilerden, hem de milletlerden oluşan tek bir Allah halkıdır. İsa derken “Tek sürü, tek çoban olsunlar” bunu kastetti.

Biraz daha detaylı bu 144 bine bakalım: her cins sayılıyor... ama her cinsten aynı sonuç veriyor... hepsi 12şer bin kişi imişler.

Bu çok ilginç. Çünkü Çölde Sayım kitabında sonuç başka idi. Mesela şöyle yazıyor:

Ruben oymağından 46 500 kişi, Şimon oymağından 59 300 kişi, Gad oymağından 45 650 kişi. Yahuda oymağından 74 600 kişi v.s.

Demek eski Allah halkında daha güçlü ve daha zayıf cinsler vardı... Ama bugünlerde hepsi aynı derecede saygı görüyorlar, aynı güce sahiptirler. Hiçbir halk daha üstün, daha aşağı değildir. Hiçbir halk Allaha daha yakın ya da daha uzak değildir. Hepimiz aynı derecede Mesihin bedeninin parçalarıyız.

Sonra: burada sayılan cinslerin adları da çok enteresan. Şimdi, biliyorum, bazı yeni imanlıların ve KK'ı iyi bilmeyenlerin kafası karışabilir, çünkü EA'yı fazla bilmiyoruz. Ama Vahiy, yani Açıklama kitabını anlamak için EA'yı çok iyi bilmemiz gerek.

İbrahim'in torunu Yakup idi ve onun 12 oğlu vardı. Onlardan zamanla İsrail halkının 12 cinsi çıktı. Em büyüğü Simun idi... en küçüğü Beyamin.

Bazı özellikleri vardı: Levi cinsi Allahın hizmetçileri idi, onlara toprak verilmedi. 11. numara Yusuf idi. O da kardeşlerini Mısır'da kurtardığı için ona iki kat miras verildi. O kendisi sayılmadı, ama onun yerine onun 2 oğlu miras aldı: Efraim ve Manaşe.

Şimdi bakalım, buradaki ayetlerde ne diyor. Burada sayılan 12 cinsin adlarına baktık mı, 3 ad göze çarpıyor, 3 önemli ruhsal ders alabiliriz:

1. Yahuda

Yahuda - Yakubun oğulları arasında 4. yerde idi... ama burada birinci yerde geçiyor. Neden acaba?

Sanıyorum, bu kolay anlaşılıyor. 5. bölümde, Allahın elindeki fermanı açabilecek bir kişi aranıyor. Orada Yahuda cinsinden gelen aslana rastladık.

Bu birhangi imanlı değildir, ama İsanın kendisidir. Yahuda krallık cinsiydi. Davud da Yahudalı idi ve İsa Mesih de onun soyundan geliyor.

Yahuda, yani İsa, bütün ordunun başıdır. “Canım köle pazarında” nasıl o ilahide söylüyoruz “Önden giden paşamız” Odur !

Yahuda aslanı. Kendi gücümüze, kendi paramıza, kendi tanıdıklarımıza güvensek, yandık. Savaşı ancak onunla, onun metodlarıyla, onun gibi yaşayarak kazanacaz.

Ve bu hakikat gelecek baskı zamanı için de çok önemlidir. Ruhsal savaşımızda ancak o Yahuda aslanını örnek alalım.

2. Levi

Dediğimiz gibi, Levi cinsi çok özel kişilerdi: onlar diğer İsraillilerden ayrı idi, onlara toprak yoktu ve lazımdı ticaretle de uğraşmasınlar. Onların mirası Rabbin kendisi idi.

Onun için, EA'daki cins listelerinde Levi adı geçmiyor. Ama burada, Açıklama 7. bölümde geçiyor. Bunun önemi nedir acaba?

Burada Rab göstermek istiyor ki, Levi artık özel bir kategori değildir, kahinlik görevi artık ayrı bir grup insanlara mahsus değildir... çünkü Mesihin krallığında, bütün Allah halkı Levilidir, hepsi birer kahin, hepsi birer Allah görevlisidir.

Bu, kocaman ve önemli bir hakikattır. Ama maalesef aynı zaman aramızda henüz tam anlaşılmayan bir hakikattır.

Her bir Mesihçi, yani ben burada gerçekten yeni doğuşunu yaşamış olan asıl imanlılar için konuşuyorum. Her bir Mesihçi birer kahindir, birer Allah görevlisidir.

