Mezmur 16
- Mezmurların yarısı (73 tane) Davut tarafından yazıldı. Onlarda görüyoruz, nasıl hayatın her durumunda Rable konuşuyor. Bütün uygularını ve dertlerini Ona bildiriyor. Kimi kere, kahırlı, kimi kere öfkeli, ama birçok defa sevinçli ve şükranla dolu.
- Bugün tam öyle bir Mezmur okumak istiyoruz:
Mezmur 16
1 Koru beni, ey Tanrı; çünkü sana sığındım.
2 RAB’be dedim ki: “Efendim sensin!
Senden büyük mutluluk yok benim için!”
3 Memleketteki kutsallar, o anılmış kişiler, bütün sevgim onlaradır.
4 Putlar çoğalıyor, herkes yalancı tanrıların peşinden koşuyor;
ben onlara asla kan döküp kurban sunmayacam,
ve dudaklarım asla adlarını anmayacaktır.
5 Sen, mirasım ve kyaseden payım, ey RAB,
hayatım senin elindedir.
6 Bana düşen payın tadına doyulmuyor,
aldığım miras payı en güzelidir.
7 Bana nasihat veren RAB’be şükür ederim,
gece bile, vicdanım bana akıl verir.
8 RAB her daim gözlerimin önündedir;
hiç sarsılmam, o benim sağımda oldukça.
9 Bu nedenle yüreğim neşe dolu,
ruhum da sevinçten coşuyor
ve bedenim güven içindedir.
10 Çünkü sen ruhumu ölüler devletine brakmazsın,
Seni seven kulunun çürümesine izin vermezsin.
11 Hayat yolunu bana gösterirsin,
tam mutluluk senin katında,
sonsuz neşe senin yanındadır.
"1 Koru beni, ey Tanrı; çünkü sana sığındım."
- Her bir durumda Rab bizi davet ediyor, en birinci Ona güvenelim, Ondan yardım bekleyelim. Gücümüz odur, yardımcımız odur, ambulasımız, lineykamız odur.
Mezmur 20:7
Bazıları savaş arabalarına, Bazıları atlarına güvenirler, Ama biz Tanrımız RAB'be güveniriz.
- Rab Musa'nın kanununda halkın krallarına yasak etti, beygirler toplasın. Ne kadar saçma bir şey değil mi? Bir savaş olunca, en hızlı silahın olsun kötü bir şey mi?
- Ama Rab dedi: Hayır. Öyle yaptınız mı, kendi gücünüze güvenmeye başlayacanız. BEN sizin gücünüz olacam, savaşlarda bile bana güveneceniz.
ve gene:
Yeşaya 31:1
Vay haline yardım bulmak için Mısır'a inenlerin! Atlara, çok sayıdaki savaş arabalarına, Kalabalık atlılara güveniyorlar, Ama İsrail'in Kutsalı'na güvenmiyor, RAB'be yönelmiyorlar.
Yeşaya 31:3
Mısırlılar Tanrı değil, insandır, beygirleri da ruh değil, et ve kemiktir.
Davud'un hayatından bir örnek:
- Kral Saul'dan kaçarken, bir ara düşman olan Filistilerin hizmetine geçti. Filistilerin kralı Akiş'in hizmetine girdi. Yanında 600 kişilik bir ordu da vardı.
- Sonra çok kurnaz, ama acımasız bir plan kurdu: her hafta bir köye saldırıp, erkek, kadın, kızan demeden herkese öldürdü. Kimseyi hayatta brakmadı. Sonra kral Akiş'e bildirdi ki, bir İsrailli köye saldırmış. Meğerse, onlar başka halklardan idi.
- Yani, kendi kurnazlığına güvendi. Ama sonra işler tersine döndü: Kendi hanesi ve yanındakilerin haneleri Ziglag adında bir kasabada yaşardılar. Ve bir gün ne oldu?
1.Samuel 30:3-6
Davut'la adamları oraya varınca kentin ateşe verildiğini, karılarının, oğullarının, kızlarının tutsak alındığını anladılar. 4 Güçleri tükeninceye dek hıçkıra hıçkıra ağladılar. 5 Davut'un iki karısı, Yizreelli Ahinoam ile Karmelli Naval'ın dulu Avigayil de tutsak edilmişti.
