1 Birinci anlaşmanın altında bile, Allaha tapmak için bir sıra ve yeryüzünde bir Allahevi vardı. 2 Allahevinin bir dış odası vardı. Onun içinde bir kandillik ve kutsal ekmekleri taşıyan bir masa vardı. Buna 'kutsal yer' diyorlar. 3 Ve ikinci perdenin arkasında Allahevinin bir başka odası vardı. Buna 'en kutsal yer' diyorlar. 4 Onda altından yapılma bir duman kurbanyeri hem de anlaşma sandığı bulunurdu. O sandık her taraftan altınla kaplıydı. Sandığın içinde man ekmeği ile dolu bir altın kap, filizlenmiş olan Harun'un değneği hem de anlaşmanın taş tabloları bulunurdu. 5 Sandığın üstünde o şanlı Kerub melekleri, 'merhamet kapağının' üstüne gölge salardı. Ama bu şeylerden için burada uzun uzun konuşamayız.
6 Evet, bu şeyler öyle buyuruldu. Allah görevlileri de her vakıt Allahevinin dış odasına girip Allahın hizmetini yerine getiriyorlar. 7 Ama Allahevinin iç odasına sade başgörevlinin kendisi girebilir, o da senede sade bir defa, hem de yanına kan alarak. O kanı hem kendisinden için, hem de halkın bilmeden işlediği günahlarından için getirirp teslim ediyor. 8 Kutsal Ruh şunu göstermek istiyor: Allahevinin dış odası dururken, en Kutsal yere giden yol henüz açıklanmamıştı. 9 Bu da şimdiki zaman için bir semboldur. Hem Allaha bahşişler, hem de kurbanlar getiriliyor. Ama onlar, tapan kişiyi duygusunda kusursuz kılamazlar. 10 Çünkü bu sıralar, sade yemekle içmek, türlü yıkama adetleri ve beden için verilen buyruklarla uğraşıyorlar. Bunlar konuldu sade yeni sıranın zamanına kadar.
---------------------------------------------------
Kıymetli bir pırlantayı (diamantı) düşün. Onun kıymeti ne zaman anlaşılıyor - ne vakıt kara kumaşın üzerine koyuluyor
Aynısını bu tekste görüyoruz: İsa Mesihin yeni tapınma sistemi çok daa kıymetlidir - ama eski sistemi anlamadık mı, biz İsa'nın kıymetini zor anlayacaz.
Bugün Musa'nın zamanındaki tapınma çadırının içinde bir gezi yapacaz: o çadırı parça parça öğrenecez. Her eşyasında bize büyük ders var.
Kırdan ilk önce bir duvar görüyoruz. İçinde ne oluyor, ne gidiyor hemen anlaşılmıyor. Ama biliyoruz, Allaha yaklaşmak için içeri dalıp adım adım ilerlemek lazım.
en birinci karşılaştığımız esya kurban yeridir: demek Allahın huzuruna çıkmak isteyen kişi, en başta kurbanla gelmeli
çok büyük ders: Allahla insanın arasında bir engel var: ölüm olmadan ona yaklaşamayız. Ya biz ölecez - ya da bizim yerimizde bir kurban
bu, All ahın kutsallığından geliyor. Mundar olan hiç bir şey onun huzuruna gelemez. - bu en birinci ve en büyük derstir
insan bunu zor kabul ediyor; istiyor Allah ona ahbap olsun - ama Rab için deniliyor: "Çünkü Tanrınız RAB yakıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı'dır."
Demek: Allaha yaklaşırken lazım korkumuz olsun, saygımız olsun - ne yazık ki, çoğu imanlılar Allaha o kadar saygı göstermiyor
Musa Rabbi görünce pabuçlarını çıkardı, yere kapandı - biz dış şeylere önem vermiyoruz ruha dikkat ediyoruz, ama o zaman daha da fazla saygımız olsun
biz toplantıda nasıl duruyoruz: herkes konuşuyor, kimisi sakız çiğniyor, istediği zaman kalkıp su içiyor
biz asıl Mesihin bedeni olan topluluğa nasıl davranıyoruz: kavga, çekişme, laflar, dedikodular, darılmaklar - bu gösteriyor, Allahtan korkmuyoruz
kurban yerinin hemen önünde 3m geniş, bakırdan yapılma bir baseyn vardı - Allah görevliler orada yıkanırdılar, göreve başlamadan önce
buradaki ders: kurbanlar Allahın kutsallığı için kesilirdi, ama yıknamalar insanın murdarlığını çıkarırdılar
burada daha avlunun içindeyiz, asıl Allahevinin içinde değil. Demek oraya girmek için bir yıkanma lazım
bu yıkanma insanı eski durumdan, yepyeni bir duruma getiriyor: İsrail halkı, sanki Kızıldenizden geçerken yıkandı, vaftiz oldu
1.Kor. 10:1-2
"Kardeşler, istemiyorum şu meselede cahil kalasınız: dedelerimiz hepsi o bulut altında idiler. Hepsi de denizden geçtiler. Bulut ve denizin içinde iken, hepsi Musa'ya vaftiz oldular."
