Romalılar 5:12-21

Önce ve sonra - Allahın sevgisi

Giriş:

- Önceki ayetlerde Pavlus, insanın doğal halini tarif etti: zayıf, Allahsız, günahkar, düşman - imana gelmezden önce hepimiz öyle idi.

- içimizde hep aynı duygu var: "Ben belki çok şeyim ama günahkar değilim"

- kendimize bakarken diyoruz: “Sen aslında iyi bir çocuksun” - bugünlerde çok yardımcı programlar var, insanlara kuraj vermek için uğraşıyorlar ve bukvalno diyorlar: “Sen aynanın önüne çık, kendine bak ve de ki: 'Sen iyi bir adamsın, becerceklisin'”

- bugün vakıt geldi başka bir aynaya bakalım: o da Allahın sözüdür - oradan başka bir ses çıkıyor: “Aldanma, sen iyi bir kişi değilsin, sen ölümlüsün, günahkarsın !”

- emperator Frans Josef gibi beklemeyelim çak cenazemizde onu söylesinler..

Romalılar 5:12-21

12 İşte böyle: günah bir tek insanla dünyaya geldi, ve günahla ölüm geldi, ve böylelikle ölüm bütün insanlara yayıldı (ne de olsa, hepsi günah işlediler).

15 Gene de - Allahın verdiği bahşiş, yapılan suça benzemiyor: bir insanın suçu sayesinden bunca kişi öldü. Ama Allahın merhameti ve o merhametten gelen bahşiş daha da bol verildi; hem de tek bir insandan, hani İsa Mesihten bunca kişiye verildi. 16 Bu bahşiş de o tek kişinin yaptığı suça benzemiyor: çünkü bir tek kişiden için davalama oldu ve herkes suçlu bulundu. Ama bahşiş sebep oldu, çok suçlardan suçsuz çıkarılsın.

A. günah bir güç olarak, bir de hareket olarak

1. Allah haksız değildir, herkese hak ettiğini verecek

Eze 18:24, 20

"İsrail için, 'Babalar koruk yedi, Çocukların dişleri kamaştı diyorsunuz. Bu deyişle ne demek istiyorsunuz?

"Varlığım hakkı için diyor Egemen RAB, İsrail'de artık bu deyişi ağzınıza almayacaksınız.

Her yaşayan can benimdir. Babanın canı da, çocuğun canı da benimdir. Ölecek olan, günah işleyen candır.

Ölecek olan günah işleyen kişidir. Oğul babasının suçundan sorumlu tutulamaz, baba da oğlunun suçundan sorumlu tutulamaz. Doğru kişi doğruluğunun, kötü kişi kötülüğünün karşılığını alacaktır.

- Hezekiel'in zamanında bir atasöz çıktıydı: “Babalar koruk yedi (= ekşi üzümler) ve şimdi bizim dişlerimiz bozuluyor.“

- demek istediler ki, bizim babalarımız putperestlik yaptılar, ama Allah şimdi bizi cezalandırıyor - Hezekiel buna kesinlikle karşı çıkıyor ...

- Biz ne zaman insana öğretmek istersek, açan herkes günah içinde doğuyor hep aynı cevabı duyuyorum: “Her koyun kendi bacağından asılır”... ben de hep aynı cevabı veriyorum: “... ama asılıyor, değil mi?”

- yani ne kadar kendini haklı çıkarmaya denersen de... en sonunda sen de o koyunlardansın.

- işte böyle düşünmek için günaha bir hareket gibi bakıyoruz: yaptın, ettin... ve bir anlamda o doğrudur

1.Yuhanna 3:4

Her kim günah işlerse, kanunsuzluk da işlemiş oluyor. Ve günah kanunsuzluktur.

- yani: Allahı bir hakim gibi görüyoruz, yaptığımız hareketleri gözden geçirecek ve diyecek “Bunu doğru yaptın, bunu doğru yapmadın”

- evet.... ama günaha başka bir gözle de bakabiliriz... sadece yağptığımız işler değil, ama bize o işleri yaptıran ve içimizde oturan bir güç gibi.

