Hagay
bölüm 1-2
- Hagay Malakiden 90 sene önce yaşadı (-520)
- İsrail halkı Babil sürgününden dönmeye başladı: kral Darius bir vali koydu: Zerub-Babil
- tapınağı yeniden kurmaya başladılar, ama devam etmediler... 18 sene geçti... büyük hevesle başladılar, ama sonra komşu devletlerden baskı geldi ve devam etmediler
- kırgınlık, mülüslük, gamsızlık ... artık boşvermeye başladılar
Hag 1:4 "Bu tapınak yıkık durumdayken, sizin ağaç kaplamalı evlerinizde oturmanızın sırası mı?"
- İsrailde ağaç, tahta çok fazla kıt idi ve en büyük luks idi
- Hagay büyük kontrast yapıyor: Rabbin evini mi, yoksa kendi evininiz mi? (1:2-4)
- o günlerde bukvalno kayalardan yapılma bir ev idi, Süleymanın tapınağı - 48 sene önce Babil kralı Nebukadnesarın ordusu onu yıktı
- ama şimdi o ev konuşmuyor toplantı yerlerimiz için, ama konuşuyor insanlar için.
- Allahın evi bugünlerde iki türlü yıkıktır: (1) insanlar yok ve (2) var olanlar da zayıf, bilgisiz ve birbirlerine bağlı değil
- BG'da onu görmüyor muyuz? 20 sene önce kişiler harıl harıl geirdiler toplantılara, öünkü yenilik idi. Sefte mahallede fırsat vardı, anadilinde yarı ofitsyalno bir iş yapasın
- bugünlerde gene imansızlara zor ulaşıyoruz: İsa Mesihin iyi haberini yayamıyoruz mahallede - bizden bıktılar, kötü örnekler gördüler, başka başka öğretişler ve dinler yayılıyor
- çoğu toplantıları bir arada tutan başka şeylerdir: müzik (Allahın Sözü ve Kutsal Ruh yerine, yonika ve mikrofonlar) - kimi yerde: yardımlar, pomoştlar
- bir kasaba: hiç gençler ve kızanlar yok - hepsi yaşlı neneler kalmış, torunları ya müslüman, ya narkoman olmuş - onlar da imansız torunları için toplantılarda dua ettiriyorlar
- lafın kısası: gerçekten bizim de Allahevimiz, Hagayın zamanındaki gibi yıkık
- ve imanlılarımız buna karşı ne yapıyorlar? Aynı Hagayın zamanındakiler gibi evlerini remont yapıyorlar: ağaç kaplamalar, parketler, doğramalar, kapılar, fayanslar, aynalar, divanlar, perdeler ...
- kimse yanlış anlamasın: değil bunlar kötü olsun... ama aklımız fikrimiz orada, tema bu ... günah değil bunlarla uğraşmak, ama Rabbin evi ile uğraşmamak
- Hagayın zamandaki İsraillilerin durumu nasıl: hevesle Rabbin işine başladılar, zorluk gördüler ve sonra kendi hayatlarına çekildiler (liçen jivot)
- o da çok şaşırtıcı bir şey: en başta onlar ruhsal düşünürdüler - 65 sene gurbette geçirdiler, artık esir alınan kişilerin torunları büyüdü. Düşün 65 sene Almanyada yaşa sonra Bulgaristanı dön. Zaten İsraillilerin sade 10% Babilden döndüler. Raht yaşamı brakıp, ruhsal amaçlarla döndüler Kenan topraklarına. Ve şimdi sanki o ruhsal ateş söndü
- Pavlusun dediği gibi: "Ruhta başladınız, ve şimdi bedende mi bitirmeğe bakıyorsunuz?" - bizim halimiz biraz ona benzemiyor mu? - yeni topluluklarda çok heves var, herkes uğraşıyor bir şeyler katsın - ama bizim gibi yaşlanmış bir toplulukta herkes kendi hayatına çekildi.