İsrail halkı burada Mısır'dan koptu, sanki onlara yeni pasaport verildi, artık yeni devletin vatandaşları oldular: başka kral, başka gelecek
İsa da aynı hakikatı öğretti: insan lazım yeniden doğsun, yoksa Rabbe yaklaşamaz.
Yuhanna 3:5
"Sana çok doğru bir şey söyleyeyim: bir kişi sudan ve ruhtan doğmadı mı, Allahın krallığına giremeyecek."
Demek, kimse eski insan olarak Allahın katına gidemez. Sanma ki, toplantıya geldim, ilahiler söylüyorum, aacık dua ediyorum - demek artık Allaha uygun bir insanım
Yeniden doğmak nasıl oluyor? - Doğmak her zaman acı, zor ve zahmetli bir meseledir. Bebek artık büyümüş, içeride kalamaz, ama dar bir yerden geçmek lazım.
Aynı onun gibi, yeniden doğan kişi anlıyor ki, "Artık günahta devam edemem, lazım ondan çıkayım." Ama aynı zaman korku var "Sonra bana ne olacak?" - Ama kim bu adımı atarsa, gerçekten tövbe etmiş oluyor - yeniden doğmak budur.
artık Allahın kutsallığını anlayıp kurban getirdik, yeniden doğup asıl Allahevine daldık, Allahla artık beraberliğimiz var
Ama orada iki oda var: öndeki iki kat daha uzun (ona 'kutsal yer' denilidi), içerdeki oda bir küp gibi, uzunluğu, genişliği ve yüksekliği aynıdır (ona 'en kutsal yer' derdiler) - bu iki odayı ayıran bir perde vardı
Önce öndeki 'kutsal yer'e bakacaz
dalırken, sağ tarafta dururdu, 90 cm uzun, 50 cm geniş ve 70 cm yüksek, tahta üzerinde altınla kaplıydı
onun üstünde iki kere altışar pide dururdu, Allah görevlileri onları her gün tazelerdiler
buradaki ders: Rab senin bedensel ihtiyaçlarını karşılıyor - Rab, halkına büyük ders verirdi: "Seni besleyen benim"
o 12 ekmek, ıssız yerlerdeki man ekmeğini andırırdılar. Onlar için de Rab dedi ki, lazım bayatlanmasınlar, her gün taze yenilsinler. - olamazdı, halk iki, üç günlük birden toplasın , o zaman kurtlanırdı
Rab seni her gün taze taze beslemek istiyor, dakkada, şu anda - kaç defa imanlılar diyor: "Eskiden çooook sevgi vardı, ya şimdi...." - ama Rab dakkada sana o aynı sevgiyi vermek istiyor.
Bu ekmekler Rabbe sunulan birer kurban ekmeği idi: Halk ekinleri çok zahmetle toplardı, ve en birinci Rabbe sunardılar: - Böylece gösterirdiler: "Bunların asıl sahibi sensin"
Ekmeği sana kim veriyor? Rab mı, insan mı? - insan işliyor, ama Rab fırsatları veriyor: yağmur, güneş, sağlık.
