4 Ama o kişiler, hani bir kere aydınlığa kavuştular, gökten gelen o vergiyi tattılar, Kutsal Ruh'a ortak oldular, 5 Allahın sözünden ve gelecek dünyadan bir dat aldılar, 6 ve sonra yoldan ayrıldılar; işte, onlara yok fırsat, bir daha tövbe etmek durumuna getirilsinler. Onlar kendileri için Allahın Oğlunu bir daha haça gerip elaleme rezil ediyorlar.
7 Bir toprak onun üzerine sık sık düşen yağmuru içti mi, ve kendisine bakan kişilere fayda getiren otlar çıkardı mı, o Allahtan bereketleniyor. 8 Ama bir toprak tikenli otlar ve çalılar çıkardı mı, o yaramazdır ve lanetlenmenin üzerindedir. Onun sonu yanmaktır.
9 Ama, sevgililer, böyle konuşsak bile, kurtuluş temasında sizden için daha iyi şeyler düşünüyoruz. 10 Çünkü Allah haksız değildir ki, çalışmalarınızı ve sevginizi unutsun. Kutsallara hizmet etmekle Onun adına sevgi gösterdiniz, ve hâlâ da onu yapıyorsunuz. 11 İstiyoruz, sizden herkes sonuna kadar aynı onun gibi işlesin, öyle ki, umut ettiği şeyden tam emin olsun. 12 Maksat, tembel olmayasınız. Ama o kişilerin arkasından gidesiniz, hani iman ve sabırla söz verilen şeylere kavuştular.
1 Onun için Mesihin temel öğretişlerini geride brakalım ve tamamlık durumuna doğru ilerleyelim. Yeniden aynı temeli koymayalım: hani, ölü işlerden tövbe etmek, Allaha iman etmek, 2 türlü vaftiz meseleleri için öğretiş, el koymak, ölülerin dirilişi ve sonsuz davalama. 3 Allah fırsat verirse, onu da yapacaz.
Biraz önceki ayetlerde 'bebekler için süt, ama yetişkinler için et' benzetmesi geçti, burada avtor anlatmak istiyor, bu 'süt' gibi öğretişler nedir
'yeniden aynı temeli koymayalım' = "siz onu zaten bliyorsunuz, gerek yok onun üzerinde durayım"
Bu gösteriyor, o zamanlarda her imanlı daha ilk günlerinde sıkı ders alırdı, İsa Mesihin öğretişini iyi gibi öğrenirdi - ne yazık kı, biz onu çoğu vakıt yapmıyoruz. Kişi iman ediyor, ama aslında neye iman ettiğini iyi bilmiyor.
acaba biz temel konuları iyice anladık mı? Kısaca kendimize soralım: "Ben bu meseleleri nasıl anlıyorum"
i mansız bir kişiyi imana getirmek için ona !tövbe ettiriyoruz', arkamaızdan belli başlı sözler tekrarlasın. Bu tövbe değil.
t övbe en başta 'düşüncelerini değiştirmek' demektir. Kişi anlıyor ki, şimdiye kadar yaşadığı hayat yanlış posokaya giderdi, ve istiyor, ondan kesin dönüş yapsın
a nlıyor, değil sade yaptığı işler kötü olsun, kendisi de büsbütün kötüdür. "Değil sade ellerim, ama yüreğim günah dolu"
t övbe kendisi yemiş verecek. Lazım değil, kimse tövbe eden kişiyi zorlasın, ona dua ettirsin.
Apo 2:37 - "Halk bunu işitince, yüreklerine bıçak saplanmış gibi oldular. Petrus'a ve öbür apostollara dediler: "Kardeşler, ne yapacaz?"" - İşte, tövbe insanı o duruma getiriyor, kişi kendisi "Ne yapacam" diye bağırıyo r
Türkçede 'vyara' için iki söz var: inanç ve iman - 'inanç' sözü demek, sen bir haberi kabul ediyorsun, diyorsun: "O öyledir, doğrudur" - o bir kafa ve düşünce meseledir
a ma iman daha başka: o senin içinde bir kuvvettir, bir motor gibi: seni harekete geçiriyor, sana işler yaptırıyor, seni rahat brakmıyor. O bir yürek meselesidir.
i manın iki ayağı var: (1) doğru haberi işitmek ve kabul etmek ve (2) bu habere göre yaşamak. Ayağın biri kesik mi, ilerlemiyorsun ve en sonunda düşecen.
i nanç - neye inanıyorsun: İsa Mesih'in haberini doğru olarak anlatıyor muyuz? Onun hayatı, ölümü ve dirilişi merkez yerini alıyor mu? Yoksa "İsa'ya gel, bereketlenecen" haberini mi yayıyorum?
