Gercek tanri kimdir?"

email:
mektup@incilbg.com


Said Muhammed (yaş: 55) ve karısı Roşan Kasem (yaş: 9)

"Afganistan'ın kız gelinleri"

Bu başlık altında dünyaca ünlü 'New York Times' gazetesinde 9.7.2006 tarihinde bütün dünyanın dikkatini çeken, hatta şok yaratan bir yazı yayınlandı. Kadın gazeteci ve fotoğrafçı Stephanie Sinclair iki hafta boyunca Afganistan'ı kasaba kasaba, köy köy gezip halkın durumunu sergilemek için fotoğraf çekti, köylü halkın günlük yaşantısını kalemle tarif etti. Ve her yerde yukarıdaki resimde gördüğünüz durumlarla karşılaştı. Kendisinden 30, 40, hatta 50 yaştan büyük erkeklerin koynuna verilen çok küçük kızlarla konuştu.

Böyle olaylarla başbaşa kalınca, dünyanın birçok yerinde insanlar şok oldu ve onu New York Times gazetesine yazılan mektuplarla ve emaillerle dile getirdiler. Öte yandan, sadece Afganistan değil, daha birçok müslümanlardan "Neden bizim kültürümüze karışmaya kalkıyorsunuz?" dercesine sert tepkiler geldi.

Bu kadar küçük kızların kocamış erkeklerin koynuna verilmesinin sebebi nedir acaba: cevabını dünya çapında herhangi bir camide verilen hutbeler ve vaazlarda bulabilirsiniz: "Peygamber Efendimiz (SAV)'in kendisi 54 yaşındayken 9 yaşında bir kızla evlendikten sonra, bize de örnek brakıp öyle evlilikleri helal kılmıştır." Bunun gibi sözlerle konu kapatılıyor, herhangi bir tartışmaya kilit vuruluyor.

Bu sayfada Muhammed'in evlilik konusunda nasıl davrandığını, kendi öğrencilerine nasıl örnek ve buyruklar braktığını araştıracağız. Kullandığımız kaynakların hepsi islamiyetin ilk çağında yaşamış olan, sonsuz saygı gören müslüman yazarlardır. Muhammed'in hayatını anlatırken, kesinlikle onun düşmanlarından gelen herhangi bir yazı kullanmadık, onların tarihi güvenirliği de tartışılmazdır.

Kendisine 'son peygamber' ve 'peygamberlerin mührü' dedirten kişiden normal insanların standartlarından daha üstün bir durumda olmasını bekliyoruz. Evlilik konusunda da bir peygamber örnek bir hayat sürdürmeli. Madem Muhammed, İsa'dan sonra ortaya çıkıp onun getirdiği sisteminden daha üstün ve son geçerli olan bir sistem getirdiğini söyledi, onun sözlerini ve yaptıklarını tarihsel gerçeklerle karşılaştırmalıyız.

Muhammed daha sözde peygamber çağrısını almadan önce, zengin bir tüccar ve dul kadın olan Hatice'yle evlendi ve onun ölümüne kadar başka karıları olmadı. Oysa Hatice'nin ölümünden sonra birkaç yıl içinde en azında onbir kadınla evlendi. Onun dışında kimi kız köleleriyle de evliliğe benzer bir ilişki sürdürdü. Zaten o yüzden müslüman alimlerin arasında Muhammed'in karı sayısı tartışılmaktadır.

Şimdi de bugünlerde bile genç kızların yaşlanmış erkeklerle evlenmelerine sebep olan Muhammed'in evliliğiyle ilgili tarihi kaydı okuyalım. Konuşan, Muhammed'in üçüncü karısı Ayşe'nin kendisidir:

