Ölümden sonra halimiz ne olacak?

1) Fukara Lazar benzetmesi - Luka 16:19-31

Giriş:

Son haftalarda bazı kardeşlerin arasında bir konu tartışılmaya başlandı: biz öldük mü, halimiz ne olacak? Uykuya dalıp dirilişi mi bekleyecez? Yoksa hemen mi Rabbin huzuruna girecez, rahatlık ve huzur içinde mi olacaz?

Ve gerçekten önemli bir konu, değil mi? Başka konular bizi ilgilendirmezse de, hepimiz bu konuyla karşılaşacaz. Hepimiz ölecez; iyi onu anladım... ya sonra bana ne olacak?

Ve bu konuda herkesin hemen hazır bir cevabı var: “Aaa, nasıl ya? Böyle böyle böyle olacak !!! Anlamıyor musun?”

Ama bu karışık bir konu. Onu anlamak için İncil'deki ayetlerin hepsini gözden geçirecez. Sanki kocaman bir pazıl gibi: önce bütün parçaları bulup iyice inceleyecez.

Ama herkes sadece bir parça tutuyor ve bağırıyor: “Aaa, burada bir ev var, görmüyon mu?” - başkası: ”Yok ya, sen ne konuşuyon ya! Görmüyon mu, ev değil, burada bir insan kafası var” - ve sadece bir parçaya bakıp bütün resimi anlamıyorlar.

Biz gelecek haftalarda İsa Mesih bu konuda ne konuştu diye araştıracaz. Evet, gerçek öğretiş kaynağı ancak Onun sözleridir - değil birtakım rüyalar.

Ama İsa'nın konuşmalarını doğru anlamalıyız. Birkaç konu yanlış anlaşılıyor. Bunlar sanki kayığımızda delikler gibi: sen belki çok güzel kürek çekiyorsun, ama deliklerden su girirse, boşuna uğraşıyorsun, batacan.

Evet, en birinci o delikleri kapatmaya bakacaz. Bunca zaman yanlış anlaşılan ayetlerin doğru anlamaya çalışacaz. Sonra aslında sonsuz yaşamla ilgili ayetleri anlamaya hazır olacaz. Ve birinci delik 'Fukara Lazar' benzetmesidir.

Karga ile tilki

Karganın biri yerde güzel bir parça kaşkaval buluyor. Onu kapıp bir ağaca uçuyor, dallarına konuyor. Büyük bir keyfle onu yiyecek şimdi.

Derken o yoldan bir tilki geçiyor, karganın ağzındaki kaşkavalı görüyor. Gözü o kaşkavalda kalıyor: “Ne yapsam da o kaşkavalı karganın ağzından kapsam? Zorla olmaz... Ha buldum!”

“Günaydın Karga Bey! Nasılsın? Sana bir şey diyeyim mi? Bunca sene bu ormanda geziyorum, ama doğrusu senin kadar güzel bir kuş görmedim. Tüylerin güneşi karşısında öyle parlıyor ki ...!

Hem de senin sesin var ya. Guguk kuşunun sesi neymiş, hatta bülbül bile senin kadar güzel şarkı söyleyemiyor! Her sabah dört gözle bekliyorum senin o şarkılarından birini dinleyeyim.”

Karga da bunu işitince ağzını açtı ve “kra... kra.. kra...” diye bağırmaya başladı.

Ve tabii ki, sözde şarkı söylerken ağzını açınca kaşkaval yere düştü, tam bizim tilkinin önüne ! ... bitti ...

Şimdi, bu tür hikayelere 'fabl' diyoruz, BG: basnya. Bir masal gibi, ama aslında masal değil. Masal eğlence için anlatılıyor, ama fabl bir ders vermek için anlatılıyor. Basit bir hikayeyi duyunca bütün hayatımız için önemli olan bir ders alıyoruz. Fablın konuşuna gülsek de, aslında ciddi bir konuyu öğrenmiş oluyoruz.

Şimdi duyduğumuz karga ile tilki fablından ne ders alabiliriz?

1. “Hayvanların gizli bir dili var. Biz anlamazsak da, bir şey işitmesek bile, onlar birbirleriyle konuşuyorlar” ... ders bu mu? ... yoksa ...

2. “Kaşkaval tilkilerin beslenmesinde önemli bir rol oynuyor: enerji ve protein kaynağıdır” ... ders bu mu? ... yoksa ...