1.Petrus 2:5

“Allah ruhça bir ev kaldırıyor. Siz de, o evin içinde diri taşlar olun. Öyle ki, bir kutsal görevliler grubu olasınız ve ruhça kurbanlar getiresiniz. Onlar İsa Mesihin eliyle Allaha makbul oluyorlar.”

1.Petrus 2:9

“Ama siz... seçilmiş bir halksınız, krallar gibisiniz, kutsal Allah görevlilerisiniz

Ve Petrus burada konuşmuyor partorlara: Hayır, her bir Mesihçi, bir Allah görevlisidir. Bu hakikatı kavramadığımız için, ruhsal işi daha fazla önderlere brakıyoruz, onlar uğraşsın. Ve birçok önder de büyük kıskançlıkla bakıyorlar, kimse onlara rakip, konkurent çıkmasın, kendilerinden başka hiç kimse ruhsal görevleri yerine getirmesin.

Ama kardeş, sana bir şey diyeyim mi: yarın öbür gün o güzel, gösterişli, komforlu toplantı yerlerimiz bizden alındı mı, ve yine babalarımızın zamanında olduğu gibi, evlerde toplanmak zorunda kaldık mı, büyük bir problem çıkacak meydana: bu ev toplantılarını Allahın sözüyle besleyebilen kişiler nerede? Levililer nerede?

Önderler, pastorlar... size konuşuyorum: şimdi zamanıdır bu Levilileri yetiştirelim, hem de ekspresno, hızlandırılmış bir biçimde.

3. geçmeyen adlar: Dan ve Efraim

Bu 12 cins listesine baktığımızda fark ediyoruz, aslında orada olması gereken iki ad yok:

Dan ve Efraim

O iki cinsin adı neden geçmiyor diye sorarsan, EA'ya bakmamız lazım:

Yusuf, Yakub'un 11. oğlu idi. Ve kendi kardeşlerini, babasını, bütün soyunu Mısır'da açlıktan kurtardığı için, onları Mısıra yerleştirdiği için, Yusuf'a mirastan iki pay verildi. Yusuf adının yerine, onun iki oğlunun adları geçiyor: Efraim ve Manaşe.

Ama Açıklama bölüm 7'ye bakarsak, Manaşe geçiyor, ama Efraim yok... onun yerine babasının adı Yusuf geçiyor. Sanki Allah utanıyor, Efraim adını ansın.

Dan cinsinin adı da geçmiyor: Efraim ve Dan ... neden ikisi bu cins listesinde yok?

Cevap: putperestlik. Her imanlı aşağı yukarı altın dana olayını işitmiştir, kızan derslerinde belki onun resimlerini görmüştür, ve en hızlı imanlılarımız belki onu Çıkış kitabında okumuşlar bile.

Ama siz biliyor muydunuz, Musa'dan 500 sene sonra ikinci bir altın dana meselese oldu? Evet. Kral Süleyman'nın ölümünden sonra devlet ikiye bölündü: güney tarafının adı Yahuda oldu; kuzey tarafının adı gene İsrail.

Ve o İsrail denilen yarısının başına Yarovam adında bir kişi kendini kral yaptı. Ve krallığını sağlamlaştırmak için, halkın dinine de değiştirdi. Kimse öbür krallığa ve asıl, gerçek tapınağa gitmesin diye, iki tane altından dana yaptırdı... Merak eden onu 1.Krallar bölüm 12'te okuyabilir.

Ve Yarovam o danaları Beytel ve Dan kasabasına yerleştirdi. Dan okuduk, Beytel gene Efraim bölgesindedir. Ahaa, şimdi anlıyoruz. Böylece, Efraim ve Dan denildiği zaman, altın danalar, yani putperestlik aklımıza geliyor.

Yarovam'ın zamanından 1000 sene geçiyor. Yuhanna'nın zamanına geldik. Ve Yuhanna burada o 12 cinsin adlarını sıralarken, sanki Rab Yuhanna'nın zamanındaki imanlıları da uyarıyor: “Hey dikkat edin: Efraim'i ve Dan'ı kendi halkımdan attım, çünkü putlara taptılar. Siz şimdi korkunç bir baskı altında bulunuyorsunuz. Emperator Domitian sizi zorlamak istiyor, onun putuna kurban getiresiniz. Ama onu yapmayın... yoksa sizin de adınızı o listeden atacam!”