Rab man ekmeği ne zaman verdi: ÖNCE ıssız yerlere yolculuk yaptılar, SONRA Rab ekmek yağdırdı
İsa da aynısını söyledi:
Matta 6:33
"Siz gene, en birinci Onun krallığının ve Onun doğruluğunun peşine düşün. O vakıt size bütün bu şeyler de verilecek"
Önce Rab için bir adım at, ondan sonra Rab sana gereken şeyleri verecek
İşlemek lanet olabilir, sevinç de olabilir: Adem için işlemek lanet oldu (Yaratılış 3:17-20), "uğraşacan, ama toprak sana sade diken verecek", ama Rabbi sesleyen halk için sevinçtir: ilk imanlılar için deniliyor "Evden eve gezip Rabbin ekmeğini paylaşırdılar. Hep birlikte mutlulukla ve saf yürekle yemek yerdiler."
130 cm yüksek, yedi kollu, saf altından yapılmış, yedi tas içinde fitiller vardı, çok aydınlık verirdi
Yedi, demek "Allahın sayısı, tamamlık, hiç eksiklik yok" - tam aydınlık veren budur
(1) Rabbin ışığı onun şanlılığını gösteriyor
İsrail halkı o şanlılığın aynası olacaktı. Rab dedi:
Levililer 20:26
"Benim için kutsal olacaksınız. Çünkü ben RAB kutsalım. Bana ait olmanız için sizi öbür halklardan ayrı tuttum."
Biz de aynı görevi çağrıldık: insanlar nerede Allahı görecekler - bizim yaşayışımızda. Biz kutsal yaşadık mı, Allahın aydınlığı yeryüzüne inecek
(2) Rabbin ışığı halkına yol gösteriyor
Karanlıkta yaşayan kişi, nereye gittiğini bilemez, sık sık düşer, kendine zarar verir
Allahın aydınlığı onun SÖZÜdür: insanlara konuşuyor, doğru yolu gösteriyor, onların karanlık fikirlerini değiştiriyor:
Mezmur 119:105
"Sözün adımlarım için çıra, Yolum için ışıktır."
2.Petrus 1:19
"Bizim için peygamberliğin sözü daha da kesin oldu. Siz ona kulak astınız mı, iyi yaparsınız. O sizin için sanki karanlık bir yerde parlayan bir lamba gibidir. Gün doğana kadar, sabah yıldızı yüreklerinizde doğana kadar parlasın."
Demek: Allahın sözü lazım yüreklerimize dalsın, orada aydınlık versin. - o Altın kandillik sade bir sembol idi, ama aslısı bizim yüreklerimizde olmalı
Allahın sözünü bilmeyen kişi karanlıktadır: boş adetler, traditsyalar, inançlar, cinlerden korku, ölümden korku
Bir örnek: Yeni Gine adasında (Avustralya'da) en geri kalmış insanlar yaşıyor - orada bir pleme içinde bir cenaze adeti var: ölen kişi lazım 5 gün sıcak havada gömülmeden yatsın - cesedi çürümeye başlıyor - beşinci gün onun en büyük erkek çocuğu yumrukla onun midesine vurup deliyor - bütün etler, kanlar, barsaklar kıra fışkırıyor - öyle sanıyorlar, ölenin ruhu rahat çıkarmış
Bu bize çok aşırı geliyor, ama bizim halk da aynı karanlık içinde yaşıyor . Onlara kim aydınlık getirecek?
Ya sen? Allahın sözü senin hayatını aydı nlatırdı mı? - yoksa "imanlıyım" deyip daha da karanlık içinde devam mı ediyorsun?
artık perdenin önüne geldik, Allaha iyice yaklaştık
orada iki eşya var: perdenin önünde bir 'duman kurban yeri', perdenin arkasında 'anlaşma sandığı'
45 cm x 45 cm x 100 cm yüksek - onun üstünde günde iki defa kokular yakılırdı (tamyan)
Buradan çıkan duman perdenin arkasına girip en kutsal yere dalırdı - onun için burada en kutsal yeri ile birlikte geçiyor
Bunun dersi: Allah halkın ın duaları Rabbin önüne çıkıyor - ama bunun için bir aracı lazım, birisi o duaları Rabbin önüne getirsin
Herkes, her halk dua ediyor; yok bir din, nerede dua edilmiyor. Allahın kulakları sağır değil ki, onların ne dediklerini işitmesin. Allah sade bir dil bilmiyor ki, sade o dilde yapılan duaları anlasın.