3. “Kendi beğenin kişi hayatında hep zarar görecek”

Sanıyorum meseleyi hemen anlıyoruz. Ve İsa Mesih de 'Fukara Lazar' benzetmesini bir fabl gibi, bir benzetme olarak anlattı. Yahudi hocalar öyle benzetmeleri sık sık kullanırdılar. Ona 'maşal' denilir, yani türkçe 'mesele' gibi.

Ve benzetmenin detayları önemli değil, tek önemli olan İsa'nın vermek istediği ders. Hatta, az önce duyduğumuz gibi, detaylara önem versek, çok yanlış anlamlar meydana çıkabilir.

Fukara Lazar benzetmesinde de İsa ölümden sonraki halimiz hakkında ders vermek istemiyor. Hayır, Onun amacı bambaşka. O detaylar sadece benzetmenin hikayesini ilerletirmek için anlatılıyor. Tek önemli olan sonuç!

İsa o benzetme hangi ortamda anlattı?

Peki, o zaman bakalım Fukara Lazar benzetmesi hangi durumda anlatıldı. İsa'nın asıl anlatmak istediği nedir?

Luka 14:1

“Bir cumartesi günü İsa Ferisilerin büyük adamlarından birinin evine yemeğe gitti. Onlar da İsa'ya hep dikkat ederdiler.”

demek, Ferisiler İsa'yı çağırdılar, sözde saygın bir misafir gibi, ama asıl amaçları ne idi: Onda bir kusur bulmak, İsa'yı tuzağa düşürsünler. Ve İsa arkasıdan dokuz tane benzetme anlatıyor, onların hepsi Ferisileri yargılamak amacıyla söylendi.

“Düğünde yer seçmek” - Ferisiler severdiler, en birinci yeri alsınlar, ama ev sahibi geldi mi, onların hor gördükleri günahkarlara ve yabancılara şerefli yeri verecek, Yahudileirn önderlerini gene en uzak yere atacak.

Sonra İsa konuyu devam ediyor:

Luka 14:13-14

“Ama sen bir banket yaptın mı, fukaraları çağır, sakatları, topalları ve körleri çağır. 14 O vakıt mutlu olacan, çünkü onlar sana karşılık veremezler. Ama sen, doğru kişiler ne vakıt dirilirse, o zaman karşılığını alacan.”

Görüyor musunuz, İsa nasıl 'Fukara Lazar' benzetmesindeki konuları daha 2 bölüm önce diziyor: aç olanları doyurmak, kendi masasına davet etmek, fukaralara yardım etmek ve en sonunda ölülerin dirilişi.

Sonra 'Büyük banket' benzetmesi: gene... bankete davetli olanlar gelmedi, düğün sahibini hor gördüler. O zaman hizmetçilerini gönderip en olmayacak kişileri çağırdı.

Luka 15 - Kaybolan koyun - Kaybolan para - Kaybolan oğul. Allahn sevgisi o kadar büyük ki, sadece tövbe eden günahkarları kabul etmekle kalmıyor, kendisi kalkıp kaybolanları arıyor bile.

Ve özellikle 'Kaybolan Oğul' benzetmesindeki büyük oğulun durumu çok kötü: tövbe eden günahkarları kabul etmeyen Ferisiler, Yahudi önderler bir gün düğün kapısının dışında kalacaklar. Kendileri öyle istediler.

Sonra, bölüm 16'da İsa 'Kurnaz idareci' benzetmesini anlatıyor. Zengin bir adamın idarecisi efendisinden para çalıyor ... yani, Rab bütün halkını size emanet etti, ve siz emanetini korumadınız, kendi faydanız için kullandınız.

Ferisiler İsa'nın manasını çok güzel anladılar:

Luka 16:14-15

Parayı seven Ferisiler, İsa'nın bütün bu sözlerini işitip Onunla hep eğlenirdiler. 15 Ama İsa onlara dedi: "Siz insanların önünde hep kendinizi haklı çıkarıyorsunuz. Ama Allah yüreğinizi biliyor. Çünkü insanlar arasında yüksek sayılan herşey, Allah katında iğrenç sayılır."

Bütün bu benzetmelerde konu aynı: fukara - zengin, güçlü - gariban, yeryüzünde saygın - hor görülmüş. sağlam - hasta...

zayıf olanlar, hasta olanlar, fukara olanlar... hepsi Rab tarafından kabul ediliyorlar, yardım buluyorlar. Kendini yükselten alçaltılıyor, fukara kişi sofraya davet ediliyor, kaybolan bulunuyor.

