2.Samuel 7:1-35
Kral Davud’un savaşları
2.Sam 8:1
Bir süre sonra Davut Filistliler'i yenip boyunduruğu altına aldı ve Meteg-Amma'yı Filistliler'in yönetiminden çıkardı.
Filistliler İsrail halkının baş düşmanı ve acımasız efendileri idi.
Hakimler zamanında İsrailliler onların y,kü altında ezilirdiler: Filistliler istedikleri zaman gelip rekolteleri alırdılar ve vermezdiler, kendilerine demir silahları yapsınlar
Şimşon tek bir babayığıt olarak onları biraz rahatsız etti, ama bütün durumu değiştiremedi: İsrail sanki Filistlilerin bir oblastı idi.
Saul’un zamanında savaşlar başlıyor. Saul onlarla birkaç defa savaştı ve böylelikle İsrail halkına serbestlik kazandırdı. Artık Filistliler ve İsrail iki komşu devleti gibi oldular.
ama şimdi Davut’un krallığında İsrail çok güçlendi ve Filistlilere bondruğun altına soktular.
2.Sam 5:17-20
Filistliler Davut'un İsrail Kralı olarak meshedildiğini* duyunca, bütün Filist ordusu onu aramak için yola çıktı. Bunu duyan Davut kaleye sığındı. Filistliler gelip Refaim Vadisi'ne yayılmışlardı. Davut RAB'be danıştı: "Filistliler'e saldırayım mı? Onları elime teslim edecek misin?" RAB Davut'a, "Saldır" dedi, "Onları kesinlikle eline teslim deceğim."
Bunun üzerine Davut Baal-Perasim'e gidip orada Filistliler'i bozguna uğrattı. Sonra, "Her şeyi yarıp geçen sular gibi, RAB düşmanlarımı önümden yarıp geçti" dedi. Bundan ötürü oraya Baal-Perasim adı verildi.
Filistliler her zamanki gibi, çok daha kalakabalık ve güçlü idiler. Davut onların önünden kaçıp. çöldeki mağaralara sığınıyor.
Şimdi sanki bir kapanın içindeler. Beklesinler mi, yoksa oradan çıksınlar mı. Davut bu korkunç durumda kendi kafasına, ustalğına güvenmiyor, Rabbe danışıyor ve yeniyor.
Ve bu yengiyi anmak için orasının adını değiştirdiler: Baal-Perasim: anlamı: Rab yarıp geçiyor
Davut her durumda ve her büyük işten önce Rabbe danıştı. Keşke biz de buna alışsak - gurbete gitmek: falanca devlette bir iş var, o kadar kazanacan - yürü - niye Rabbe danışmıyorsun: “Rab görüyorsun bu fırsat var şimdi... sen bu konuda ne diyorsun?”
pahalı bir mal almak istiyorsun, nereye bakacan: portmonede o kadar para var, ya da aylık taksa 180 Leva “Aa yapacaz, ucuz, problem değil” - niye Rabbe danışmıyorsun. “Rab, canım çok istiyor bu malı alayım. Biliyorum ucuz değil. Sen bana göster bu mal bana lazım mı, değil mi.”
bir kişiye vuruldun, aşk oldun - hormonların o biçim kalktı, ne yapacan - var kişi hiç düşünmeden kızı kaçırıyor, lap diye eve getiriyor - haydi, iş hazır - neden Rabbe danışmıyorsun: “Rab görüyorsun, ben bu kişiyi deli gibi seviyorum. Ama sen bana göster, eşim olarak senin seçtiğin kişi bu mu başkası mı?”
Böyle yaşamaya alışırsak, sanıyorum, Davut gibi ruhsal savaşlarda yenmeye başlayacaz.
2.Sam 5:22-25
Filistliler bir kez daha gelip Refaim Vadisi'ne yayıldılar. Davut RAB'be danıştı. RAB şöyle karşılık verdi: "Buradan saldırma! Onları arkadan çevirip pelesenk ağaçlarının önünden saldır. Pelesenk ağaçlarının (BG: ‘çernitsa’) tepesinden yürüyüş sesi duyar duymaz, acele et. Çünkü ben Filist ordusunu bozguna uğratmak için önünsıra gitmişim demektir." Davut RAB'bin kendisine buyurduğu gibi yaptı ve Filistliler'i Geva'dan Gezer'e kadar bozguna uğrattı.
ikinci bir örnek: önce sanki Rab onların arkasında idi, şimdi onların önünden geçiyor
Rab onlara bir nişan verdi: ağaçların dallarında bir ses, sanki yürüyen bir ordunun sesi
Sanki önce gökte Rabbin ordusu yürüyor, ve onun arksaından da İsrailin ordusu. Rab zaten en başta buna söz vermişti:
Yasa 31:3
Tanrınız RAB önünüzden geçecek. Bu ulusları önünüzden yok edecek. Ülkelerini mülk edineceksiniz. RAB'bin sözüne göre Yeşu size önderlik edecek.
