Yuhanna 3 - Yeniden doğmak
İyi akşamlar kardeşler ve arkadaşlar. Bugün 23. Mart 2020 - Bulgaristan'dan Filibe, yani Plovdiv kasabasından selamlar, sevgiler.
Umarım iyisiniz, evde mahpus iken daha patlamadınız be sanırım beraber Allahın sözünde birkaç faydalı dakikalar geçiririz
Biraz heyecanlıyım. Böyle canlı yayın şimdiye kadar hiç yapmadım. Seviyorum kime konuşursam, o kişilerin gözlerine bakayım.
Ama neyse, virus mirus varmış. O yüzden bu elektronk metodlarla idare ediyoruz.
Herkesin yaptığı gibi ben de birkaç söz söyleyecem virus hakkında... onsuz olmaz ya!
9. Noemvri 1989 - 11 Semptemvri 2001 - 13. Mart 2020 - Berlin duvarının düşmesi, Amerika'daki terör olayları ve şimdi pandemi, yani bütün dünyaya yayılmıi virüs
Amerikan prezident Roosevelt ekonomik krizin karşısında şunu söyledi: “We have nothing to fear but fear itself” - “Tek bir şeyden korkmalıyız: o da korkunun kendisidir”
Şu anki durum da aynısıdır: Ben herkesi uyarmak istiyorum: virustan korkmayın. Virus sizi öldürmeyecek ... ama korku ve panika sizi öldürebilir. Hükümetin işi panika yaratmak, sizi virustan korumak değil.
Cumartesi akşam Pazarcığa yakın bir köyde idim... orada birinci korona ölüsü oldu. Diyeceksiniz: “Ama haberlerde bir şey işitmedik”. Doğru, çünkü o kişi virustan ölmedi - ama korkudan öldü.
Emekli bir öğretmen. Eskiden onun öğrecisi olan iki kardeşimiz cenazeye gitmiş ve kızına sormuşlar: “Anan neden öldü” - O da hiç beklemeden demiş: Koronadan. Ölen kadın bütün gün, sabahtan akşama kadar eve kapanmış, televizyona bakmış. Gittikçe daha panika yapmış, kanı yükselmiş ve en sonunda bir felç, insult yapmış ölmüş.
Nasıl korkudan korunacan - nasıl panikaya engel olacan? Tek bir yol var: TELEVİZYONU KAPAT
Hükümet bizi istediği yere getirdi: herkes kendi kafesinde, korku ve panika içinde - insanlardan, beraberlikten korkuyoruz, cezalardan korkuyoruz ve sabah akşam tek bir şey yapıyoruz: devletin propagasına kapılıyoruz. Hiç düşünmeden, hiç araştırmadan inanıyoruz.
Bu duruma son verelim: korkuyu yen !
Önemli konular ne kadar da çabuk değişti: 2 hafta önceye kadar kafanda ne vardı: düğünler, eğlence, mallar, evler .... daha fazla alayım, daha güzelini alayım: ne oldu şimdi?
Ne hesaplar yapıyorsun kafada şimdi: Acaba yarına ekmek olacak mı? Haftaya dükkanlar açık olacak mı? Bir ay sonra işim olacak mı, yoksa firmam iflas mı edecek?
Değil mi: yavaş yavaş öğreniyoruz dua etmeye: Rab BUGÜN bize gündelik ekmeğimizi ver. Yarın için fesfese yapmayın, kaygı çekmeyin.
Dakkada öğreniyoruz Matta 10:28'i “Korkmayın onlardan, hani kuvvetleri var bedeni öldürsünler ama canınızı alamazlar. Hayır, siz Ondan korkun, hani kuvveti var hem canı hem bedeni cendemde yok etsin.”
Her nereye gidersem tek bir dua işitiyorum: “Rab bizi virustan koru !” - Ama Rab kendi sözünde bize başka akıl veriyor: “Sen virustan mı korkuyorsun. Demek sen daha hiç bir şey anlamadın. Virustan korkma, benden kork”.
Belki bütün hastalıklardan, bütün viruslardan kaçacan, kurtulacan. Belki bu yeryüzünde rahat yaşadın, aylığın iyiydi ve çok rahat yaşadın, hiç bir eksiğin yoktu.