"Her Şeye Egemen RAB diyor ki, "Şimdi tuttuğunuz yolları iyi düşünün! Çok ektiniz ama az biçtiniz; yiyorsunuz ama doyamıyorsunuz, içiyorsunuz ama neşelenemiyorsunuz; giyiniyorsunuz ama ısınamıyorsunuz; ücretinizi alıyorsunuz ama paranızı sanki delik keseye koyuyorsunuz." (Hagay 1:5-6)
- bir lafla: bereket yok! - para gelmiyor değil, var para... ama sanki kese delik
- neden: çünkü anla, senin hayatın imansızlarınkinden farklı geçiyor, sen RUHSAL bir kişisin, duhovno - senin fikirleirn lazım bambaşka olsun
- geçenlerde BTV programında: Slivenden bir bulgar kadın, 9 evlat doğurmuş ve kocası papaz - intervyu yaptılar, adam şaş baş kalıyor: "Nasıl bakıyorsunuz onlara, zor olmuyor mu?" - kadın: "Biz farklıyız, biz düşünmüyoruz bu yeryüzündeki meseleleri, biz düşünüyoruz sonsuzluk için (za veçnostta)"
- ne güzel bir şahitlik! Acaba, bizim evangelist kiliselerden kaç kadın bulacan, öyle düşünsün, ona göre yaşasın? Tam tersi, bugün birçok kiliselerimizde 'zenginilik müjdesi anlatılıyor. Ne kadar malın ve paran varsa, ne kadar daha pahalı araba aydıyorsun, o kadar bereketlisin Allahtan
- bizim kadınlarımız daha üçüncü bebekte abort yapacaklar, "Bakamayacaz" diye
- "keseniz delikli" - kalıcı bereket yok, bu materyalist hayattan zevk alamıyoruz, bizi tatmin edemiyor
- harçla borçla, kreditle aslında lazım olmayan mallar alıyorsun, boş boş gösterişli düğünler yapıyorsun ve sonra bankalara köle oluyorsun - ne sanıyon: köle iken rahat mı yaşayacan? Kölenin yüzü gülecek mi sanki?
- ama senin bakışın yanlış: tema sen değilsin zaten, tema Rab İsadır, onun işidir - önce onun evini kaldır, orada remont yap... o bitti mi, Rab senin kesendeki deliklerini kapatacak, kalıcı bereketler alacan
- sanki Rab bir değişmeyi teklif ediyor: “Sen benim yükümü taşı, sonra ben seninkini taşıyacam”
- bir işçi gibi: benim işimi gör, ben sana aylık verecem, yemek de verecem
- bu bize zor mu geliyor? Bu dersi aldık mı?
Hag 1:9 Bol ürün umdunuz ama az topladınız. Eve ne getirdiyseniz üfleyip dağıttım. Acaba neden?" Böyle soruyor Her Şeye Egemen RAB. "Yıkık duran tapınağımdan ötürü! Oysa hepiniz kendi evinizle uğraşıyorsunuz. 10 İşte bunun içindir ki, gök çiyini, toprak ürününü sizden esirgiyor. 11 Ülkeyi -dağlarını, tahılını, yeni şarabını, zeytinyağını, toprağın verdiği ürünleri, insanlarını, hayvanlarını, ellerinizin bütün emeğini- kuraklıkla cezalandırdım."
- "üfledim, paranız dağıldı" - Rab bereket vermezse, ayda 3000 Leva gene yetmeyecek
- önce: bereket almak, sonra: bereket olmak (2.Kor 6:10)
"Sanki kahırlıyız, ama her zaman seviniyoruz. Sanki fukarayız, ama çok kişi zenginleştiriyoruz. Sanki hiç bir şeyimiz yok, ama her şeye sahibiz."
- SEN ne zaman öğrenirsen bereket olmayı, o zaman SANA da bereket verilecek
"Siz gene, en birinci Onun krallığının ve Onun doğruluğunun peşine düşün. O vakıt size bütün bu şeyler de verilecek" - bu Allahımızın bir sözüdür, ona güvenebiliriz
- önce: ONUN krallığı ve doğruluğu, SONRA senin ihtiyacın - tekrarlamaktan bıkıyoruz: ama anlayana kadar
- film Karate Kid 2: Amerikalı genç Okinava adasına gidiyor, oradan bir Japon ustadan karate öğreniyor. İki direk üzerinde iki yazı görüyor. Birinci kural: "Boşuna dövüşmeyecen, her türlü kavgadan kaçacan" - ikinci kural: "Dön, önce birinci kuralı öğren"
- sanki ruhsal dünyada aynısı: Rabden büyük büyük anlayışlar, dersler bekliyoruz ama o diyor: "Önce bana güvenmeye öğren, önce benim işim içim yaşa"
- o dersi atlatıyoruz: "Ah, onu zaten biliyorum" - ama bilmiyorsun, kendini brakmıyorsun ... ne zaman böyle yaşamaya karar verecez?
- Rabbin sözü var: "...sana verilecek" - ona güveniyor musun? Evet ise, o sırayı tut: önce onun işi, sonra senin işin - en birinci ruhsal dersin odur
"Diyelim, birinizin tarlada işleyen ya da koyunları güden bir hizmetçisi var. Dışarıdan gelince, ona hemen diyecek mi: 'Hazır gelmişken, sofraya buyur'? 8 Yoksa şöyle demeyecek mi: 'Bana yemek hazırla, peşkir tak, bana hizmet et, yiyeyim, içeyim. Ben bitirdikten sonra, sen de yiyip içecen.' 9 Adam hizmetçisine hiç şükür edecek mi, buyur edilen şeyleri yaptı diye? 10 Aynı onun gibi, size buyrulan herşeyi yerine getirdikten sonra, şöyle konuşacaksınız: 'Biz ancak kıymetsiz kullarız. Ne lazım idi yapalım, sade onu yaptık.'"