Eger öyle bir habere bağlandıysan, istediğin kadar hızlı imanın olsun, boşuna çünkü yanlış bir habere iman ediyorsun.
"imansız inanç" - sadece birtakım öğretişleri kabul etmek de yeterli değil. İnancımız lazım büyüsün, iman derecesine gelsin. Var çok kişi, sanki çakalnyada: doğru goaradayım, tren gelecek, başka işim yok sade bekleyşp bineyim. Ama kimse iman varsa, o kendisi yola çıkıyor, treni beklemiyor.
İbrahim'in örneği: Rab ona kesin söz verdi, ama İbrahim lazımdı yola çıksın. İbrahim diyebilirdi: "Tamam, hepsi doğru. Putlara tapmayacam, sade gerçek Tanrıya hizmet edecem . Burada, Ur kasabasında kalacam, bakalım ne olacak." O zaman 'imanın babası' olmayacaydı. Ama iman ettiği için herşeyi brakıp yola çıktı.
Yakup 2:14-19
“Kardeşlerim, bir kişi derse, "Benim imanım var", ama onda işler yok, ona ne fayda? Öyle bir iman onu kurtarabilecek mi? 15 Diyelim, bir kardeş ya da kızkardeşin yok ne giyisin, ve gündelik ekmeği de yok. 16 Sonra sizden biri ona desin, "Selametle git! İnşallah ısınıp doyarsın", ama bedene ne lazımsa ona vermesin - bu iş neye yarar? 17 Aynı onun gibi, iman yalnız başına, hani işleri olmadan, ölüdür.
18 Belki birisi diyecek: "Senin imanın var, benim gene işlerim var". Sen bana imanını göster işleri olmadan, ben de imanımı kendi işlerimle sana gösterecem. 19 Sen inanıyorsun, Allah birdir. İyi yapıyorsun; kötü ruhlar da iman ediyorlar, ama titremekle!”
Demiyor: "Kendimizi zorlayalım, iyilik yapalım" - ama: "Eger doğru imanın varsa, otomatik olarak iyi işler bitirecen"
"Kötü ruhlar da iman ediyorlar..." - İyi işlerin olarak ne gösterebilirsin? "Ama İsa'ya iman ediyorum" - Güzel, ama sen bunu işlerinle göstermezsen, senin inancın cinlerin inancı gibi, onlar 'İsaya inanıyorlar' - ama onlara bu inanç yarar getirmiyor
Bu tema ilk yüzyılda daha da karışık idi. En azında dört çeşit vaftiz ve yıkanma vardı:
1) Yahudilerin vaftizi: Yahudi olmayan bir kişi gerçek Allahı kabul etmek istedi mi, bir sürü ritual vardı. Bunların birisi vaftiz.
2) Allah görevlilerinin yıkanmaları: Allahevinde hizmet eden görevliler önce bütün yıkanırdılar, sonra işlerine başlardılar
3) Yahya'nın vaftizi: Yahya geldi İsa'nıın gelişine bir halk hazırlasın. Kim tövbe ettiyse, vaftiz oldu; vaftiz de tövbe etmenin semboluydu. Sanki Allahsız halklardan biri gibi olurdu
4) İsa'nın vaftizi: Bu olurdu İsa'nın adına, ya da onun adında. Nasıl Musa kendi halkını Kızıldenizden geçirdiyse, aynı onun gibi İsa da kendi yeni halkını vaftizin suyundan geçiriyor. Bütün milletlerden gelip tek bir yeni Allah halkı oluyoruz.
Bizim için vaftiz alışılmış bir ritual olmasın. Biz de vaftizi kullanalım, bir sınır çizmek için: vaftiz olan kişi, Allahın halkından sayılıyor, olmamış kişi henüz o halka dalmamış
Bugün başka temalar var: "Bebekler vaftiz olsun mu, olmasın mı?", "Kimin hakkı var vaftiz etsin?" , "Nasıl vaftiz edilsin - batırmakla mı, dökmekle mi, serpmekle mi?"
Sen vaftiz oldun mu? Senin için o ne demek oldu - bir ritual mı, yoksa bir şahitlik mi, eski kişilğin öldü, yeni insan oldun diye mi?
Eger vaftiz olmadıysan, neden bekliyorsun? Bu adımı atmak için ne lazım sana?