Ayşe

"Ben altı yaşında iken, peygamber benimle nişanlandı. Ondan sonra Medine'ye gidip Bani-al-Harit bin Hazraj ailesinin evinde kaldık... Bir gün Um Ruman, yani annem, bana geldi. O zaman birkaç kız arkadaşlarımla sallancakta oynamaktaydım. Annem beni çağırdı, ben de onun yanına gittim, ama ne yapmamı istediğini bilmiyordum. Beni elimden tutup evin kapısının yanına dikti. Soluğum kesildi ve soluğum geri dönünce, biraz su alıp yüzümü ve başımı ıslattı. Ondan sonra beni evin içine aldı.
Evde birkaç kadın gördüm, onlar Ansarilerden idi (yani, Muhammed'in ilk öğrencilerinden). "Tebrik ederiz, Allahın bereketini ve iyi kısmet dileriz" dediler. Ondan sonra annem beni onlara teslim etti, onlar da beni (evlilik için) hazır ettiler.
Ansızın, öğlene doğru Resulullah bana geldi, annem de beni ona teslim etti. O vakıt dokuz yaşında bir kız idim." (Sahih Buhari, Cilt 5, Bölüm 58, Numara 234)

"Ondan sonra beni içeri götürdüler. Resulullah evimizin içinde bir divanın üzerinde oturuyordu. Annem beni onun kucağına oturttu ve dedi: "Bunlar artık senin akrabaların. Allah onarı senin için bir bereket kılsın, seni de onlar için bir bereket kılsın!" Ondan sonra bütün erkekler ve kadınlar kalkıp dışarı çıktılar. Ve Allahın peygamberi benim evimde ben dokuz yaşında iken, benimle cinsel ilişkiye girdi. (At-Tabari, ktap 9, syfa 130-131)

"Ayşe rivayet etti ki, "Kız altı yaşında iken Peygamber onunla evlendi ve dokuz yaşında iken onu yatağına aldı. Ondan sonra dokuz yıl boyunca onunla yaşadı (yani, Muhammedin ölümüne kadar)." (Sahih Buhari, Cilt 7, Bölüm 62, Numara 64)

"Resulullah (SAV) onunla (yani, Ayşe'yle) yedi yaşındayken evlendi ve dokuz yaşındayken gelin olarak onu evine getirdi. O anda kuklaları yanındaydı".
(Sahih Muslim, cilt 8, hadis 3311)

Evet, islamiyetin kurucusu ve Kuran'daki ayetlere göre ("Ey inananlar! sizin için... Resulullah en güzel örnektir." Ahzab suresi 21) bugünlerde bile bize örnek olacak durumda olan Muhammed, kendisi 53 ya da 54 yaşındayken, altı yaşında olan bir kızla nişanlandı, dokuz yaşındayken de onu yatağına aldı.

Bazı müslümanlar bunu hazmedemeyip kendi peygamberlerini utanç verici bir durumdan kurtarmak için değişik teoriler ve savlar ortaya atıyorlar: Muhammed dokuz yaşındaki Ayşe'yle evlenirken, Ayşe'nın bedeninin o yaşta gelişmiş olduğunu, yani adet görmeye başladığını söylerler. Arabistan'daki hava daha sıcakmış, kızların daha erken gelişmelerini sağlarmış. Oysa Sahih Buhari'nin hadislerinden onun tam tersi anlaşılıyor:

Ayşe şöyle rivayet etti: "Resulullah'ın huzurunda arkadaşlarımla kuklalarla oynardım. Resulullah eve girince hep saklanırdılar, ama Peygamber onları çağırıp benimle birlikte oyanamaya devam etmelerini söylerdi." (Kukla ve onun gibi insan benzerliğinde yapılmış eşyalarla oynamak yasaktır. Halbuki, Ayşe henüz buluğ çağına girmemiş küçük kız olduğu için ona izin verildi)". (Sahih Buhari cilt 8, bölüm 73, hadis 151)

Bu hadiste ne yazıyor: Ayşe evlendiği gün daha kuklalarla oynamaktaydı ve evlendikten sonra bile oynamaya devam etti. Ondan kesin anlabiliriz ki, gelişmiş kadın değil, ancak henüz adet görmemiş küçük bir kızdı. Buhari onu zaten apaçık söylüyor.

Muhammed'in gelişmemiş küçük kızla cinsel ilişkide bulunması bizi şaşırtmamalı. Kuran'ın kendisi bile öyle ilişkileri normal görüyor.