- işte bizim durumumuz: Rabbin hizmetçisi (Obadya)
- düşünce: yorgunum ama önce efendime hizmet edeyim, sora ben yiyecem
- senin evine misafir gelsin, nasıl davaranacan? Ne kadar yorgun olsan da, gene hizmet edecen, değil mi?
O zaman RAB, İlyas'a dedi: "Şimdi kalk git, Sayda yakınlarındaki Sarefat Kenti'ne yerleş. Orada sana yiyecek sağlaması için dul bir kadına buyruk verdim."
Sarefat'a giden İlyas kentin kapısına varınca, orada dul bir kadının odun topladığını gördü. Kadına: "Bana içmek için biraz su verebilir misin?" dedi. Kadın su getirmeye giderken İlyas yine seslendi: "Lütfen bir parça da ekmek getir."
Kadın, "Senin Tanrın yaşayan RAB'bin adıyla ant içerim, hiç ekmeğim yok" diye karşılık verdi, "Yalnız küpte bir avuç un, çömleğin dibinde de azıcık yağ var. Görüyorsun, bir iki parça odun topluyorum. Götürüp oğlumla kendim için bir şeyler hazırlayacağım. Belki de son yemeğimiz olacak, ölüp gideceğiz."
İlyas kadına dedi: "Korkma, git yiyeceğini hazırla. Yalnız önce bana küçük bir pide yapıp getir. Sonra oğlunla kendin için yaparsın. İsrail'in Tanrısı RAB diyor ki: 'Toprağa yağmur düşünceye dek küpten un, çömlekten yağ eksilmeyecek.'"
- acaba, ben o dul kadının durumunda olsaydım? Rabbin işi için son stotinkaya verir miyim?
- halk Rabden korktu
- vali Zerub-Babil
- düşünün, taşının; güzel kantarlayın, karar verin
- “canım çekmiyor”, “keyfim yok”, “bu daha çok hoşuma gidiyor”, “doğru ama üşeniyorum” - düşünüp karar verirdiler
- Luka 14:28-30 kule yapmak - Luka 14:31-33 savaş yapmak
"Bir kişi bana geldi mi, ama kendi anası ve babasından, karısı ve kızanlarından, kardeşleri ve kızkardeşlerinden, hem de, evet, kendi hayatından bile vazgeçmedi mi, o kişi benim öğrencim olamaz. 27 Her kim haçını taşıyıp arkamdan gelmezse, benim öğrencim olamaz.
28 Çünkü aranızda bir kişi var mı ki, bir kule yapmak isterken, en peşin oturup hesap yapmasın: acaba bitirmek için elinde yetecek kadar para var mı, yok mu? 29 Yoksa temel attıktan sonra bitiremezse, onu gören herkes başlayacak onunla eğlenmeye. 30 Diyecekler: 'Bu adam kalktı ev yapsın, ama bitiremedi.' 31 Ya da hangi kral başka bir kralla muharebe yapmaya giderken, en peşin oturup herkesin fikrini öğrenmesin: acaba on bin adamıyla yirmi bin adamla karşısına çıkan kralı yenebilir mi diye. 32 Yoksa öbürü daha uzakta iken, habercisini gönderip istesin anlaşma olsun. 33 Onun için, her kim bütün herşeyini geride brakmazsa, benim öğrencim olamaz."
- tema: haçımızı taşımak - değil: duygusal karar, büyük laflar
- tamam: “Yarın için kaygı çekmeyin”
- tamam: Yak 4:13-14 “demeyin filanca kasabaya gidecez...”
- ama: imanlı hayat, ev yapmaya düşünüyor, smetkanı güzel yap, iyi gibi düşün taşın
"Dağlara çıkıp kütük getirin, tapınağı yeniden kurun. Öyle ki, ondan hoşnut olayım, yüceltileyim" (Hagay 1:7-8)
- büyük kontrast: o ağaçlar var ya, hani evleriniz için aldınız... artık onları benim evime getirin... BEN yüceltileyim... değil siz, herkes benim evime hayran kalsın, değil sizin remontlarınza
- "Tapınağı yeniden kurun" - bu bizim için ne demek? Bugün onu nasıl yapacaz?