Öte taraftan, saygın yerde oturan utandırılıyor, davet edilenler düğünü kaçırıyorlar, sadik olmayan idareci işten atılıyor.

Fark ediyor musunuz, nasıl İsa her bir benzetmeyle Ferisilere birer şamar atıyor.

Ve şimdi artık, bu uzun girişten sonra, İsa 'Fukara Lazar' benzetmesini anlatıyor:

Luka 16:19-31

19 "Zengin adamın biri, hep ergivan ipek ve en ince keten rubaları giyirmiş, her gün de güzellik yaparmış. 20 Bir de Lazar adında fukara bir adam varmış. Onu hep zengin adamın ev kapısının önüne brakmışlar. Onun bedeni de her taraf yaralarla dolu idi. 21 Canı atarmış, zengin adamın sofrasından düşen kırıntıları yesin. Bununla yetmezmiş gibi, köpekler gelip adamın yaralarını yalarmış.

22 Bir gün fukara adam ölmüş, melekler gelip onu İbrahim'in kucağına götürmüşler. Sonra zengin adam da ölmüş ve gömülmüş. 23 Ölüler memleketinde acı çekerken zengin adam gözlerini kaldırıp uzaktan İbrahim'i görmüş; Lazar da onun kucağında dururmuş. 24 Şöyle bağırmaya başlamış: 'Ey, İbrahim dedemiz! Bana acı ! Ne olur, Lazar'ı yolla da parmağının ucunu suya bandırsın, dilimi azıcık serinletirsin. Çünkü bu yalınlar içinde acı çekiyorum.'

25 Ama İbrahim şöyle demiş: 'Evladım! Hatırla, hayatta iken sen nasıl iyi şeyler alırdın, Lazar da hep bed şeyler alırdı. Ama şimdi onu burada eğleyen var, sen gene acı çekiyorsun. 26 Hem de şöyle bir mesele daha var: aramızda kocaman bir uçurum konuldu. Öyle ki, buradan size geçmek isteyenlere engel olsun, ne de sizden bizim yanımıza kimse geçmesin.'

27 O vakıt zengin adam demiş: 'Ey Babam, yalvarırım sana, onu babamın evine gönder. 28 Çünkü beş kardeşim var. Onları uyantırsın, bu işkence yerine gelmesinler.' 29 Ama İbrahim demiş: 'Onlarda Musa'nın ve peygamberlerin kitapları var, onları seslesinler.' 30 Adam gene şöyle demiş: 'Hayır, İbrahim dedemiz. Ama ölülerden bir kişi onlara gitsin, o vakıt tövbe edecekler.' 31 İbrahim ona demiş: 'Eger Musa ve peygamberleri seslemezlerse, o vakıt bir kişi ölülerden dirilsin bile, gene inanmayacaklar.'"

Ve bu benzetme en başta anlattığım deliklerin en büyüğü. O deliği hemen kapatmak lazım, yoksa uygun olmayan düşünceler kafamıza girecekler.

Ve kişiler bu benzetmeye bakıp diyorlar: “Te, daha ne istiyorsun? Her şey apaçık: Lazar öldükten sonra konuşuyor, görüyor, hatta İbrahim'in kucağına varıyor, yani cennettedir. Uçurum var, sönmeyen ateş var... öbür tarafta melekler var. Demek öldükten hemen sonra hemen Rabbin huzuruna girecez.”

Off, eski düşünceleri değiştirmek çok, çok zor. İmanlılarımızın kafaları da çok kalın. Tekrar söylüyorum: İsa bu benzetmede ölümden sonraki halimiz hakkında hiç bir ders vermek istemiyor. Neden mi? Haydi, detaylara hep birlikte bakalım şimdi:

Bazıları diyor ki, “İsa burada benzetme anlatmıyor, gerçek bir olayı anlatıyor. Çünkü hiç bir benzetmede bir ad geçmez. Hatta kimi daha acemi imanlılar “Lazar” adını işitip, Yuhanna 11'de geçen, Beytanya köyünde yaşayan İsa'nın dirilttirdiği Lazar'la bir bağlantı kuruyorlar. Ama o Lazar fukara değildi, ailesi vardı, sıradan bir kişiydi.

Hayır, İsa'nın anlattığı bu fukara Lazar hikayesi, gerçek bir olay değil, ama bir benzetme idi. Neden mi? Çünkü İncilin kendisi onu söylüyor:

Matta 13:34

İsa bütün bu meseleleri kalabalıklara benzetmelerle anlatırdı. Benzetme olmadan onlara bir şey söylemezdi.