Açıklama 14:9-10 ... ve bu sözler Yuhanna'nın zamanı için yazıldı:

"Eger bir kişi canavara taparsa, ya da onun putuna taparsa, ya da onun nişanını alırsa, ister alnında olsun, ister elinde olsun,

10 o kişi Allahın öfke şarabından içecek. O şarap hiç sulandırılmadan Allahın öfke kadehine dökülmüştür. O kişiye, kutsal meleklerin ve Kuzu'nun önünde, ateş ve kükürt içinde çeki çektirilecek.

Bakın, Rab burada ne kadar ciddi, ne ladar korkunç bir uyarı veriyor, bütün insanlara, ama imanlılara da: “Eğer emperator tapınışına katılırsan, eğer hükümetin idelojisine katılırsan... seni Efraim ve Dan gibi halkımdan atacam”

Ve kardeşler, şu anda, Yuhanna bu ayetleri yazdıktan 2000 sene sonra, yeniden Yuhanna'nın zamanına döndük. Yavaş yavaş bu canavar olan yeni dünya hükümeti nedir diye bir koku alıyoruz. Aslında değil yavaş yavaş, ama çok hızlı adınlarla o yeni dünya hükümetinin içine kayıyoruz.

Ve Rab bugün bize de konuşuyor: “Devlet propagandasına inanma, devletin ideolojisine katılma... o canavara tapmak oluyor, o putlara tapmak demektir”.

Burada vaktımız yok, bu konuyu detaylı olarak konuşalım. Onu başka bir vaazda yapacam. Bugünkü amacım kardeşlere kuraj vermek, onların imanını sağlamlaştırmak.

Evet, Rab bir general gibi, ordusunu saymıştır. Sen de sayıldın, erkek - kadın, genç - yaşlı, okumuş - cahil... sen de artık askersin, senin de adın listeye yazıldı. Bu ruhsal savaşta var mısın, yoksa kaçacan mı?

Bizim ordumuz o savaşı mutlaka kazanacak... bütün Vahiy, Açıklama kitabının mesajı odur. Ve bu ruhsal savaş bittikten sonra generalımız, paşamız o Boğazlanmış Kusu ve Yahuda'dan gelen Aslan olan, acaba o seni bütün meleklerin önünde övecek mi, yoksa utandıracak mı, açan savaştan kaçtın, kendi işlerine baktın, ve aldırmadın ki, senin pasifliğin yüzünden başkaları öldü? Onlar korkusuzca savaşırken, sen korkup saklandın, kompromis yaptın?

Ama sayıldık derken, başka bir düşünce de var: İsa Mesih aynı zaman iyi çobanımızdır, senin de iyi çobanındır, yeter ki, ondan emin olasın. Ve o iyi bir çoban olarak sürüsünü saymıştır; her koyunundan haberi var. İzin vermeyecek bir tanesini bile kaybetsin. Hani vardı ya o mesele, 99'u brakıp bir tanesinin peşine düşüyor.

Evet, şimdiye kadar sayılma olayına baktık ve umarım bir parça anladık. Şimdi bu 144.000 kişiye yapılan ikinci olaya bakalım: onlar hepsi mühürlendi... mühür meselesi

B. O kişiler mühürleniyor

Mühürlemek demek oluyor ki, yetkili bir kişi, bir devlet adamı, bir yeri ya da bir malı öyle bir biçimde kapatıyor ki, bir kişi onu açarsa, hemen anlaşılacak ve onu açana ağır bir ceza verilecek.

Mesela, hatırlıyorsunuz, İsa Mesihin mezarını mühürlediler. Bir kişi gelip de o mühürü kırarsa, mezarı açarsa, ona ölüm cezası verilecekti.

Ya da, hatırlıyorum 1979 senesinde, ben birkaç aylık imanlı iken, minibüsle İzmirden yola çıktık Yunanistan'dan geçerek Makedonya'ya gittik. O zaman arabada kocaman bir kutu vardı, içinde 2000 parça Yuhanna ve Matta incili. Yunanistan sınırına gelince gümrükçüler o kutuyu buldular, iplerle çok sıkı bağladılar ve bir mühür koydular. Bize dediler ki, Yunanistan'da iken hakkınız yok o mühürü kırıp incilleri dağıtasınız.