Üstelik sandın bu bereket imiş. Sandın ben seni bereketlemişin. Ama bir gün benim karşıma çıkacan; o zaman sorgu olacak, yargı olacak, davalama olacak - sen ona hazır mısın? Senin hayatın sırada mı? Daha doğrusu: senin İMANLI hayatın sırada mı?
İşte, bugün daha fazla o soruyla uğraşmak istiyoruz. Daha fazla soruyuz: Allahın krallığına girmek için ne yapmalıyım?
Bu akşam daha fazla İncilin temel konular hakkında konuşmak istiyorum. Bu akşam özellikle İyi haberi yeni duyanlar için ya da İncili o kadar bilmeyenler için konuşmak istiyorum
Yeter artık bu pamuk şekeri imanlıları, yeter artık bu dünya için yaşayan imanlılar, yeter artık İsayı bir Noel Baba yerine koyan imanlılar ... yeterin artık.
Sanıyorum hepimiz artık anlıyoruz, Rab dünyamızın tarihini öyle bir duruma getiriyor ki, ya kara ya beyaz diyecez.
Ya içerideyim, ya dışarda. Kapının ortasında durmak... biraz dünya, biraz Mesih ... olmayacak artık. Ya kuzunun mühürünü alacan, ya da canavarın. Ya tamamen Mesihin öğrencisi olacan, ya da Şeytanın kölesi olacan. Ilık imanlı hayatın sonu geldi - var mısın, yok musun?
İnsanların çoğu tumbağında, yüreğinde derin bir korku hissediyorlar. Bu korku virus korkusu değil. Hissediyoruz ki, dünya değişiyor, temeller sarsılıyor, hayatımızın binası çökmek üzere... böyle devam edemeyiz.
Ve bu durumda çok kişi ruhsal konular için çok daha fazla açık oluyor. Artık herkes soruyor: “Allah nerede? Yol nerede? Nasıl onu ulaşacam.”
Bir Youtube klipi gördüm: Mekke'de Kaabe'nin içi bomboş, insanlar o virus korkusundan oradaki karataşı artık dolanmıyorlar. Bir tek insan yok. Ve çok müslümanlar şimdi soruyıorlar: Acaba, bu ahretin bir nişanı olacabilir mi? Artık dünyanın sonu geldi mi?
Ve bu soru ortaya çıkınca birden hatırlıyoruz: “Aa ya.. Bir Allah vardı. Bütün unuttum onu. Ve şimdi ne yapacam kendimi?”
Ve kişilerin kafalarında tek bir cebap var: DİN .... Religiya
Hatırlıyorum bırçetkam, halamın kızı... ailece katolik olarak büyüdü.. ama bütün hayat Allahtan uzak... yemek içmek, gezmek tozmak.
Ama anası geçinince birdenbire Allahı aklına getirdi. Ve nereden bulduysa, eski bir ilahi kitabı çıkardı. Evin içinde ileri geri dolaşmaya başladı ve ilahi okudu.
Bu söz aslında çok yerinde: religiya. Latince bir söz; anlamı da şudur: yeniden bağlanmak. Demek kopukluk var, ki onu yeniden düzeltiriyorsun. İki telefonun arasındaki kablo koptu, konuşumayorsun. Araştırıp defekt yeri buluyorsun, yeniden bağlıyorsun. O zaman konuşmak gene oluyor.
Herkes yüreğinin dibinde sanki anlıyor ki, Ben Allahtan kopukum. Yabancıyız; aramızda bir problem var. Ama onu nasıl düzeltirecem?
İşte bugün İncile kulak verecez bu konuda. Alahın krallığına dönmek, onunla yeniden bağlanmak nasıl oluyor?
Yuhanna İncili, bölüm 3'ü açıyoruz:
1 Ferisilerden bir adam vardı, adı Nikodimus idi. O, Yahudilerin güdücülerinden biri idi.
Ferisiler o zamanın en büyük din adamaları idi. Sonra İsa'nın öğrencisi olacak olan Pavlus da en başta bir Ferisi idi ve onlardan için diyor ki: “Allah kanununa bakarsan, ben kusursuz bir kişi idim”
Evet, dinin özü, religianın özü budur: Allah kanunu. Demek Allahın standardı var ve o kesin bir standarttır.
