Hz. İsa haçta öldü mü, ölmedi mi?
Bu, önemsiz bir din sorusu değildir, çünkü ortada birbirlerine ters düşen, tam farklı şeyleri anlatan iki kitap var: İncilde İsa'nın nasıl öldüğünü gören şahitler onun çarmıhta öldüğünü söylüyorlar. Öte yandan, İsa'dan 600 sene sonra yazılan Kuran 'İsa ölmedi' diye iddia ediyor. İkisi aynı anda doğru olamaz. "Biz bütün kitaplara inanıyoruz" demek cahillik olur, çünkü bu durumda kitapların birisi mutlaka yanlış söylüyor. Ve bu kadar önemli bir konuda yanlışlık söyledikten sonra, onun bütün güvenirliği ortadan kaybolur, ona artık başka konularda da hiç güvenemeyiz.
Bu konuyu araştırırken, hangi metodu kullanmalıyız? Aslında bu bir din konusu değildir. Her 'Allah kitabı' tanrı hakkında birtakım şeyler söyleyebilir, ama "falanca adamın hayatında, falanca olay oldu ya da olmadı" denildikten sonra, din konusundan çıkıp tarih konusuna girmiş oluruz. Ve tarihteki olaylar, şahitler tarafından ispatlanıyor. Olaya şahit olan kişilerin şahitliğini araştırıp başka şahitliklerle karşılaştırmalıyız ve böylece kesin bir sonuca varabiliriz.
Osmanlı tarihinden bir örnek verelim: Bulgaristan'ın özgürlük hareketinin öncülerinden biri Vasil Levski'dir. Onun nasıl öldüğü konusunda birisi şöyle bir iddiada bulunsun: "1873 yılında, ikinci ayın ondokuzunda geceleyin Vasil Levski, Sofya'da osmanlı askerler tarafından idam edildi". - Bu olayın gerçek olup olmadığını nasıl anlayacağız. Orada bulunanlar, onun öldürülmesini görenler var mı? Evet vardır. Gördüklerini kitaba yazdılar ve bugüne kadar herkes onun gerçek olduğunu biliyor. Yüz sene sonra bir kişi ortaya çıkıp "Allah bana gösterdi ki, Levski aslında öldürülmedi" desin, ona inanacaklar mı? Elbette inanmayacaklar. Ama ne yazık ki, İsa Mesih'in ölümü hakkında Kuran tam onu yapıyor.
1) Çağdaş tarihçilerin tanıklığı
Şimdi de İsa'nın zamanındaki tarihçilerin yazdıklarına bir göz atalım. Acaba, İsa'nın haçta öldüğünü söyleyen kitaplar var mı? Birkaç eski tarihçilerin yazılarında bu konu hakkında bilgi buluyoruz. Önce Hristiyan olmayan tarihçilere bakalım, sonra da İncil'in kendisini araştıralım. Eğer ikisinde de aynı şahitlik bulunursa, o olay gerçekten olmuştur:
Yosefus Flavianus
Bu Yahudi tarihçi 37-100 seneleri arasında Filistin'de yaşadı. Asıl adı Yusuf ben Matatiyas idi. Yeruşalim'de en yüksek okulları bitirdi. Sonra Roma vatandaşı olup birkaç emperatorun sarayında hizmet gördü. 93 yılında Yosefus 20 bölümlük "Yahudilerin eski tarihi" adlı kitabı yazdı. Onun 18. kitabının 63. ve 64. paragrafında İsa hakkında yazıyor:
"O yıllarda İsa adında bilgili bir kişi ortaya çıktı. Davranışları ve karakteri iyi idi. Yahudiler ve başka halkların arasından birçok kişi onun öğrencisi oldu. Pilatus ona ölüm cezasını verip, haça gerilmesini buyurdu. Fakat onun öğrencileri onu izlemekten vazgeçmediler. "
Kornelius Tasitus
Tasitus, romalı tarihçilerin arasında en birinci yeri alıyor. 56-120 yılları arasında yaşadı. Sonra politikaya girip senator, konsul ve gubernator oldu. 'Annali' (yıllık kitapları) adlı kitabında, kuruluşundan başlayarak o günün durumuna kadar, Roma'nın tarihini yazdı. Onda Hristiyanların nereden türediğini anlatırken, şöyle diyor:
"Hristos'tan türenmişler, adlarını da ondan alıyorlar. Tiberyus'un krallık günlerinde sancakbeyi Pontuslu Pilatus altında ona ölüm cezası verildi. İşte, onun ölümü öyle oldu." (Annali 15:44)
Yukarıda gördüğümüz gibi, İsa'nın zamanında kalan şahitler de, onun haça gerilip öldüğünü ispatlıyorlar. Dikkat etmemiz gereken iki nokta var:
- bu tarihçiler, İsa'nın öğrencileri, ya da başka Hristiyan değildiler: Yosefus Hristiyanların öğretişine karşı geldi. Tasitus da, bütün Romalıların olduğu gibi, putperest idi ve Hristiyanlar 'devlet düşmanı' olarak gösterdi.
