Matta 18, Luka 18

Kızanlardan oluşan bir krallık

Matta 18

1 O günlerde öğrenciler İsa'ya gelip sordular: "Peki, gökün krallığında en büyük olan kimdir?"

2 İsa bir kızan çağırıp, onu onların önüne koydu. 3 Ve dedi: "Size doğru bir şey söyleyeyim: Siz dönüp kızanlar gibi olmadınız mı, zaten gökün krallığına girmeyeceniz.

4 Onun için, her kim kendini bu kızan kadar alçaltırırsa, gökün krallığında en büyük olan odur. 5 Ve her kim bunun gibi bir kızan benim adıma kabul ederse, o beni kabul etmiş oluyor.

Luka 18:15

İsa'ya ufak kızanları da getirdiler, onlara dokunsun diye. Öğrencileri bunu görünce onlara engel oldular. 16 Ama İsa kızanları yanına çağırıp dedi:

"Brakın, kızanlar bana gelsin. Onlara engel olmayın. Çünkü Allahın krallığı böylelerindir. 17 Size çok doğru bir şey söyleyeyim: Kim Allahın krallığını bir kızan gibi kabul etmezse, oraya asla girmeyecek."

18 Akıldanecilerin biri İsa'ya sordu, "İyi muallimim, ne lazım yapayım da sonsuz yaşamı kazanayım?"

Bir düşünün: yeryüzünde öyle bir devlet olsun, nerede bütün politikacılar, karar verenler hepsi kızan olsunlar. Zaten gençler için öyle denemeler yapılıyor: “Model Birleşmiş Milletler”. Sahi, o gençler için yapıldı. Gençler değişik hükümetlerin başbakanları ve kralları oynuyorlar, birlikte barış için politikaları araştırıyorlar.

Bu, tabii ki, sadece bir rol oyunudur ve çocuklar değil, ama gençlerden oluşuyor. Ya ufak kızanları düşünsek? Onlardan devlet adamları olabilir mi hiç? Öyle bir devlet yürüyecek mi, sizce?

İşte, İsa okuduğumuz ayetler bize öyle bir devleti tanıtıyor: Allahın krallığı. Zaten İsa'nın zamanında İsrail'de herkes O Allahın Krallığı'nı dört gözle beklerdiler. İsa'nı kendi öğrencileri bile İsa'dan beklerdiler, Süleyman gibi güçlü bir kral olsun. İsa'nın dirilişinden sonra bile bu krallığın hakkında bir şey anlamadılar:

Apo 1:6

Bir araya gelmişken, Ona sordular: "Rab, sen bu vakıtta mı İsrail'in krallığını yeniden kaldıracan?"

İsa o krallıkta elbette en büyük kişi olacaktı. Şüphesiz. Ama Onun altında kim olacaktı? İkinci, üçüncü, dördüncü yerde kim olacaktı?

Yuhanna ve Yakup, analarını tutup İsa'ya yolladılar bir şey sorsunmuş:

Matta 20:21

"Buyur et, senin krallığında bu benim iki oğlum senin sağında ve solunda otursunlar.”

Zaten Matta 16'da işittiler, nasıl İsa Petrus birinciliği verdiler. Bunun üzerine analarıını ön plana çıkararak sandılar ki, Petrus'a güzel bir numara yapsınlar. Ama İsa onların istediklerini rededdiyor.

Bunun arkasından öğrencilerin arasındaki hava hepten gerginleşiyor. Ve diyebiliriz ki, o büyük olma, birinci sayılma hevesi, öğrencilerin en fazla düşündüğü konu idi.

O kadar aşarı gittiler ki, son sofrada bile, İsa “Bu benim kanımdır” ve “Aranızdan biri beni ele verecek” dediği sofrada bile tartışmaya başladılar, en büyük kim olacak diye. Bu düşünce tarzı onların arasında en büyük problem idi. Yani, İsa'nın durumuna, haline hiç önem vermediler, sadece kendi pozisyonlarını düşündüler.