Ama okuduğumuz ayetlerde mallar yada yerler değil de, insanlar mühürleniyor. Rab kendi halkını mühürlüyor... güzel, ama bu ne anlama geliyor ki?

Bazıları hemen diyecek: “Aa, biz imana gelirken Kutsal Ruh'la mühürlendik” - Ve sahiden de İncil bunu 3 defa söylüyor:

2.Kor 1:22 - “O bizi mühürledi ve yüreğimize kapora olarak Ruh'u verdi.”

Efes 1:13 - “Önce hakikat olan haberi, hani sizi kurtaran 'iyi haber'i duydunuz. Hem de ona iman ettiniz. Böylelikle Mesihte söz verilen Kutsal Ruh'la mühürlendiniz.”

Efes 4:30 - “Allahın Kutsal Ruh'unu da üzmeyin. O Ruh ile kurtuluş gününe kadar mühürlendiniz.”

Ama... aslında bu söz gene çok fazla anlaşılmıyor: mühürlendik, ama nasıl?

Birçokların buradaki anlayışı şu: “Madem İsa'dasın Allahın yeryüzünde gönderdiği belalAr sana dokunmayacak. Sıkılma, sana hiç bir şey olamaz. Allah Baba iyidir !” Öühürlemek buymuş.

Ve çok fazla derin düşünmezsek, buradaki ayetleri öyle anlayabiliriz:

3 Dedi ki, "En birinci Allahımızın hizmetçilerini alınlarından mühürleyelim. O zamana kadar ne toprağa, ne denize ne de ağaçlara zarar vermeyin."

Te, işte, iş hazır: imanlılara en küçük şey olmayacak. Belalar bize dokunmayacak...

Ama bu mühürlenmenin sırasına bakalım: Bölüm 5'te mühürlenmiş bir fermanı gördük. Ve Kuzu olan İsa o mühürleri teker teker açıyor. Ve her açtığında bir bela oluyor.

Sonra, burada tam tersini görüyoruz, mühürler açılmıyor, ama Allahın halkı mühürleniyor. Ama bakalım bu olay ne zaman oluyor? 6. ile 7. mührün arasında. Yani, ancak 6. mühürden sonra.

O zamana kadar imanlılara ne olacak? İlk 4 mühür açılınca, gördük ki, savaşlar, enflasyon, kıtlıklar, epidemiler gibi korkunç şeyler oluyor. İsa Matta 24'te bunlar hakkında diyor: “Siz bunların duyacaksınız, ama son bu değildir”.

Ve şimdi biraz düşünelim: Napoleon'un savaşlarında: 5 milyon ölü, Birinci Dünya Savaşında: 25 milyon ölü - İkinci Dünya Savaşında: 85 milyon ölü - İspanyol grip epidemisinde: en azında 50 milyon ölü...

Sence, bütün bu korkunç olayların içinde gerçek imanlılardan hiç kimse mi ölmedi? Hiç kimse mi hastalanmadı? Hiç kimsenin evi mi yanmadı?

Ve insan tabiyatımız onu kabul etmek istemediği için, daha önce bahsettiğim öğretiş ortaya çıktı, yok efendim kilise alınacakmış belalar başlamadan önce.

Hayır: ama 6. mühür açılınca bir soru soruldu:

saklayın bizi kral iskemlesinde Oturan'ın bakışından ve Kuzu'nun öfkesinden. Çünkü onların öfkesinin o büyük günü geldi artık, ve kim ayakta kalabilir?" (Açıklama 6:15-16)

Evet, kim ayakta kalabilir? Biz bir ayrım yapmalıyız belalar ile yargı arasında. Sıkıntılar ve davalama arasında. Allah insanlara belalar gönderiyor, onları kurtarmak için, tövbe etsinler diye. Ama Allahın yargısı, onun davalaması başladı mı, artık kurtuluş yok, merhamet zamanı bitmiş olacak.

İşte, imanlılar o yargı günü için mühürleniyor, o yargı günü onlara dokunmayacak. Daha önce insanların üzerine gelen belalar.. onlar başka konu.

Ve bu konuda son bir fikir: Rab o mühürü imanlılarının neresine koyuyor? ... onların alınlarına. Demek, bu görünen bir nişan değil, ama onların düşüncelerinde bulunan Bir şey.