Talak suresinde iddet süresi söz konusudur, yani boşanmış bir kadının yeniden evlenebilmesi için gerekli olan bekleme süresi. İlk ayetlerde iddet süresinin üç aybaşı olduğu belirtiliyor. Bu da müslümanlar arasında bir soru yarattı: "Yaşlı (yani adetten kesilmiş) kadınlar, ve çok küçük (yani henüz adet görmeyen) kızların iddet süresi ne kadardır?" Cevabını dördüncü ayette buluyoruz:

"Kadınlarınızdan ay hali görmekten kesilenler ile henüz ay hali görmemiş olanların iddetleri hususunda şüpheye düşerseniz, bilin ki, onların iddet beklemesi üç aydır" (Kuran - Talak suresi 65:4)

Yani, Kuran'ın tanrısı gelişmiş, hatta yaşlı erkeklerin henüz kız olan, bedenleri tam olgunlaşmamış çocuklarla evlenmesi ve cinsel ilişkide bulunmasını normal karşılıyor. Hatta, bu ayette bahsedilen durum şudur: erkek ufak bir kızla evlenmiş, belli bir müddet yaşamış, en sonunda ondan memnun kalmamış ve boşanmak istemiş. Ve bütün bu zaman içerisinde kızın bedeni daha da gelişmemiş, daha da adet görmemiş.

Ve kimse sanmasın ki, bu ayetlerde tartışılan evliliklerde cinsel ilişki söz konusu olmadı. Çünkü Ahzab 33:49 ayetine göre, cinsel ilişkide bulunmadan boşanan kadının iddet beklemesine zaten gerek yok. Demek, yukarıda andığımız Talak 34 ayetinde, kesinlikle henüz adet görmeyen ve gene de kocalarıyla cinsel ilişkide bulunan kızlar için konuşuyor.

İşte, Kuran'ın öğrettiği ortada ve apaçıktır. Küçük çocuklarla cinsel ilişkide bulunmanın adı 'pedofili' ya da sübyancılık. Ve Muhammed Kuran'da bu sapıklığı kanunlaştırıyor ! Kuran'ın Allahı burada bu işe karşı çıkacağına, "Brakın, artık küçük kızlarla evlenmeyin. Bu, cahiliye çağından kalma bir adettir, islamiyette onun yeri yoktur!" diye buyuracağına, o tür evlilikleri gayet normal karşılıyor, onları helal kılıyor, hatta o yaşta evlenen kızların boşanma durumlarını bile tartışıyor.

Birinci karısı Hatice'nin ölümünden sonra Muhammed'in evlilik hayatı yüce Tanrının bir peygamberine asla layık olmayan karışıklıklarla dolu bir televizyon dizisine döndü. Birçoklarının öne sürdüğü gibi, onbir kezden fazla evlenmesinin sebebi de, dul kadınları koruma altına alıp geçimlerini sağlamak değildi. Bunu anlamanız için aşağıdaki iki karısının öykülerini okumanız yeterli olacak ...

Zeynep

Muhammed'in birinci karısı olan Hatice, ona Zeyd ibn Harita adında bir erkeği köle olarak hediye vermişti. Daha sonra Muhammed onu azat etti ve üstelik onu evlatlığa aldı. Onu Zeynep bint Yahş adında, kendi yeğeni olan bir kızla evlendirdi. Zeynep, anılmış bir ailenin kızı olduğu için, önce eskiden köle olan Zeyd'le evlenmek istememiş. Bunun üzerine Ahzab Suresi 33:36 indirilmiş:

"Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur"

- Zeynep artık ister istemez Zeyd'le evlendi. Demek, bütün evreni yaratan Allah, daha dünyanın yaradılışından önce gökte bir Kuran hazırladı, onda Muhammed'in oğlunun kiminle evleneceğine dair buyruklar veriyor ve böylelikle nazlanan bir kadını yola getiriyor, onu istemediği bir evliliğe zorluyor.

Birkaç yıl sonra Muhammed Zeyd'in evine gidiyor. Kocası evde yokken Zeynep'i yarı çıplak rastlıyor ve onun 'güzelliğine' hayran kalıyor. Zeyd bunu öğrenince, Muhammed'i memnun etmek için, karısını boşamayı teklif ediyor. Muhammed en başta ona razı gelmiyor. Bu arada Zeynep kocasına karşı gitmeye, ona soğuk ve ters davranmaya başlıyor.