Tekstimize dönelim: Matta 18'de bu soruyu İsa'ya açık açık sordular: “Allahın krallığında en büyük kim sayılacak? Başvezir kim olacak?”

Ve bu durumda İsa onlara bir elektroşok verecek: "Size doğru bir şey söyleyeyim: Siz dönüp kızanlar gibi olmadınız mı, zaten gökün krallığına girmeyeceniz.

Yani: “Siz Allahın Krallğında büyük olmaya bakıyorsunuz. Ve sanki sanıyorsunuz, Allahın Krallığına girmek garantisini zaten aldık, madem İsa'nın öğrencileriyiz. Ama yanlış düşünüyorsunuz: Siz Allahın Krallığında büyük olmayı düşünmeyin:: GİRMEYE uğraşın, çünkü o bile düşündüğünüz kadar kolay değildir. Çünkü bakıyorum bu kafada, yani büyük olmak hevesiyle giremeyeceksiniz bile !!!

1) Çocuklar saf ve naiftir

Çocuklar dünyayı tanımadıkları için, onlara ne anlatırsan inanacaklar. En fantezi masalları anlat, sana inanacaklar.

Ve bu özellik, yani saf olmak, imana gelmek konusunda çok önemlidir. İsa sana kurtuluşu teklif ediyor. Ama bu kurtuluş haberi aacık düşünürsen, insan, “Bu nasıl olabilir? İsa hem Allahın Oğludur, hem de Allahın kendisidir? Ee... Allah ölebilir mi? Sonra, diriliş konusu: İsa neden sadece kimi kişilere göründü? Neden herkesin ortasına dikilip... 'Ben dirildim' demedi?”

Ve böyle başladın mı, kafanı yüzlerce soru gelebilir, öyle ki en sonunda iman kalmayacak. Evet, Rab istemiyor, hiç araştırmadan, körü körüne iman edelim. Rab arfaştıran insana yeterince ipucu ve kanıt brakmıştır. Ama sonra bir noktaya geliyorsun, nerede tamam diyorsun, artık geri kalanı imanla kabul edecem.

1.Kor 1

21 Bu dünya kendi akıllılığı ile Allahı tanıyamadı. Madem öyle, Allah, kendi aklıyla razı oldu, akılsız bir haber ilan edilsin, ve o habere iman edenler kurtulsunlar.

26 Kardeşler, bir bakın nereden çağrıldınız: insanca bakarsan, sizden çok kişi bilgili değildi, çok kişi kuvvetli değildi, çok kişi soylu değildi. 27 Ama Allah bu dünyanın aptal kişilerini seçti, akıllı kişileri utandırsın diye. Ve bu dünyanın zayıf kişilerini seçti, kuvvetli kişileri utandırsın diye. 28 Ve Allah bu dünyanın aşağıladğı ve hor görülen kişilerini, hani en olmayacak kişileri seçti; öyle ki, sayılan kişileri hiçe indirsin. 29 Öyle ki, hiç bir insan Allahın önünde övünmesin.

Sanki burada Pavlus Korint kilisesine diyor ki, “Bakın hepiniz İyi haberi bir kızan gibi kabul ettiniz”. Bu iyi haber zaten dünyaya saçmalık gibi geliyor, akılsızlık, bir masal gibi. Ama siz kızan olduğunuz için, başkalarına masal gibi gelen o haberi kabul etmeye hazırdınız.

İşte, kurtulmak için öyle bir karakter, öyle bir düşünce yapısına sahip olmak gerek.

Dünyanın en fazla ateizm propagandası yapan Richard Dawkins bir televizyon programında konuşurken ona sordular: “Biz sana şimdi bir saatten beri Tanrının var oluşu hakkında arka arkaya ispatlar ve kanıtlar gösteriyoruz. Sen hiç birini kabul etmiyorsun. Sen kendini öyle şartlandırmışsın, istesen de, hiç bir şey kabul edemiyorsun. Tanrı sana daha ne kanıt gösterebilir?”

