“İsa Mesih dirildi, gerçekten dirildi !”
Yakın ikibin sene önce Filistin'de bir grup insan büyük sevinç ve cesaretle dünyaya şaşırtıcı bir haber bildirmeye başladılar: “İsa Mesih öldükten sonra dirilip mezardan çıktı ve biz bunun şahitleriyiz”. Ona bir peygamber gibi bakmadılar, ona 'Rab' ve 'Mesih' dediler ve herkesi davet ettiler, bu İsa'ya iman etsin. Bu şaşırtıcı haberi yayarken, hiç bir zaman silah kullanmadılar, onlara kuvvet veren Allahın Ruhu idi. Bir devlet kurmadılar, tam tersi, bütün devletler onlara karşı çıktı, onları öldürürdüler. Ve o avuç insanın yaptığı şahitliğe dayanarak bugünlerde iki milyardan fazla insan İsa Mesihin dirilişini kutluyorlar.
Acaba, İsa'nın dirildiğine şahitlik yapan o insanlar aldandılar mı, yoksa belki yalan mı söylediler. Bu küçük broşürde onu araştıracağız. Ve burada hemen şuna dikkat edelim: İsa'yı kabul eden kişinin imanı birhangi masala dayanmıyor, tarihe dayanıyor. Biz İsa'nın ölüp dirildiğine inanmıyoruz, birhangi peygamber onu söyledi diye, ama şahitler onu gördüler diye.
Masal ile tarih arasındaki fark nedir: masal insanı coşturabilir, düşündürebilir ya da bir ders verebilir. Ama kimse bir masala bakıp da hayatında önemli bir karar almayacak. Tarih başka: tarih gerçekten olmuş olaylarla ilgilidir, kesindir, güvenilirdir. Ona bakıp kendimiz için önemli kararlar almalıyız. Tarihte bir hakikatı öğrenmek için lazım şahitlere bakalım: olayı gören kişiler var mı, gördüklerini bir kitaba yazdılar mı? İsa Mesih'in şahitleri yazdıkları kitap aramızdadır, orada onun öldüğünü ve gerçekten dirildiğini okuyoruz.
İsa, otuz yaşında iken göreve başladı ve üç sene sonra genç yaşta öldü. Onun sözlerini kabul etmeyen Yahudi devlet adamları onu haçta öldürmek için Romalılara teslim ettiler. Haça germek Romalıların çok kullanıdığı bir idam metodu idi. Mesela, İsadan 71 sene önce ünlü Spartak köle ayaklanmasında 6000 kişi yol kenarında haça gerdiler.
Nasıl emin olabiliriz ki, İsa Mesih gerçekten öldü?
İ
sa
Mesihin ölümü rastgele olmadı, bir kaza sonucu değildi. Allah,
Mesihin gelişini daha yüzlerce sene önce peygamberlerin ağzından
müjdelemişti. O peygamberler İsa'nın nasıl öleceğini en küçük
detaylarına kadar önceden bildirdiler. Musa Tevrat kitabında 1400
sene önce yazdı ki, Mesihin tek bir kemiği kırılmayacak. Davut
Mezmurlar (Zebur) kitabında daha 1000 bin sene önce şunları
yazdı: Mesih çok
acı çekecek, susuz kalacak, kemikleri oynak yerlerin-den
çıkacaklar ama bir kemiği bile kırılmayacak, onun giysileri
üzerine çöp çekecekler. Peygamberler önce
bildiriyorlar, şahitler sonra
aynısını görüyorlar. Bu, Allahın bizim emin olmamız için bize
vermiş olduğu kesin bir delildir.
Peygamber Yeşaya gene, İsadan 730 sene önce bizi anlatıyor, Mesih nasıl bir duygu ile ve ne için ölecekti: “O baskı görüp eziyet çektiyse de ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi açmadı ağzını... Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk.”
İsa, büyük kesinlikle nasıl öleceğini de önceden bildirdi: “Kimse canımı benden alamaz. Ben onu kendimden veririm. Benim var hakkım onu vereyim ve var hakkım onu geri alayım.” Sıradan bir insan, peygamber olsa bile, onu söyleyemez; gelmiş geçmiş bütün tarih içinde sade İsa Mesih bunu yaptı.