El koymak her zaman ruhsal güç vermek demektir. Çoğu zaman bunu yapardılar, ne zaman kişiye bir görev, bir ruhsal iş verdiler.
Yeni imanlı el koyardılar ve dua ederdiler, Kutsal Ruh onda işlemeye başlasın diye. Demek, daha en birinci gün yeni imanlı Allahın işçisi olurdu. Topluluğun içinde onun görevi vardı.
Kilise işi sadece güdücülerin ya da pastorların değildir - herkes sorumlu. Bunu anladın mı?
Matta 25:14-30 - Emanet Para Benzetmesi - İsa birine 5, başkasına 2, üçüncüsüne 1 verdi - ama yok bir kişi kime vermesin. Her imanlının içinde en azında birer talant var. Onu gömmeyelim, işletirelim.
Ne yazık ki, Bulgaristan'da çoğu toplantılarda sadece 1,2 kişi işliyor, öbürleri sanki kinoya gitmiş, sade bakarlar. Ama Rab sana da bir görev, bir iş verdi. Sen o nedir biliyor musun, yoksa onu araştırıyor nusun?
Pavlus'un sözlerine göre, bu öğretiş imanımızın tsentırıdır; onsuz herşey boştur.
1.Kor 15:17
Ama Mesih dirilmemişse, sizin imanınız boştur. Ve siz hâlâ günahlarınız içindesiniz.
Bu tema bizim için biraz daha kolaydır, çünkü mahallede herkes bir parça dirilişe inanıyor. Ama biz imanlılar bu öğretişi iyi gibi öğrendik mi. İmansızlarla konuşurken, onlara gösterebilir miyiz ki, İsa sahiden dirildi?
Sonra, biz cenneti nasıl düşünüyoruz? Müslümanlar gibi, herşey materyalno, yoksa anlıyor muyuz, asıl cennet, Rable sonsuzlara kadar birlikte olmaktır.
1.Kor. 15:19
"Eger sade bu hayat için Mesihe umudumuz olsa, bütün insanlardan daha ziyanız."
Bizim aslında Rabden beklediğimiz şey nedir: bu yeryüzünde bereket, şifa, fayda, yardım mı - yoksa sonsuzlukta onunla beraber olmak mı. Bizim düşüncelerimizde sonsuzluk en büyük yeri alıyor mu?
Mahallede buna da herkes inanıyor: "ahret günü" diyorlar, ama kimse o günü ciddi almıyor. Ne yazık ki, birçok imanlı da o konuda mahalle düşüncesine sahiptirler, değil İncilin
"kantar terazi" diyorl ar, ama o düşünce İncilde yok. Rab kitapları açacak, orada herşey yazılıdır. Ama yaptığımız hiç bir iyilik yaptığımız hiç bir günahı ortadan kaldıramaz.
Açıklama 20:12-15
"Ve ölüleri gördüm, büyükleri de küçükleri de. Kral iskemlesinin önünde dururdular. Ve kitaplar açıldı. Ve gene başka bir kitap, hani yaşam kitabı da açıldı. Ölüler de o kitaplarda ne yazılıydı, ona göre davalandılar. Evet, kendi yaptıklarına göre davalandılar... 15 Ve bir kişinin adı o yaşam kitabında yazılı olarak bulunmadıysa, o kişi ateş gölüne atıldı."
Demek, herkes davalanacak yaptıkları günahlarına göre; ama kimse kendi yaptıklarına bakarak kurtulamayacak. Kurtulmak için Yaşam Kitabına yazılmış olmak lazım. O Yaşam Kitabı da Kuyu'nun, yani İsa'nındır. Sadece onun kurbanına güvendik mi, o zaman bizim adlarımızı oraya yazıyor.
O son davalamada Rab seni kurtaracak mı? Ondan emin olabilir miyiz? - Çoğu imanlılar imansızlar gibi konuşurlar: "Eh, orasını Allah bilir" - öyle bir cevap imanlıya yakışmaz.
"Çünkü biliyorum, kime iman ettim. Eminim ki, Onda var fırsat, emanetimi o son güne kadar kollasın." (1.Tim. 1:12)
"Siz Allahın Oğlu'nun adına iman ediyorsunuz. Ve bu şeyleri size yazdım ki, sonsuz yaşamınız var diye bilesiniz." (1.Yuh 5:13)
İşte, biz bugünlerde o kişilerin aynı durumunda değil miyiz? "Şimdiye kadar lazımdı, muallimler olasınız. Ama gene ihtiyacınız var, birisi gelip size Allah Sözünün en birinci meselelerini öğretirsin" (İbr. 5:12) Uğraşalım, daha ötelere çıkalım.