Dawkins biraz düşündü, sonra gülerek dedi ki: “Aslında haklısın. Üstümde kara bulutlar toplansa, şimşekler çaksa, kocaman neon ışıklarıyla ateşli bir haç çıksa ve kalın boru gibi bir ses derse: 'Ben senin Rabbinim, bana iman et'... ben gene diyecem: “Hmmm... çok enteresan. Uzaylılar ne ilginç bir şov düzdüler!”

Hayır, iman etmek İsa'nın kurtuluşu bir çocuk gibi kabul etmek demektir.

2) Çocuklar muhtaçtır

Çocuklar para kazanamadıkları için gündelik ihtiyaçlar konusunda ana babalarına muhtaçtırlar. Senin çocuğun günde kaç defa sana gelip “Baba, para ver, canım dondurma çekiyor” diyor?

Kimse de çocuklardan beklemiyor, kendi paralarını kazansınlar, kendi kendilerini beslesinler. Çocuklar da kendi muhtaçlığını anlıyorlar.

Ve bu düşünce tarzı Allahın krallığına girmek için şarttır: eğer daha kendi kendine güvenirsen, 'Ben yapacam' die düşünürsen, sana Allahın krallığında yer yok.

Matta 5:3 Bu, İsa'nın birinci uzun konuşmasıdır, ona dağdaki vaaz diyoruz. Orada Allahın krallığına nasıl giriliyor diye 8 defa ne mutlu sözleri söylüyor. Yani Allahı krallığına gören bir kişiye tarif ediyor: Ne mutlu ağlayanlar, yüreği temiz olanlar, yavaş olanlar, barıştırıcılara v.s.

Ama en başta ne diyor, yani en birinci şart nedir: “Ne mutlu ruhta fakir olanlara”. Evet ruhta fakir: ancak fakir bir kişi gidip birisinden dileniyor, yalvarıyor. İşte bu söz, tam bir çocuğun zihniyetini anlatıyor. O yüzden İsa'nın çağrısını kabul edenler kim oldu: en büyük günahkarlar: gümrükçüler, vatan hainleri ve fahişeler. Neden? Çocuklar gibi, ruhsal yoksulluğunu, yani Allahın önünde yoksulluğunu anladılar.

Gümrükçü Zakay (Luka 19) aklıma geliyor: adam tam bir çocuk gibi davranmıyor mu? Zaten boyu kısa biri idi. Sonra İsa'yı görmek için ileri koştu, bir ağaç buldu. Hangi zengin adam sokakta koşuyor? Ancak kzıanlar sokakta koşuyor. Sonra ağaca biniyor: hangi yetişkin adam ağaca binecek - bu kızanların yaptığı bir şey. Sonra İsa onun evine gelince, Zakay hemen diyor:

”Bakın efendimiz, mallarımın yarısını fukaralara verecem. Ve kimseden birhangi şey hakzılık ile aldımsa, onun dört katını geri çevirecem.

Fark ediyor musunuz: Zakay hemen, yürekten konuştu. Yüreğinde ne varsa, ağzında da o var. Hesaplı konuşmadı. İsa'ya süslü püslü laflar yapmadı: tam bir çocuk gibi konuştu.

Ve bu tabiyat, bu karakter özelliği bütün imanlı hayatımız devam etsin. Onu asla kaybetmeyelim. 1.Kor 4:7'de Pavlus ruhsal gurur hakkında konuşuyor:

1.Kor 4:7-8

Seni kim 'daha başka' yaptı? Ya da senin birhangi şeyin var mı ki, sen onu başkasından almış olmayasın? Ve madem başkasından aldın, nasıl oluyor da, başkasından almamış gibi övünüyorsun? 8 Ama siz zaten doydunuz ya! Zaten zengin oldunuz ya! Zaten biz olmadan krallar oldunuz ya!

Korint kilisesindeki kardeşlerimiz bir kaostular.

