Ölümden sonra halimiz ne olacak?
2) Haçtaki haydut olayı - Luka 23:32-43
İsa Mesih haçta ölürken yedi tane söz söyledi: ikisi kendisi ile ilgili: “Susadım” ve “Ruhumu senin ellerine teslim ediyorum” - ikisi kısa birer vaaz idi “Eli, Eli lama şevaktani” ve “Tamamlandı” - ama üçü başka insanlarla ilgili idi: “İşte, oğlun, işte anan” - Sonra. “Baba onları bağışla; ne yaptıklarını bilmiyorlar”.
Ama bugün öyle bir söze bakacaz ki, bize bütün kurtuluş planını gösteriyor. İsa yeryüzüne gelmedi sadece kurtuluş ve günahlardan af getirsin. Ama af edildiğimizden, kurtulduğumuzdan emin olalım diye, kesin bir bilgiye, bir vaade sahip olalım diye.
Acaba, Rabbin kurtuluşu ne kadar geniş, onun sevgisi ne kadar derin? Büyüüüüük günahkarlar da kurtulabilir mi? Hani, hayatında bir iki kere yalan söyledin, birşeyler çaldın, zina ettin... Rab öyle standart günahları af edebilir, diye düşünüyoruz. Ya katillik yaptıysan?
Okuyalım:
Luka 23:32-43
32 İsa ile beraber iki başka adam ölüme götürdüler (onlar kötü adamlar idi).
33 'Kurukafa' denilen bir yere geldiler. Orada İsa'yı haça gerdiler. O iki kötü adama da öyle yaptılar, biri İsa'nın sağında, öbürü Onun solunda. 34 Ve İsa dedi: "Baba onları af et. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar." İsa'nın rubalarını paylaşsınlar diye, çöp çektiler.
35 Halk etrafta durup bakardı. Ama halkın akıldanecileri İsa ile eğlendiler. Şöyle konuştular: "Başkalarını kurtardı, kendini de kurtarsın bakalım, madem Allahın Mesihi, Allahın seçtiği kişi ise!"
36 Askerler de yukarıya binip ona sirke verdiler. Onunla eğlenip 37 dediler: "Madem sen Yahudilerin kralısın, kurtar kendini bakalım."
38 Onun başının üstünde bir de şöyle bir yazı yazdılar: 'YAHUDİLERİN KRALI.'
39 Ölüm cezasını çeken o iki kötü adamlardan birisi İsa'ya sövmeye başladı. "Hani, sen Mesih değil misin? Kendini kurtar, bizi de kurtar!" dedi.
40 Ama öbürü onu azarladı. Dedi ki, "Sen Allahtan hiç korkmuyor musun? Baksana, sen de aynı ölüm cezasını çekiyorsun. 41 Sahi, biz haklı olarak çekiyoruz. Sade yaptıklarımızın karşılığını alıyoruz. Ama bu adam hiç kötülük yapmadı ki." 42 Ve dedi: "Ey İsa, ne vakıt bir kral olarak gelirsen, beni hatırla."
43 İsa ona dedi: "Sana çok doğru bir şey söyleyeyim, bugün benimle birlikte cennette olacan."
Burada harika bir şey oluyor - İsa kötü bir adama garanti veriyor: kurtulucaksın, sonsuz yaşamın olacak. Kim öyle bir garantiye sahiptir? Kim diyebilir ki, Allahın önünde benim durumum kesin?
En büyük Allah adamları, bütün hayatı oruç ve duada geçirenler, sevap işleyip 'iyilik yapanlar' bile diyemez “Benim sonsuz hayatım var”.
Ölüm yatağında Muhammed şöyle konuştu: “Vallahi, ben Allahın peygamberi olduğum halde, Allahın bana ne yapacağından emin değilim!”
Ama İsa öyle değil: hem kendisine ne olacağını çok iyi biliyor: “Bugün cennette olacam.” Hem de başka bir insana aynı garantiyi veriyor: “Sen de benimle birlikte cennette olacan!”
Ağzımız açık kalıyor, bu nasıl olabilir? Bu haksızlık! O haydut, o beter adam bütün hayat boyunca fenalık yaptı, insan öldürdü... sonra ölmeden birkaç dakka önce bir laf yapıyor... sonra O cennete gitsin. Bunu kabul edemem.