- bu tarihçiler sıradan kişiler değildi, kulaktan duyma masallarla yetinmezlerdi. Dikkatle araştırma yaparak bu tarih kitapları yazdılar.
2) İncilin tanıklığı
İncil sadece İsa'nın haçta öldüğünü söylemekle yetinmiyor, o olaya şahit olan kişilerin adlarını da veriyor: mesela, İsa'nın annesi, annesinin kızkardeşi, Klopas'ın karısı, Mecdelli Meryem ve İsa'nın öğrencisi olan Yuhanna (Yuhanna 19:25-26). Tabii ki, onun dışında daha yüzlerce kışı İsa'nın haçlanmasına şahit oldu.
Romalı askerlerin dikkatlılığı
Her devlet, suç işleyen kişilerin yakalanıp cezalandırılmasını istiyor ve bunu sağlamak için büyük dikkatla davranıyor. Yanlış bir kişiyi yakalamak ve cezalandırmak, devletin gördüğü tehlikeyi ortadan kaldırmaz. Onun için bugüne kadar her mahkeme duruşması, sanık kişinin kimlik araştırması ile başlıyor. Kişinin kimliği kesin değilken, ona ceza verilemez.
İsa Mesih'in ölümü nasıl oldu?
Şimdi de, İsa'nın son saatlerini adım adım izleyeceğiz.
- İsa, kendisine en yakın olan oniki öğrencisiyle birlikte Fısıh denilen, yılda bir kez kutlanan kutsal sofrayı kutladı. Bu yemeğin ortasında Yahuda adlı öğrenci gidip İsa'yı ele vermek için, Yahudilerin en büyük din görevlisi olan Kayafa ile bir anlaşma yaptı, ve ona karşılık olarak 30 gümüş parçası aldı.
- Bu yemekten sonra, İsa kalan 11 öğrencisiyle Getsemani denilen bahçeye gitti. Yahudilerin Fısıh Bayramı her sene bir dolunayı gecesine rast gelirdi. Demek o gece tam ay ışığında herşey görülüyordu. O bahçede iken, Yahuda, polislerin önünden gidip onlara İsa'nın kim olduğunu göstermek için onu öptü. Daha önce polislerle anlaştığı işaret buydu. İsa kendisi de "Kimi arıyorsunuz" diye sordu, onlar da "Nasıralı İsa" diye cevap verdiler. İsa da, "Aradığınız kişi benim!" dedi. Demek, hem Yahuda, hem de İsa'nın kendisi İsa'nın kimliğini kesin olarak tespit ettiler.
- O anda ne Yahuda, ne kalan onbir öğrenci, ne de İsa'nın kendisi göğe uçup kaybolmadılar. İncil kitabında onların başına ne geldiği konusunda bize kesin bilgi veriliyor: Yahuda, yaptığı kötülüğünü anlayıp pişman oldu, aldığı 30 gümüş parasını geri çevirmeye çalıştı, ama en sonunda gidip kendini astı. İsa'nın Yuhanna adlı öğrencisi İsa'yı haçlandığı yere kadar izledi.
- İsa'yı yargılamak için bütün 70 kişilik parlamento Kayafa'nın sarayında toplandı. Bir sürü yalancı şahit getirdilerse de, onların tanıklıkları birbirlerine ters düştü. En sonunda Kayafa sabırsızlanıp İsa'ya doğrudan sordu, "Allahın Oğlu sen misin?" İsa, "Evet, benim" deyince, Allaha küfür etti diye ona ölüm cezasını verdiler.