Rab bize bir baba gibi, hatta bir dost gibi davranıyor. Kimi kere biz bir şey istiyoruz, o sanki “arkamızdan geliyor”, evet diyor, bizi destekliyor
kimi kere gene, o sanki önümüzden gidiyor: o bir iş gösteriyor biz de onu yerine getiriyoruz
2.Sam 8:2
Moavlılar'ı da büsbütün yendi. Onları yere yatırıp iple ölçtü. Ölçtüğü iki sırayı öldürdü, bir bütün sırayı sağ bıraktı. Moavlılar Davut'un haraç ödeyen köleleri oldular.
Davut kral Saul’dan kaçarken, önce Moav devletine sığınmıştı - ama sonra onlar İsraile karşı savaştılar, düşman oldular.
Onlara çok ağır bir ceza veriyor: askerlerin üçte ikisini öldürüyor, hem de rastgele - hepsi lazımdı yere yatsınlar, sonra bir iple ölçtüler: birincileri sağ kaldı sonra iki uzunluktaki askerler öldürüldü.
Bu çok ağır ve gereksiz bir ceza idi. Davut sık sık öfkeli ve acımasız davrandı: mesela: hemen kalkıp Nabal’ı öldürmek istedi - ya da: Ziglag kasabasında yaşarken, bütün kasabaları yok etti.
Rab zaten onun için ona diyecek: “Sen bana bir ev yapamazsın. Senin ellerin kanlı”
2.Sam 8:3-4
Davut Fırat'a kadar krallığını yeniden kurmaya giden Sova Kralı Rehov oğlu Hadadezer'i de yendi. Bin yedi yüz atlısı ve yirmi bin yaya askerini ele geçirdi. Yüz savaş arabası için gereken atların dışındaki bütün atları da sakatladı.
Suriye, İsrailin yukarısında bulunuyor ve Fırat ırmağına kadar uzanıyor. Bu önemli, çünkü Rab İbrahim’e bu sınırı verdi: senin torunların ırmağa kadar - yani Fırat’a kadar - yayılacak.
ve sonra çok değişik bir şey yapıyor: 1700 beygir ele geçiriyor, onlardan 1600 tanesini sakatlıyor - neden?
beygirler ve özellikle beygir arabaları, o zamanlarda en korkunç silah idi, bugünkü tanklar gibi. Hangi general hızlı silahlar ele geçirdikten sonra onları yok edecek? Bu akılsızlık değil mi?
Ama Davut burada Rabbin buyruğuna boyun eğiyor: Rab onu yasak etmişti
Deu 17:16
Kral çok sayıda at edinmemeli, daha çok at satın almak için halkı Mısır'a göndermemeli. Çünkü RAB size, 'Bir daha o yoldan dönmeyeceksiniz dedi.
Rab istedi halkı her zaman hatırlasın, acaba onlara yengi veren kimdir. Onların kendi gücünden değil, ama sade Rabbin gücündendir.
Sül 3:5
RAB'be güven bütün yüreğinle, kendi aklına bel bağlama.
Rab diyor: “Değil kudretle, değil kuvvetle, ama benim ruhumla yeneceksiniz!” (Zek 4:6)
bu söz bize iki büyük hakikat gösterşyor: biz ruhsal bir savaşın içindeyiz - uyanıp ona katılmak lazım
Sardis kasabası iki defa öyle ele geçirildi: nöbetçiler uykuya dalmıştı
ikincisi: bu savaş içinde Allahın ruhuna muhtacız - insan aklı, fayda etmez
2.Sam 8:13-14
Davut Tuz Vadisi'nde on sekiz bin Edomlu öldürüp dönünce üne kavuştu. Edom'un her yanına askeri birlikler yerleştirdi. Edomlular'ın tümü Davut'un köleleri oldular. RAB Davut'u gittiği her yerde zafere ulaştırdı.
Davut bütün etraftaki devletleri yendi, onlardan vergi ve haraç almaya başladı - ama bu paralarla ne yaptı
2.Sam 8:11
Kral Davut bu armağanları yendiği bütün uluslardan -Aram, Moav, Ammonlular, Filistliler ve Amalekliler'den- ele geçirdiği altın ve gümüşle birlikte RAB'be adadı. Bunun yanısıra Sova Kralı Rehov oğlu Hadadezer'den yağmalanan altınla gümüşü de RAB'be adadı.