Evet, Ferisileri yargılamak için, onlar ruhsal hakikatları anlamasınlar diye, İsa kapalı, örtülü olarak konuştu, yani benzetmelerle. “Siz kendinizi büyük öğretmenler sanıyorsunuz. O yüzden cahil halka hep benzetmelerle konuşuyorsunuz, 'maşal' kullanarak. Ama ben size gösterecem asıl ruhsal cahil kimdir: bu sefer ben SİZE 'maşal' anlatacam!”

Peki, madem Lazar o yıllarda yaşamış olan gerçek bir kişi değildi, neden ona ad veriliyor ? Olabilir mi, o adın bir anlamı olsun ?

Evet, 'Lazar' adı Grekçedir ve orjinal İbranicesi: 'Eli-Ezer', 'Allah yardım etti'. Ne güzel, değil mi? Lazar benzetmesinin bütünü o adamın adının içinde bulunuyor. Allah yardım etti.

Ve kim EA'yı okuduysa ona Eli-Ezer adı tanıdık gelecek: Bu benzetmeden hemen önce İsa sadık olmayan bir idareci için konuştu: ama EA'daki Eli-Ezer efendisine sadık kalan biri idi: İbrahim'in başuşağı Eli-Ezer.

Yaratılış 15:2-3

Avram, "Ey Egemen RAB, bana ne vereceksin?" dedi, "Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezer'e kalacak. 3 Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir uşak mirasçım olacak."

Demek, bu Lazar adı hiç de yabancı değil; benzetmeyi işiten bütün Yahudiler onu hemen anladılar. Ama o konuyu şimdilik brakalım, daha sonra Rab bize büyük bir ders verecek bu konuda.

Şimdi bakalım, Lazar'ın ölümünden sonra ne oluyor. Acaba, bu sadece bir benzetme olmasın, biz de öldükten sonra aynısını yaşamayalım?

En başta, Lazar öldükten sonra nereye gitti: İbrahim'in kucağına. Sana bir soru: sen öldükten sonra İbrahim'in kucağına mı geçmek istiyorsun? Bizim sonsuz yaşamımız Rabbin yanında olmayacak mı?

Bazıları diyor ki, İbrahim'in kucağı ölüler devletinde bir bölüm imiş, bir bekleme odası gibi. Doğru kişilerin canları oraya gidermişler, dünyanın sonunu ve sonsuz yargıyı orada beklermişler. Yahu - rica ederim, bu tamamen uydurulmuş bir fantezi. Ne EA'da, ne de YA'da bu teori için en küçük ipucu yok.

Hayır, Yahudiler ve aslında çoğu eski halkların düşüncesi neydi: ölümden sonra atalarının, senin halkından daha önce yaşamış olan büyüklerin yanına gidiyorsun:

Mesela Yakup: Yaratılış 49:29

Sonra Yakup oğullarına şu buyrukları verdi: “Ben ölmek, halkıma kavuşmak üzereyim. Beni Makpela Tarlası'ndaki mağaraya gömün”

Sonra Rab Yahuda kralı Yoşiya'ya şöyle konuştu:

2.Krallar 22:20

Seni atalarına kavuşturacağım, esenlik içinde mezarına gömüleceksin.

İşte, İsa burada gene Ferisilere bir şamar atıyor: “Siz kendinizi İbrahim'in evlatları sayıyorsunuz, “bizim dedemiz odur” diyorsunuz (Yuhanna 8:39). Ama siz öldükten sonra ona kavuşmayacaksınız, Rab sizi yaptıklarınız için cezalandıracak. Ama fukaralar, zayıflar, çaresizler... işte, asıl İbrahim'in evlatları onlardır.

Sonra bakalım, Lazar öldükten sonra başka ne yaparmış. Aslında hiç bir şey yapmyor: ne görüyor, ne dolaşıyor, ne konuşuyor... hiç.

Zaten EA da aynısnı söylüyor:

Vaiz 9:5

“Çünkü yaşayanlar öleceğini biliyor, Ama ölüler hiçbir şey bilmiyor. Onlar için artık ödül yoktur, Anıları bile unutulmuştur.”

Mezmur 115:17

“Ölüler, sessizlik diyarına inenler, RAB'be övgüler sunmaz”

Zaten beden mezarda öürüdükten sonra, ruh bedenden ayrıldıktan sonra ayaklar yok, eller yok, dil yok, beyaz çğerler yok, gırtlakta ses kutusu ve teller yok... nasıl konuşsunlar ki?