- Oysa o yıllarda kendileri ölüm cezasını infaz etme hakkına sahip değildiler. Ölüm cezasını gerektiren davalar Romalı sancakbeyi tarafından görülürdü. O yüzden İsa'yı Pilatus'a götürdüler. Pilatus, İsa'nın devlet kanunlarının önünde suçsuz olduğunu anlayıp, onu serbest brakmak istedi. Halbuki, Kayafa halkı kışkırtıp İsa'ya ölüm cezası verilsin diye uğraştı. En sonunda Pilatus, halkın ayaklanmasından korktuğu için, İsa'yı ölüme mahkum etti.
- Bütün bu mahkemelerin içinde İsa romalı askerlerin gözetiminde kaldı. Bir an için onu yalnız brakmadılar. Bir başkasının İsa'nın yerine geçmesi mümkün değildi. Askerler tutuklu kişi için sorumluydu, tutuklu kişi kaçarsa, sorumlu olan askerler ölüm cezasını yiyeceklerdi. Evet, askerler İsa'yı haça gerirken, onun İsa olduğundan emindiler.
- Acaba, İsa ölmeden yanlışlıkla onu haçtan indirmiş olabilir mi? Bu mümükünatı araştırmak için tarih kitaplarına bir göz atalım. Haçlanmak çok yavaş ve eziyet verici bir isam yöntemi idi. Mahkumlar kimi defa iki üç gün kadar acı çekerdi. İsa bir cuma günü sabahın saat dokuzundan, öğlenden sonra saat üçe kadar, yani toplam 6 saat haçta kaldı. İsa'nın yanında onun gibi haça gerilmiş daha iki kişi vardı.
-
Güneşin batmasına kadar haçta ceset kalmasın diye, romalı askerler gelip onların bacaklarını kırdılar. Böylece onların daha çabuk boğularak ölmelerini sağladılar. Ama İsa'ya gelince, onun zaten öldüğünü fark ettiler. Gene de yüzde yüz emin olmak için, askerlerin biri mızrakla onun böğrünü deldi. O keskin bıçak İsa'nın yüreğine saplandı ve o ana kadar bile ölmemiş olsaydı, en geç o zaman ölecekti. Bu şaşılacak olaya şahit olan Yuhanna adında bir öğrenci vardı. Onun şahitliği bugüne kadar kitapta yazılıdır:
Askerlerden biri mızrakla Onun böğrünü deldi. Ve hemen kan ve su çıktı. Bunu görmüş olan kişi buna şahitlik yapmıştır. Ve onun şahitliği doğrudur. Hakikatı konuştuğunu kendisi de biliyor, öyle ki, iman edesiniz. Çünkü bu şeyler oldu, şu Kutsal Yazı yerine gelsin diye: "Onun tek bir kemiği bile kırılmayacak." Ve gene başka bir Kutsal Yazı şöyle diyor: "Bedenini deldikleri adama bakacaklar."
Demek, İsa'nın o biçimde ölmesi, yüzlerce yıl önce bile peygamberler tarafından müjdelendi ve şahtlerin önünde gerçekleşti !
İncili Allahın sözü olarak kabul etsek de, etmesek de, bir tarih kitabı olarak onda yazılı olan şahitlikleri görmemezlikten gelemeyiz. İşte, burada İsa'nın ölümüne şahit olan biri var (tabii ki, o yalnız değildi, yüzlerce kişi orada dururdu). Hem de, onun şahitliği o kadar önemli ki, sadece ona bakarak kişi İsa'ya iman edebilir.
İsa neden haçta öldü?
İsa'nın bu biçimde ölmesi rastgele bir olay değildi. Yüzlerce sene önce, Allahın peygamberleri İsa'nın haçta öleceğini, bir filme bakarmış gibi, gördüler ve gelecek olan Mesih'in ölümü hakkında müjdelediler.
Yuhanna ne gördü? Öbür iki suçlunun bacaklarını kırdılar, ama İsa'nın bacaklarını kırmadılar, çünkü İsa zaten ölmüştü. Bu olay, yüzlerce sene önce söylenen peygamber sözlerinin yerine geldiklerini gösteriyor.
Allahın Musa'nın ağzıyla verdiği buyruğuna göre, Yahudiler her sene Fısıh Bayramında bir senelik bir kuzu kesip, etini paylaşırdılar. Bu Fısıh kuzusu onların halkı Mısır'daki kölelikten nasıl kurtulduğunu andırıyordu. Allah Mısır halkına on bela yollamıştı. En korkuncu da onuncusuydu: o vakıt Allah ölüm meleğini yollamıştı, her hanede en büyük erkek çocuğunu vursun diye.
