Matta 11:28-30
“Ey bütün yorgunlar...”
Yunan mitolojisinde SİSİFOS adında biri var. O, tanrılara saygı duymazdı, hatta onlarla ve insanlarla hep eğlenirdi, hatta kurnazlık yapıp ölümü bile aldatırdı sonsuz yaşamı kaznmak için.
En sonunda tanrılar ona ağır bir ceza vermişler: kocaman bir taşı getirdiler ve Sisifos lazımdı onu dik bir balkanın tepesine yuvarlasın. Ama son yarım metrede taş kayarmış, en aşağı kadar yuvarlanırmış.
Ve böylece Sisifos lazım yeniden sıfırdan başlasın. Yeniden taşı yukarıya yuvarlıyor ve taş yeniden aşağı düşüyor. Sonsuzluğa kadar böyle devam etmesi onun kaderidir.
Evet, olabilir kendini öyle ağır, taşıması mümkün olmayan bir yük altında hissedesin:
Vaiz 1:2-3
"Her şey boş, bomboş, bomboş!" diyor Vaiz. 3 Ne kazancı var insanın Güneşin altında harcadığı onca emekten?
Bugün değişik yükler hakkında konuşacaz ve bakalım bizi o yüklerden kim kurtarabilir:
Matta 11:28-30
28 Ey bütün yorgunlar, ağır yük altında olanlar! Bana gelin, ben size rahatlık verecem.
29 Benim bondruğumu takın ve benden öğrenin. Çünkü ben yavaş ve alçakgönüllüyüm. O vakıt canlarınız için rahatlık bulacanız.
30 Çünkü benim vereceğim bondruk kolaydır, benim vereceğim yük yiğindir."
İsa bu sözleri Matta 11inci bölümünde söylüyor ve sadece burada geçiyorlar.
En başta diyor:
Mat 11:25-26
O vakıt İsa cevap verip şöyle konuştu: "'Baba, gökün ve yerin efendisi, sana şükür ediyorum ki, bu meseleleri bilgili ve akıllı kişilerden sakladın, ama kızan aklında olanlara açtın. Evet öyle, Baba, çünkü senin gözünde doğru olan buydu.'İsa
Her bir önder, her bir muallim her bir dini lider kendi öğrecilerle övünüyor. Öğrencilerin arasında okumuş, güçlü, zengin ve saygın kişiler varsa, onları gösterecek başkalarına. Onlarla gurur duyacak: “Te, gördün mü, ben kiminle uğraşıyorum. Bunlar hepsi beni dinliyorlar.”
Ama İsa'nın anlayışı farklı; tam ters: o seviniyor zayıf kişilerle, fakir kişilerle, okumuşluğu olmayan ve anlayışı kıt olan insanlarla. Bir lafça: bizim gibilerle.
Sanki orada bir futbol trenörü var, ama kimse onu ciddi almıyor. Başka trenörler gelip dünyanın en hızlı, en tutulan, en pahalı oyucuları seçiyorlar kendi takımları için. Bizim trenöre kalan oyuncular en zayıf, en kötü oynayanlardır.
Ama sonra o oyuncuları alıp içerden değiştiriyor, onların zayıflıklarına kuvvet katıyor ... ve en sonunda öyle bir takımla dünya kupasını kazanıyor ... Herkesin ağzı açık kalıyor.
Evet, İsa kimleri kullandı bütün Roma emperatorluğu değiştirmek için: 12 balıkçı, gümrükçü, vatan hainleri ve teroristi - zayıf kişiler, uygunsuz insanlar. Ve onların karşısında sadece bir tane Pavlus gibi okumuş, bilgili, ileri gelen biri.
Romalı filozoflar hristiyanlarla alay ederdiler: “O hizmetçi kızların ve cahil kölelerin dinidir” dediler.
Evet, İsa tam öyle kişileri çağırıyor: zayıf ve yük altnda ezilen kişiler. Onlara teselli ve nasıhat veriyor.