Bütün Kutsal Kitap bunun örnekleriyle doludur. Yok bir Allah adamı günaha düşmesin: Nuh sarfoş oldu, İbrahim kendi karısını inkar etti, Musa katillik yaptı, Davud zina işledi, Süleyman en kötüsü olan, putperestlik yaptı
Birçok büyük Allah adamları kuşkuya bile düştüler, başladılar Allahtan işkillenmeye:
Eyub sıkıntıya düştüğü zaman ne dedi:
Eyub 30:20-21
"Sana yakarıyorum, ama yanıt vermiyorsun, Ayağa kalktığımda gözünü bana dikiyorsun. Bana acımasız davranıyorsun, Bileğinin gücüyle beni eziyorsun. "
Yeremya da şöyle bağırıyor:
Ağıtlar 3:7-10
"RAB çevreme duvar çekti, dışarı çıkamıyorum, Zincirimi ağırlaştırdı. Feryat edip yardım isteyince de duama set çekiyor. Yontma taşlarla yollarımı kesti, dolaştırdı yollarımı. Benim için O pusuya yatmış bir ayıdır, gizlenmiş bir aslandır."
Ama ne zaman İsa'yı inkar ediyoruz, durum değişiyor - sanki "ofitsyalno" ona sırt çeviriyorsun, sanki ondan razvod alıyorsun
Öyle durumlardan bile insan tövbe edip dönebilir. Petrus İsa'yı inkar etti, Rab onu bağışladı.
Var öyle bir toçka, onu geçtin mi, dönüş yapamazsın. Sanki bir uçak yolculuğu gibi. Uçakta ancak o kadar benzin var. İki kasabanın arasında uçarken, var öyle bir yer, onu geçtin mi, mecbur devam edecen, çünkü dönüş için benzinin yetmeyecek.
Aynı onun gibi, kim çok fazla uzaklaşırsa Rab İsa'dan, onun yüreği artık öyle sertleşiyor ki, hiç bir şey onu bir daha yumuşatıramaz. Kişi tövbe etti mi, Rab her an af edecek. Ama problem şu ki, kişi tövbe EDEMİYOR.
durumda olan kişi sanki Romalı askerler gibi İsayı kamçılatırıyor. Sanki Yahudilerin güdücüleri gibi, onunla eğleniyor. Sanki sokaktaki insanlar gibi onun yüzüne tükürüyor.
Ne kadar ağır sözler - dikkat edelim, o durumua düşmemek için. Daha fırsat varken, yüreğimize dikkat edelim.
Ayet 7-8: yağmur düşüyor, bereketli toprak, iyi tohum - ama gene de yemişi yok. Bu aslında lazım öyle olmasın.
Sen Allahın sözlerini işitiyor musun, okuyor musun? - Var yalnız yaşayan imanlılar, yok kim onlara vaaz etsin. Var imanlılar onların dilinde İncil yok - sen onlardan kat kat daha iyi durumdasın, sana bol 'yağmur' geliyor.
Senden çıkan 'otlar' nasıl - faydalı mı, faydasız mı? Senin hayatın başkalarına bereket mi, yoksa yük mü? Sen onları destekliyor musun, yoksa yıkıyor musun?
'Lanetlenmenin üzerindedir' - gene ağır bir uyarı. Bize konuşuyor.
mahallede şu sıra var "besle gargayı, oysun gözünü"
birisi demiş ki, "Yaptığın hiç bir iyilik cezasız kalmaz"
minettar olmak, kişilere teşekkür etmek, iyi karakterin termometresi idi
örnekler :
Davud'un arkadaşı Yonatan idi. Onun oğluna bile iyilik yapıyor, babasının yaptıkları hatırına: 2.Sam 9:7 Davut ona, "Korkma!" dedi, "Çünkü baban Yonatan'ın hatırı için, sana kesinlikle iyilik edeceğim. Atan Saul'un bütün toprağını sana geri vereceğim. Ve sen her zaman soframda yemek yiyeceksin."
Davud Saul'dan kaçarken, adamlarıyla zengin bir adamın sürüsüne baktı, O da sonra Davud'a ters davranıyor. Adamın adı: Nabal, o da akılsız demektir - 1 .Sam 25:21 Davut, "Bu adamın kırdaki malını doğrusu boş yere korudum" demişti, "Onun mallarından hiçbir şey eksilmedi. Öyleyken bana iyilik yapacağına kötülükle karşılık verdi.