Ama Rab, kendi halkını o cezadan kurtarmak için bir yol gösterdi: her hane bir kuzuyu kesip, kanlarını kapıların yanlarına ve üstüne sürecekti. Ölüm meleği İsraillilerin kapılarında o kanı görünce, o evden geçecekti, o eve ölüm gelmeyecekti. Böylelikle, o kuzunun kanı Allahın halkını Onun öfkesinden kurtarırdı. Bu büyük kurtuluşu anmak için, Musa'nın zamanından İsa'nın ölümüne kadar, 1400 sene boyunca her sene o Fısıh kuzusu kesilirdi. Ama Allah bu kuzunun kesilmesi hakkında kesin bir şart koydu: Sabaha dek ondan bir şey bırakılmayacak, kemiklerinden hiçbiri kırılmayacak.
İşte, bütün bunlar sadece bir adet, bir hazırlama idi. Asıl ve sonsuza kadar kalıcı olan kurban Musa'nın zamanında verilmedi. Musa'dan 1400 sene sonra, peygamber Yahya, İsa'yı görünce onun hakkında şöyle bir şahitlikte bulundu:
"Bakın, Allah kuzusu budur, dünyanın günahını O kaldırıyor." (Yuhanna 1:29)
Demek, Allahın verdiği asıl kurban, gerçek Fısıh kuzusu, İsa'nın kendisiydi. Ama onun bu görevi yapabilmesi için, hiç bir kemiği kırılmamalıydı. Yuhanna, İsa'nın haçta öldüğünü görünce, bir anda Allahın bu muhteşem kurtuluş planını anladı. Ve onun şahitliği doğrudur. Sadece İsa o planı yerine getirebilirdi. Mesih, yani Allahın gönderdiği kurtarıcı odur. Ne onun bir öğrencisi, ne onun bir dostu, ne de onun bir düşmanı o görevi yerine getirmeye layık değildi. Onun için haçta ölen kişi mutlaka İsa olması lazımdı.
İsa haçta öldükten sonra ne oldu?
- İsa'nın cesedi ortalıkta brakılmadı, Romalı görevlilerin gözetimi altında kaldı. İsa'nın zamanında toprağa gömülmek kişilere iyi gelmezdi. Onun için, daha varlıklı olanların cesetleri kayanın içine oyulmuş küçük mağaralara koyulurdu. Arimateyalı Yusuf adlı bir zengin adam da Pilatus'a gidip onun izniyle İsa'nın cesedini aldı, kendisi için yapılmış olan yepyeni bir mağaralık mezara koydu. İsa'nın bedenini yıkayıp kefenlediler, Onu yapan da gene onu yakından tanıyan kişilerdi, kesinlikle başka birisini o mezara koymadılar.
- Mezarı da 2-3 tonluk kocaman bir değirmentaşı ile kapattılar, hem de üzerine romalı bir devlet mühürü koydular (onu izinsiz kıran kişiye ölüm cezası beklerdi). Üstelik, kimse İsa'nın cesedini çalmasın diye, altı askerlik bir koruma takımı mezarın girişine koydular. Bütün bu önlemler, uğraşmalar ne için idi? Pilatus, Kayafa, romalı askerler, Yahudiler, İsa'nın öğrencileri - herkes o mezarda yatanın kim olduğunu biliyordu. Birisi İsa'nın yerini alıp da ölsün - o kadar saçma bir fikir bir an için olsun kimsenin aklına gelmedi. Tutuklanmasından mezara kadar İsa gözaltında idi, bir an için yalnız brakılmadı.
- Peki, ondan sonra ne oldu? Bütün yukarıda saydığımız önlemlere
karşın, İsa üçüncü günün sabahında ölülerden dirildi. Daha önce şöyle
konuşmuştu:
"Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var." (İncil - Yuhanna 10:18)
- Pazar günü çok erken sabahlayın İsa dirildi. O anda yer sarsıldı, mezarın önündeki nöbetçi askerler de korkudan kaçtı. Mezara gelen öğrenciler onu boş buldular. Kırk gün boyunca İsa kendini dirilmiş olarak gösterdi. Buna beş yüzden fazla şahidi vardı, kimi şahitlikleri de kitaba yazıldı.