Sonra Muhammed'e vahiy gelmiş, Allahın onu Zeynep'le evlendirmek istediğini öğrenmiş. Fakat bunu açığa vurmamış, insanlardan çekindiği için Zeyd'e söylememiş. Karısından ayrılmasın diye buyurmuş. Halbuki Zeyd gene de karısından ayrılıyor, birkaç ay bekledikten sonra, Muhammed'e gene vahiy gelmiş:

Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik. (Kuran - Ahzab 33:37)

"Kim Zeyneb'e gidip ona haber verecek? Allah onu gökten benimle evlendirdi." (Ahzab Suresi 33:37 o vakıt indirildi). Zeynep de hayat boyunca bununla övündü ve böylece öbür kadınlar arasında büyük kıskançlığa sebep oldu.
(Muhamed ibn Carir al-Tabari, Cami`al-bayan 'an ta'vil al-Kuran [Al-Tabari'nin tarih kitabı], Mahmud Muhamed Şakir'in 30 ciltlik baskısı - Kahire, 1968], kitap 2, sayfa 452 - ve - al-Tabari, kitap 22, sayfa 12-13)

Burada bir soluk alıp okuduğumuzu iyice anlayalım: sonsuzluğa kadar geçerli kalan, sözde bütün dünyaya aydınlık getiren Kuran'da konuşan Allah, önce iki genci istemedikleri bir evliliğe zorluyor... sonra kendi gelinine şehvetlenen 'peygamber'i azarlayacağına onun arzularını arkalıyor. "Git oğlunun karısını al!" diye buyuruyor, hatta "Ben sana bunu daha önce demedim mi? Ama benden sakınacağına, sen insanlardan sakındın" diyerek, Muhammed'in kulağını çekercesine, hafif bir eleştiri yapıyor. Bu Kuran'ın Allahı nasıl bir tanrı ki, Muhammed ondan daha ahlaklı çıkıyor? Elbette insanlardan sakınacak. Senin mahallende "Falanca adam kendi geliniyle evlendi" haberi çıksa, bu büyük bir skandal olmayacak mı?

Ama bu, bütün olayın sonu değil. Allah neden mi Muhammed'e buyurmuş Zeynep'le evlensin? Yukarıdaki ayetin ikinci yarısı buna cevap veriyor:

"... onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir. (Kuran - Ahzab 33:37)

Aaaa, evet, şimdi anladık: Muhammed, kendi beline sahip olamayınca yüreğindeki sapık arzuyu yerine getirebilmek için ayet uydurmadı - hayır: Kureyş halkı ve müslüman ümmetinin içinde bunca erkekler vardı, gece gündüz kendi kendilerine sordular: "Acaba, kendi evlatlığımın karısıyla evlenebilir miyim?" Ve işte, bu acil soruya bir kere cevap vermek için Allah Muhammed'e Zeynep'le evlenmesini buyurmuş !

Yukarıdaki soruyu bir daha soruyoruz: senin mahallende bir adam kendi geliniyle evlensin, ve sonra desin ki: "Aslında ben zaten evlenmek istemedim, ama inandığım tanrı beni zorladı, öyle ki, size bir örnek olayım. Bilesiniz ki, bundan sonra siz de gelinlerinizle evlenebilirsiniz." ... komşularınız o sözleri nasıl karşılayacaklar?

Kureyş halkı bu olayı alay etmekle karşıladı. Bir peygamber kendi evlatlığının karısını alsın - bu, henüz görülmemiş bir olaydı. Üstelik "Muhammed başkalarına kendi evlatlıklarının karılarıyla evlenmeyi yasak ediyor, ama kendisi oğlunun Zeyd'in karısını alıyor!" dediler (Sa'd, aş-Tabakat, kitap 3, sayfa 42). "Biz ona (hani Zeyd'e) hep Zeyd ibn Muhammed (yani Muhammed'oğlu Zeyd) derdik." (kitap 4, sayfa 43)

Bu problem başka bir ayetin indirilmesini gerekli kıldı. O da Ahzab Suresi 33:40 oldu:

"Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değildir."

Abdullah ibn Umar da şöyle dedi: "Biz ona sadece o ayet ininceye kadar Seyd ibn Muhammed (Muhammedoğlu Seyid) derdik." (kitap 4, sayfa 43).