6 Davut büyük sıkıntı içindeydi. Çünkü herkes oğulları, kızları için acı çekerdi ve, "Davut'u taşlayalım" derdi.
- Bu durumda insan nasıl tepki gösterebilir ? Kurnaz planı suya düştü ve Davut hayatında önemli olan herşeyi kaybetti. Artık ne için yaşasın ki?
- ya bütün umutsuzluğa düşecen, belki kendi canına kıyacan bile.
- ya da son öfke ve nefretle dolu kalkıp, “intikam” diye bağıracan, savaşmak için yola çıkacan. Bakalım Davut ne yaptı:
- “Ama Davut, Tanrısı RAB'de güç buldu !!“
- İşte imanlı ile imansızın arasındaki fark o: imanlı en zor durumlarda bile, Rabden kuvvet alıyor. Davut ne umutsuzluğa düştü, ne de kendi gücüne, kendi aklına, kendi tanıdıklarına güvendi.
- Sanıyorum, o anda Rabbin önünde kırıldı, bütün boş olduğunu, zayıf olduğunu, çaresiz olduğunu kabul etti, günahlarını Rabbe ikrar etti, ve ondan sonra güç buldu.
- sonra gene demedi; yapacaz, edecez... ama ne yaptı?
1.Samuel 30:7-8
Ahimelek oğlu Kâhin Aviyatar'a, "Bana efodu* getir" dedi. Aviyatar efodu getirdi. 8 Davut RAB'be danıştı, "Bu akıncıların ardına düşersem, onlara yetişir miyim?" diye sordu... yani Rabden akıl, bilgi istedi. Ancak Rab konuştuktan sonra bir şeyler yapmaya kalktı.
- yola düştüler, Amaleklilerin peşine düştüler. Ama nasıl bulsunlar onları. Sonra yolda bir Mısırlı buldular, o Davud'a Amaleklilerin nerede olduğunu gösterdi. Sonra yendiler onları.
- Yani Rab yardım etti. Tam uygun anda, tam uygun kişiyi gönderdi, yol göstersin.
“Koru beni, ey Tanrı; çünkü sana sığındım.”
- Davud'un bu sözleri, güzel, hoş ama boş laflar değldi, gerçekten onları yaşadı. Biz de her durumda: hastalıkta, parasızlıkta, düşmanlar saldırınca, gerçekten her durumda diyecez ki, “Koru beni, ey Tanrı, çünkü sana sığındım.”
"2 RAB’be dedim ki: “Efendim sensin! Senden büyük mutluluk yok benim için!” - 3 Memleketteki kutsallar, o anılmış kişiler, bütün sevgim onlaradır."
- değil sade Rab bize zor durumlarda yardım etsin, itfayeci, pojarnikar Allahı gibi. Ama işler iyi giderken de onunla SEVİNİYORUZ. “Senden büyük mutluluk yok benim için!”
- Kapat gözlerini ve bir düşün: Hayatında en çok ne zaman sevindin? En sevinçli gününü aklına getir: evlendiğin gün mü? Ne zaman gelinlik giyidin? Ne zaman birinci kızanın doğdu? Ne zaman birhangi madalya ya da pokal kazandın? Ya da 1994 senesinde, ne zaman Bulgaristan Almanyayı yendi dünya kupasında? ... en büyük sevincin nedir?
- Ve bütün bunlar doğrudur, iyidir. Rab gerçekten istiyor sevinelim, hayattan zevk alalım. Birçokları sanıyor, hayatını Rabbe verdin mi, artık hiç bir şeye sevinmek yok. Ama o doğru değil.
Vaiz 11:9
Ey delikanlı, gençliğinle sevin, Bırak gençlik günlerinde yüreğin sevinç duysun. Gönlünün isteklerini, gözünün gördüklerini izle, Ama bil ki, bütün bunlar için Tanrı seni yargılayacaktır.
- yani: yeryüzünde herşeyle seviniyoruz, ama tabii ki, Rabbin koyduğu sınırların içerisinde.
- ama bütün o zevkler, sevinçler küçük kalıyor, ne zaman onları Rable sevinmekle karşılaştırırsak.
Yeşaya 12:2-3
Tanrı kurtuluşumuzdur. Ona güvenecez ve yılmayacağız. Çünkü RAB gücümüz ve türkümüzdür. O kurtardı bizi. Kurtuluş pınarlarından sevinçle su alacaksınız.