Kişiler kral Ahaşveroş öldürmeye anlaşıyorlar, Mordehay da onu meydana çıkarıyor. - Seneler sonra kral o iyiliğe karşı iyilik yapmak istiyor (Ester 6:1-3)
Matta 11:42
"Ve her kim bu küçüklerden birisine sade bir kadeh soğuk su içirirse, hani öğrencidir diye, size doğru bir şey söyleyeyim: O kişinin karşılığı kaybolmayacak."
İbraniler, yani bu mektubu alanlar da tam aynısını yaptıydılar.
Nedir onun karşılığı?
(1) Allahın karakterine sahip olacan
Matta 5:45-46
"Ama ben size diyorum: düşmanlarınızı sevin, size çeki çektirenler için dua edin. 45 Öyle ki, gökteki Babanızın evlatları olasınız. Çünkü O da güneşini parlatırıyor hem kötülerin, hem de iyilerin üzerine. Ve hem doğru olanlara, hem de doğru olmayanlara yağmur gönderiyor."
sık sık deniliyor: "Gökte karşılığın büyük olacak?" - demek: gökte Allahın karakterine sahip oldun mu, ona kendini daha yakın hissediyorsun
(2) Rab onun yollarını öyle dizecek, asıl kurtuluşa gelebilsin
Apo 10:4-6
"Melek de ona dedi: "Senin duaların ve yaptığın yardımlar Allahın önüne kadar yükselip anıldılar. 5 Şimdi de birkaç adam Yafa kasabasına yolla, Simun adında bir adamı çağırtır, (onun başka bir adı Petrus'tur)".
Romalı yüzbaşı Kornelyus - Rab için çok iyilik yaptı, çok kişiye yardım etti, ama bunların hepsi sadece Rabbin önünde anılmak içindi. Asıl kurtuluş için lazımdı Petrus gelsin, İsa'nın haberini getirsin.
sanki önce imanlı değilken imanlılara yardım ettiler, sonra kendileri de imana gelmişler
var çok kişi aynı durumda: imanlıları destekliyorlar, ama son adımı atmaktan korkarlar
Yuhanna ve Petrus'u destekleyen bir Ferisi (Gamaliel) - Apo 5:34-40
Stefan'ı g ömen kimi doğru adamlar - Apo 8:2
Sül.Özd. 24:30-34
"Tembelin tarlasından, akıldan yoksun kişinin bağından geçtiğimde 31 Her yanı dikenlerin, otların kapladığını gördüm; taş duvar da yıkılmıştı. 32 Gördüklerimi derin derin düşündüm, seyrettiklerimden ibret aldım. 33 "Biraz kestireyim, biraz uyuklayayım, ellerimi kavuşturup şöyle bir uyuyayım" demeye kalmadan, 34 yokluk bir haydut gibi, Yoksulluk bir akıncı gibi gelir üzerine."
Sanki durduk mu, geriliyoruz: ya ileri gidecen, ya da gerilecen
kışa hazırlık yapıyor musun? - odun, kömür, çatı, burkanlar, lahana? - eher beklersen soğuk hava gelsin, geç olacak
ne yazık ki, imanlı hayatta öyle davranmıyoruz: bekliyoruz başımıza bşr hal gelsin, o zaman başlıyoruz yalvarmaya, Rabbe söz veriyoruz, adaklar...
Yakup 5:10-11
"Kardeşlerim, kötülüğü görmek ve dayanmak teması için, Rabbin adında konuşmuş olan peygamberleri örnek alın. 11 Bakın, dayanan kişileri mutlu sayıyoruz. Eyub'un sabrından için işittiniz, hem de, Rab onun sonunu nasıl etti. Artık görüyorsunuz, Rab çok merhametlidir ve acıyan biridir."
İbr. 12:1
"Evet gördük ki, etrafımızda o kadar büyük bir kalabalık şahitler var."
Eski Antlaşmada o kadar insanların hayatlarını görüyoruz - hepsi birer örnek bizim için
Bulgaristan'da kiliseler henüz çok yeni. Onun işin bizim en büyük işimiz: başkalarına iyi bir örnek brakalım
Hem daha öncekilerden örnek alıyoruz - hem de bizden sonrakilere örnek brakıyoruz. Hangi temalarda: evlilik - dünyadan vazgeçmek - dayanmak - mahalleden farklı düşünmek - kendi keyfinden vazgeçmek