İkinci dünya savaşından sonra, Nazi rejiminin en kötü adamlarını yargılamak için Nürnberg kasabasında bir mahkeme kurdular, ve o dava bir sene sürdü. Burada tarihte en fazla insan öldürmüş 24 kişi vardı: 30-40 milyon kişinin ölümüne sebep oldu. Sanıyorum, cehenneme hak eden insanlar varsa onlardır.
Sonra Amerikalılar, Henry Gerecke adında Almanca bilen bir pastoru buldular, ona görev verdiler: “Git o nazi katillerle ruhsal konularda konuş.” Onu yaptı, bazıları konuşmak istemedi, ama bazıları tövbe etti. Hatta 4 kişi asılmaya giderken, pastor Gerecke onlara eşlik etti.
Ne diyeceksin: Amerikanlar iyi mi yaptılar, o katillere şanş verdiler? Acaba, Rab tövbe eden o nazileri bağışladı mı? Bir de, sen kendini Allahın yerine koy: sen onları bağışlayacan mı?
Onlar aslında hırsız değildi, grekçede sadece yazıyor “kötülük işleyenler”. Ama Romalılar çalanlara ölüm cezasını vermezdiler, onlar mutlaka insan öldürmüşlerdi.
Barrabas'ı hatırlıyor musunuz? Onun hakkında şunu okuyoruz:
Markos 15:7
O sırada Bar-Abbas adında bir adam başkalarla birlikte mapusta yatardı. Hükümete karşı ayaklanma yaptılar. Bar-Abbas da o ayaklanma içinde katillik yapmıştı.
- demek o iki haydut da herhalde Barabbas gibi ayaklanma yapanlar idi. Bugünkü sözüyle: terorist. Romalı orduları kılıç zoruyla kovup yeryüzünde Allahın krallığını kurmak için uğraştılar.
Ve bu konu, Allahın krallığı, bütün bu parçanın ana konsudur: Rab yeryüzünde kral mıdır?
O anda İsa'nın etrafındakilerin hepsi o konuda konuştular:
(1) seyire kalan Yahudiler: “Başkalarını kurtardı, kendini de kurtarsın bakalım, madem Allahın Mesihi, Allahın seçtiği kişi ise!” - “Bu adam mı bizi Romalılardan kurtarsın? Kendini bile kurtaramıyor”
(2) Pilatus Yahudilerin hepsini hor görürdü, İsanın kral olduğuna inanmazdı. Onu zararsız, zavallı bir deli sandı. Ama gene de o konuyu politik bir koz gibi kullandı, Yahudi halkının önderlerine bir şamar atmak için:
Yuhanna 19:19-22
Pilatus da bir tabela yazdırdı ve onu haçın üzerine asıltırdı. Şöyle yazdı: NASIRALI İSA - YAHUDİLERİN KRALI. 20 Yahudilerden çok kişi bu tabelayı okudu. Çünkü İsa nerede haça gerildi, o yer kasabaya yakın idi. Hem de İbranice, Grekçe ve Latince olarak yazılmıştı. 21 Onun için Yahudilerin ve Allahevinin güdücüleri Pilatus'a dediler: "'Yahudilerin Kralı' diye yazma. Ama 'Yahudilerin Kralı benim dedi' diye yaz." 22 Pilatus cevap olarak, "Ne yazdıysam yazdım" dedi.
Hem de herkes anlasın diye 3 dilde yazıyor:
İbranice: "Yeşua Nasiri, Melka d'Yahudiya
Grekçe : "Yesus ho Nazarenos, ho basileos ton Yudeon"
Latince: "Yesus Nazarenus, Reks Yudeorum"
(3) birinci haydut: İsa'ya sövdü, ve kralı kendi işi için kullanmaya baktı: Beni de kurtar - bu haçtan indir.
O da İsa'nn sözleri ile görünen şeylerin arasındaki farka baktı ve dedi: “Bu İsa Mesih olamaz, kral olamaz!”
(4) ikinci haydut: ancak o İsa'nın kim olduğunu anladı.
O da kör değildi, İsa'ya bakarken ne gördü: zayıf, ölmek üzere olan bir adam; uğraşıp en sonunda herşeyi kaybetmiş olan bir kişiyi. Halkın aşağılayıcı sözlerini işitti, ama onlar gibi düşünmedi. O anladı ki, İsa gerçekten Yahudilerin kralıdır. Sanki geleceğini gördü. Onun için dedi: “Krallığında geldiğin zaman beni hatırla”
(1) “krallığına girdiğin zaman” - yani: “sen şimdiki krala gidip bir taht ve de bir taç alacan - o zaman beni hatırla.”