- evet, kurtuluşumuz bir pınar gibidir: hiç bitmeyen bir su kaynağı, hayat kaynağı, sevinç kaynağı. Her gün taze taze su, yani sevinç alacaz ondan.
- Eski bir filozof demiş: “Yediği yemeklerden başka, insandan herşeyi alabilirsin” - ama bizim için, Mesihçiler için başka bir söz geçerli: “İnsanlar bizden herşeyi alabilirler, ama bizim kurtuluşumuzu, sonsuz yaşamımızı alamazlar!”
- Evet, en kötü durumlarda, bu bize teselli veriyor: biz sonsuz yaşamı daha şimdiden aldık.
- ama sonra Davut daha da öteye gidiyor: değil sadece Rabten sevinç alalım. Aynı zamanda Rabbin insanlarından da sevinç alıyoruz.
“Memleketteki kutsallar, o anılmış kişiler, bütün sevgim onlaradır”
- Kutsallar: o söz bizim için konuşuyor: Mesihçiler için. Biz kutsal olduğumuzu yanlış anlamayalım: değil biz zaten kusursuz olmuşuk, zaten günahsız olmuşuk.
- ama kutsal demek: ayrılmış, Allahın hizmeti için seçilip ayrı bir köşeye yerleştirilmiş insanlar.
- biz artık kutsal olmayan, sıradan insanlar gibi değiliz. Rab bizi seçti, ONA hizmet edelim.
1.Petrus 1:22
Hakikata boyun eğmekle canlarınızı temizlediniz. Ve artık kardeşler için ikiyüzlü olmayan bir sevgi duyuyorsunuz. Evet, birbrinizi yürekten ve sonsuzca sevin.
- yürekten ve sonsuzca: değil sade 'kardeş' diyelim, ama öyle de yaşayalım: ikiyüzlü olmayan bir sevgi ile.
- hem de sonsuzca: anladın mı? Burada mahalledeki kardeşlerine nasıl davranırsan, o ilişkiler sonsuzdur, sonsuzlukta devam edecekler, hiç kopmayacaklar.
- Davut dedi: “Bütün sevgim onlaradır” - Kardeşler, size yalvarıyorum: vakıt geldi onu ciddi alalım. Bu sıkıntılı günlerde çok şeyler, çok insanlar bizim sevgimizi çekmeye bakıyorlar. Ama onların sevgisi ikiyüzlüdür ve bir gün bitecek. Açalım yüreklerimizi birbirimize ve artık eskisi gibi daha fazla vakıt geçirelim.
4 Putlar çoğalıyor, herkes yalancı tanrıların peşinden koşuyor; ben onlara asla kan döküp kurban sunmayacam, ve dudaklarım asla adlarını anmayacaktır.
- 'herkes yalancı tanrıların peşinden koşuyor' - zaten put dediğimiz odur: yalancı bir tanrı. Gerek yok bir heykelin önünde diz çöküp kurban getiresin - nasıl Hindistan'da yapıyorlar.
- Davut diyor ki: “Asla putlarla işim olmayacak. Onlara sunulan etlerden, kanlardan uzak duracam”
- Kardeşler, burada büyük kesinlikle diyebilirim ki: müslümanların 'Allah' dedikleri varlık bir puttur. Mekke'de ona taş biçiminde tapıyorlar, öpüyorlar, onun etrafında dönüyorlar. Ama biz biliyoruz gerçek Tanrı ruhtur: ellerle, dokunulmaz, dudaklarla öpülemez.
- Durum böyle iken, şaşıyorum, nasıl bazı kardeşlerimiz daha da o sistemle, o dinle kompromis yapıyorlar: cenazelerde hoca çağırıyorlar, Kuran'a yemin ediyorlar hatta sünnet yaptırıp kutluyorlar bile.
- Davut apaçık diyor: “Dudaklarım asla adlarını anmayacaklar!”
5 Sen, mirasım ve kyaseden payım, ey RAB, hayatım senin elindedir. 6 Bana düşen payın tadına doyulmuyor, aldığım miras payı en güzelidir.
- Düşün bir kere: senin amcan zengin bir adam, altı kişi ile birlikte sen de miraşsçısın. Ve amcan notaryusta vasiyet yapmıştır. Ama kimse daha onun vasiyetini bilmiyor. Ve büyük merakla toplanmışsınız. Notaryus vasiyeti okuyor... ve herkes tetikte, acaba bana mirastan hangi pay düşecek diye. Kocaman fabrika mı, yoksa köyde değersiz bir tarla mı?