- BG toplantıların çoğunda: pastor plus bir iki kişi bütün işleri yapıyor - herkes geliyor toplantıya kinoya ya da Tarkan'ın bir konserine gidermiş gibi
- seyirci durumundan aktör durumuna geçmek, tüketici (konsument) durumundan üretici (proizvoditel) durumuna geçmek
"Bütün beden Ondan fırsat alıyor. Hani şöyle: bağlı olan her parça bir şey katıp bedeni bir arada tutuyor ve birleştiriyor. Her bir parça tek tek tertipli işliyor. Böylelikle bütün beden kendi kendini sevgide büyütürüyor ve yetiştiriyor." - Efesliler 4:16
(1) her parça bir şey katıyor
- güdücünün asıl işi değil ruhsal işler yapmak... ama yapTIRmak... kişileri yetiştirmek öyle ki, onlar hizmet etmeye hazır olsunlar
- ne zaman bir kişi hasta, ya da toplantıya gelmiyor, kardeşler, kızkardeşler güdücüye sormuyorlar "Falanca kardeş neden gelmiyor?" ama hiç pokana almadan kendileri onun evine gidiyorlar
- toplantıda iki çeşit imanlılar var: katırlar ve çuvallar - bazıları başkalarını taşıyorlar, onların zayıflıklarına sabırla katlanıyorlar, onların ihtiyaçlarına koşuyorlar, kardeşine hizmet ediyorlar, onların ayaklarını yıkıyorlar
- başkaları gene çuval: bütün yükünü başkalarına brakıyorlar, kendilerini hep zayıf sanıyorlar, başkalarına hizmet edeceğine kardeşler onlara hizmet etmek zorunda. Uygunsuz bir durum gördüler mi, düşünmüyorlar "Ben ne yapabilirim onu değiştirmek için" ama sade ağlaşıyorlar, başkalarını suçluyorlar
(2) her parça bedeni bir arada tutuyor ve birleştiriyor
- sen toplantıda nesin: yapıştırıcı mı yoksa makas mı? Kardeşleri birbirlerine yaklaştırıyor musun, yoksa laflarınla onları ayırmaya mı bakıyorsun?
- imanlı lazım düşünsün: benim yerim var bu toplantıda, o yeri dolduruyor muyum, yoksa o boş mu kalıyor - her hafta iki defa gelmek, en minimum bir şey - her pazar günü senin için ağır bir yük mü, zahmet mi? - bu imanlının nabzı, onun pulsu... tap tap tap... lazım düzgün bir ritm olsun. Ama bir hafta var, 2 hafta yok ise... o zaman yürk hasta, infarkt olabilir
(3) her parça tertipli işliyor
- Allah seni bütün maşinanın içinde bir çark yaptı. Sen lazım tam yerinde olasın ve dönesin, işini göresin, yoksa maşina ne için yapıldı, o iş bitmeyecek
Hag 2:3-5 'Aranızda bu tapınağı önceki görkemiyle gören kaldı mı? Şimdi size nasıl görünüyor? Bir hiç olarak görünmüyor mu? 4 Şimdi sen, ey Zerubbabil, yüreklen!' RAB böyle diyor. 'Ey Yehosadak oğlu Başkâhin Yeşu, yüreklen! Ey ülke halkı, yüreklen!' RAB böyle diyor. 'İşi sürdürün. Çünkü ben sizinle birlikteyim.' Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB. 5 'Mısır'dan çıktığınızda, size bu konuda söz verdim. Ruhum aranızdadır. Korkmayın!'
- 68 sene önce, üç kuşak
- Ezra 3:12 – daha temelleri koyulurken yüksek sesle ağladılar
- Zek 4:6-10
Bunun üzerine şöyle dedi: “RAB Zerubbabil'e diyor: ‘Güçle kuvvetle değil, ancak benim Ruhum'la başaracaksın’. Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB. Sen kim oluyorsun, ey ulu dağ? Zerubbabil'in önünde bir düzlük olacaksın! O tapınağın son taşını çıkarırken, halk da, ‘Ne güzel, ne güzel!’ diye bağıracak. Bu tapınağın temelini Zerubbabil'in elleri attı, tapınağı tamamlayacak olan da onun elleridir. O zaman beni size Her Şeye Egemen RAB'bin gönderdiğini anlayacaksınız.
“Küçük işleri yapma gününü kim küçümsüyor?”
- eskiden: mucizeler olurdu, eskiden: köy köy gezerdik, Allahı överdik
- ama bugün: kartadan kalkamıyorsun, TV önünden kalkamıyorsun
- Rab sana konuşuyor: Senin bugünkü AZın, eski günlerin ÇOKundan daha önemli
- Rab bugünkü AZı kullanmak istiyor, 5 ekmek, 2 balık gibi
- Rab kesin buyuruyor, hem de kuraj veriyor: “Güçlü ol, devam et, çalış Ruhum aranızda!
- eger bunu yaparsan: büyük vaad: “tapınağın sonraki yüceliği, eskisinden daha büyük olacak!”
- Bu yeni seneye girerken, karar verelim Hagayın bu son sözü gerçekleşsin: gelecek sene Rabden büyük işler bekleyelim - en birinci onun evini düşünelim