(2) yada: “krallığında geldiğin zaman” - yani: “kral olduktan sonra buraya döneceksin, şimdi seni kabul etmeyen ve sana eziyet çektirenlerden intikam alacaksın”
İkinci haydut ikinci varyantın gerçek olduğunu anladı: “Evet, benim solumda asılı duran kişi gerçek kraldır. Ve bir gün dönecek, düşmanlarını yok edecek.”
Davut delikanlı iken Samuel tarafından meshedildi. O gün krallık hakkını aldı, Rabbin gözünde asıl kral oldu. Ama devlette henüz güçsüz biri idi, Saul'un krallığı devam ederdi. Tahta çıkana kadar 12 sene geçti.
Ama o zaman içinde bile, birçok kişi iman ettiler ki, “Şu anda öyle görünmezse de, bu Davut bir gün gerçek kral olacak. Ve ben daha şimdiden onu kral olarak seçecem. Ama en fazla nasıl kişiler onu seçti, dikkat edin:
1.Samuel 22:1-2
Davut Gat'tan ayrılıp Adullam Mağarası'na kaçtı. Bunu duyan kardeşleri ve ailesinin öteki bireyleri yanına gittiler. 2 Sıkıntısı, borcu, hoşnutsuzluğu olan herkes Davut'un çevresinde toplandı. Davut sayısı dört yüze varan bu adamlara önderlik yaptı.
Ve ikinci haydut o gün için, yani İsa'nın ikinci gelişi için hazırlık yapmak istedi.
İkinci haydutun sözü, bizi Eriha'daki kadını, Rahav'ı, aklımıza getiriyor. O da kötü bir kişi idi, bir fahişe.
Ama bütün kasabada, binlerce kişinin arasında, bir tek onun ruhsal gözleri işliyorsu:
Yeşu 2
9 "RAB'bin bu ülkeyi size verdiğini biliyorum" dedi, "Sizden ötürü dehşete kapıldık; ülkede yaşayan herkesin korkudan dizlerinin bağı çözüldü... 11 Çünkü Tanrınız RAB hem yukarıda göklerde, hem de aşağıda yeryüzünde Tanrı'dır.
12 Size iyilik ettiğim gibi, siz de aileme iyilik edeceğinize lütfen RAB adına ant için. Annemi, babamı, erkek ve kız kardeşlerimle ailelerini ölümden kurtarıp hepimizi sağ bırakacağınıza ilişkin bana güvenilir bir işaret verin."
17 Adamlar Rahav'a, "Bize içirdiğin andı tutmasına tutarız" dediler, 18 "Ama ülkeye girdiğimizde şu kırmızı ipi bizi indirdiğin pencereye bağla. Anneni, babanı, kardeşlerinle babanın bütün ev halkını yanına, kendi evine topla.
Yeşu 6
23 Eve giren genç casuslar Rahav'ı, annesini, babasını, erkek kardeşleriyle bütün akrabalarını ve kendisine ait olan her şeyi alıp İsrail ordugahının yakınına getirdiler. 24 Sonra kenti içindekilerle birlikte ateşe verdiler. Ancak altını ve gümüşü, tunç ve demir eşyayı RAB'bin Tapınağı'nın hazinesine koydular. 25 Yeşu fahişe Rahav'a, babasının ev halkıyla yakınlarına dokunmadı. Yeşu'nun Eriha'yı araştırmak için gönderdiği ulakları saklayan Rahav, bugün de İsrailliler'in arasında yaşıyor.
Birçokları diyor ki, “Madem İsa ikinci hayduta af ve sonsuz yaşamı vaadediyor ve adam bir şey yapmadan öldü, demek bizim de sadece kafada iman etmemiz yeterli. Adam vaftiz olmadan cennette gitti.”
Ama tabii ki, bu büyük bir saçmalık. Çünkü adam özel, acil bir durumda bulunuyordu. Ona zaman kalmadı herhangi bir şey yapsın. Ve acil durumlarda kanun yok:
Sen, komşunun kapısı kilitli iken, duyarsan nasıl kapının arkasından korkunç sesler geliyor, yada görürsen kapının altından duman çıkıyor, ne yapacan? Elbette o eve girmeye ve yardım etmeye çalışacan, ve lazımsa kapıyı kıracan. Sonra kimse seni suçlamayacak kapıyı kırdın diye.