Ve işte, bu kısa sözlerle Muhammed evlatlık alma adetine son verdi. Yüzyıllarca Arapların arasında bu adetin büyük rolü vardı, ama olsun: yeter ki Allahın peygamberi zor bir durumdan kurtulsun. Ahzab suresinin başında, ayet 4-5 zaten bundan sonra artık müslümanların arasında evlatlık alma adeti kalkacak diye buyurmuştu. Peki, madem müslümanların evlatlıkları olmayacak, onların karıları da olmayacak; boşanıp üvey babalarıyla evlenmek durumları da olmayacak. O zaman Muhammed'in Zeynep'le evlenmesi kime örnek olacak? Allah geleceği bilmez mi? Zaten birkaç hafta içinde öyle buyruk çıkaracağını hesaplayamaz mı? Belli ki, bu ayetleri yazan sonsuz Tanrı değil, ama kıvranıp kendi başına getirdiği beladan kurtulmaya çalışan bir insandır.

Muhammed'in ikinci karısı olan Ayşe, onun Zeynep'le evlendiğini işittince, dedi ki:

"Bakıyorum, senin Allahın senin istediklerine çok da çabuk cevap veriyor" (Sahih Buhari, Kitap 6, bölüm 60, hadis 311)

Meryem

Mısır'ın kralı Al-Mukavkas, hicretten yedi yıl sonra Muhammed'e dört cariye gönderdi. Bunun birisi Meryem (ya da Mariya) adında bir kızdı. O Hristiyandı, hayat boyunca da müslüman olmadı. Onu Muhammed'in 4. karısı Hafsa'ya hizmetçi olarak verdi.

Muhammed bütün karılarını sırayla ziyaret ederdi, sırasıyla herkesle cinsel ilişki kurardı. Bir gece sıra Hafsa'da iken, Muhammed onu babasına gönderiyor. Hafsa gittikten sonra, Muhammed fırsatı kullanarak, Mısırlı Meryem'i alıp onunla Hafsa'nın yatağında ilişkide bulunuyor.

Ebubekir şunu anlattı:
Resulullah Hafsa'nın evinde Meryem'le cinsel ilişkide bulundu. Peygamber evden çıkınca Hafsa kapalı kapının önünde oturuyordu. Peygambere dedi ki:
- "Ey Resulullah, bunu benim evimde, üstelik benim günümde nasıl yaparsın?" Peygamber dedi:
- "Tamam, sakinleş, beni brak gideyim. Onu kendime haram ettim."
- "Bana yemin etmedikçe onu kabul etmem", dedi Hafsa.
- Hazreti Muhammed şöyle cevap verdi: "Vallahi, ona bir daha dokunmayacağım".
(Tabaqat cilt 8, s.223)

Zaten bu konuda Muhammed kendini hiç bir şekilde suçlu hissetmeye gerek yoktu. Daha önce 'Allah katından inen' bir ayete göre davrandı:

Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kizlarını, halalarının kizlarını... almanı helal kılmışızdır. (Kuran - Ahzab suresi 33:50)

Hafsa'nın susması karşılıksız kalmayacak; Muhammed ona bir vaatta bulunuyor: Hafsa'nın babası Ömer, Ebubekir'den sonra ikinci halife olacak. (Al-Sırat al- Halebiye, Kitap 2)

Halbuki, Hafsa gene de dayanamayıp olayı Ayşe'ye bildiriyor. Ayşe, yapmış olduğu bu haksızlık için Muhammed'i azarlıyor. Bunun üzerine Muhammed'in bütün karıları ona karşı dönüyorlar, kötü davranmaya başlıyorlar.