Bir vakıt Londondaki polisleriçin şart vardı: minimum 195 cm olmalı. Ha 170 cm imişin, ha 182 ... o standarta uymadın mı polis olamayacan.
Allahın kanunu da öyle: Yalan söylemeyeceksin ! “Ama biraz yalan olur mu?” ... Hayır olamaz... giremeyecen !
Çalmayacaksın! Ama devletten hak etmediğin pomoşt almak hırsızlık değil. “Ama biraz kaçak sigara getirmek kaçakçılık değil ya”... al-dan-ı-yor-sun .... giremeyecen ! Kanun bu.
İşte, Nikodimus öyle bir kişi idi. Öyle haram işleri asla yapmazdı. Onun ahlak, moral nivosu başka insanların çok üstündü. Kusursuz bir kişi !
İsrail'de Ferisilerin lağabı çıktı: “vuruklar” - bir kadına bakmamak, şehvetlenmemek için yere bakardılar, ve hep ağaçlara, duvarlara çarpardılar.
2 Geceleyin İsa'ya geldi ve dedi ki, "Ey muallim! Biliyoruz, sen Allahtan gelen bir muallimsin. Çünkü eger Allah onunla birlikte değilse, hiç kimse senin işlediğin mucizeleri işleyemez."
Nasıl bir partinin adamı saklıdan başka bir partinin şeflerine gidip onları kazanmak için konuşma yaparsa, bu Nikodimus da İsa'yı Ferisiler için kazanmak istiyor.
İsa'ya çok büyük iltifat yapıyor, yani ağzına bal sürüyor: “Sen çok büyük bir Allah adamısın, Kutsal bir kişisin, peygambersin”
İşte, çok kişi İsa'ya öyle yaklaşıyorlar: İsa çok güzel, İsa çok hızlı, İsa çok önemli.
Kuran'da ne görüyoruz: İsa'nın kişiliği, tabiatı, görevi Muhammed'den kat kat üstündür:
İsa'nın anası Meryem, Kuran'da adlı adınca anılan tek kadındır. Onun adını taiıyan bir sure var: 19. sure, Meryem suresi. “O kutlu ve temiz bir kadındır” diye geçiyor.
Melekler şöyle demişti: "Meryem, ALLAH seni seçip arındırdı; seni tüm kadınların üzerine seçti. (Sure 3 Ali İmran 42)
Onun karşısında - Muhammed'in anası Emine. Onunhakkında hadislerde şöyle okuyoruz: “Muhammed bir gün bir mezarlıkta ağlarmış, Ona ”Neden ağlıyorsun” diye sormuşlar. “Allah bana açıkladı ki, anam ateşin içindedir... ve de babam”
Muhammed onun günahlarının af edilmesi için dua etmek istemiş, ama Allah ona izin vermemiş !!! (Sahih Muslim Nr. 2130)
Muhammed sıradan bir bebek gibi dünyaya geldi, ama İsa bir bakire olan anadan doğmuş.
İsa tamamen günahsız doğdu ve hayat boyunca hiç günah işlemedi:
“Doğarken Şeytan Ademoğullarınıın hepsine dokunuyor. Onun için doğarken bebekler yüksesk sesle bağırıyor, çünkü Şeytan ona dokunuyor. Fakat İsa ve anasında öyle olmadı. (Sahih Buhari Nr. 4641)
- Muhammed ise her bir insan gibi zayıf ve günaha eğilimli olarak doğdu ve hem sözde peygamber olmadan önce, hem de peygamber olduktan sonra günah işledi.
“Ey Muhammed!... Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar.” (Fetih suresi 48:1-2)
İsa sayısız mucize yaptı: körlerin gözlerini açtı, hastaları iyileştirdi, bir sözle fırtınaları durdurdu, hatta ölüleri bile diriltirdi.
Kuran'da bile onu yazıyor ki, çocukken çamurdan kuş fügürlerini yapmış, sonra onlara üflemiş - onlar da canlanıp uçmuşlar. Bir düşün: yaşam soluğu kimden geliyor? Cansız şeylere hayat verebilen kimdir? Elbette Allahın kendisi.