İsa'nın ölümü saklıdan olmadı, Yeruşalim (Kudüs) kasabasının duvarın hemen önünde haça gerildi, bütün kasaba onu seyretti. Onu suçlayan düşmanları, onun öğrencileri, hatta sevdiği kendi anası orada durup onun öldüğüne şahit oldular. Onu öldürmekle görevli olan askerler çok dikkat ettiler, gerçekten ölmüş olsun, yoksa onlara da ölüm cezasını verilecekti. Yuhanna adlı öğren-cinin şahitliğine dikkat edelim:
“Bunun üzerine askerler İsa ile birlikte haça gerilmiş olan adamlara geldiler. Birinci adamın hem de öbürünün bacaklarını kırdılar. Ama İsa'ya gelince gördüler, O zaten ölmüştü. Ve Onun bacaklarını kırmadılar. Askerlerden biri mızrakla Onun yanını deldi. Ve hemen kan ve su çıktı. Bunu görmüş olan kişi buna şahitlik yapmıştır. Ve onun şahitliği doğrudur. Hakikatı konuştuğunu kendisi de biliyor, öyle ki, iman edesiniz.”
Evet, İsa'nın yüreğine vurulan o bıçak sadece onun hayatına son vermedi, İsa'nın ölmediğini söyleyen bütün boş teorilere de kesin bir son veriyor. Ama kimi insanlar imansızlıkta o kadar ilerlediler, o kadar fanatik oldular, İsa'nın öldüğünü kabul etmemek için en olmayacak teoriler uydurup, “Allah bir kişi İsa'ya benzer kıldı” diyorlar. Doğruluğu seven, yalandan nefret eden Allah, neden sevdiği öğrencilerini aldatırsın, boşuna onları üzüntüye soksun. Hatta o durumda sevgili Meryem anayı da aldatırmış olacaydı. Bir ana yüreği buna dayanır mı? Allaha o kadar büyük bir sahtekarlığı kesinlike yakıştıramıyoruz. Bu teoriyi çıkaranlar utansınlar!
Ama çok şükür, yüzlerce sene sonra yaşamış olan insanların sözlerine kalmıyoruz, asıl göz şahitlerin sözleri açık açık okuyabiliriz.
Eğer iş burada kalsaydı, İsa'ya bir din adamı ya da peygamber gibi inananlar olacaktı. Ama İsa ondan kat kat daha büyüktür. Onun dirilişinden sonra kişiler onu iyice anlamaya başladılar. Öğrencileri bile onun dirileceğini beklemezlerdi. Ama üçüncü gün mağaralı mezarından çıktı ve birçok kişiye göründü. İşte o zaman bütün hayatları değişti. Biz acaba nasıl ondan emin olabiliriz?
Gene yüzlerce sene önce Davut, Zebur kitabında Mesihten için şöyle yazdı: “Çünkü sen canımı terk edip, ölüler devletine teslim etmeyecen. Ve izin vermeyecen ki, senin Kutsal adamın çürüsün.”
İsa daha ölmezden önce, dirileceğini müjdeledi: “İsa Mesih o zamanlarda başladı, öğrencilerine şöyle öğretirsin: lazım Yeruşa-lim'e gitsin, çok çeki görsün, öldürülsün ve üçüncü gün dirilsin.”
M
esihin
öğrencisi Pavlus İsa'nın dirilişine şahitler olduğunu şöyle
bildiriyor: “Mesih bizim günahlarımız için öldü. Mezara
koyuldu ve Kutsal Kitabın önceden bildirdiği gibi, üçüncü gün
dirildi. Ve Kifas'a, sonra onikilere de göründü. Daha sonra beşyüz
kardeşe bir kerekte göründü.”
İsa'nın dirlişinin şahitleri onun kayalı mezarına girip, kefeni ve sargı bezlerini buldular, ama İsa'nın cesedini bulamadılar. Daha sonra İsa değişik yerlerde onlara göründü, onlarla konuştu, oturup yemek yedi bile. Kırk gün içinde ona iman etmeyen kişilere bile göründü ve öylece onların şüphe-lerine cevap verdi. Kırk gün bitince de, herkesin önünde göke alındı.
Evet, sevgili okuyucu. Bu sene İsa'nın dirilişini kutlarken, seni de davet etmek istiyoruz. Senin sonsuz, ölümsüz canını kime teslim edecen: kendi mezarında yatan birhangi peygambere mi, yoksa mezardan dirilip ölümü yenen İsa Mesihe mi? İsa kendisi şöyle buyurmuştu: “Öyle bir vakıt gelecek, mezarda olanların hepsi benim sesimi işitecekler. Ve dışarı çıkacaklar: iyilik yapmış olanlar yaşam dirilişine, kötülük yapmış olanlar gene davalanma dirilişine.” - Evet, en büyük peygamberler bile mezarlarında yatıp kıyam gününü beklerken İsa'nın sesini işitecekler. Bugün sen onun sesine kulak ver, ona iman et::
"Diriliş ve yaşam ben'im. Kim bana iman ederse, ölse bile yaşayacak. Ve kim yaşarsa ve bana iman ederse, o sonsuzlara kadar ölmeyecek.”