Karılarının davranışı Muhammed'ın gururuna dokunuyor, onu son derece öfkelendiriyor. Karılarına bir ders vermenin zamanı geldi: Muhammed bir ay boyunca hiç bir karısıyla görüşmeyeceğine, yatmayacağına yemin ediyor. Bütün ay sadece Meryem'le yatıyor.
Bu, tabii ki, Allahın sevgili peygamberinin özdenetim gücünü aşan bir durumdur. Ama sıkılmaya gerek yok, ayın sonuna doğru Muhammed'in Allahı gene onun imdadına yetişip tam uygun bir ayet indiriyor:

Eşlerinin rızasını gözeterek, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine yasak ediyorsun? Allah bağışlayandır, acıyan'dır. (Kuran - Tahrim suresi 66:1)

Ey Muhammed, artık anladın mı? Yemin verdiğin halde, hizmetçi kadınla yatmak sana helaldır. Yemin ettiğin halde, kadınlarına karşı başlattığın boykotunu kısa kesebilirsin! Allah Rahim ve Rahmandır, senin bütün hareketlerine anlayış gösterecek. Ve senin yaşadığın olaylar müminlere ders olsun diye, Allah yemin bozmayı herkes için serbest braktı:

Allah şüphesiz size, yeminlerinizi kefaretle geri almanızı meşru kılmıştır. Allah sizin dostunuzdur. O, bilendir, Hakim'dir. (Kuran - Tahrim suresi 66:2)

Oysa, Muhammed daha bitmedi, henüz ısınıyor. Sırada Hafsa ve Ayşe'ye bir tokat atmak var:

Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. O, bunu peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da peygambere durumu bildirmiş, o da bir kısmının yüzüne vurmuş bir kısmının yüzüne vurmaktan geri durmuştu. Eşine, gizlice söylediği şeyi başkasına nakletmiş olduğunu bildirince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" demiş, o da: "Bana, herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan Allah haber verdi" demişti. (Kuran - Tahrim suresi 66:3)

"Ha, gördün mü, Hafsa? Sen sandın, Ayşe'ye gizlice anlattığın konu meydana çıkmayacak. Ama benim Allahım bana herşeyi bildiriyor!" - Tabii ki, o da uydurulmuş bir yalandır: Muhammed bütün meseleyi Ayşe'den öğrenmişti.

Hafsa ve Ayşe'yi iyice korkuttuktan sonra, onları tehdit etmenin zamanı geldi:

"Ey Peygamber'in eşleri! Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, kaymış olan kalpleriniz düzelmiş olur. Eğer eşinizin aleyhinde yardımlaşarak bir şey yapmağa kalkarsanız, bilin ki Allah onun dostu, bundan başka Cebrail, iyi müminler ve melekler de yardımcısıdır."
(Kuran - Tahrim suresi 66:4)

"Hey, Hafsa ve Ayşe, size konuşuyorum. Siz kendinizi ne sandınız? Bana mı başkaldırmaya kalktınız? Benim arkamda bütün müslümanlar, melekler, Cebrail ve Allahın kendisi var!" yani, "Onlara istediğimi yaptırırım - sizin hiç şansınız yok!"

En sonunda Muhammed bütün karılarına karşı en korkunç tehdit savuruyor:

"Ey Peygamber'in eşleri! Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona; sizden daha iyi olan, kendini Allah'a veren, inanan, boyun eğen, tevbe eden, kulluk eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir." (Kuran - Tahrim suresi 66:5)

Muhammed'in karıları için boşamak sadece duygusal bir zorluk, üzücü bir ayrım demek değildi: daha önce Muhammed ayet indirerek (Ahzab 33:53) kendi ölümünden sonra eşlerinin tekrar evlenmesini yasak etti. Bu buyruk Muhammed'in karıları için zorluk, açlık, belki de ölüm demek olurdu. Muhammed'in eşlerine karşı bir aylık boykot yapması, onlarda "Acaba bizi boşadı mı?" sorusunu yarattı. Hatta, Hafsa'nın babası Ömer Muhammed'e gidip onu açıkça sordu.

Bütün bu olaylar Muhammed'in nasıl bir kişi olduğunu gösteriyor? Ve burada ilginç bir tepki görüyoruz: Muhammed kendi öğrencilerini koruyacağına, onlar Muhammed'i koruma ihtiyacını hissediyorlar. Muhammed'in şerefini müdafaa etmek için sonradan bir hadis uydurdular: yok efendim, bütün bu skandalın sebebi, Muhammed'in bir köle kadın ile zina etmesi değilmiş, ama ... (hazır mısın?) ... bal şerbeti içmesi imiş !!! Hafsa onun kokusunu beğenmezmiş... Muhammed bir daha içmeyeceğine söz vermiş... ama gene içmiş... sonra Hafsa onu Ayşe'ye anlatmışmış...