- Davut kendini öyle bir durumda hissetti. Ama sonra çok fazla seviniyor. Diyor ki: “Aldığım miras payı en güzelidir”... düşeş, fabrika bana düştü !!!
- Ama güzel okuyalım: Davud'a düşen miras acaba nedir: zenginlik mi, krallık mı, sağlık mı, saygınlık mı? Ne diyor: “SEN mirasımsın”. Bakın, demiyor sen miras veriyorsun bana, hayır: mirasın kendisi sensin. Ben SENİ kazandım! ... Aaa...
- Bütün İsrail halkının belli başlı toprakları vardı Filistin'de. Demek, her cins, her hane bilirdi: “Sonsuzlara kadar bizim topraklarımız bunlar olacak”.
- Ama bir cins topraksız brakıldı: Levililer. Sanki onlar cezalı. Ama sonra Rab tam tersini diyor:
Sayılar 18:20
RAB Harun'la konuşmasını şöyle sürdürdü: "Onların ülkesinde mirasın olmayacak, aralarında hiçbir payın olmayacak. İsrailliler arasında payın ve mirasın benim.”
- herkes toprak, materyalno bir miras alırken, Levililer Rabbin kendisini miras aldılar.
- bizim için burada bir ders var: kime değer verecez: 'bereketlere' mi, yoksa bereketi verene mi ?
- sanıyorum gurbete gitmiş olan birçok kardeşlerimiz onu anlamaya başladılar. Geçenlerde Skype'la Almanya'da bir kızkardeşle konuştum. Dedi ki, “Biz burada rahat yaşıyoruz. Herşeyimiz var. Ama Rabdeki sevincimizi kaybettik. Nerede o eski günler?”
- İspanya'da bir kardeşle konuştum: “Eskiden lagere gitmek için taksa 15 Leva idi, ama cepte hiç bir şey yoktu. Bütün gün 5 leva için deli gibi tarlada, yalın güneşin altında işledik, o parayı kazanalım, kampa katılalım. O kadar fukara idik, ama bize çok büyük bir sevinç geldi. Şimdi burada güzel yeni arabamız var, işimiz iyi, cebimizde her zaman para var, istediğimiz zaman restoranta gidiyoruz... ama hayatın o eski tadı yok.”
- evet... payımız Rabdir... onunla sevinelim.
7 Bana nasihat veren RAB’be şükür ederim, gece bile, vicdanım bana akıl verir. 8 RAB her daim gözlerimin önündedir; hiç sarsılmam, o benim sağımda oldukça.
- genç iken insan sanıyor: bana para lazım, bana ev lazım, bana araba lazım... ama yaşlandıkça kişi anlıyor ki, herşeyden önce bana akıl lazım. Ne yapayım, hangi yol tutayım?
- akıl var mı, çok az para ile idare olabilirsin. Akıl yok mu, ayda sana 5000 leva bile yetmeyecek.
- akıl yok mu, her gün insanlarla çekişecen. Akıl var mı, dilini kontrol etmeyi öğrenecen ve o belalardan uzak duracan. Evet, çakıldan fazla bize akıl lazım.
- aynı Davut öğrendi insan nsaıl akıllı oluyor: Mezmur 119
97 Ne kadar severim senin kanununu!
Bütün gün onu düşünürüm.
98 Düşmanlarımdan daha akıllı oldum, senin buyrukların sayesinde;
çünkü onlar her daim aklımdadır.
99 Bütün ustalarımdan daha çok biliyorum,
çünkü senin öğrettiklerin üzerinde düşündüm.
100 Yaşlılardan daha akıllıyım,
çünkü uyarım senin emirlerine.
- kardeş: sesleme senin imansız akrabalarına, onlar mı sana gösterecek nasıl evlatlarını yetiştirecen? Kulak verme Mesihi tanımayan komşularına: onlar mı sana gösterecek iş yerinde nasıl davranacan? Sen İNCİLden akıl al. RABden akıl iste. Bir imanlıya yakışan odur.
9 Bu nedenle yüreğim neşe dolu, ruhum da sevinçten coşuyor ve bedenim güven içindedir. 10 Çünkü sen ruhumu ölüler devletine brakmazsın, Seni seven kulunun çürümesine izin vermezsin.
- Bu ayetler imanlının en büyük denemesi için konuşuyor: hepsi güzel, ama ölüm derecesine geldin mi, ne yapacan?