1.Kor 14:20

Kardeşler, anlayışta artık kızanlar olmayın, ama kötülükte bebekler olun. Anlayışta büyük insanlar olun.

Rab bizden iki farklı şey istiyor: imanda ilerlerken anlayış, bilgi ve olgunluk konusunda büyüyelim, değişelim. O konularda kızanlar olmayalım.

Efes 4:14

O dereceye geldik mi, artık ufak kızanlar olmayacaz. Dalgalar bizi sağa sola dağıtırmayacak. Her öğretiş bizi rüzgâr gibi öteye beriye üflemeyecek

Ama öbür tarafta, hep çocuk kalalım, hatta bebek kalalım diyor. İmanda büyüyürken Rabbe muhtaç olduğumuzu asla unutmalaylım. Asla “ben yapacam” kafası olmasın bize, ama “Rab sen yap” diye düşünelim.

3) Çocuklar kaygısızdır

Çocuklar oynarken onları seyrettiniz mi? Dünya onların umurunda değil: enflasyon, işsizlik, atom savaşı korkuları, sağlık problemleri ve kafamızı meşgul eden daha ne kadar dertlerimiz varsa ... onlarda öyle düşünceler yok.

Neden yok? Değil sadece dünyayı daha anlamadıkları için, ama daha fazla ana babalarına güvendikleri için. Babam verecek bana, anam beni bakacak. O da bizim ruhsal hayatımız için ne güzel bir örnek. Öyle çocuksu bir güven olmadan çabucak bu dünyanın dalgaların içinde boğulacaz:

İbraniler 13:5-6

Hayatınız para sevgisinden uzak olsun. Elinizde ne kadar varsa, o kadarla yetinin. Çünkü Allah dedi: "Ben seni hiç bir daim brakmayacam, seni hiç bir daim terk etmeyecem." 6 Onun için kurajla diyoruz ki, "Rab benim yardımcımdır, ben korkmam. İnsanlar bana ne yapacak?"

Filipililer 4:6

Hiç bir şey için fesfese etmeyin. Ama her bir şey için dua ile ve yalvarmakla ve teşekkür etmekle istediğinizi Allaha bildirin.

4) Çocuklar özel koruma altındadır

Her devlet çocukları korumak için özel yasalar ve kurallar çıkarıyor: alkol ve sigara çocuklara satılmaz. Meyhaneler, barlar, diskotekalar falan, okullardan belli bir mesafede olmalı. Arablarda küçük çocuklar için özel koltuklar olmalı v.s

Aynı biçimde Rab de dedi ki, “Ben çocukları özel koruyacam” Ve çocuklar konusunda Rab şöyle konuşmaya devam ediyor:

Matta 18:6

Ama her kim bana iman eden bu küçüklerden birini düşürürse, o adam için daha iyi olacak, ağır bir değirmentaşı onun boynuna asılsın, o da denizin en derin dibine atılsın. 7 Vay dünyanın haline onun verdiği kösteklerden için! Olamaz bu köstekler gelmesin. Gene de, vay o adamın haline, hani bu kösteklere sebep oluyor.

8 Ve elin, ya da ayağın seni günaha soktu mu, onu kes at! Senin için daha iyi olacak, sakat ya da topal olarak yaşama giresin, ne kadar iki elin, iki ayağınla sonsuz ateşe atılasın. 9 Ve gözün seni günaha soktu mu, onu çıkar at! Senin için daha iyi olacak, bir gözle yaşama giresin, ne kadar iki gözünle ateşli cendeme atılasın.

10 Bu küçüklerden bir tanesini bile sakın hor görmeyin. Çünkü size diyorum: onların gökteki melekleri durmadakka gökte olan Babamın yüzünü görüyorlar.

