İsrailin kralları - 14. vaaz
Dört lepralı

Giriş:

- Elişa - geçen hafta görmek konusunda sesledik: Gehazinin gözleri açıldı, ruhsal orduları görsün - ve Suriyelilerin gözleri kapandı - Elişa onları Samiriye kasabasına götürdü

- ben bir Suriyeli general olsaydım artık bir şeyler anlayacaktım: Naaman peygamber Elişa'nın sözüne göre RAB tarafından şifa buldu - sonra aynı Elişa kocaman bir ordu askerleri kör ediyor, tek başına onları düşmanın başkentine götürüyor

- lazımdı anlasınlar ki, bu İsrail halkının Allahı bambaşkadır, diridir - onunla anlaşmayalım

- bir zaman için Suriye saldırmadı ama sonra gene savaş açtılar: “Vsyako çudo za tri dena”

A. Samiriye'nin kuşatması

2.Krallar 6:24-31

Bir süre sonra, Suriye Kralı Ben-Hadat bütün ordusunu toplayıp İsrail'e girdi ve Samiriye'yi kuşattı. 25 Samiriye'de büyük bir kıtlık oldu. Kuşatma sonunda bir eşek kellesinin fiyatı seksen şekel gümüşe, yarım kile güvercin gübresinin fiyatı ise beş şekel gümüşe çıktı.

- Samiriye kasabası: şimdiki kral Yoram, onun dedesi kral Omri Samiriye kasabasının toprağını satın almıştı

- orasını büyük bir başkent (stolitsa) yapmak istedi: Yeruşalim'e konkurencia olsun - büyük saraylarla - hem de babası Ahav, Baal-Z evuv putuna büyük bir tapınak yaptı

- Samiriye kasabasına güvenirdiler (dik tepelere kurulmuştu) hem gurur duyardılar

- ama şimdi o kasaba onlara yardım edemedi, hatta onlara kapan oldu

- Rab artık karar verdi, onların gururunu kırsın, günahlarına göre ceza versin: Suriye ordusu kuşatma yapıyor: kasaba sarılıyor, ne giren, ne çıkan, sular kıt oluyor, yemekler azalıyor, hastalıklar yayılıyor

- biz kriza diyoruz, ama asıl krizayı daha görmedik...

- yemekler: eşek kellesi - hem Musanın kanununa göre murdar, hem de bütün etsiz - 80 şekel = 1kg gümüş = yakın 1500 leva (YTL)

- güvercin gübresi: çok düşük yemekler için bir söz: fasulye, nohut ve mercimeklerin kabukları - bunların yarım kilesi 90 leva (YTL)

- demek artık kedi, köpek, hatta sıçan bile kalmadı yemek için - kimi kasabalarda insanlar deri ve agaç kabukları yediler

- ama işler daha da fena olacak...

26 İsrail Kralı kasaba duvarlarının üzerinde yürürken, bir kadın ona bağırdı: "Efendim kral, bana yardım et!" 27 Kral, "RAB sana yardım etmiyorsa, ben nasıl yardım edebilirim ki?" diye karşılık verdi, "Buğday mı, yoksa şarap mı istersin? 28 Derdin ne?"

- demek bir biçimde gene beklerdiler RAB onlara yardım etsin - bir adım attılar doğru inanca ve tapınışa

- olaylar böyle sıralandı: önce duyuyorlar açan Suriye ordusu yaklaşıyor - sonra Elişa krala akıl verdi: “Kasabayı teslim etme... eğer halkımız kendini alçaltırırsa ve Rabbe güvenirse kurtulacak

- kral Yoram buna razı geldi, ama şimdi sanki kırık, imanı bitmiş, eğleniyor: “Kozunak mı istiyorsun? En güzel tatlı şarap mı?”

- bir lafça RAB suçlu - o bizi bu duruma getirdi... ama kadın ona daha da korkunç bir şey anlatacak

Kadın şöyle cevap verdi: "Geçen gün şu kadın bana dedi ki, 'Oğlunu ver, bugün yiyelim, yarın da benim oğlumu yeriz. 29 Böylece oğlumu pişirip yedik. Ertesi gün ona, 'Oğlunu ver de yiyelim dedim. Ama o, oğlunu gizledi."

30 Kadının bu sözlerini duyan kral giysilerini yırttı. Surların üzerinde yürürken, halk onun giysilerinin altına çul giydiğini gördü. 31 Kral, "Eğer bugün Şafat oğlu Elişa'nın başı yerinde kalırsa, Allah bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın!" dedi.