Onun karşısında Muhammed hiç bir mucize işlemedi. Kendi halkı ondan mucize isterken şöyle cevap verdi: "Saklı şeyleri bilmek Allah'a mahsustur. Bekleyin; doğrusu ben de sizinle birlikte beklemekteyim." (Kuran - Yunus suresi 10:20)
İsa öldükten sonra mezardan dirildi ve geldiği yere, yani Allahın katına döndü. Orada bizim için şefaat ediyor.
Ve gün gelecek tekrar gittiği yerden dünyaya gelecek, bizi alacak ve bütün insanları yargılayacak.
İşin ilginç tarafı: İslamiyette de İsanın tekrar geleceğine inanıyorlar. Onlar da biliyor insanların yargısı İsa'nın elinde olacak.
Şimdi bakalım İsa bu güzel, ağzına sürülmüş ballı sözlere nasıl cevap verdi:
3 İsa ona cevap verip şöyle dedi: "Sana çok doğru bir şey söyleyeyim: bir kişi yeniden doğmadı mı, Allahın krallığını göremeyecek."
Büyük şok: "Sen beni kandıramazsın. Ben gelmedim sizin partinize katılıp popüler olayım, politik güç kazanayım".
"Ama sana da bir haberim var Nikodimus: sen kendini çok büyük Allah adamı sanıyorsun: hayır sen lazım küçük bebek gibi olasın. O zaman belki Allahın krallığına girecen"
4 Nikodimus Ona dedi: "Bir kişi yaşlı iken, nasıl yeniden doğabilir ki? Bir daha anasının rahmine girip doğsun mu?"
Nikodimus gücendi. Sanki eğilentili bir ses tonuyla konuşuyor: “Ben 80 yaşındayım. Nasıl yeniden doğacam? İsa, sen benimle eğleniyor musun?”
Bakalım bu söz 'yeniden doğmak' nasıl anlaşılabilir?
(1) ağır bir ameliyattan sonra, büyük tehlike atlattıktan sonra
(2) Mitras dini - çukurda durmak - boğanın kanının içinde
(3) Masonların ritualı
(4) Yahudiliğe girmek isteyen bir putperest
5 İsa şöyle cevap verdi: "Sana çok doğru bir şey söyleyeyim: bir kişi sudan ve ruhtan doğmadı mı, Allahın krallığına giremeyecek.
6 Bedenden ne doğarsa, bedendir. Ve ruhtan ne doğarsa, ruhtur. 7 Sana dedim ya, yeniden doğmalısın; ona şaşma.
8 Rüzgâr nerede isterse, orada esiyor. Sen belki onun sesini işitiyorsun, ama nereden geliyor, nereye gidiyor, onu bilemezsin. İşte, Ruh'tan doğmuş olan her kişi de öyledir."
Yeni doğuş bedence olamaz. Yani, ikinci defa ana rahminden çıkmak zaten olmaz; olabilirse bile fayda getirmeyecek. Çünkü ana rahminden çıkan o ikinci sen, gene sensin, gene aynı çürük mal !
Hinduizm - reinkarnasyon ... tekrar ve tekrar bir bedene girmek
9 Nikodimus Ona cevap verip dedi: "Bu şeyler nasıl olabilir?"
12 Size dünyadaki şeylerden anlatırdım, siz de iman etmediniz. O vakıt, size gökteki şeylerden anlatırdım mı, nasıl iman edeceniz? 13 Ve kim gökten indi, Ondan başka hiç kimse göke çıkmadı: o da 'İnsanoğlu'dur.
14 Musa bir vakıt ıssız yerlerde iken yılanı yukarı kaldırmıştı. 'İnsanoğlu' da aynı öyle lazım yukarı kaldırılsın. 15 Öyle ki, Ona her kim iman ederse, maf olmasın ama onun sonsuz yaşamı olsun."
Sayılar 21
4 yolda halk sabırsızlandı. 5 Tanrı'dan ve Musa'dan yakınarak, "Çölde ölelim diye mi bizi Mısır'dan çıkardınız?" dediler, "Burada ne ekmek var, ne de su. Ayrıca bu iğrenç yiyecekten de tiksiniyoruz!"
6 Bunun üzerine RAB halkın arasına zehirli yılanlar gönderdi. Yılanlar ısırınca İsrailliler'den birçok kişi öldü.
7 Halk Musa'ya gelip, "RAB'den ve senden yakınmakla günah işledik. Yalvar da, RAB aramızdan yılanları kaldırsın" dedi. Bunun üzerine Musa halk için yalvardı.