Ama en güzel, en süslü, en büyük gözyaşlarıyla yapılan dualar bile, Rabbin kutsallığına uygun değil, onun katına ermiyor
Her insan günahlıdır, onun için duaları Allaha uygun gelmiyor
Yeşaya 59:1-3
“Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, Kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, Sesinizi işittiremez oldunuz. Çünkü elleriniz kanla, Parmaklarınız suçla kirlendi. Dudaklarınız yalan söyledi, Diliniz kötülük mırıldanıyor.”
Sanki sen önemli bir devlet adamına durmadan küfür ediyorsun, onun yüzüne tükürüyorsun, onun dediğini hiç yapmıyorsun - sonra dönüp çok süslü laflarla ondan bir sürü şeyler istemeye kalkıyorsun - o adam sana dikkat çevirecek mi?
Ama bu adamın sevdiği biricik oğlu senden için konuşursa, o adam sesleyecek - bu işe 'aracılık' ya da eski türkçe 'şefaat' diyoruz -
Sen de istiyor musun, senin duaların işitilsin? O zaman en büyük aracının, şefaatçinin sesine kulak as:
" Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Ve karar verdim, gidip yemiş veresiniz, yemişiniz de kalıcı olsun. Öyle ki, Babadan benim adımla ne dilerseniz, O size versin." (Yuhanna 15:16)
Hayatımız 'yemiş dolu' oldu mu, Rab İsa dualarımıza kulak verecek, onları destekleyecek. Rabbin işi içinde ne lazımda bize verecek. - senin hayatında 'yemiş' var mı? Elle tutulacak kalıcı bir şey var mı?
Yolculuğumuza devam ediyoruz: artık perdenin içine dalıyoruz, en kutsal yere girdik - Rabbin huzurunda bulunuyoruz - orada en önemli eşya bulunuyor
bu sanki Allahın kral iskemlesi idi - sanki Rab onun üstünde otururdu
110 x 70 cm x 70 cm yüksek - tahtadan, ama altın kaplı
(1) Onun içinde üç eşya dururdu:
(1) Musa'nın taş tabelaları - halk her zaman Allahın kanununu hatırlasın, bunlar anlaşmanın şartlarıydı - halk onu tuttu mu, Rab da kendi sözüne tutacaktı, onları bereketleyecekti
(2) bir kap man ekmeği - halk her zaman hatırlasın, Rab onları nasıl mucizelerle kurtardı
(3) Harun'un çubuğu - Korah adinda bir adam kafa kaldırdı, o da bütün cinsi ile birlikte Allah görevlisi olmak istedi (Sayım 16-17) - Rab buyurdu, her cinsten bir adam çıkıp adını bir çubuk üzerine yazsın, anlaşma sandığının önüne koysun - ertesi sabah Levi cinsinin çubuğu filiz çıkarmış - onun Rab gösterdi, sadece Levi cinsi bu görev için seçilmişti
(2) Onun üstünde en önemli eşya: bağışlama örtüsü
Saf altından yapılmıştı - bir avuç kadar yüksek kenarı vardı - iki ucunda iki melek şekli vardı, kanatlarıyla yüzlerini örtüp aşağıya bakardılar
Bu bağışlama örtüsünün işi: senede bir kere başgörevli kurbanların kanlarını alıp, o örtünün üstüne serperdi - bu metodla kurban geçerli kılınırdı.
yolculuğumuz bitti, en kutsal yere geldik - ama gene yeryüzündeyiz - Allah hakkında çok şeyler öğrendik, ama bu yolculuk lazım bir sene sonra tekrarlansın
bu gösteriyor ki, bu sistem eksiktir, bizi tam olarak Allahın katına getiremez
"10 Çünkü bu sıralar, sade yemekle içmek, türlü yıkama adetleri ve beden için verilen buyruklarla uğraşıyorlar. Bunlar konuldu sade yeni sıranın zamanına kadar."
Bu eski sistemin altında günahlar af edilirdi, ama sadece istemeyerek yapılan günahlar (ayet 7) - sen sadece istemeyerek mi günah işliyorsun? Biz bile bile kötülük yapmıyor muyuz?
o zaman bize af yok, Allah her günahı af edebilir, ama eski sistem altında bize garanti verilmiyor, Rab o günahları af edecek mi, etmeyecek mi?
Ayet 10: bu eski sistem belki çok süslüydü, ama "sade yeni sıranın zamanına konuldu"
Biz şimdi yeni zamanda yaşıyoruz - bu derslerin aslısına sahibiz - bir daha eski sisteme dönmeyelim