- arasındaki fark büyüktür: eğer içimizde öyle bir güç yoksa, demek ben aslında iyi biriyim, sade arasıra aldanıyorum ve yanlışlık yapıyorum.

- ama eğer içimizde öyle bir güç varsa, demek hep vardır... demek her zaman günahlıyım... günahlı hareketler yapmazsam da günahlıyım.

2. ama gene de günahsız insan yok

- iki farklı bakış: insan nedir, insanın tabiatı nedir: kökten iyi midir, yoksa kökten bozuk mudur?

- alman jurnalist, dünyanın en büyük jurnalistlerinden biri: Peter Şol-Latur: 40 senelik staj, Vietnam, Kamboça, İran, İrak, Afganistan, Güney ve Orta Amerika, Afrika... bütün devlet adamlarıyla karşılaşmış bir kişi... onunla interview yaptılar ve sordular: “Bunca seneden sonra senin öğrendiğin nedir: hayattan aldığın asıl ders nedir?”

- ve o zaman dikkat ettim... dört gözle bekledim ne diyecek: “İnsan kötüdür. İnsanın yüreğinde sade kötülük vardır”... ağzım açık kaldı... çünkü KK'ın haberini çok güzel olarak dile getirdi ... evet, insan aslında “iyi bir çocuk” değildir... bizdeki kötülük o kadar derinden geliyor.

- biz de lazım günaha bakmayalım sade yaptığımız işler gibi, ama içimizde oturan bir güç gibi:

Rom 7:17

Demek ki, artık bu şeyleri yapan ben değilim, ama benim içimde oturan günah.

- ve bu söz bize boş bahane olmasın: “Aa ben yapmadım, elim yaptı”. Tam tersi, bu söz bizi uyandırsın “Günah benim içimde oturuyor... Aaa... benim evimde bir katil yaşıyor”

Rom 7:18

Çünkü biliyorum, bende, hani benim tabiyetimde, hiç iyi bir şey bulunmuyor. İyi olanı istemek var bende, ama onu yerine getirmek yok.

- Devam ediyor: ne kadar istersen uğraş, sen Allahın standardına ulaşamıyorsun, eremiyorsun.

- ama 300 seneden beri dünyada başka bir görüş yayılıyor: “humanizm” = insan herşeyin ölçeğidir. "İnsan aslında iyidir" diyorlar.

- ve işin ilginç tarafı: bunu söylemekle insan daha iyi olmuyor, savaşların sayısı azalmıyor. Hayır, insanlar gittikçe daha fazla gaddarlaşıyorlar.

Tıpkı nasıl bebeğin dişleri daha doğuştan hepsi vardır - ama insan bakarken diyor “Daha dişleri yok” - ama sonra bebek büyüyünce, dişleri etin içinden çıkıyor - günah daha baştan beri vardır ama bir gün görünen günah oluyor.

B. Adem ve Havva mı suçlu, yoksa biz mi?

- insanın tabiyatını anlamak için Adem ve Havvaya bakmalıyız: biz onların suçuna ortak olduk, ve onların suçundan çekiyoruz: biz hep diyoruz: günaha düştüm... biz günaha düşmüyoruz... günahın içinde doğuyoruz, büyüyoruz ve ölüyoruz.

- günaha düşen Adem ve Havva idi. Onlar bir çukura düştüler orada kaldılar, çıkamadılar. Sonra evlatları oldu, kalabalık bir insanlık oluştu... ama gene hepsi çukurda... hepsi düşmüş vaziyetteler: gerek yok günaha düşsünler - zaten oradalar.

- günaha düşen Adem ve Havva idi... ve o düşüş hepimizi etkiledi. Bu nasıl olabilir - bu haksızlık değil mi?

- unutmayalım: bizim ve Adem'le Havva'nın arasında dağlar kadar fark var: onlar YARATILDI ama biz TÜREDİK. Onlar sıfırdan başladılar, ama biz sıfırdan başlamıyoruz, bozuk olarak bu dünyaya geliyoruz.