İsa'nın en birinci anlamı: Yahudi halkı o zaman sadece Romalıların baskısı altında değildi, aynı zaman içeriden gelen bir baskı vardı: RE-Lİ-Gİ-YA, yani din sistemi.
Rab, Musa'nın kanununda kendi halkına buyruklar verdi. Onlar yaşam kaynagı olsun diye verildi, İsraillilerin hayatına sıra, güç ve sağlamlık getirsinler diye. Ama İsa'nın zamanında en küçük detaylarını düşündüler. Sıradan kişiler gündelik yaşamlarına hep yanlış yapardılar. Rahat yoktu.
Önce bakalım, bu söz 'yük' ya da 'bondruk' nasıl kullanılıyor:
Apo 15:28-29
Evet, Kutsal Ruh'a ve bize uygun göründü, üzerinize fazla yük koymayalım; sade şu mecbur olan şeyler: 29 - Putlara adanmış şeylerden, - kandan, - boğulmuş hayvanların etinden, - hem de zinadan uzak durasınız.
Bir soru ortaya çıkınca, hani Musanın kanunu lazım mı tutalım diye, bütün apostollar ve önderler bir araya gelip bir karar veriyorlar: 3 şeyi yasak ediyorlar ... ve ona 'yük' diyorlar.
Demek 'yük' sözü: öğretiş ya da ruhsal mecburiyet demektir.
Başka bir ayete bakalım. Bu sefer İsanın kendisi konuşuyor:
Açıklama 2:23--24
Ama Tiyatira'da başka kişiler de var. Onlar bu öğretişi kabul etmediler, ve 'Şeytanın derin meselelerini' öğrenmediler. İşte, geri kalan sizlere ben şunu diyorum ve üzerinize başka bir yük koymayacam: 24 Yeter ki, ben gelene kadar sahip olduğunuz şeylere sıkı tutunun.
Gene 'yük' sözü buyruk demektir... İsanın buyruğu
Ve tam bu konuda İsa Ferisileri ve din önderlerini suçluyor:
Matta 23:4
“Ağır ve zor taşınan yükleri hazırlıyorlar, sonra da onları insanların omuzlarına bindiriyorlar. Kendileri gene, onları kaldırmak için bir parmak bile oynattırmıyorlar.”
Mesela Sept günü: Musanın kanununda sadece yazıyor: iş yapmayacaksın. İyi de, iş dediğimiz nedir?
En sonunda Ferisiler işi o dereceye getirdiler ki, “Bir anne kendi bebeğini kucağında taşıyamaz” dediler. Kimin ayağı kesik ve takma ayağı kullanıyor, ona yasak ettiler Sept gününde taşısın. Bir tavuk cumartesi günü yumurtlarsa, o yumurta haram imiş.
Bugün: İsrail'de bazı hastanelerde hemşireyi çağırmak için düğme basıyorsun - hemşire odasında bir lamba yanıp hastanın odasını gösteriyor. Ama bu 'lambayı yakmak' hareketi 'ateş yakmak' imiş: Sept gününde GÜNAH ! - Çözüm: küçük kutular içinde hep yanan lambalar var. Bir hasta hemşire çağırdığında, kutunun kapağı açılıyor, içinde zaten yanan lamba gözüküyor. Şabat gününde ateş yakılmadı, günah yok!
Sept günü insan için yapıldı, değil insan sept günü için yapılsın.
Ve bu durumda İsa kişileri çağırıyor: “Brak Ferisileri ve din ile uğraşanları ve bana gel !”
Mat 6:31
Onun için kahırlanmayın, 'Ne yiyecez, ne içecez, ne giyecez' diye.
Mat 6:27
Acaba, sizden var mı birisi, kahırlanmakla boyunu bir karış bile uzattırabilsin? -
32 Çünkü Allahsız milletler hep böyle şeylerin derdine düşüyorlar. Ama gökteki Babanız biliyor, açan bütün bu şeylere ihtiyacınız var.
bir Allah evladı biliyor ki, İsanın sayesinde biz Allaha evlat olabiliriz. O yüzden Allaha Baba diyoruz. Bu sadece güzel laf değil, ama gerçekten öyle imiş gibi yaşıyoruz. Madem Babamız var, o bize bakacaktır.