Hayır, öldükten sonra bütün dikkatımız ceza çeken o zengin adamda. Benzetmede onun durumu önemli. Bu gene bir defa daha gösteriyor, bu benzetmeden imanlıların ölümden sonraki hali hakkında hiç bir şey öğrenemeyiz.

Peki, hangi dersler alabiliriz bu benzetmeden:

1) fukaralara, muhtaç kişilere yardım etmeliyiz

Zengin adam ne kadar duygusuz olmalı: Lazar sanki köpekten beter, ölmek üzere olan bir kişi idi. Zengin adam her gün onu görüyor... ama hiç bir şey yapmıyor. Tamam, iğrenç bir durum. Ama sen zengin olan biri olarak, senin en azında 20 tane hizmetçin var. Sadece birine buyruk ver, yeter.

Rab zengin adamı yargılamadı zengindir diye, ama merhamet göstermedi diye.

Matta 25:37-40

O vakıt doğru olanlar diyecekler: 'Rab, seni ne vakıt aç gördük de, seni besledik? Ne vakıt susuz gördük de, sana içirdik? 38 Ne vakıt seni bir yabancı gibi gördük de, seni içeri aldık; ya da çıplak gördük de, seni giydirdik? 39 Ve ne vakıt seni hasta ya da mapusta gördük de, seni dolaştık?'

40 Ve Kral onlara cevap verip diyecek: 'Size doğru bir şey söyleyeyim: Benim bu kardeşlerime, onların en küçüğüne bile, bu şeyleri ne kadar yapmışsanız, o kadarını bana yapmış oldunuz.'

2. Eli-Ezer - yeryüzünde ne kadar acı çekersek, karşılığımız olacak

Luka 16:25

Ama İbrahim şöyle demiş: 'Evladım! Hatırla, hayatta iken sen nasıl iyi şeyler alırdın, Lazar da hep bed şeyler alırdı. Ama şimdi onu burada eğleyen var, sen gene acı çekiyorsun.

Bu benzetmede Lazar hakkında hiç bir şey okumuyoruz, onun doğru olup olmadığını okumuyoruz, burada sadece rezultat önemli. Ama bizim durumumuz farklı: bizi bir taç bekliyor, bir yarış içindeyiz.

Ve bu yeryüzünde durumlar ne kadar kötü olursa olsun, gelecekte alacağımız karşılık ona değer.

Rom 8:18

Çünkü ben şöyle hesap ediyorum: biz öyle bir şanlılık görecez ki, kıyamıyorum, bu şimdiki zamanın acılarını onunla karşılaştırayım bile.

2.Kor 4:17-18

Çünkü bu geçici sıkıntımız hafiftir ve bizim için çok aşırı büyük ve hiç bitmeyen şanlılık meydana getiriyor. 18 Biz gözlerimizi görünen şeylere dikmiyoruz, görünmeyen şeylere dikiyoruz. Çünkü görünen şeyler geçicidir, ama görünmeyen şeyler sonsuzdur.

Evet, fark orada: var kişiler bu öğretişi ucuz bir avuntu olarak kullanıyorlar. Ama gerçekten ınanırsak, imanla yaşarsak zaten gözlerimiz bu dnyanın şimdiki haline bakmıyorlar.

3. Milletler İbrahim evlatları olacak

Şimdi de bakalım İsa bu benzetmeyle Ferisilere nasıl bir şamar atıyor:

Zengin adam süslü rubalarla giyinirdi. Bu gösteriyor Yahuda cinsinden gelenler, ergivani krallık rubalarına sahip. Gerçek ruhsal zenginlik de onlardadır. Sanki Yahuda cinsini gösteriyor; Yahuda bütün kardeşlerinin arasında önder olacaktı. Ona daha büyük bir zenginlik, ama aynı zaman daha büyük bir sorumluluk verildi.

Sonra zengin adam diyor ki, “daha 5 kardeşim var”. Demek kendisiyle birlikte 6 kardeş imişler. Yahuda'nın yanında Ruben, Şimon, Levi, Zevulun ve İsakkar. Onlar hepsi Yakup'un birinci karısı Lea'dan doğma. Demek bu 5 kardeş lafı rastgele değil. Herkes hemen anladı bu konuşuyor Yahuda için.

Ama o ruhsal zenginliğiyle ne yaptılar? Paylaştılar mı onu? Hayır başkalarını aç braktılar. Başka halktan olanlara zaten köpek gözüyle baktılar. Ancak tesadüfen ekmek kırıntıları masadan düştüyse, o zaman başka halktan olanlar onların zenginliğinden beslenirdiler.