- Orada herşey belli oluyor. Orada saklanmak, gizlenmek yok. Orada bir insanın asıl düşünceleri meydana çıkıyor. O an geldi mi, nasıl duracaz. Gene umudumuz olacak mı?
- Davut burada hem kendi duygularını dile getiriyor, hem de gelecek Mesih için peygamberlik ediyor. İncil'de, Pentikost gününde Petrus ayağa kalkıp sefte İsa'nın Mesih olduğunu vaaz ederken, tam o ayeti seçiyor. Ve sonra onu açıklıyor:
Apo 2:29-32
Kardeşler, dedemiz Davut'tan için size açık açık söyleyebilirim ki, o öldü ve gömüldü. Onun mezarı bile bugüne kadar aramızdadır. 30 Ama o bir peygamber idi. Bilirdi ki, Allah ona yeminle söz vermişti, hani onun torunlarından bir kişi gene onun kral iskemlesinde oturacak diye.
31 Onun için o, daha ilerideki şeyleri gördü ve Mesihin dirilişinden için konuştu. Hani, o Mesih ne 'ölüler devletine teslim edilecekti', ne de 'onun bedeni çürümeyi görecekti'. 32 Bu İsa idi. Ve Allah Onu tekrar diriltirdi. Biz hepimiz buna şahidiz.
- büyük kontrast: Davut'un bir güvencesi vardı: Allah beni birhangi gün diriltirecek. Ama Petrus diyor: Biz dirilişin şahitleriyiz. Yani, değil 'umut ediyoruz', ama 'eminiz'. Değil 'sanıyoruz', ama 'gördük, elledik'.
- Evet, umudun nerede?
Koloseliler 3:3-4
Çünkü siz öldünüz ve yaşamınız Mesihle birlikte Allahta saklıdır. 4 Evet, bizim yaşamımız Mesihtir. Ve O ne zaman ortaya çıkacaksa, o zaman siz de Onunla birlikte şanlılıkla ortaya çıkacanız.
11 Hayat yolunu bana gösterirsin, tam mutluluk senin katında, sonsuz neşe senin yanındadır.
- 'Hayat yolu' - evet, herkesin hayatı bir çizgidir, ve o çizgiyi kim çiziyor? Mahalledeki insanların 95 protsenti hiç düşünmeden izin veriyorlar, başka güçler hayatlarının yolunu belli etsinler: sanki bir kalıp var: erken evlenecen, düğün yapacan, ev yapacan, kızanların olacak... o kadar !
- Bazıları 'ben yapacam' deyip daha babyiğit kesiliyorlar. En başta Davut da öyle idi. Ama zamanla o dersini aldı: “SEN bana hayat yolunu gösterirsin”
- Var ya eski bir şaka: “Bulgaristan'ın son komunist diktatoru Todor Jivkov vardı, Halkın dilinde Baytoş. Rus prezidenti Brejnyev Baytoşa bir Volga limuzini hediye etmiş. Sofyaya gelince Baytoş ona bakmış ve fark etmiş ki, direksyon yok, volan yok. Çok şaşmış. Sonra Brejnyev'e mektup yazmış: “Yoldaş Brenjnyev. Hediye için teşekkür ederim, ama direksyon nerede?” - Brejnyev'den cevap gelmiş: “Direksyon bizde kalacak”
- Evet, Mezmur 16'dan o dersi öğreniyoruz. Ancak volan Rabde kaldıkça mutlu olacaz. Brak o aydasın seni. O karar versin, nereye gidecen, ne yapacan, nasıl yaşayacan.
- Ancak o zaman bu Mezmur'un son sözlerini sen de söyleyecen: “Tam mutluluk senin katında, sonsuz neşe senin yanındadır.”
- evet arkadaş, son olarak sana aynısını sormak istiyorum: mutlu musun?
- Acaba Davut ne zaman ve nasıl bu mezmuru yazdı: Rable birlikte uzun seneler yaşadıktan sonra. Sen de Rabbe öyle bir Mezmur yaz: senin için neler yaptığını hatırla, ona şükret.
- Ya belki yenisin. O zaman Davut'un sözlerine kulak ver: o kendi hayatının özünü anlatırıyor. Kim Rabbe güvenirse, kim ondan zevk alırsa, hiç boşuna yaşayamayacak.
- Sen de dene!