Ama o olaydan sonra bütün komşuların kapılarını kırmaya ve içeri girmeye devam edersen, durum değişecek. O zaman diyemeyecen: “Aaa, niye bana kızıyorsunuz? Değil mi, birinci sefer de kapıyı kırdım, içeriye girdim.”
Yeşaya 53:12,9
Canını feda etti, başkaldıranlarla bir sayıldı.
Pek çoklarının günahını o üzerine aldı,
Başkaldıranlar için de yalvardı.
9 Şiddete başvurmadığı, Ağzından hileli söz çıkmadığı halde,
Ona kötülerin yanında bir mezar verildi,
Ama öldüğünde zenginin yanındaydı.
Aslında haça gerilen suçlulara mezara gömülmeye izin vermediler. Cesetleri yol kenarına atılırdı, köpekler ve kargalar yesin. O da aşağılamanın en büyük derecesi idi. O iki haydut da öldükten sonra onlara ne beklediğini bilirdiler; defalarca onu gördüler.
İsa'nın cesedini de aynısı beklerdi. Ama sonra ne oldu: Arimateyalı Yusuf, parlamento üyesi, halkın önderlerinden biri, gitti Pilatus'tan cesedi aldı, yepyeni bir mezara koydu. O varlıklı biriydi ... ve Yeşaya onu 730 sene önce bildirdi, peygamberlik etti.
Bu ayeti anlamak gerçekten zor: çoğu imanlılar bu ayete bakarak diyorlar ki: “Te, görüyorsun, İsa BUGÜN diyor. Demek bizi de aynısı bekliyor. Öldükten sonra hemen Rabbin yanına gidiyoruz, cennete gidiyoruz. Uyku muyku yok!”
Ama bir problem var: ikinci haydut o günde göke, Allahın katına gitmedi, gitmesi mümkün değil, çünkü İsa'nın kendisi bile göke gitmedi:
Yuhanna 20:17
İsa ona dedi: "Brak, daha fazla elleme beni; çünkü henüz Babamın yanına çıkmadım. Sen kardeşlerime git ve onlara şöyle konuş: 'Benim Babam ve sizin Babanız, benim Allahım ve sizin Allahınız Olana çıkacam.'"
İsa bunu ölüp dirildikten sonra söylüyor, yani haçtaki ölümünden sonra yaklaşık 30 saat sonra. Demek İsa o hayduta bu sözü veriyor, ama ta 30 saat sonra bile kendisi onu yerine getiremedi.
PARADEİS - Farsca (İranca) 'pardes' = o 'duvarlarla sarlı bir yer' demek. Padişahlar kendi keyfi için kasabanın ortasında kendilerine bir yer seçerdiler, onu duvarla ayrırdılar ve güzel bir bahçeye, bir parka çevirirdiler. Hatta içinde özel hayvanları bakıp onu bir hayvanat bahçesine çevirirdiler.
O yüzden Rab, insanları en başta öyle bir yere koyuyor:
Yaratılış 2:8-9
RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu. 9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
Sonra, ne zaman KK'ta bahçe, bol yeşillik için bir benzerlik sözü kullanmak istediler, Aden bahçesini aklımıza getirdiler.
Yaratılış 13:10
Lut çevresine baktı. Şeria Ovası'nın tümü RAB'bin bahçesi gibi, Soar'a doğru giderken Mısır toprakları gibiydi. Her yerde bol su vardı. RAB Sodom ve Gomora kentlerini yok etmeden önce ova böyleydi.
Yeşaya 51:3
RAB Siyon'u ve bütün yıkıntılarını avutacak. Siyon çölünü Aden'e, bozkırı RAB'bin bahçesine döndürecek. Orada coşku, sevinç, Şükran ve ezgi olacak.
Yoel 2:3
Önlerini ateş kavuruyor, Artları alev alev. Önlerinde Aden bahçesi gibi uzanan topraklar Artlarında ıssız çöllere dönüyor. Hiçbir şey onlardan kurtulamıyor.
Zaten Aden bahçesine baktığımız zaman, cennetin özelliği neydi? Harmoni - sonsuz yaşam - insanların gücü ve yetkisi ve en önemlisi: Rabbe yakın olmak, onu görmek, onunla konuşmak - işte asl cennet budur!
Yaratılış 3:8
Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular.
Sonta günah yüzünden Rable olan o bağ koptu, kopmasıyla cennette kalma hakkını da kaybettiler.