- bu korkunç kanibalizm (yamyamlık) sadece orada olmadı, tarih boyunca kuşatma altında olan kasabalarda oldu ve daha da oluyor

- ama bu beklenirdi: RAB onu Musa'ya 500 sene önce bildirmişti, açan öyle olacak:

Yasa 28:53-55

"Kuşatma sırasında düşmanınızın vereceği sıkıntıdan rahminizin meyvesini, Tanrınız RAB'bin size verdiği oğulların, kızların etini yiyeceksiniz.

Aranızdaki en yumuşak, en duyarlı adam bile öz kardeşine, sevdiği karısına, sağ kalan çocuklarına acımayacak; yediği çocuklarının etini onların hiçbiriyle paylaşmayacak. Çünkü düşmanın kuşatma sırasında sizi sıkıştırması yüzünden kentlerinizde hiç yiyecek kalmayacak.

- Rab bunu kanunun içine koydu bir şart olarak: eğer benim buyruklarımı seslemezsen, onları yerine getirmezsen, şu şu felaketler başına gelecek

- ama tabii ki, insan buna dikkat etmiyor... nasıl bugün: büyük finans zorun var, öare arıyorsun: bankadan kredit - haydi çabucak bir şahit bulacan, dokumentleri düzecen, belki bankanın işçisine biraz para tıktın ve hemen imza atıyorsun

- ama orada yazıyor: eğer ödemezsen ne olacak: şahitlerin başı belaya girecek, evini alacaz ve en sonunda mahpusa da dalacan

- ama bunlara bakmıyoruz: tamam, tamam.... deyip hemen çabuk bir çare arıyoruz

- Allahın karşısında da aynıyız: zorluk gördük mü, öabucak bir dogovor yapıyoruz Rable, ama yazılan şartları dikkatle okumuyoruz.

- sonra; işler bozuldu mu, banka suçlu - ya da Allah suçlu

- burada kral Yoram buyruk veriyor, Elişa öldürülsün - sanki onu suçlu sayıyor - nasıl bu duruma geldi: cevap: sahte tövbe

- 'giysilerin altında çul giyidi' - bu standard bir hareket idi, ama bunu lazımdı herkes görsün, kendini herkesin önünde alçaltırmak

- Yunus kitabında okuyoruz, nasıl onu çak Ninive kralı yaptı

- babası Ahav bile, İsrailin en kötü kralı, kendini alçaltırdı:

1.Krallar 21:27

Ahav bu sözleri dinledikten sonra, giysilerini yırttı, çula sarınıp oruç tutmaya başladı. Çul içinde yatıp kalkarak, alçakgönüllü bir yol tuttu.

- ama bizim kral Yoram nasıl yapıyor: hem çul giyiyor, hem de üstünde o şıllak, pahalı kral rubaları: hem kendini sözde alçaltırıyor, hem de insanların önünde kendini küçük düşürmek istemiyor

- sahte tövbe budur: sadece bir formalnost olarak alçalmak, sadece 'haydi, bu zorum bitsin de...” düşünmek

- mahallede bir kişi cinlere tutuldu mu, her türlü iş yapmaya hazır, yeter ki, tutulmuş olan kişi bir an önce kurtulsun - ama kimse düşünmüyor, ben kendi kendimi bu duruma getirdim - ben suçluyum, ben lazım değişeyim

- kral Yoram da artık asıl tövbe edeceğine Elişayı öldürmeye bakıyor - bununla Rabbi suçlu sayıyor

- taş gibi yürekler dıştan kendini alçaltırmaya hazır, ama zorlukta Allaha küfür ederler:

- Açıklama kitabında Rabbin cezaları yeryüzüne gelince kişiler tövbe etmiyorlar...

Açıklama 16:8-9

Dördüncü melek tasını güneşin üzerine döktü. Ve güneşe verildi, insanları ateşle yaksın. 9 İnsanlar da büyük bir sıcaklıkla kavruldular. Allahın kuvveti vardı bu belaların üzerine, ve gene de Onun adına küfür ettiler. Tövbe edip Onu şanlamadılar.

10 Beşinci melek tasını canavarın kral iskemlesinin üzerine döktü. O zaman onun krallığı kapkaranlık oldu. İnsanlar da o acıdan çak dillerini ısırdılar. 11 Duydukları acılardan için ve yaralarından için göklerin Allahına küfür ettiler. Gene de yaptıklarından tövbe etmediler.... 21 Ve gökten insanların üzerine büyük bir tolu yağdı. Tolunun taneleri her biri kırkar kilogram idi. Ve bu tolunun belasından için insanlar Allaha küfür ettiler.

2.Krallar 6:32-7:2

Elişa o sırada halkın ileri gelenleriyle birlikte evinde oturuyordu. Kral önden bir haberci gönderdi. Ama daha haberci gelmeden, Elişa ileri gelenlere, "Görüyor musunuz o katili?" dedi, "Kalkmış, başımı kestirmek için adam gönderiyor! Haberci geldiğinde kapıyı kapayın, onu içeri almayın. Çünkü ardından efendisi kral da gelecek."