Evet, kim sağlam öğretişe sarılırsa, ancak onlar ayakta kalacaklar. Kim kesin karar verdiyse “Apostolların öğretişinden bir milimetre uzaklaşmayacam, kulağıma hoş gelen yeni yeni öğretişlere kanmayacam - iştew sadece onlar mühürlü bir imanlıdır.



Çok kısa da olsa, ikinci gruba, yani gökteki büyük kalabalığa da bir göz atalım. Bu grup nasıl anlatılyıor?

"Bunlar, büyük sıkıntıdan geçmiş olan kişilerdir. Rubalarını Kuzu'nun kanında yıkayıp bembeyaz ettiler.

14 İşte, ondan için Allahın kral iskemlesinin önündedirler. Ve Onun evinde gece gündüz Ona hizmet ediyorlar. Ve kral iskemlesinde Oturan, evini genişletirip onlara sığınacak yer olacak.

15 Artık hiç acıkmayacaklar, ne de susamayacaklar. Ne güneş onları çarpacak, ne de sıcaklık.16 Çünkü kral iskemlesinin ortasında olan Kuzu onlara çobanlık yapacak. Onları diri su kaynaklarına götürecek. Allah da onların gözlerinden bütün yaşları silecek."

Acaba, sence, bu teselli sözleri kimin için yazıldı? Hmm ? Rabbimiz İsa, o iyi çoban, bu güzel sözlerle kimi sevindirmek istiyor?

a) Büyük sıkıntıyı hiç görmemiş, bütün zorluklardan tranzit geçen, bu yeryüzündeki çekilere hiç ortak olmamış olan o 'gizli grabvane' imanlılara mı ... ? yoksa...

b) Rab için hor görülen, alay edilen, çeki gören, dövülen, aslanların önüne atılan ve böylelikle büyük sıkıntıya dayanmıl olan imanlılara mı?

Elbette doğru cevap b). Büyük sıkıntıdan geçen kişiler, bu sıkıntıyı yaşamış, yakından tatmış olan kişilerdir.

Şimdi arkada hemen itiraz edenlerin sesleirni işitiyorum: “Madem öyle, o vakıt mühürlenmek ne anlama geliyor? Bu nasıl bir mühürlenmek, açan zorluk görüyoruz, çeki görüyoruz ve en sonunda öldürülüyoruz?”

Te işte, kardeş, burada artık kazdık kazdık ve en sonunda senin imanın temeline vardık. Nedir bu temel? İmanın neyin üzerinde duruyor? Rabden nasıl bir karşılık bekliyorsun? Uzun ömür mü? Rab seni zorluk ve hastalıklardan uzak tutsun... o mu? 98 yaşında kendi yatağında hiç acı çekmeden uykuya dalıp, direktno gökteki Yeruşalim'e transfer olmak... kurtuluş sence o mudur?

Yoksa... yoksa daha üstün bir değer mi var senin hayatında? Yoksa sadık bir şahit olmak, İsa Mesihi inkar etmemek, görevini tamamlamak mı daha önemli senin için?

Gökteki büyük kalabalık, sıkıntının içinden geçmiş olanlardır. Ve bu demek, sıkıntılı günleri gören kişiler. Sıkıntılı günleri gördüler ve dayandılar, İsa'yı inkar etmediler.

Kim bunu isterse, kimin temeli bunun üzerinde kurulduysa, işte onlar kaybolmayacak

Romalılar 8 büyük sıkıntıdan geçenler için yazıldı:

Bütün bu şeylerin içinde bizi seven Mesihin sayesinden öyle büyük bir yengi kazanıyoruz ki!

Eminim, ...

- ne ölüm ne de yaşam,

- ne melekler, ne Şeytanlar ne de başka ruh kuvvetleri,

- ne şimdi var olan şeyler ne de gelecekteki şeyler,

- ne yükseklik ne de derinlik

- ne de yaratılmış birhangi başka şey

...bizi Allahın sevgisinden ayıramayacak, ve o sevgi Rabbimiz Mesih İsa'da bulunuyor.

Gelecekteki baskı günleri için bu ayetler bize teselli ve cesaret versin.

Evet, 144 bin kişi hepsi sayılmıştı ve hepsi, tek bir kişiyi kaybetmeden göke transfer oldular, eksiksiz büyük kalabalığa katılacaklar.