O yüzden cennet bir yer, bir mekan değildir. Müslümanlar ve kimi hristiyanlar bile, cennetin içinde ddeğişik katların, yada bölmelerin olduğunu sanırlar:
celal cenneti (yücelik)
selamet cenneti (huzur)
huld cenneti (sonsuzluk)
Aden cenneti (bahçe)
maava cenneti (sığınak)
naim cenneti (mutluluk)
Firdevz (Paradise)
Artık bundan sonra bir daha kim cennete girebilir, yani Rable doğru bir ilişki sürdürebilir?
Pavlus onu bir görümde gördü:
2.Kor 12:2' de diyor “üçüncü göke kadar götürüldü” - iki ayet sonra diyor “cennete kadar götürüldüm”.
Demek gökleri düşünmeyelim bir soğanın katları gibi, ama 3.gök cennettir, Allahın katıdır, Rabbin huzurudur. Ve Rabbin yanında aynı zaman yaşam var, sonsuz yaşam:
Açıklama 2:7
Kim yenerse, ona yaşam ağacından verecem yesin. O ağaç Allahın cennetindedir.
Demek, haçta ölürken İsa o ikinci hayduta söz veriyor: “Bugün cennette olacan. Yani, Allahla olan ilişkin, aran çoktan kopuk, ama madem tövbe ettin ve beni bir kral olarak kabul ettin, Rab de seni yeniden kabul etti, ve üstelik sana sonsuz yaşamı verdi.”
Ve o anlamda İsa da o günde cennette oldu: ölümcül bedenini braktı ve sonsuzluk mekanına girdi. Artık onun için zaman ve yer yok.
Dirilişten sonra İsa kişilere görünüyor. Ve Mecdelli Meryem'e diyor ki, “Bana tutunma, yani sanki demek istiyor: beni bu yeryüzünde tutma, ben artık bu dünyadan değilim. Henüz Babamn yanına binmedim”
O sözün anlamı başka: henüz tahta çıkmadım, Babamın yanında kral iskemlesinde oturmadım. Evet, o 40 gün sonra gerçekleşti.
Sanıyorum, şimdi az buçuk anlamaya başlıyoruz, nasıl İsa hem “ben daha Babamın yanına çıkmadım” diyebilir, hem de aynı zaman söz verebilir ki “Bugün benimle birlikte cennette olacan”
Bu bizi şaşırtmasın. Hatta bizim için, şu anda bile aynısı geçerli:
Efes 2:6
Bizi Onunla beraber diriltirdi, ve Onunla beraber Mesih İsa'da göklerde oturturdu.
Son olarak kendi kendine sor: Ben hangi hayduta benziyorum: soldakisi mi, sağdakisi mi?
Soldaki: İsa'nın kendisini istemedi, sadece İsa'nın gücünü kullanmak istedi. Amaç da neydi: “Bu haçtan kurtulayım, yeryüzündeki problemlerimi hallet !” Bugüne kadar insanların çoğu İsa'ya öyle bağırıyorlar.
Sağdaki: o anladı ki, bu yeryüzünde çıkış yok, ben kesin ölüme gidiyorum. İsa beni bu haçtan indirmeyecek. Ama bütün umudu sonsuzlukta idi.
Evet cennet odur: Rable barışmak, Rabbin huzurunda bulunmak. Adamın kafasında teolojik bir soru yoktu: Acaba ruhum uykuya girip ancak son günde Rable karşılaşacak, yoksa hemen mi onu görecem.
O beklerdi cesedi sokağa atılsın, köpekler onu yesin. Öyle de oldu; ama ruhu ölümden sonra hemen Rable birlikte idi. O teselli sözü onun için yeterli idi.
O haydut Mesihin krallığı çok uzak, çoook sene sonra gerçekleşecek bir krallık sandı. Ama İsa ona diyor: BUGÜN.
Lazar'ın ölümünden sonra kızkardeşi Marta İsa ile konuşuyor:
Yuhanna 11:23-25
İsa ona dedi: “Senin kardeşin tekrar dirilecek.” 24 Marta da Ona şiyle dedi: “Biliyorum o son gündeki dirilişte kardeşim dirilecek” 25 İsa ona dedi: “Diriliş ve yaşam ben'im. Kim bana iman ederse, ölse bile yaşayacak”
Evet, dirilişin şimdi başlıyor, dünyanın sonunda tamamlanacak. Aynı biçimde cennet de şimdiden başlıyor, dünyanın sonunda tamamlanacak. Sen de o haydut gibi BUGÜN karar ver orada yaşamaya.