33 Siz gene, en birinci Onun krallığının ve Onun doğruluğunun peşine düşün. O vakıt size bütün bu şeyler de verilecek
Bu herkes için problem değildir. Hatta çoğu insanlar günah işlerken çok rahattırlar. Onların vicdanları rahatsız olmuyor. Parmağımızı başkalarına uzatıyoruz: “Eee... o da yapıyor!” - ya da: “Tamam yapıyorum, ama o herif benden daha kötü!”
insanın duygusunu uyantırmak, ona günahlı olduğunu göstermek Kutsal Ruhun işidir
1.Samuel 6:19-20
RAB'bin Antlaşma Sandığı'nın içine baktıkları için, RAB Beytşemeşliler'den bazılarını cezalandırıp yetmiş kişiyi yok etti. Halk RAB'bin başlarına getirdiği bu büyük yıkımdan dolayı yas tuttu. Beytşemeşliler dediler: "Bu kutsal Tanrı'nın, RAB'bin önünde kim durabilir?
İbr 9:13-14
Keçilerin ve öküzlerin kanı, ve bir erkek keçinin serpilmiş külleri mundar kişileri kutsal kılıyor, hani onların bedenlerini Allahın önünde temiz kılıyor. 14 Madem öyle, Mesihin kanı ne kadar daha fazla duygularınızı ölü işlerden temizleyecek; öyle ki, artık diri Allaha hizmet edesiniz. Mesih kendi kendini sonsuz Ruh ile lekesiz olarak Allaha kurban getirdi.
Kim ölümden korkmuyor ki? Her insanın işine son veren? Biz o düşünceye dayanamadığımız için onu bir kenara itiyoruz, inkar ediyor: “Ben ölmeyecem. Binlerce sene yaşayacam!” öyle davranıyoruz.
Ama merak etme: ölüm seni de bulacak ... ondan kaçamazsın.
Ve o korkuyu silen, ancak diriliş inancıdır. Tekrar yaşayacağını bilirsen, bambaşka yaşayabilirsin.
İbraniler 2:14-15
Peki, madem evlatlar et ve kandandırlar, O kendisi de aynı tabiyeti aldı. Öyle ki, ölmekle ölümün kuvvetine sahip olanı, hani Şeytanı, yensin. 15 Öyle ki, insanları serbest etsin, çünkü ölümden korktukları için hayat boyunca esir idiler.
Bütün bu yükleri İsa kaldırabilir, kaldırmak istiyor - kaldıracak da.... ama en birinci adım sen atmalısın: “Bana gelin”... Demek İsa sana bakıp, otomatik senin yükünü kaldırmayacak. O seni bekliyor harekete geçesin.
Mar 6:48
Gecenin dördüncü nöbetinde rüzgâr onlara karşı üfürürdü ve kürek çekmek çok zor geldi. İsa onu görünce suyun üstünde yürüyüp onlara yaklaştı. - demek İsa tepede dururken aişağıdaki öğrencileri kayıkta gördü, seyretti. Hemen onların yanına gelmedi, ama bekledi gerçekten yürekten İsa'ya bağırsınlar.
İsa'ya gelmek = insansal çağrılardan vazgeçmek ... ancak sen benim yükümü kaldırabilirsin ... demek
Bu birinci yerde demek: İsa'nın öğretişini kabul edin. Zaten devam ediyor: “Benden öğrenin”
Rom 12:2
Bu elaleme de uymayın. Ama düşünceniz yenilensin, ve böylelikle bambaşka kişiler olun. Öyle ki, Allahın iyi, hoş ve kusursuz isteğini deneyesiniz.
Düşüncede yenilenmek - sanki bir komputeri yeniden programira yapıyorsun. Eski program çok fazla hatalı idi ve seni hep aldatırırdı. Biraz orda, biraz burada düzeltmek olmuyor ... sıfırdan başlamak, yepyeni düşünceler gerek.