İki konu: “onları düşürmeyin” ve “onların koruyucu melekleri var”

Ve bu ayetleri okurken kafamız karışıyor, çünkü diyor: bana iman eden bu küçüklerden birini düşürürse. Rab burada kimi kastediyor: küçük yaşta olan kızanları mı, yoksa imanlıları mı? Çünkü daha önce zaten öğrendik ki, Allahın krallığında herkes çocuktur. Belki 80 yaşında ama gene çocuktur. Çocuk ve imanlı düşünceleri burada sanki birleşiyor.

Evet, sen saf düşünceli bir imanlıyı düşürürsen, vay haline, çünkü bir çocuğu düşürdün. Mesela katillik: 40 yaşında sana tehlike olabilecek bir adamı öldürürsen başka, altı yaşında mahsum bir kızanı öldürüsen başka.

Ve bu ayetlerde İsa'nın bıçağı özellikle topluluğun önderlerine kesiyor: siz daha olgunsunuz. Size emanet edilen insanlar hem kuzu, hem de kızandırlar.

Titus 2:7

Her meselede kendini örnek olarak göster: - iyi işlerde, - dürüstlük içinde öğretmekle, - ağırbaşlı olmakla, - uygun sözlerle,

1.Tim 4:12

İmanlılara konuşmakta, davranmakta, sevgide, imanda ve arınmakta örnek ol.

Demek bir önder imanlıları nasıl düşürebilir:

(1) yanlış öğretişlerle: adam Youtube'da, TikTok'ta bir laf işitmiş, yeni bir öğretiş duymuş ve hemen araştırmadan, kulağa hoş geldiği için toplantıda onu yayıyor. Ve böylelikle saf imanlıları düşürüyor.

(2) kişisel hayatta: bir önder günah işlerse, ne olursa olsun, bu sadece onu etkilemiyor. Onun altında olan saf imanlılar ondan cesaret elıp aynı günahı işleyebilir. Ya da işlemezse bile, onun yüreği sertleşebilir.

Son bir uyarı olarak rab diyor ki: “onların gökteki melekleri durmadakka gökte olan Babamın yüzünü görüyorlar.”

Dikkat edelim bunlar ufak kızanları yeryüzünde koruyan melekler değil. Hani, sık sık öyle bir resim görüyorum: biri erkek, biri kız çocuğu, şöyle 7-8 yaşında, karanlıkta ormanda yürüyorlar. Arkalarında da bir melek onları koruyor.

Hayır, imanlıları koruyan melekler seni yeryüzünde zarardan korumakla görevli değiller. Ayette yazıyor: onlar gökte, Baba'nın önünde. Onların rolü, kötülüğü engellemek değil, ama Allahın önünde şahitlik yapmaktır. Sen bir imanlıya köstek oldun mu, anında seni Allaha şikayet ediyorlar.



Çocukların imanı bize nasıl örnektir:

1. Naaman'ın hizmetçi kızı (2.Krallar 5:2-3)

Naaman yiğit bir askerdi, ama bir deri hastalığına yakalanmıştı. 2 Aramlılar düzenledikleri akınlar sırasında İsrail'den küçük bir kızı tutsak almışlardı. Bu kız Naaman'ın karısının hizmetine verilmişti. 3 Bir gün hanımına, "Keşke efendim Samiriye'deki peygamberin yanına gitse! Peygamber onu deri hastalığından kurtarırdı" dedi. 4 Naaman gidip İsrailli kızın söylediklerini efendisi krala anlattı.

Bu zavallı kızın durumunu düşün: zorla ailenden kaçırıldın, uzak bir memlekete götürüldün. Anası babası belki de öldürüldü. Ama umutsuzluğa, bunalıma düşmedi. Yüreğini nefret ve intikam düşünceleriyle dolmasına izin vermedi, yeni duruma hemen alıştı. Hatta bir çeşit müjdeleme de yaptı: İsrailin tanrısını ve Onun peygamberini tanıttı.