- Kırkıncı gün İsa gene şahitlerin önünde göke alındı ve oradan tekrar döneceğine söz verdi. İşte, dünyanın sonu o zaman olacak, herkesin yargılanması o zaman olacak. Yargılayacak olan da İsa'nın kendisidir. Ölümü yenmekle, kendisinin kim olduğunu gösterdi: kralların kralı ve Rablerin Rabbi.
İsa Mesihin hayatı bizim için iyi haberdir
İşte, İsa Mesih'in kurtuluş haberi onun ölümü ve dirilişinden sonra bütün dünyaya yayılmaya başladı. Yüzlerce sene insanlar, İsa öldü ve dirildi diye iman ettiler ve o imanda günahlarına af, sonsuz kurtuluş ve tarihsel gerçeklere dayanan bir inanç buldular. Yahudi olsun, putperest olsun, çok kişi İsa'nın mezardan dirildiğini inkar ettiler; ama kimse "İsa ölmedi" diyecek kadar akılsız değildi, çünkü tarihsel ispatlar inkar edilmeyecek kadar sağlamdılar.
Bu, hristiyanlığın küçük bir yan konusu değildir, ama Mesihçi inancının özüdür. İsa'nın hem öldüğü, hem de üçüncü gün dirildiğini inkar edenler, hem tarihi gerçeklerden uzaklaşıp hayali bir İsa'ya inanırlar, hem de Allahın işini inkar etmiş olurlar:
"Şimdi de, kardeşler, size 'iyi haberi' bildirmek istiyorum. Ben onu size ilan etmiştim, siz de onu kabul ettiniz ve onun üzerinde duruyorsunuz. Aynı zaman, eger size bildirdiğim haberi sıkı tutarsanız, onunla kurtuluyorsunuz. Öbür türlü boşuna iman etmiş oluyorsunuz.
Ben de size en başta olarak kendim de aldığım şu haberi teslim ettim: Kutsal Kitabın önceden bildirdiği gibi, Mesih bizim günahlarımız için öldü. Mezara koyuldu ve Kutsal Kitabın önceden bildirdiği gibi, üçüncü gün dirildi. Ve Kifas'a, sonra onikilere de göründü..." (İncil - 1.Korintliler 15:1-4)
3) Altı yüz sene geçiyor ve ...
- Arabistan'da Muhammed kendini peygamber ilan edip kısa bir zaman içinde bir arap din devleti kurdu. Onun zamanında Arabistan'da çok Yahudi yaşıyordu, Hristiyanlar da az değildi. Muhammed, Yahudilerle Hristiyanların arasında sık sık geçen 'Mesih' tartışmalarını işitti. 'Mesih' denilen kişi, İsrail halkının kurtarıcısı, hatta bütün milletleri hükmeden büyük bir kral olacaktı. Yahudiler bugüne kadar o kişinin gelişini bekliyorlar. Hristiyanlar ise aslında yeni bir dine inanmıyorlar, İsa'nın o Mesih olduğuna inanıyorlar.
- Tevrat ve Zebur Mesih'in geleceğini yüzden fazla ayetlerde müjdeliyorlar. Yani, Allah daha yüzlerce sene önce Mesih'in nasıl geleceğini, nerede doğacağını, nasıl öleceğini, hatta ne zaman geleceğini bile bildirdi. Yahudiler, Mesih'in güçlü bir kral olacağını bekliyorlardı, onun için de İsa'yı Mesih olarak kabul etmediler, çünkü İsa'nın haçtaki ölümünü, onun o kadar hor görülmesini Mesih'in yüceliğine yakıştıramadılar. Öbür taraftan, Hristiyanlar Mesih'in bütün dünya için kurban olduğuna inanıyorlar.
- Muhammed herhalde bütün bu tartışmaları işitti, ama Mesih'in anlamını tam kavrayamadı. Onu Kuran'ın şu ayetlerinden anlıyoruz:
Bu, bir de inkârlarından Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarından ve: "Meryem oğlu İsa Mesih'i, Allah'ın elçisi öldürdük" demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki bilgileri ancak sanıya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü'dur, Hakim'dir. (Kuran - Nisa 4:156-8)
- Muhammed yukarıdaki ayetlerde Yahudilere, sanki övünerek, "Biz Mesihi öldürdük" dedirtiyor, halbuki ne İsa'nın zamanında, ne Muhammed'in zamanında, ne de bugün hiç bir Yahudi kesinlikle öyle bir şey söylemedi, söyleyemez de. Çünkü zaten İsa'yı Mesih olarak kabul etmiyorlar. Kabul edenler olsa bile, hiç bir Yahudi "Mesihi öldürdük" diye övünemez. Kendi kralını öldüren kişiler vatan hainidir.