33 Elişa konuşmasını bitirmeden, haberci yanına geldi ve, "Bu felaket RAB'dendir" dedi, "Neden hâlâ RAB'bi bekleyeyim?"

1 Elişa, "RAB'bin sözüne kulak verin!" dedi, "RAB diyor ki, 'Yarın bu saatlerde Samiriye Kapısı'nda bir sea ince un da, iki sea arpa da birer şekele satılacak." 2 Kralın özel yardımcısı olan komutan, Tanrı adamına, "RAB göklerin kapaklarını açsa bile olacak şey değil bu!" dedi. Elişa, "Sen herşeyi gözlerinle göreceksin, ama onlardan hiçbir şey yiyemeyeceksin!" diye karşılık verdi.

B. Lepralıların iyi haberi

2.Krallar 7:3-2

3 Kent kapısının girişinde deri hastalığına yakalanmış dört adam vardı. Birbirlerine, "Ne diye ölene kadar burada kalalım?" diyorlardı, 4 "Kasabaya girelim desek, orada kıtlık var, ölürüz; burada kalsak da öleceğiz. Bari gidip Suriye ordusuna teslim olalım. Canımızı bağışlarsalar yaşarız, bizi öldürürseler de öldürsünler."

5 Akşam karanlığında kalkıp Aram ordugahına doğru gittiler. Ordugaha yaklaştıklarında, orada kimseyi göremediler. 6 Çünkü Rab Aram ordugahında savaş arabalarıyla, atlarıyla yaklaşan büyük bir ordunun çıkardığı seslerin duyulmasını sağlamıştı. Aramlılar da birbirlerine, "Bakın, İsrail Kralı bize saldırmak için Hitit* ve Mısır krallarını kiralamış!" demişlerdi. 7 Böylece, gün batarken çadırlarını, atlarını, eşeklerini bırakıp kaçmışlar, canlarını kurtarmak için ordugahı olduğu gibi bırakmışlardı.

- Rabbin mucizesi: sadece bir ses çıkarmakla kocaman orduyu kovuyor

- o zamanlarda en büyük, en güçlü devletler Mısır bir de Hititler (bugünkü Türkiye'de)

- bu sesi duyuyunca, Suriyeliler sandılar ki, karşılarında değil o zayıf İsraillilerin askerleri ama dünyanın en korkunç orduları varmış

8 Deri hastalığına yakalanmış adamlar ordugaha varıp çadırların birine girdiler. Yiyip içtikten sonra oradaki altın, gümüş ve giysileri götürüp gizlediler. Sonra dönüp başka bir çadıra girdiler, orada bulduklarını da götürüp gizlediler.

9 Ardından birbirlerine, "Yaptığımız doğru değil" dediler, "Bugün müjde günü. Oysa biz susuyoruz. Gün doğuncaya kadar beklersek, kesin ceza yiyecez. Haydi saraya gidip durumu bildirelim."

10 Böylece gidip kasaba kapısındaki nöbetçilere bağırdılar. "Suriye ordugahına gittik" dediler, "Hiç kimseyi göremedik; ne de bir insan sesi duyduk. Yalnızca bağlı atlar, eşekler vardı. Çadırları da olduğu gibi bırakıp gitmişler."

11 Kapı nöbetçileri haberi duyurdu. Haber kralın sarayına ulaştırıldı. 12 Kral gece kalkıp görevlilerine dedi: "Suriyelilerin planladığını size söyleyeyim. Aç kaldığımızı biliyorlar. Onun için ordugahlarını bırakıp kırda gizlenmişler. Kasabadan dışarı çıktık mı, bizi canlı yakalayıp kasabayı ele geçirmeyi düşünüyorlar."

13 Görevlilerden biri dedi: "Kasabada kalan beş beygir, birkaç da adam gönderelim, o zaman durumu anlarız. Nasıl olsa gidecek olanlar da burada, kentte kalan nice İsrailli gibi ölüme mahkûm!"

14 Adamlar yanlarına iki beygir arabası aldılar. Kral, "Gidin, ne olduğunu öğrenin" diyerek onları Suriye ordusunun ardından gönderdi.

15 Adamlar Yordan Irmağı'na kadar Suriye ordusunu izlediler. Yol baştan sona kadar Suriyelilerin kaçarken attıkları giysi ve eşyalarla doluydu. Haberciler dönüp krala durumu bildirdiler.

16 Bunun üzerine halk kasabadan çıktı ve Suriye ordugahını bütün soydu. RAB'bin dediği gibi, 7 kile ince unun da, 14 kile arpanın da fiyatı bir şekele düştü.