Bu paraları Rabbin hizmetine verdi: kendi keyfi için, ya da kendini şanlamak için harcamadı
demedi: “Benim askerlerim bunları ele geçirdi” - ama dedi: “Bunları ben hak etmiyorum. Bu yengileri bana veren Rabdir. Onun için bu mallar onundur.”
Rabbe adamak nedir: en azında 10% Rabbin hizmetine sundu, kimi kere de hepsini
Biz yeni ahit zamanında ondalık toplamıyoruz - ama aynı prensip daha da geçerli, hatta daha fazla bile - sen de kabul et, senin eline geçen paralar Rabbindir
biz lazım alışalım sürekli Rabbin işine para vermeye - hem de baskı olmadan, utandırmak olmadan
“Az eken, az biçecek” (1.Kor. 9:6) - neden Rabbin işi bizim aramızda o kadar zayıf gidiyor: para vermiyoruz - Rab paralarımıza muhtaç değil - değil çok işler olsun ama para eksik - mesele şu ki, Rabbin işine para bile vermeyen imanlı, zaman ve kendini hepten vermeyecek
2.Samuel 9
1 Davut, "Saul'un ailesinden daha sağ kalan, Yonatan'ın hatırı için iyilik edebileceğim kimse var mı?" diye sordu. 2 Saul'un ailesinin Siva adında bir hizmetkârı vardı. Onu Davut'un yanına çağırdılar. Kral, "Siva sen misin?" diye sordu. Siva, "Evet, ben kulunum" diye yanıtladı.
3 Kral, "Saul'un ailesinden sağ kalan kimse yok mu?" diye sordu, "Tanrı'nın iyiliğini ona göstereyim." Siva, "Yonatan'ın iki ayağı sakat bir oğlu var" diye cevap verdi. 4 Kral, "Nerede o?" diye sordu. Siva, "Ammiel oğlu Makir'in evinde" diye karşılık verdi. 5 Böylece Kral Davut onu yanına getirtti.
6 Saul oğlu Yonatan oğlu Mefiboşet, Davut'un yanına gelince, onun önünde yere kapandı. Davut, "Mefiboşet!" diye konuştu. Mefiboşet, "Evet, ben kulunum" diye yanıtladı.
7 Davut ona, "Korkma!" dedi, "Çünkü baban Yonatan'ın hatırı için, sana kesinlikle iyilik edeceğim. Atan Saul'un bütün toprağını sana geri vereceğim. Ve sen her zaman soframda yemek yiyeceksin."
8 Mefiboşet yere kapanıp şöyle dedi: "Kulun ne ki, benim gibi ölmüş bir köpekle ilgileniyorsun?"
9 Kral Davut, Saul'un hizmetkârı Siva'yı çağırtıp, "Önceden efendin Saul ile ailesine ait her şeyi torunu Mefiboşet'e veriyorum" dedi, 10 "Sen, oğulların ve kölelerin onun için toprağı işleyip ürünü getireceksiniz. Öyle ki, efendinizin torununun yiyentisi olsun. Efendinin torunu Mefiboşet her zaman benim soframda yemek yiyecektir."
11 Siva, "Efendim kralın buyurduğu her şeyi yapacağım" dedi. Mefiboşet kralın çocuklarından biri gibi onun sofrasında yemek yedi ve Yeruşalimde oturdu.
Davut Mefi-Boşet’e baktığı zaman bir sakat adam görmedi - onun babasını Yonatan’ı gördü
İngiltere'de bir işçinin olayı: adamın ve karısının hiç çocukları olmazdı, senelerce bekledi ama olmadı.
Sonra uzun zaman dua ettiler, en sonunda karısı gebe kaldı. Adam da arkadaşlarına anlattı, onlar sade onunla eğlendiler - “Yaaa... Allah sana bebek vermiş!”
Bebek dünyaya gelince doktorlar onda bir sakatlık buldu: Down hastalığı - Mongoloidizm. Çocuk geri kafalı olacaktı, gözleri de Mongollarınki gibi çekik olacak.
Doğumdan sonra sefte işe giderken adam içinden dua etti: “Babam, sen bana şimdi akıl ve sabır ver. Biliyorum bütün arkadaşlarım benimle eğlenecek. Ağzıma söz ver onlara ne cevap verecem!”
Tam da onun korktuğu gibi oldu: bazıları onunla eğlenmeye başladılar: “Ee, demek Allah vermiş sana bu bebeği. O zaman neden sakat doğdu?”
Kardeşimiz önce sustu, içinden dua etmeye devam etti. En sonuda dedi: “Çok sevindim ki, Allah bu çocuğu bana verdi, size vermedi.”