- Demek, Kuran'daki ayet, Muhammed'in o 'Mesih tartışmaları'nı yanlış anlamasına dayanıyor. Muhammed gerçek peygamber olsaydı, bu kadar büyük bir hata yapmazdı.
- Ama islamiyeti hem Yahudilere, hem de Hristiyanlara çekici kılmak için, iki pozisyonun ortasında bir yol arıyordu: İsa'nın Mesih olduğunu söyledi, ama aynı zamanda haçta öldüğünü inkâr etti. Bunu yapmakla hem Hristiyanları, hem de Yahudileri memnun etmeye çalıştı - iki kuş bir taşla. Yalnız, bunu yaparken hem tarihçilerin açık tanıklıklarına karşı gitti, hem de İsa'nın nasıl haçta ölmediğini tam açıklamayıp o konuyu karanlıkta braktı.
Müslümanların 'yer değişme' teorisi
Yukarıda diyor ki, "onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü" - ama bu nasıl oldu? 'Öyle göründü' sözü ne anlama geliyor?
Tarih boyunca, müslüman tefsirciler bu açığı kapatmak için İsa'nın ölümü hakkında türlü türlü teoriler çıkardı.
- Birinci teoriye göre, İsa haçta ölmemiş ama normal bir ölümle ecelini bulmuş, bütün peygamberler gibi ölmüş. O zaman soruyoruz: madem İsa haçta ölmedi, o zaman nerede, ne zaman ve nasıl öldü? Onun haçtaki ölümüne göz şahitleri vardır. Peki, başka zaman, başka yerde, başka biçimde öldüğünü söyleyen göz şahitleri var mı? Elbette yoktur. Herkes kendi kendine şunu sormalı: "Ben neye inanmak istiyorum, sonsuz yaşamımı neye dayantıracağım: hikayelere mi yoksa tarihsel gerçeklere mı?"
- İkinci teoriye göre, İsa ölmeden Yahudi düşmanlarının önünde göke alınmış. Allah böylelikle Yahudilerin planlarını bozmuş. Yahudiler bunu görünce, hırslarını alamayıp, İsa'nın yerine başka birini haça germişler. Zaten İsa, kalabalığı sevmeyen, halk arasında az tanınan biri imiş. O kişi İsa'nın yerine haça gerilmiş ve mezara konulmuş. Ama üçüncü günde İsa gökten dönüp (!), kendi annesini ve öğrecilerini teselli etmiş.
- Ama bugünkü müslümanların arasında en yaygın teori şudur: sözde, Allah, sevgili peygamberini İsa'yı haçtaki ölümünden kurtarmak için, onu diri olarak, hiç ölmeden yanına almış, sonra da başka bir kişinin görünüşü ve sesini öyle değiştirmiş ki, yüzde yüz İsa'ya benzer olsun. Yahudiler de sonra o 'ikinci İsayı' haça germişler.
Tabii ki, İsa'nın yerine geçen kişinin kim olduğu hakkında da değişik teoriler var: bazıları onun İsa'yı ele veren Yahuda olduğunu söylüyorlar; sanki Allah onu yaptığı hainlik için cezalandırmış. Başkalarına göre, İsa yakalanmak üzere iken öğrencilerine demiş ki, "Kim benim yerime ölmeye razı olacak? O fedarkarlığın karşılığı olarak, o kişi daha bugün cenneti kazanmış olacak". Bunun üzerine öğrencilerinden biri, kurban olup İsa ölmesin diye kendini feda etmiş.
Allah sahtekar mı?
Kuran, Allahı insanları bilerek aldatan bir düzenbaz gibi göstermekten kaçınmıyor. İsa Mesih Yahudilerden reddedilince, Kuran'ın tanrısı şöyle övünüyor:
"Onlar (inanmayanlar) bir düzen (hile ve tuzak) kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır". (Kuran - Al-i İmran 3:54; Ali Bulaç meali)
Sanki Kuran'ın Allahı insanları aldatmaktan gurur duyuyor, ondan zevk alıyor. O yüzden bugünkü müslümanlar da büyük iştahla, 'İsa'nın yerine başkası geçti' teorisini yayıyorlar. Fakat bu teorinin feci sonuçlarını anlamıyorlar: eğer Allah onu yaptıysa, o zaman sadece Yahudileri değil, ama 2000 yıldan beri İsa'ya iman eden milyonlarca kişiyi de aldatmış olurdu. O zaman onların yalana iman edip bile bile sonsuz helaka gitmeleri, Allahın hazırladığı bir düzeni olurdu.