2. ekmek ve balık veren çocuk (Yuh 6:9)

Bir tek bu ekmek ve balık mucizesi bütün 4 incilde geçiyor. Ama Matta, Markos ve Luka bu 5 ekmek ve 2 balığın neren geldiğini söylemiyorlar. Ancak Yuhanna 35-40 yıl sonra bu detayı ekliyor: ufak bir çocuk onu İsa'nın öğrencisi Anreyas'a vermiş.

Çocuk herhalde İsa'nın sorusuna kulak misafiri olmuştu: "Nereden ekmek alalım da, bunlar yesin?" Ve kızanın tepkisine hayran kalıyorum: orada belki 15-20.000 kişi vardı. Ve çocuk elinde ne varsaydı hemen veriyor.

Bu bize büyük örnek: biz de dünyada kocaman ihtiyacı görüyoruz... 8 milyar, 8000 milyon kişi. Ben buna karşı ne yapabilirim? Ha biliyorum: bu hafta bir kardeşi dolaşacam, onunla dua edecem. Haydi be! O bütün dünyayı nasıl değiştirecek?

İşte o kızanın imanı bize örnek olsun!

3. Musa'nın ablası (Çıkış 2:4-8)

Çıkış 2:4-8

Çocuğun ablası kardeşine ne olacağını görmek için uzaktan gözlüyordu. 5 O sırada firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini gönderdi. 6 Sepeti açınca ağlayan çocuğu gördü. Ona acıyarak, "Bu bir İbrani çocuğu" dedi. 7 Çocuğun ablası firavunun kızına, "Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?" diye sordu, "Senin için bebeği emzirsin." 8 Firavunun kızı, "Olur" diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı.

Musa'nın ablasının imanını görüyor musunuz? Annesi herhaşde sepeti suya braktıktan sonra, ağlamaya gitti, perişan oldu. Ama Musa'nın ablası imanla devam etti. Musa'nın ananesinde de bir parça iman ve güven vardı, ama kızının imanı daha büyüktü. ve Rab onu hemen kullandı.

4. Tapınaktaki çocuklar (Matta 21:15-16 - Mez 8:2)

Matta 21:15-16

Ama Allahevinin güdücüleri ve kanun muallimleri gördüler, İsa ne biçim şaşılacak işler yaptı ve nasıl kızanlar Allahevinin içinde "Hozanna Davudoğlu'na" diye bağırıyorlar. O vakıt kızmaya başladılar. 16 Ve İsa'ya dediler: "Sen duyuyor musun, bunlar ne bağırıyorlar?" Ama İsa onlara dedi: "Evet, duyuyorum... 'Kızanların ve emzikli bebeklerin ağzından Kendine övgü hazırladın.' Siz de bu ayeti hiç okumadınız mı?"

Yahudilerin başka bir bayramında, Çardaklar Bayramı'nda, çocukların görevi buydu: ağaçlardan dallar koparıp onları 'Rabbin önünde' sallardılar ve onu yaparken 'Hozanna' diye bağırırdılar. O da 'şimdi kurtar' demektir. Yani Allahın kurtarıcı olduğunu gösteriyor: bizi nasıl bir vakıt Mısır'dan kurtardın, şimdi, bugünlerde de aynı gücünü kullan, bizi kurtar.

Ama işin ters tarafı: bu adeti Çardaklar Bayramında değil, ama FISIH Bayramında yaptılar. Hem de bu sözleri Yahve'ye değil, bir insana söylediler. 'Davutın oğlu'na. Bu adla İsa'nın Mesih olduğunu ilan ettiler.

Tapınaktaki çocuklar o Hozana lafı herhalde bir gün önce duydular, ne zaman İsa Yeruşalim'giriş yaptı. O zaman büyükler de, herkes onu sokakta bağırdı. Ama bir gün sonra tapınakta herkes korkudan sustu. Başkahinlerin İsa'sa karşı olduklarını bilirdiler. Artık gık diyemiyorlar. Ama çocuklara geçmiyor, onlar başkahinlerde korkmuyorlar. İsa'yı açıkça tanıyorlar ve yüceltiyorlar. Ne güzel bir örnek bize!