Bu kadar yeter! İşte, gerçeğe karşı sevgimiz olmayınca, pahası ne olursa olsun, kendi dinimizi, kendi peygamberimizi savunma refleksini kullanıp fanatikliğe düşüyoruz. Gerçek Tanrı senin de yüreğini öyle bir durumdan korusun.


Şimdi araştırdığımız iki olayın içinde ne gördük?

Birçok kişi yukarıda çizdiğimiz tabloyu şiddetle itiraz edip, bunca sevdikleri peygamberine hakaret ettiğimizi söyleyecekler. Bunlara sadece şunu sormak istiyoruz: bunların hepsi iftira olsaydı, neden islamiyetin ilk yüzyıllarında en çok saygı gören tarihçiler ve hadisçiler bu olayları kaydettiler. Ondan kazançları ne olacaktı? Vicdan sahibi hiç bir müslüman bu tarihsel kayıtları inkar edemeyecek, onlara başka başka anlamları vermeye çalışacak.

Başka deliller

Muhammed'in cinselliğe düşkün olduğunu gösteren başka hadisler ve ayetler de var. Şimdi onlara hiç yorum yapmadan bakacağız:

Kadınlar her zaman hazır olsunlar!

Cabir şöyle rivayet etti: Resılullah bir kadını görünce eve dönüp karısını bir deri parçasını hazırlarken rastladı. O zaman hemen onunla cinsel ilişkiye girdi. Ondan sonra sahabelere gidip onlara şunu buyurdu. "Şeytan erkeğe kadın kılığında yaklaşıyor ve sonra geri çekiliyor. Öyleyse, erkek dışarıda bir kadını görünce, kendi karısına dönsün. O zaman yüreğinde hissettiğini yenecek". (Sahih Muslim, Kitab Al-Nikah, hadis 3240)

Gökten Viagra

Enis bin Malik şöyle derdi: "Peygamber sırayla gece ve gündüz bütün karılarını ziyaret ederdi. Onbir karı idiler." Ben de Enis'e sordum: "Peygamberin gücü ona yeterli miydi?" Enis cevap olarak dedi ki: "Bizim bir lafımız vardı: 'Peygambere otuz erkeğin gücü verildi'." (Sahih Buhari - cilt 1, bölüm 5, hadis 268)

"Resulullah (S.A.V.) şöyle dedi: 'Cebrail bana bir kazan getirdi, ben de ondan yedim. Böylece bana kadınlar için elli kişinin erkeklik gücü verildi.'" (İbn Sa'd - cilt 1, sayfa 438)

Dünyayı bu hale getirenler... ... cennette bunu beklerler.
Cennette cinsellik

Muhammed kendisine iman edenlere cennet içinde de böyle cinsel zevkleri vaad ediyor. İmanlı erkekleri... "iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz" (Duhan 44:54) orada "daha önce ne insan ve ne de cinlerin dokunmuş olduğu eşler" varmış. (Rahman 55:56). Müslümanları iştahlandırmak için de o cennet kızları "göğüsleri tomurcuklanmış" olarak tarif ediyor (Nebe 78:33).

Kiminle sevişmeli?

"Cabir bin Abdullah şöyle rivayet etti: "Evlendiğim zaman Resulullah bana ‘Nasıl bir kadın aldın?' diye sordu. Ben de ‘İlerlemiş yaşta biri' cevabını verdim. O da şöyle karşılık verdi: ‘Neden öyle yaptın? Sen bakirelerle sevişmeyi sevmiyor musun?' Cabir aynı zaman Resulullah'ın şöyle de konuştuğunu rivayet etti: ‘Neden küçük bir kızla evlenmedin? O seninle, sen de onunla oynaşabilirdiniz'" (Sahih Buhari cilt 7, kitap 62, hadis 17).

Beşik kertmesi

"Resulullah onu (Um ul-Fadl) henüz bir bebek iken, kendisinin önünde emeklerken gördü ve şöyle dedi: "O büyünce hala yaşarsam, onunla evleneceğim" (İbn-İshak: Sırat-ul-Resulullah; A. Guillaume'un tercümesi, s. 311)


Sayfanın başına dön Sonraki konu