- Adem'in tabiatı ve yapısı başka idi: bugün biologlar öğrendi ki, insan aslında sonsuza kadar yaşayabilir: her bir organ kendi kendini yeniliyor - aslında bozuk olan bizim DNK, genetik yapısı. Adem'de hiç bir bozukluk yoktu... o yüzden hep yaşayabilirdi.

- en başta lazım kendimizi bütün yanlış öğretişlerden arındıralım. Onlar kafamızda Şeytanın kaleleridir, krepostlarıdır: onlar durdukça ne kadar da Rabbin sözünü işitirsek, faydasız.

- ve bu konuda da Şeytan bazı kocaman kaleler kaldırdı: diyor ki, “Sen aslında iyisin, sendeki kötülük o kadar fena değil” - onları yıkalım, içimizdeki yüreğin durumunu iyice anlayalım:

2.Kor 10:4-5

“Çünkü bizim muharebemizin silahları bedence değildir. Onlarda Allahın kuvveti var, kaleleri yıkmak için. 5 O silahlar, kandırmaca öğretişleri yok ediyorlar, Allahı tanımaya engel olan bütün yükseklik öğretişleri de yok ediyorlar, ve her bir düşünceyi Mesihe mapus ediyorlar.”

- Şimdi sıra geldi en büyük yalanlarından birini yok edelim:

- Kuran'daki görüş:

Bakara 2:35-37

2:35. "Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz" dedik. 2:36. Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydirtti, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara "Biribirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz" dedik. 2:37. Adem, Rabbi'nden emirler aldı; onları yerine getirdi. Rabb'i de bunun üzerine tevbesini kabul etti.

- Muh. Yahudilerden ve Hristiyanlardan birşeyler işitti, ona göre ayet çıkardı, ama tam olarak anlayamadı. Farklıklara bakın:

- Kuranda Allah demiş ki: “Şu ağaca yaklaşmayın” - hangi ağaç ?

- KK'ta rastgele bir ağaç değil: ama - “iyilikle kötülüğü bilme ağacı”

- Allah Adem ve Havva'ya demiş “birbirinize düşman olun”: KK'ta onu görmüyoruz. KK'a göre kadın erkek düşman değildir, günahlı vaziyette bile, birbirlerine eştirler, sevgi var aralarında.

- Ama yılanın soyu ve kadının soyu arasında sonsuzluğa kadar düşmanlık olacak. Demek, Muhammed bu düşmanlığı kadınla erkeğin arasına transfer etmiş.

- Sonra Allah demiş “inin”: sanki cennet bahçesi havada, gökte bir yerde bulunurdu. Kutsal Kitap'ta o kesinlikle yeryüzündedir.

- Muh. Adem ve Havva'nın cenneti ve sonsuzluktaki cenneti karıştırdı.

- ama bunlar o kadar önemli değil: şimdi önemli farklılıklara bakacaz:

(1) “Şeytan onların ayaklarını kaydırttı”: bu laf bugünlerde de çok kullanılıyor - ama doğru mudur? Evet, Şeytan karıştı, ama onların “ayaklarını mı kaydırttı” diyebilir miyiz?

- işte bu düşünce ile insan bugüne kadar günahı önemsiz sayıyor, sanki ufacık bir konu imiş: “Aldanmayan bir Allah”

- bu senaryoyu kafamızda canlandıralım:

- sanki... hastanede uzun bir koridoru paspasla siliyorsun, iyice köpüklü suyla bol bol ıslatırıyorsun

- sonra bir kadına diyorsun: “Te bu kadar yüksek ayakkabılar, incecik ökçe ile al giy. Sonra, koridoru boydan boya gez”

- Kadın uğraşıyor, küçücük adımlarla zor bela ilerliyor. Sonra başka bir kişi gelip onu hafifçe bir kakıyor ve kadın da lap diye düşüyor.... “Şeytan Adem ve Havva'nın ayaklarını kaydırtmış” saçmalık... Adem ve Havva'nın durumu öyle değildi... bu bakış hem Allahın buyruğunu anlamıyor, hem de Adem ve Havva'nın durumunu ve tabiatını anlamıyor.

