Gerçek tanrı HANGİSİ?
Ne yazık ki, bugünkü insanların çoğu "Allah vardır", ya da "Allah birdir" deyip o konuda fazla düşünmezler. İnsanların çoğu için "Allah nasıl bir varlıktır?" sorusu, "Nerede daha ucuz lahana alabilirim?" sorusuna kadar önemli değildir. Ama biz burada hayatımızın en büyük sorularıyla karşı karşıyız: "Tanrı kimdir?", "Onun adı nedir?", "Nasıl bir varlıktır?" ve "İnsan nasıl ona ulaşır?"
Kimi kişiler de "Hepimiz tek bir Allaha inanıyoruz!" deyip konuyu kısa kesmeye çalışırlar. Ama iş gerçekten o kadar basit mı? Tanrının tek olduğunu nereden bilebiliriz? Ve bir ise, o zaman neden ona her dilde başka, başka adlar veriliyor? Neden İngilizler Ona 'God', Fransızlar 'Diyö', Bulgarlar 'Bog', Çingeneler 'Devla', Araplar 'Allah' ve Türkler 'Tanrı' diyorlar? Adların farklı olması önemli mi? Madem Allah birdir, herkes ona dua etmiyor mu?
İncil bize bu konuda çok açık bildiriyor ki, tek bir tanrı var - ama herkes ona tapmıyor. Tek bir tanrı var, ama onun hakkında doğru bilgimiz yoksa, yaptığımız bütün ibadet boşa gidiyor. Daha fenası, kötü ruhlara hizmet etmiş oluyoruz, çünkü yanlış tanrıların arkasında saklanan, insanları onlarla aldatan, kötü ruhlardır.
Doğru Tanrıyı bulmak ve Ona ulaşmak için, Onun yardımına muhtacız. İnsan kendi aklıyla, kendi gücüyle Tanrıya ulaşmaya kalkarsa, hep aldanacak. Belki bu konuda, "Ama tek bir tanrı olduktan sonra, onu herkes bulamaz mı? Herkes zaten bu dünyanın yaratıcısı O olduğunu bilmez mi?" diyeceksiniz. Evet, doğru. İncil de bize gösteriyor ki, aslında herkes bir dereceye kadar Tanrının var olduğunu anlayabilir:
"Allah için bilinen şeyleri açık açık görüyorlar. Allah kendisi bu şeyleri onlara açık etmiştir. Allahın görünmez tarafları, yani onun kuvveti ve tanrılığı, dünyanın kuruluşundan beri görünüyor: bunlar yaratılan şeylerden anlaşılıyor." (İncil - Romalılar 1:19-20)
Bu ayet bize gösteriyor, normal bir insan, Allahın yardımı ve açıklaması olmadan, Onun hakkında ne kadar öğrenebilir: yaradılış bir yaradanı gerektiriyor. Var olan şeyler kendiliğinden meydana gelmemiştir. Onları yapan, onlara sebep olan Biri var. O kendisi yaratılmamıştır. Yoktur başka bir şey, Onun var olmasına sebep olsun. Demek, 'Bir Tanrı vardır' hakikatını öğrenmek için, ne peygamber, ne de kitap lazım. Bu evrene, bu dünyaya bakmak bunun için yeterlidir.
Tanrının bazı görünmez tarafları da belli oluyor: onun (1) kuvveti ve onun (2) tanrılığı, Onun münezeh, bu dünyadan ayrı olduğunu ve Onun vahdeti (yani tek) olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. Onun gücünün herşeyden üstün olduğunu da anlarız. Allahın bu sıfatlarını anlamak için, ne peygamber lazım, ne de kitap.
Oysa, daha öteye gitmek istersek, bu 'doğal vahiy' bize yeterli değil. Tanrının kendisi bizimle irtibata geçip, daha fazla bilgi vermesi lazım. Bu sonsuz güce sahip olan tek Tanrı bize nasıl bakıyor, bizden ne bekliyor, Onun önünde durumumuz nedir?
Ama aşağıda göreceğimiz gibi, Kuran sadece 'doğal vahiy'nin nize açıkladığı bu konuların üzerinde duruyor. "Allah büyüktür, Allah tektir" - islamiyet bu haberle bütün dünyaya alt etmeye çıktı. 'Tek Tanrı' haberi Kuran'da en büyük haber imiş gibi gösteriliyor. Bu, belki Muhammed'in çağdaşları olan putperest Araplar için bir yenilik, bir yeni haber olabilirdi. Ama Tanrı bu haberi daha binlerce sene önce, Yahudilerin peygamberlerinin ağzından bütün dünyaya bildirdi.
Muhammed, kendisinden 2000 sene önce yaşamış olan Musa'nın getirdiği haberinden bize bir yenilik getirmiyor. Zaten Yahudiler o sebeple onu kabul etmediler. "'Allah birdir' - tamam, biz onu 2000 seneden beri biliyoruz" dediler.