17 Kral özel yardımcısı olan komutanı kentin kapısında bırakmıştı. Halk onu kapının ağzında çiğneyerek öldürdü. Kral Elişa'nın evine gittiğinde, Allah adamı ona olacakları önceden bildirmişti.18 Her şey Allah adamının krala dediği gibi oldu.

1. bu lepralılar büyük zenginlik buldular

- en olmayacak kişiler kurtuluyor: lepralılar zaten kasabanın dışında yaşardılar - yabancı orduların birinci urbanları

- lepralılar işleyemezdiler: kişilerin sadakalarına muhtaç kaldılar - ama halkın yiyeceği olmayınca, yok ne versinler lepralılara

- ve tam böyle kişiler öyle büyük bir zenginlik buluyorlar, kenarı yok - bu kocaman ordu o kadar yiyenti ve para getirmişti, aylarca Samiriye kasabasını kuşatmaya gücü vardı

- şimdi artık hepsi birkaç lepralıya kaldı.

- 1683 senesinde Osmanlılar Viyanayı kuşattılar - istediler bütün Germanyayı ele geçirsinler - Viyanalilar 3 ay dayandılar, ve tam bitmek üzere iken, Polşadan kral Sobieski büyük bir ordu ile geldi ve Osmanlıları yendi - Türkler bütün malları geride brakıp kendi canını kurtarmak için Belgrada kadar kaçtılar

- Viyana kasabasından insanlar usul usul türklerin ordugahına girdilerve gözlerini inanamadılar: o kadar çok mallar vardı

- oradan kahve alıp önce sandılar bu develer için yem imiş, ama bir kişi onlara nasıl kullansınlar gösterdi ve böylece Viyenski kaveler başladı

- o kadar yemek buldular ki, bütün kasaba daha aylarca ondan yedi - buldukları unu alıp türklerin ayı biçiminde sefte tatlılar yaptılar - böylece ilk kroasan oldu

- biz de öyleyiz: asıl durumumuz ziyan: günah yüzünden Rabbin kapısı bize kapalı idi, giriş hakkımız yoktu

- günah yüzünden murdar sayılırdık, Rabbin gözünde iğrenç görünürdük

- lepra nasıl insanın bedenini usul usul bitirirse, günah da insanı öyle yavaş yavaş bitiyor

- ve tam öyle durumda iken düşünülmez kadar büyük bir zenginlik bulduk - tıpkı İsanın benzetmesindeki çiftçi gibi

- bu zenginliğimiz nedir:

Koloseliler 1:27

Ve Allah razı geldi, onlara milletlerin ortasında açıklasın, bu saklı bilgi şanlılıktan yana ne kadar zengindir. Bu saklı bilgi de şudur: Mesih içinizdedir, ve şanlı olacağınıza umut veriyor.

- Mesih gelmedi sadece İsrail halkına kral olsun - gelmedi sade milletlere onlara yol göstersin, Mesih İÇİMİZDE oturuyor - bu yepyeni bir şey, bu beklenilmezdi

- bu zenginlik paradan daa büyüktür: çünkü çürümeyen bir altın verecek sana

- bu zenginlik sağlıktan büyüktür: çünkü yepyeni ve sonsuzca yaşlanmayacak bir beden verecek sana

- bu zenginlik şan, şereften de büyüktür: çünkü Allahın önünde şerefli olacan

2. bu lepralılar susmadılar, paylaştılar

- onların sloganı: "Yaptığımız doğru değil: Bugün müjde günü. Oysa biz susuyoruz”

- ne güzel bir söz, ne güzel bir anlayış: biz de aynı durumda değil miyiz? O kadar büyük zenginlik bulduk, nasıl o nu paylaşmayalım?

- Rab İsa kilisenin ihtiyaçları ne olacak biliridi ve bize en büyük ihtiyaç için dua etmemizi buyurdu:

Matta 10:37

"Harman büyük, ama işçiler az. 38 Onun için, harmanın sahibine yalvarın ki, harmanına işçiler yollasın."

- Rabbin işi için para lazım - o bulunur, yerler lazım: onlar da bulunur, materyal lazım: o da bulunur - ama en zor bulunan nedir: işçiler - kişi kalkıp desin: ben varım

- topluluğun işi çoğu zaman futbol maçına benziyor: aşağıda çimende 22 kişi oynuyor ve yorulup dinlenmeye ihtiyaçları var - tribunalarda gene 40.000 kişi seyrediyor, onların gene ihtiyacı var harekete

- sen nerede bulunuyorsun? Çimende oynamakta mısın, yoksa daha da sadece tribunalardan bakıyor musun?

- vakıt geldi biz de artı yeniden anlayalım ne kadar büyük zenginliklerimiz var

- ve vakıt geldi, biz de artık susmayalım bu zenginlikleri paylaşalım