- sanki Allah yeterince önlem almadı, Adem ve Hava düşmesinler... Kuran'da sade yasak var: “Te şu ağaçtan yemeyin” ama KK'ta nasıl:

Yaratılış 2:17

Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün

- Adem'e yeterince bilgi verdi, uyardı, sebep gösterdi neden yemesin:

- sanki Adem ve Havva'yı bir iş verdi: “istiyorum akşama kadar falanca ağacı budayasınız. Ama dikkat edin: bahçenin kenarında bir çukur var, çok derindir. Oraya yaklaşmayın, düştün mü çıkamıyorsun” - ama sonra ikisi meraktan gitmişler, bakmışlar, düştüler.

- aldanmayın: kimse günah çukuruna kayarak düşmüyor: iki ayakla kopuşarak bile bile onun içine atlıyoruz. Erkekler çok iyi biliyorlar: bu kadınla zina yaparsam ve yakalanırsak, mahallede kıyamet kopacak... ve gene de yapıyorlar

- New York'ta kaldırımlarda çalışma yaparken, kazıyorlar. Etrafını sarıyorlar kırmızı beyaz şeritlerle, tabela asıyorlar, büyük harflerle yazıyor: “Dikkat: kazma çalışmaları var. Çukura düşmeyin”

- sonra büyük flaşlar koyuyorlar, geceleyin yanıp sönüyorlar, uyarıyorlar herkesi: “Burada çukur var” diye.

- sonra adamın birisi içmiş, sarfoş olmuş, ve sarfoş kafayla eve giderken oradan geçmiş. “Dur bakalım burada ne var” derken, çukura fazla yaklaşıp içine düşmüş ve bacağını kırmış.

- ben olsam, utançtan öleceydim, çok büyük rezillik. Ama o herif ne yapmış: tutmuş kendine hızlı bir avukat, New York Belediyesine dava açmış ... hem de kazanmış, milyonlarca dolar ... te insanın tabiatı öyledir: her şeyi biz yapıyoruz ve en sonunda gene başkasını suçlu buluyoruz: “Şeytan ayağımı kaydırttı” - def olsun bu düşünce, silin onu kafanızdan ... yalandır

(2) Kuranla KK arasındaki ikinci büyük fark: “Adem, Rabbi'nden emirler aldı; onları yerine getirdi. Rabb'i de bunun üzerine tevbesini kabul etti.”

- sanki daha sonra Adem pişmanlık getirmiş, iyilik yapmış ve iyilik yaptığı için Allah onu bağışlamış.

- rezultat olarak: Adem kendi kendini kurtarmış, kendi yaptıklarıyla... yani günahın uzun bir etkisi kalmamış - herşey eskisi gibi olmuş.

- bunu KK'la karşılaştıralım: orada, her şey değişti: “günah bir tek insanla dünyaya geldi, ve günahla ölüm geldi, ve böylelikle ölüm bütün insanlara yayıldı” (Rom 5:12)

- ve burada mesele olmuyor sadece bedensel ölüm için: “ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün." - ölüm hemen, o anda onların üzerine geldi”... o günde Allahın gözünde öldüler... o günde ruhsal ölüm geldi... o günde Allahtan koptular.

- bu bir virusa benziyor: İspanyollar ilk olarak 16 yy.da Amerikaya gittikleri zaman onların bedenlerinde çiçek hastalığının mikropları vardı, ama vrupalılar buna karşı dayanıklı idi. Amerikalı indianlarda gene yoktu ve o mikroptan milyonlarca kişi öldü.

- günah da öyle bir şey: Adem'de günah yoktu, ama onun günaha düşmesi ile bütün insanlık günaha düştü... bir virus gibi yayıldı.

- günah sade insanı etkilemedi, bütün dünyayı etkiledi:

Yaratılış 3:17

Rab Adem'e dedi: “Toprak senin yüzünden lanetlidir artık”

- Adem'in kızanlarının suçu yoksa, toprak hepten suçsuzdur, ne yaptı ki

Rom 8:20

Bu dünyada olan herşey anlamsızlığa mapus edildi.