Sen İsa'ya gelince herşeyi yeniden öğrenirsen: aile ne demek? Dellikanlı iken sreştaya çıkmak, işyerinde nasıl davranacam, düğünler nasıl geçmeli, çocuğuma sünnet düğünü yapmak, evimi nasıl düzeltecem, devlete karşı duygularım nedir, başka halktan olan kişilere nasıl bakacam ... işte bütün bu konularda İsa'dan öğren... o seni programira yapsın.
Yeni düşünce ne? “Allahın iyi, hoş ve kusursuz isteğini denemek” - artık o bizim ölçümüz, onunla herşeyi karar veriyoruz: ALLAHIN İSTEĞİ nedir
Ama bondruğun ikinci bir anlamı var: iki hayvan yanyana durup birbirlerine bağlanıyorlar, tarlada bir iş bitirmek için.
İsa ile bağlantın artık o kadar sıkı, o kadar yakın, o kadar kesin olsun ki, adım başı onunla berabersin ... artık ondan ayrılmak yok.
Bir hayvan sağa, öbürü sola çekti mi ... olmuyor ... hem birbirlerine zarar veriyorlar, hem de iş yapılmayacak.
Bu acaba doğru mu? İsa'nın yolunu tutmak kolay mı, zor mu?
Kişiler bize maana buluyorlar: “Oohoo siz çok tembelsiniz. Biz günde 5 defa işimizi gücümüzü brakıp namaz kılıyoruz ... siz gene kafanıza estikçe dua ediyorsunuz. Biz sabahtan akşama ağzımıza bir damla su koymuyoruz, siz gene keyf çatıyorsunuz?”
Bir parça doğru, değil mi? İsa bizi dinin yükünden, baskısından, boyunduruğundan kurtardı.
O zaman neden daha fazla kişi imana gelmiyor? İşin zor tarafı nerede? O bondruğu takmak... işte zor tarafı odur.
İnsan öyle bir kurtarıcı istemiyor: zayıflık içinde kendi kendini teslim eden, haça gerilen, düşmanlarını yenmeyen onlara yenik düşen biri.
İşte, İsa'nın haçının zor tarafı orada. O haça iman ettiğimizde, yani gerçekten iman ettiğimizde, içimizde bir şey kırılıyor. O da gururumuzdur.
Biz razıyız dinlerin en zor bondruklarına boyun eğelim ... yeter ki BEN, yani benliğimiz ölmesin. Çünkü İsa'nın haçtaki ölümünü kabul edebilmek için diyorsun: “Evet, içimde hiç iyi bir taraf yok. Büsbütün bozukum” ancak o zaman İsa'nın kurbanını imanla kabul edecek durumuna gelmişsin.
Bunu bir kere yaptın mı, işler kolay ... ondan sonra İsa'nın yükü, bondruğu gerçekten hafiftir:
1.Yuh 5:3
”Onun buyruklarını yerine getirmek, işte, Allahı sevmek bu demektir. Ve Onun buyrukları zaten zor değildir.”
Zor değiller, çünkü o yükü artık yalnız kaldırmıyorsun. Bondruk var, ikinci bir kişi var: o da Rab Mesihtir. Onun omuzları seninkinden daha geniş ... o senden daha güçlü. Ağırlığın büyük payını o taşıyor. Yükünü ona brakabilirsin.
Çiftçiler çoktan bir hakikatı buldular: iki hayvan bir bondruğun altında çalıştılar mı, ikisi daha güçlü oluyor.
Mesela 2 beygir bir bondruğun altında yük çekiyorlar: birinci beygir yalnız olarak 2 ton çekebilir. İkinci beygin gene, yalnız olarak 3 ton çekebilir. Birlikte kaç ton çekebilirler?
Kolay dersin, 2+3 demek 5 ton ... yanlış: birlikte 7 ton çekiyorlar !!! ... aaah... neden: işte beraber çalişmanın sırrı:
İsa ile birlikte daha fazla şeyler yapabilirsin. Hiç yapamadığın şeyler yapabilirsin.
Yeter ki, ona GEL, ondan ÖĞREN ve onun BONDRUĞUNU tak.