Ama Kuran'ın Allahı gerçekten de öyle: ona güvenilmez. Birinci halife ve Muhammed' kaynatası olan Ebu-Bekir'e cennete vaadedildi. O gene de şöyle konuştu:
"Bir ayağım cennette olsa bile, kendimi Allahın hilekarlığından emin hisssetmem"
(Halid Muhammad Halid, Peygamberin takipçilei, İngilizce tercümesi [Dar al-Kotob al-Ilmiyah, Beirut, 2005], Cilt 1: "Ebu-Bekir geldi", s. 99)
Bütün bu teorilerin ortak bir zayıf tarafı var: hepsi uydurmadır ve yukarıda gördüğümüz tarihsel gerçeklere ters düşüyorlar. Yahuda daha İsa haça gerilmeden önce kendini astı. Öbür 11 öğrenci ise, İsa öldükten sonra eksiksiz toplandılar. Müslüman yazarların işi bu konuda çok zor: Kuran'a göre İsa haçta ölmemiş, ama tarihte haçta ölen biri vardır. Bu tersliği açıklamak için bu tür hikayeler uyduruyorlar. Ama gene de birçok müslüman yazarlar bile bu düşünceye karşı çıkıp tarihsel gerçekleri inkâr etmiyorlar.
4) İslamiyetin en büyük filozofu bu teoriye karşı çıkıyor
Şimdi de "İsa'nın yerine başkası geçip haçta öldü" teorisine karşı çıkan çok ünlü ve önemli bir müslüman yazarına kulak verelim. Razi, 11. yüzyılda yaşamış olan bugüne kadar bütün müslümanlıkta çok saygı gören bir yazardır. "at-Tafsir al-Kabir" adlı kitabında 'yer değiştirme teorisi' neden saçma olduğunu çok açık bir biçimde gösteriyor:
- Bu tür düşünceyi kabul edersek, hiç bir şey hakkında kesin bilgiye sahip olamayız. Diyelim, Zaid adında bir adamı görüyoruz; ama o aslında Zaid değildir, birisinin benzerliği onun üzerine geçirildi. O zaman "Zaid falanca kadınla evlendi", ya da "Zaid falanca tarlanın sahibidir" gibi sözler anlamsız kalıyor. O zaman tarihsel tanıklıklara da güvenemeyiz. Öyle karışıklıklara kapıyı açarsak, peygamberler hakkında bile hiç bir kesin bilgiye sahip olamayız.
- Kuran'a göre Allah, İsa'yı başmelek Cebrail'le destekledi. Razi'nin sözlerine göre, "Cebrail, kanatlarını çırpmakla bütün dünyayı yok edebilir". Madem öyle, Cebrail nasıl İsa'yı Yahudilerden kurtaramayacak? Ayrıca, İsa'nın kendisi de, hastaları iyileştirmek, ölüleri diriltmek gibi her türlü mucize yapardı. Onda bu güçler varken, nasıl kendini Yahudilerden kurtaramadı?
- Madem Allah İsa'yı kendine yükseltip düşmanlarından kurtarabildi, İsa'nın benzerliğini başkasına takmaya ne gerek kaldı? Onu yapmakla ne kazanacak?
- Eğer İsa göke alınıp onun benzerliği başkasına geçirilmiş olsaydı, o zaman Allah kişileri aldatmış olurdu, çünkü haça gerilmiş kişiyi ister istemez İsa sandılar. Allah insanları öyle aldatabilir mi? Öyle bir olay Allahın hikmetine ters düşüyor.
- Doğuda olsun, batıda olsun, bütün Hristiyanlar İsa'ya karşı derin bir sevgi hissederler, ama gene de onun haçta öldüğüne şahitlik yaparlar. Onların şahitliğini kabul etmesek, bütün tarihsel şahitliklerine şüphe atmış oluruz. O zaman İsa'nın peygamberliği, hatta Muhammed'in peygamberliği hakkında şüphemiz olacak, çünkü yaşayıp yaşamadıklarını bile bilemeyiz.