8 RAB Musa'ya, "Bir yılan yap ve onu bir direğin üzerine koy. Isırılan herkes ona bakınca yaşayacaktır" dedi.
9 Böylece Musa tunç* bir yılan yaparak direğin üzerine koydu. Yılan tarafından ısırılan kişiler tunç yılana bakınca yaşadı.
Neden Allah kişileri iyileştirmek için o yöntemi seçti? Neden Musa sadece onlar için dua etmedi ve sonra bütün hastalar iyileşecekti?
Allah neden insanların günahlarıonı öylesine af etmiyor? Neden bir kurban lazım? Bu çok duyulan bir itirazdır.
Sen düşün: bir hakem - “Araba mı çaldın ... yok bir şey!” - “Ne? Banka mı soydun? Yok bir şey, insanlık hali!” ... “Ne? Sen kendi ananı mı öldürdün? İyi yapmadın. Ama neyse geç!”
Hayır, aldanmayalım: insanlarda öyle bir davranışı kabul edemiyoruz... ne kaldı sonsuz ve kutsal olan Allahta.
Allah büyük günahkarları yok etsin: Hitler, Stalin, Mao gibi milyonlarca insan öldüren .... tabii onlar için cehennem istiyoruz. Ama benim için olmaz ya !
Günahın fiyatı ölümdür ve o mutlaka ödenecek. Onu nasıl ödeyecen? Ancak sonsuz bir ölümle.
O zaman umut yok mu? Vardır ... İyi haber, müjde... Allah seni seviyor
2.Kor 5:21,19
“Allah günah bilmeyen Kişiyi bizim için günah yaptı. Öyle ki, biz o Kişide Allahın doğruluğu olalım. 19 Allah Mesihte idi ve Onunla dünyayı kendisiyle barıştırdı. İnsanların suçlarını onlara saymadı. Bize de barıştırma sözünü emanet etti.
İşte yeni doğuş böyle oluyor. Ve şimdi oradaki bağlantıyı anlıyoruz. Neden İsa o tunç yılan meselesi ortaya attı: kendis o tunç yılan oldu. Ölüm getiren hastalığın karşılığı, onun benzeri.
Bugün bizim problemimiz yılanlar değil, ama günahtır. Bize kesin ölüm getiren odur.
Ve insanca çare yok... o günah senin ölüme sebep olacak... sonsuz ölümüne... Allahtan sonsuzca ayrı kalmaya.
Onun için diyor “İsa günah OLDU” - demiyor “günah kazandı”, “günahı taşıdı”, “günahı yok etti” .... ama “günah OLDU”
Burada duralım, aacık kafamıza girsin. Allah günahı bilmeyen kişi... evet İsa öyledi... değil peygamberler gibi zayıf insanları ama tertemiz bir günah kuzusu.
İşte, onu aldı, ve senin bütün pisliğini, bütün günahlarını, bütün gizli düşüncelerini, bütün yıkıcı ve yaralayıcı sözlerini... bütün o bokluğu, zehir, otalağı alıp İsanın üzerine koydu.
Sana ne kalıyor? Kendini Musa'nın zamanına koy. O kalabalık halka birlikte çölde geziyorsun. Sen de herkes gibi Allaha kafa kaldırdın.
Ey sen de kimsin? Dedin... ve şimdi zor günler gelince onu gittikçe daha fazla aklına getiriyorsun, sanki yüreğinde bir şeyler oluyor. Hissetmeye başladın o zehiri, otalağı.
Ne yapabilirsin? Her geçen saatla durumun daha kritik oluyor. Anlıyorsun... aacık daha kesin ölecen.
Ama kulağına bir söylenti geldi: Allah Musaya bir çare verdi. Onun yanında bakırdan bir yılan var. Ama o yeterli değil, o otomatik işlemiyor.
Son gücünle kafanı kaldır. Sürüklenerek de olsa oraya git ve o yılana bak. Ve baktığın anda senin içindeki zehir anulira oluyor... otomatik kurtulacan.
İşte yenden doğmak budur !!! Ne bekliyorsun ???