İşte bu önemli, değil normal mısın sakat mısın - ama seni seven biri var mı, seni olduğun gibi kabul eden biri var mı?
Mefi-Boşet doğduğu zaman Saul kraldı, M”in babası da bir gün kral olacaktı ve belki onun arkasından kendisi kral olacaktı
daha büyük mutluluk düşünülmez - kimse daha güzel bir durumda doğamaz
onun asıl adı: Mirab-Baal = “Baalin düşmanı” - babsı onu doğru yolda büyütüecekti, putlardan uzak
kendisi beş yaşında iken, günün birinde onun evinde büyük panika oluyor: bir adam koşa koşa gelip haber getiriyor: Kral Saul ve bütün oğulları savaşta öldü. Kopuşun, sizin de peşinizden gelmesinler.
Herkes bir tarafa kaçmaya başlıyor. Ama 5 yaşında kızan ne kadar hızlı kopuşabilir ki? - o zaman ona bakın kadın onu kolun altına alıp kaçıyor
Koşarken onu yere düşürüyor - iki ayağı kırılıyor - acele ettikleri için sakin duramadılar ve kemikler eğri yapıştılar - çocuk hayat boyunca sakat kaldı
çocuğun hayatı bir günde değişti:
sapasağlam iken sakat kaldı
saraydan kaçtılar ıssız bir yere - Lo-Debar (anlamı: ‘ekmeksiz’) adında bir kasaba, Yordan ırmağının ötesinde
saygın bir aileden ikesarayan, devlet düşmanı oldu - Saul’un tarafını tutanlar onu kral yapabilrdiler - onun için hep saklı bir yerde kaldı
onun için zaten onun adını değiştirdiler: Mefi-Boşet = utançoğlu
herhalde Mefiboşet büyük korkuyla Yeruşalim’e yolculuk yaptı - sandı Davut Saul’un cinsinden kalan sonr adamı öldürecek
ama Davut’un yanına gelince çok büyük sevinçle karşılaşıyor - ölümü beklerken, yeni kral onu kenid sarayına alacak - Mefiboşet hayatının bütün günlerinde artık kralın yanında geçirecek
zaten daha inanamıyor: “Kulun ne ki, benim gibi ölmüş bir köpekle ilgileniyorsun?"
hayatı bir günde değişti: saklanmaktan serbest ve açık bir yaşama - utançtan saygınlığa - sevilmemiş bir kisi iken artık çok seviliyor
ama günah yüzünden hepimiz birer ‘Utançoğlu’ oluyoruz - herşeyi kaybediyoruz: günah bizi sakatlıyor, istediğimiz iyi şeyleri yapamıyoruz - Rabden uzak bir yerde yaşıyoruz - büsbütün umutsuzuz
nasıl dedi Davut: “Saulun cinsinden kimse kalmadı mı ki, ben ona iyilik yapayım?”
aynı onun gibi bu yeryüzüne geldi kaybolanı arasın diye (Luka 19:10)
“Değil biz Allahı sevmiş olalım. Hayır, O bizi sevdi ve kendi Oğlunu gönderdi, bizim günahlarımızı bağışlatıran bir kurban olsun.” (1.Yuhanna 4:10)
hizmetçi Siva uzun yolculuk yaptı, keyfini bozdu Mefi-Boşet’i bulmak için - onu bulunca kral buyruğunu ona bildirdi
Aynı bunun gibi Rab bugün seni de gönderiyor, kişileri çağırmak için - bugünlerde daha kaç tane Mefiboşetler var dünyada?
kral Davut Mefiboşeti görünce onu nesini sevdi: değil onun sakatlığını, değil onun utançlığını, değil onun önemsiziliğini
ona sadece babasının hatırına iyilik yaptı - çünkü Yonatanla sonsuz bir antlaşma yaptı
1.Sam 20:42
Yonatan dedi: "Esenlikle yoluna git. İkimiz RAB'bin adıyla yemin ettik: RAB seninle benim aramda ve soylarımız arasında sonsuza kadar şahit olsun."
Allah seni sevdi, ve daha da seviyor, İsa Mesihin hatırı için - ona iman ettik mi, sanki onun soyundan oluyoruz
“Mefiboşet kralın çocuklarından biri gibi onun sofrasında yemek yedi.” - asıl pozisyonun geri döndü - ama değil onun hakkı olsun, bütün bunlar kral Davut’un merhameti idi
biz de Rabbin sofrasına çağrıldık:
Açıklama 3:20
Bak, ben kapıda duruyorum ve onu çalıyorum. Bir kişi sesimi işitip kapıyı açtı mı, içeri girecem ve onun yanına gelecem. O ve ben, ikimiz birlikte sofraya oturacaz.