Matta 15:26-27

İsa ona cevap verip dedi: "Kızanların ekmeğini alıp köpeklerin önüne atmak iyi değil. 27 Kadın da dedi: "Tamam, efendimiz, öyle. Ama köpecikler bile, efendilerinin masasından düşen ekmek kırıntılarıyla besleniyorlar."

İsa burada İsrailli olmayan kadına sanki Ferisilerin lafını yapıyor, öyle ki, öğrenciler bir ders alsınlar: Evet, sizin köpek saydığınız o yabancı milletler bile Allahın krallığına girecekler.

Ve şimdi Eli-Ezer'e, yani Lazar'a, dönelim: Eli-Ezer İbrahim'in idarecisi idi. Yabancı biri, Şam kasabasından, İbrahim'in hanesinden değildi.

En başta ne zaman İbrahim'in daha kendi çocuğu yoktu, herşeyi o miras alacaktı. Sonra, İshak doğunca ona miras kalmadı; herşey İshak'a geçti.

Efes 2:11

Bedence milletlerden sayılan sizler de hatırlayın ki, bir zamanlar ne idiniz: 12 - O vakıt Mesihten ayrı idiniz. - İsrail halkından dışarı idiniz. - Allah anlaşma yapıp kendi sözünü vermişti; ama siz o söze yabancı idiniz. - Hiç bir umudunuz yoktu. - Bu dünyada Allahsız idiniz.

Evet, Eliezer öyle bir duruma düştü. Fakat İsa şimdi Lazar'ı anlatınca onun sonunu anlatıyor:

13 Ama şimdi Mesih İsa'da siz bir vakıt uzak olanlar Mesihin kanı ile yakın oldunuz.

Evet, Lazar = Eliezer en sonunda İbrahim'in kucağında bulunuyor. Ama Yahuda, yani aslında onlar lazımdı İbrahim'e kavuşsunlar, Allahın gazabını tatıyorlar, ateşler içinde.

4. Zenginlik müjdesine karşı savaş !

Ve son olarak bakalım o benzetmenin bizim için bugün en büyük mesajı nedir: İsa Mesihin bildirdiği müjde Ferisilerin öğretişine 180 derece ters düşerdi. Onların haberi: bu hayatta sahip olduğun malların sanki Rabbin gözündeki doğruluğunu gösteriyor bir termometre gibi.

Yani, bu hayatta malların bol mu, herşey artıyor mu... o zaman Allah senden memnundur; ama yoksa, hep fukaralık çekersen, hele hele hasta isen... o zaman lanet altındasın.

Ve ona göre EA'dan ayetler de çıkarıyorlar:

Malaki 3:10

Tapınağımda yiyecek bulunması için bütün ondalıklarınızı ambara getirin. Beni bununla sınayın" diyor Her Şeye Egemen RAB. "Göreceksiniz ki, göklerin kapaklarını size açacağım, üzerinize dolup taşan bereket yağdıracağım.”

- ve bunun gibi onlarca ayet daha çıkarıyorlar. İşte, o habere, o sahte müdeye zenginlik müjdesi, yada refah müjdesi denilir. İşte, bugün o yayılıyor. Yüzlerce milyon kişi o sahte haber işitip akın akın ona gelirler.

Ve ne kadar acı bir şey ! Çünkü o zengin adam gibi bu yeryüzünde zengin olmaya bakanlar, en sonunda onunla birlikte ateşler içinde kıvranacaklar. Hayat boyunca bizim gibi gerçek müjdeye iman edenlerle eğlendiler, bizi hor gördüler.

Biz aydan aya kıta kıta dar geçinirken, o zengin adam gibi, her gün güzellik yapardılar: daha fazla para, daha fazla araba, altınlar, düğünler... ben, ben, ben.

O zaman Rabbe yalvaracaklar, sanacaklar, ateşin içinde bile komanda verecekler: “Lazarı gönder bana su getirsin.

Hiç değilse, Rab, bizim gibilere, kardeşlerimize bir mucize göster, dirilişi gördüler mi, tövbe edecekler, akıllanacaklar. Hayır, diyor Rab, Kitap var, Musa ve peygamberler var, Allahın kurtuluş tarihi var.

Bugün apostolların öğretişi var: İncil. Orada herşey yazılı - ya benim sesime kulak verecekler - o zaman iyi. Öbür türlü, on tane mucize görseler bile, daha fazla para ve keyif isteyecekler.