Ama insanın aklıyla, 'doğal vahiy' yoluyla Tanrı hakkında birçok konularda bilgi edinemeyiz. O yüzden, Tanrının kendisi bu hakikatları bize açıklamalı. Tanrının asıl karakterini, onun özünü, onun yüreğini arayanlar nereye bakmalı:
Hiç kimse, hiç bir zaman Allahı görmemiştir - ama Tek Doğan, kendisi Allah Olan, evet Babanın bağrında Olan, işte O Allahı açıkladı. (İncil - Yuhanna 1:18)
Bu ayet İsa Mesih için konuşuyor. O, Allahın ruhuyla Meryem'den beden alıp aramızda yaşadı. Ve böylelikle onun yaşamında Allahın karakterini, onun özünü görüyoruz. İsa'ya hiç bir zaman herhangi bir kitap indirilmedi - O kitabın kendisi idi. Tanrıya giden yol o kendisidir. Çok büyük bir güvenle şöyle konuştu:
Yol ve hakikat ve yaşam ben'im. Bensiz hiç kimse Baba'ya gelemez. (İncil - Yuhanna 14:6)
Öte yandan, Muhammed için Kuran şöyle bir şahitlikte bulunuyor:
Sen ancak bir uyarıcısın. Her milletin bir yol göstereni vardır. (Kuran - Rad suresi 13:7)
Demek, Kuran Muhammed hakkında onun sadece bir uyarıcı ve yolu gösteren kimse olduğunu söyler. Fakat İsa, yolun kendisidir. Allahın bağrından çıktığı için oraya giden yolu bilir. Peygamberler bize ancak Allahın iradesini, onun isteklerini bildirirler. Fakat İsa, bizi Tanrının yüreğine ve Onun özüne ulaştırıyor.
Diyelim, hazine aramaya çıkmışsın, elinde harita var. Ama ona bakmıyorsun. Her yerde arıyorsun, sadece haritanın gösterdiği yerde aramıyorsun. Ne olacak: altın bulacağına toprak bulacaksın. Ruhsal konularda da aynısı geçerli: hazineyi gösteren harita, İsa Mesih'in kendisidir. Ona baktığımız zaman Tanrıyı bulacağız, O da bize bir Baba kadar yakın olacak. Ama o 'harita'yı kullanmak istemezsek, başka yoldan ona ulaşmaya kalkarsak, Tanrıyı bulacağına kötü ruhların kurbanı olacağız.
imdi de, müslümanlığın en önemli inanç konusuna geçeceğiz. "La ilah illa Allah" - türkçesi: "Allahtan başka tanrı yoktur". Bu söz, bu inanç doğru ise, işlamiyetin yarısını ispatlamış olacağız. Öbür yarısı, kelime-i-şehadetin ikinci sözü, "ve Muhammed Resulullah", yani Muhammed'in peygamber olması ile ilgilidir. Kelime-i şehadet'in birinci yarısı doğru değilse, yani Kuran'ın 'Allah'ı gerçek tanrı değilse, Muhammed'in peygamberliği de önemsiz kalıyor, çünkü aslında tanrı olmayan bir varlığın adına peygamberlik etmiş olacak. Demek sormamız gereken soru şu: Muhammed'in Kuran'da tanıttğı tanrı, gerçek tanrı mıdır? Ve kendisinin iddia ettiği gibi, İbrahim'in inandığı tanrısı mıdır?
Aşağıdaki bölümlerde bu konuyu araştıracağız. Bunu yapmak için, Kuran'da tanıttırılan tanrıyı, Tevrat, Zebur ve İncil'de gördüğümüz tanrı ile karşılaştıracağız. Bunu da kendi kafamızdan çıkarmadık, Kuran'ın kendisi birçok surelerde Tevrat, Zebur ve İncil'de geçen olayları aktarıyor, bu kitapların da aynı tanrı tarafından gönderildiğini söylüyor. Kısacası, Muhammed İbrahim'in tanrısına taptığını ve onun dinini yeniden kurduğunu söylüyor (Bakara 2:130-137, Al-i İmran 3:67-68,95, Nisa 4:125, Enam 6:161, Nahl 16:120, Hacc 22:78 v.s.)
Ciddi bir araştırmadan sonra göreceğiz ki, Kuran'ın iddia ettiği doğru değildir: İbrahim'in ve Muhammed'in tanrısı aynı tanrı değildir. İkisi aynı zattan peygamberlik almamışlar, ve o yüzden Muhammed'in hakkı yok, İbrahim'in, İshak'in ve Yakub'un tanrısının adına konuşsun. Onun tanrısı, İbrahim'in tanrısından apayrıdır: başka bir ad taşıyor, başka bir karaktere sahiptir, başka bir tapınma sistemi buyurdu ve başka bir tapınma yeri seçti. Okuyucunun bu konuda derin düşünmesini ve açık fikirli olmasını diliyoruz.