- Adem'in düşmesiyle bütün dünya da düştü, herşey değişti. Biz ağaçlara, kuşlara, bulutlara, balkanlara falan bakıp coşuyoruz “ne güzel” diye. Ama Rab diyor ki: “Bütün bunların üstüne ben insanı yarattım. Ve eğer onun ruhsal hayatı yoksa, bütün bu tabiat da anlamsızdır... anlamsızlığa teslim edildi”

- Adem günaha düştü ve hepimiz aynı düşüşü hayatımızda tekrarlıyoruz: onun için suçsuz değiliz:

Rom 7:7-9

Allah kanunu olmaydı, günah nedir bilemeyeceydim bile. Mesela, Allah kanunu 'Açgözlü olma!' dememiş olaydı, açgözlülük nedir bilemeyeceydim. 8 Ama günah bu buyruktan fırsat bulup, benim içimde her türlü açgözlülük meydana getirdi. Zaten günah, Allah kanunu olmayınca, ölüdür. 9 Ben de bir zaman Allah kanunu olmayınca diri idim. Ama buyruk gelince, günah dirildi, ben de öldüm

- demek: bir bebek dünyaya gelince, onun içinde o günah gücü vardır, ama kanunu henüz anlamadığı için ondaki günah 'ölüdür', demek suç sayılmaz.

- ama o kızan büyüyünce başlıyor doğruyu ve yanlışı anlamaya: o vakıt bir gün geliyor ne zaman bilerek yanlışı işlemeye başlıyor - buyruk gelince... günah dirildi.... ben de öldüm !

- kimse demesin: “Allah beni Adem'in yaptığından suçlu sayıyor - bu haksızlıktır” - hayır öyle değil, ama: “Adem'in yüzünden insanın tabiatı değişti ve şimdi hepimiz küçük birer Adem oluyoruz”

C. İyi bir haber de var: ikinci Adem

Rom 5:15-16

15 Gene de - Allahın verdiği bahşiş, yapılan suça benzemiyor: bir insanın suçu sayesinden bunca kişi öldü. Ama Allahın merhameti ve o merhametten gelen bahşiş daha da bol verildi; hem de tek bir insandan, hani İsa Mesihten bunca kişiye verildi. 16 Bu bahşiş de o tek kişinin yaptığı suça benzemiyor: çünkü bir tek kişiden için davalama oldu ve herkes suçlu bulundu. Ama bahşiş sebep oldu, çok suçlardan suçsuz çıkarılsın.

- kim daha güçlü Adem mi, İsa mı... ilk bakışta Adem... çünkü o kadar fazla kişi ölüme gidiyor.

- ama bu doğru değil: İsa daha güçlü: her imana gelen kişi... ikinci bir Adem gibidir... ölümden yaşlama geçiyor.

- günah ne yazık ki, bizden sonraki kuşakları etkiliyor: kadın narkoman ise gebe kalınca bebeği de narkoman olarak dünyaya geliyor, lanet getiriyor.

Çıkış 20:5-6

Putların önünde eğilmeyeceksin, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.

- bu, birinci ve en büyük buyruktur. Kim buna karşı giderse, hem kendine, hem de sonraki kuşaklara lanet getiriyor.

- bizim mahalleye düşünün: ne kadar fazla putperestlik yapılıyor, ne kadar büyücülük yapılıyor... ne kadar lanet birikti ! - Onun için imanlılar o kadar zor kurtuluyor mahallenin lanetinden.

- ama aynı zaman kurajlanalım - aynı zaman Rab söz verdi: 3-4 kuşak lanet ... ama binlerce kuşağa bereket var: eğer birinci emire dikkat etsek, onu yerine getirirsek: “Benden başka tanrıların olmayacak”.

- Evet, tam onu yapalım: başka şeylerden, kötü ruhlardan, insanlardan korkmayalım. Başka şeylere güvenmeyelim: ne kendi aklımıza, ne paraya, ne de başka insanlara... işte, o zaman Rab gerçekten tek tanrımız olacak.

- ve bunu yaptın mı, sen kendi hanende gelecek kuşaklar için bir toprak hazırlıyorsun: kızanların onun üzerinde ekecekler biçecekler. - onlara iyi toprak brakalım !!!