- Tarihi kaynaklarda yazıyor ki, haça gerilmiş olan kişi uzun zaman orada asılı kaldı. O kişi İsa değil de başka birisi olsaydı, "Ben İsa değilim" diye bağırıp kendini insanlara inandırmaya çalışacaktı. Tarih kitaplarında öyle bir şey okumadığımıza göre, haça gerilmiş olan kişi, İsa'nın yerine geçen biri olamaz.
Yukarıdaki Razi'nın sözlerinden en çok dikkatimizi çeken şudur: onun kadar büyük bir müslüman yazar İncil'in şahitliğini kabul ettikten sonra, bugünkü müslümanlar da kim oluyor, onu görmemezlikten gelsinler?
5) Kuran'ın kendisi bu teoriye karşı çıkıyor
Onun dışında, Kuran'ın içinde bile İsa'nın öldüğünü, ölmeden göke alınmadığını gösteren bazı ayetler var. Kuran'a göre İsa, henüz bebekken, şöyle konuşmuş:
Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun" (Kuran - Meryem suresi 19:33)
Bu ayete göre İsa, her insan gibi, doğdu, öldü ve dirilişini beklemektedir. Onun 'öleceği gün' geçmiştedir, daha olmamış bir olay değildir. Bu ayete başka anlam verilemez. Aynı surede, on beşinci ayette tıpkı sözler Yahya peygamber için kullanılıyor:
"Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun." (Kuran - Meryem 19:15)
Madem aynı surede, aynı sözler, iki peygamber için kullanılıyor, onlara farklı anlam verilemez. Aynı o ayetlerde Muhammed, İsa'yı iyi bir müsüman gibi konuşturuyor:
"Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekat vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti." (Kuran - Meryem 19:31)
Madem müslümanlara göre İsa bugüne kadar ölmemiş, diri olarak Allah katında bulunurmuş, o zaman, yukarıdaki ayete bakarak. bugüne kadar İsa zekat mı veriyor, 2000 sene önce ölmüş olan annesine iyi mi davranıyor?
Allah Meryem'i de mi aldattı?
Ama en önemlisi İsa'nın annesi, Meryem'in durumudur: başka bir kişi haça gerilmiş olsaydı, o hacın dibinde duran İsa'nın öğrencileri ve annesi bunu fark etmeyecekler miydi? Bir anne kendi evladının yüzünü ve sesini tanımaz mı? Öbür türlü, bir an için düşünelim ki, Allah İsa'nın benzeyişini başkasının üzerine geçirmiş. O vakıt Meryem'i de aldatmış olurdu, çünkü o kişinin bütün acılarına şahit oldu, ve o kişiyi kendi oğlunu sanmak zorundaydı.
Meryem, Kuran'da çok saygın ve önemli bir yer alıyor. Bütün Kuran'da geçen kadınların arasında bir tek onun adı geçiyor. Kuran'da Meryem hakkında şöyle yazılıyor:
"Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Dünyaların kadınlarından seni üstün tuttu." (Kuran - Al-i İmran 3:42)
Allah neden bir tarafta Meryem'i o kadar yüceltsin, öbür tarafta onu aldatıp oğlu İsa'nın haçta çektiği acılarına şahit olmasına izin versin, eğer haça gerilen İsa değilse? Bu nasıl bir Allah? Bu nasıl bir tutarsızlık ve mantıksızlık? Öyle hilekar, aldatıcı ve insanların duygularıyla oynayan bir tanrıyı kabul edebilir misin?
Sonuç:
Hayır, aklını çalıştırıp konuya tarafsız bakan bir kişi, İsa'nın haçta öldüğünü kabul etmeli. O halde, acaba neden kişiler ona karşı çıkıyor? - Çünkü, İncilin dediği gibi...
Haçın haberi perişan olacak kişiler için akılsızlıktır. Ama bizim gibi kurtulanlar için Allahın kuvvetidir. (İncil - 1.Korintliler 1:18)
Allahın sonsuz kurtuluş planına göre, İsa Mesih'in haçta ölmesi gerekiyordu. Onun ölümünde, ona iman eden kişi yaşam bulur.
Evet, bütün kabahatlarımızı O af etti. O, borç kâğıdı, bize karşı olan, bize ters düşen buyrukları, sildi. Onu haça mıhlayıp ortadan kaldırdı. Onda ruh hükümetlerini ve güçlü ruhları yendi, onları soydu, onları herkesin önünde rezil etti. (İncil - Koloseliler 2:13-15)